İsviçre’de yaşayan yaklaşık 150 kişilik Uygur topluluğu, dikkat çekici bir iddia ile yeniden gündemde. Zürihli akademisyen Pirmin Muller’ın, bazı Uygur mültecilerle temas kurarak Çin’e bilgi vermelerini istediği öne sürüldü. Muller, bu talep karşılığında onların Çin’deki yakınlarına kolaylık sağlanabileceğini belirttığı açıklandı. Bu durum, Çin’in Uygur diasporasına yönelik sınır ötesi ve küresel baskı politikalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Söz konusu iddialar, Çin’in Tibetli ve Uygur toplulukları üzerindeki etkisini inceleyen bir raporda yer aldı. Raporda isim verilmeden söz edilen kişinin, Tamedia medya grubunun araştırmaları sonucunda Pirmin Muller olduğu tespit edildi. Muller, geçmişte Çin ve Kuzey Kore dahil birçok ülkede görev yapmış, özellikle Uygur bölgesi üzerine akademik çalışmalar üretmiş bir isim.
UYGURLARIN ANLATTIKLARI ENDİŞE VERİCİ
Tamedia’nın yürüttüğü “China Targets” adlı uluslararası araştırma projesi kapsamında konuşan iki Uygur kökenli mülteci, Muller’ın kendilerine doğrudan ulaştığını ve Çin’le iyi ilişkileri olduğunu söylediğini belirtti.
Bu kişilerden biri, Çin’de tutuklu olan kardeşine yardım etmesi için Muller’dan destek istemiş. Muller’ın ise karşılığında İsviçre’deki Uygur topluluğuna dair isim, adres ve görev bilgileri talep ettiği iddia edildi. Diğer Uygur ise Çin’deki annesiyle iletişim kurmak için Muller’a başvurmuş. Ancak benzer şekilde kendisinden Uygurlar ve Uygur Dünya Kongresi hakkında bilgi istenmiş.
Bu kongre, Çin tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor. Bu iddialar, Çin’in diasporayı sindirmek için ne denli çeşitli yollar denediğini gözler önüne seriyor.
MULLER SUÇLAMALARI KABUL ETMİYOR
Pirmin Muller, İsviçre basınına yaptığı açıklamada hiçbir Uygur’dan bilgi istemediğini, bu kişilerin kendisine başvurduğunu öne sürdü. Çin’le doğrudan temaslarını kabul eden Muller, “Ben sadece durumu açıkladım. Çin tarafı bazı bilgiler isterse, yardım edebilirim dedim” ifadelerini kullandı.
Muller ayrıca, Çin’in organize ettiği bir gezi kapsamında geçtiğimiz yıl Sincan’ı ziyaret ettiğini ve bu gezinin ardından Çin lehine yazılar kaleme aldığını kabul etti. Yazılarında, bölgedeki atmosferin olumlu olduğunu ve Uygur baskısının görünür olmadığını savundu. Ancak bu görüşler, insan hakları kuruluşlarının raporlarıyla çelişiyor.
ÇİN’LE YAKIN TEMASLAR İSTİHBARAT TAKİBİNDE
Muller’ın faaliyetleri, İsviçre İstihbarat Servisi’ne (NDB) bildirildi. Ancak istihbarat servisi, bu konuyla ilgili herhangi bir yorum yapmadı. Yine de NDB’nin yıllık raporunda Çin’in yurtdışındaki kişiler üzerinde ekonomik ve ailevi bağlar yoluyla baskı kurarak bilgi toplama girişimlerine sıklıkla başvurduğu belirtiliyor.
Çin’in bu politikası yalnızca İsviçre ile sınırlı değil. Çin, dünya genelinde 23 ülkede 100’den fazla kişiyi benzer yollarla hedef almış durumda. “China Targets” raporuna göre bu kişiler arasında gazeteciler, akademisyenler ve insan hakları savunucuları da bulunuyor.
AKADEMİNİN MASKESİ ALTINDA BASKI
Pirmin Muller’ın geçmişi, onun yalnızca bilimsel bir merakla hareket ettiğini sorgulatıyor. Siyaset bilimi, İslam araştırmaları, mühendislik ve nörobilim gibi alanlarda çok sayıda ülkede faaliyet göstermesi, akademik çeşitliliği değil, bir çeşit örtülü faaliyet planını akıllara getiriyor.
Uygur diasporası, Çin’in bu tarz yöntemlerle diaspora üzerindeki kontrolünü artırmaya çalıştığını ve bu tarz akademisyenlerin bu çabalarda aracı kılındığını ifade ediyor. Çin hükümeti ise bu tür suçlamaları reddederek yurtdışında yalnızca “diaspora ile ilişkileri geliştirme” faaliyetleri yürüttüğünü savunuyor.
İSVİÇRE’NİN TAVRI MERAK KONUSU
Pirmin Muller’ın faaliyetlerinin hukuki boyutu belirsizliğini koruyor. İsviçre yasaları, yabancı devletler adına casusluk yapılmasını ciddi bir suç olarak değerlendiriyor. Ancak Muller’ın ifadeleri, onun resmi bir ajan statüsünde olmadığını ima ediyor.
Yine de Çin gibi otoriter rejimlerin yurtdışındaki akademik ve sivil yapılar aracılığıyla nüfuz kurma çabaları, Batı ülkelerinde giderek artan bir endişeye yol açıyor. Muller’ın vakası, İsviçre’deki Uygurlar için yalnızca bir casusluk meselesi değil, aynı zamanda güvenlik, insan hakları ve akademik etik açısından da ciddi bir uyarı olarak değerlendiriliyor.
İsviçre hükümetinin ve akademik çevrelerin, benzer olayların tekrarlanmaması için nasıl bir politika geliştireceği merak konusu. Çin’in baskı mekanizmalarının görünmez kolları artık Avrupa’nın kalbinde daha görünür hale geliyor. Bu da, uluslararası ilişkilerde yalnızca diplomasiyle değil, vicdan ve özgürlükle de mücadele edilmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Kaynak : https://www.yenicaggazetesi.com.tr/cin-uygur-turklerini-avrupada-rahat-birakmiyor-akademik-gorunumlu-casus-ifsa-oldu-910114h.htm?fbclid