logo

trugen jacn

KOMÜNİST ÇİN İŞGALİNDEKİ KADİM TÜRK ÜLKESİ : DOĞU TÜRKİSTAN !

DOĞU TÜRKİSTAN

Prof. Dr. Adem ESEN

Doğu Türkistan ; 1,828.418 Km2.lık yüz ölçümü ile Türkiye’nin iki buçuk  büyüklüğüne  sahip olup, bu kadim Türk ülkesinin 1/3’ü  dünyanın en büyük çöllerinden olan Taklamakan çölü ile kaplıdır. Bunun  dışında verimli arazisi, kıymetli madenlere sahiptir. Onun için “Hazineler Ülkesi” denilir. Nüfusu hakkında otuz milyondan daha azına kadar farklı rakamlar vardır.
1953 yılına kadar nüfusun sadece %6’sını oluşturan Çinliler 2000 yılında nüfusun % 40’ını, şimdi ise daha fazlasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu bölgede Çin’in asimile politikalar sürmektedir.

Günümüzde Çin’in yönetimindeki Doğu Türkistan’da olup bitenleri farklı kanallardan öğreniyoruz. Bunlardan birisi Mehmet Emin Uyguri’nin Lübnan Trablus Üniversitesinde Arapça yazdığı yüksek lisans tezi “Sıra’ül-heviyye es-siyasiyye fi Türkistan eş-şerkıyye tehaddiyatü’l-vâkı’ ve âfâku’-devr” Doğu Türkistan’da Siyasi Kimlik Tartışması, Günümüz Durumu ve Rol Beklentileri” adıyla İstanbul, İRA Akademi yayınları arasında çıkmıştır (Arapça, 184 sayfa).
Kitaba takriz yazan Kahire Üniversitesi Siyasal Bilimler öğretim üyesi Prof. Dr. Seyfeddin Abdülfettah, Müslümanların dünyanın hangi bölgesinde olursa olsun “birbirleriyle dayanışma içinde, ayrılmamaları” gerektiğini ifadesiyle başlamıştır. Müslüman dünyanın fonksiyonunun yıkım olmayıp dünyanın imarı olduğu, nitekim ayette Allah Müslüman ümmet için “vasat ümmet” tanımını kullanmıştır. Abdüllfettah, kitabın yazarının 18. Yüzyıldan beri Çin’de azınlık haline gelen Uygur Türklerinin ve kendisinin bizzat yaşadıkları siyasi, sosyal, kültürel, eğitim ve iktisadi sorunları başarıyla ele aldığını belirtmiştir. Batı medyasında Uygur Türklerine-Müslümanlara yapılan katliam, işkence türlü türlü haksızlıklar yer almakla beraber hem Türk dünyası, ve İslam dünyası, hem de diğer ülkelerde yeterli destek bulamamaktadır. Ama hiç olmazsa bu tür yayınlar “imanın en zayıf şekli” olan manevi dayanışma kısmına girmektedir.
İlk bölümde Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk-Uygur varlığının kimliği, dini kurumları, aileler, eğitim kurumları üzerinde Çin’in baskıları; bilim adamları (ulema) ve aydınları ezmeleri, toplumun güvenliğini tehdit eden faktörler; terör gerekçesiyle yapılan katliamlar, eziyetler örnekleriyle dile getirilmiştir. İkinci bölümde Müslüman Uygurların siyasi birliktelikleri (müşareketleri) silahlı örgütlenmeleri. Sincan bölgesindeki teşkilatlanmalar ile Sincan dışında Müslüman ülkelerdeki örgütlenmeler belirtilmiştir. Bu kapsamda World Uyghur Congress, Suriye’de Türkistan İslam Partisinin çalışmalarına yer verilmiştir.
Doğu Türkistan tarihinde hiçbir zaman Çin’e ait olmamıştır. Çünkü burada Farslar, önceki Türk inançları olmuş sonra Müslümanlık yerleşmiş ve tarihteki büyük İslam medeniyeti burada yeşermiştir. Kökü Hun Türklerine dayanan bölgeye Müslümanlık Abbasiler döneminde gelmiş, Uygur Türklerinin kurduğu Karahanlı Sultanı Satuk Buğra Han 10. Yüzyılda İslamiyeti kabul ederek, Türk tarihinde ilk Müslüman devlet olma özelliğini kazanmıştır. Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügat’-t-Türk, Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilgi adı eserleri gibi Türk kültürüne ait eserler bu bölgede yazılmıştır.
Onsekizinci yüzyılın ortalarından itibaren Uygur Türklerin iç çatışmalarının da etkisiyle İngiliz destekleriyle Çin’in bölgedeki etkisi artmış, Çin 1757 yılında bölgeyi kendisine bağlamıştır. Bu dönemden itibaren şehirler yağmalanmaya, Türkler fakirleştirilmeye, azınlığa düşürülmeye başlanmıştır. 1864 Kaşgar Hanlığı kurulmasıyla Sultan Abdülaziz döneminde resmi olarak Osmanlı devletine bağlanmışlar, Osmanlı Halife-Sultanı adına hutbe okumuşlar ve para basmışlardır. Osmanlı ile ilişkiler geliştirilme yolunda iken 93 Harbi (1878 Osmanlı Rus Harbi) ile ilişkiler kopmuştur. 1884 yılında Çin burayı 19. Eyalet olarak ilan etmiş ve Yeni Eyalet anlamına gelen Sinkiang (Türkçede Sincan) adı verilmiştir. Ancak Uygur Türklerinin mücadelesi bitmemiş 1933 yılında Doğu Türkistan İslam Cumhuriyetini kurmuşlar. Daha sonra tekrarlayan 1944 ayaklanmasından sonra da yeniden Cumhuriyet kurmuşlar, ancak 1949 yılında Çin komünistleri işgal etmişler ve Stalin ile Mao işbirliği sonucunda Doğu Türkistan’ın karanlık günleri tekrar başlamıştır. Doğu Türkistanlılar Anadolu ile irtibatlarını hiç kesmemişler; Balkan Savaşlarına maddi destek vermişler, Hac ziyaretlerini İstanbul üzerinden yapmışlardır. (Bakınız: Türk Dünyası Belediyeler Birliği, Osmanlı Belgelerinde Doğu Türkistan. İstanbul, 2016) Doğu Türkistan’ın batı kısmında bir dönemler Rusya’nın talepleri olmuştur. Dolayısıyla bölge, Çin ve Rusya arasında mücadele alanıdır. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Batı Türkistan’daki ülkeler bağımsızlıklarına kavuşurken, Çin’in hakimiyetindeki Doğu Türkistan büyük bir tehdit yaşamaktadır.
Doğu Türkistan’daki halkın mücadelesi Müslüman ve Türk kimliğini korumak içindir. Çin komünist yönetimi ise bu kimliği yıkıcı her türlü faaliyeti yapmakta, seri idamlar, hapisler yapmakta, halkı fakirleştirmekte, kendilerine itaat etmeyenleri terörist olarak dünyaya tanıtmaktadır. Çin yönetimi halkı yurtlarından etmektedir. Yerel otoriteler ve ziraat ordusu ile Uygur-Türk halkını tamamen asimile politikaları uygulamaktadır. Kendisine göre İslamiyet anlayışı getirerek gençlik ve çocukları ideolojiler doğrultusunda eğitime zorlamaktadır. Belki akla gelmeyecek uygulamalar bunun örneğidir: kardeş aile adı altında Uygur bir aileye bir Çinli erkeği yerleştirmekte, o ailenin tüm değerlerini yıkmakta, kabul etmediklerinde de sürgün ve hapisle tehdit etmektedir.

Kaynak : https://www.yenimeram.com.tr/dogu-turkistan.htm?fbclid=Iw 

Share
102 Kez Görüntülendi.