logo

trugen jacn
05 Haziran 2020

TİENENMİN’DEKİ DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK TALEPELERİNİN DOĞU TÜRKİSTAN’A YANSIMASI

images (1)

Tien’enmen Direnişi Lideri Uygur Türkü Örkeş Devlet Dönemin Çin devlet Başbakaı Lipeng ile tartışıyor

Hamit Göktürk / Uygur Haber Ve Artaştırma Merkezi(UYHAM)

ABD.nın Çin’deki iç savaşta Can Kay Şek hükümetinden askeri yardım ve desteğini kesmesi üzerine iç savaştan galip olarak çıkan Mao önderliğindeki Çin Komünist Partisi Ekim 1949’da Çin’i ele geçirdi. Uygurların Celladı olarak anılan Mao’nun en güvendiği Komutanlarından General Vang Cin’in komutasındaki 8. Çin ordusu Stalin’in büyük askeri yardımı ile Doğu Türkistan’a doğru ilerleyerek 1950 yılının Ocak ayında Doğu Türkistan’da bulunan ve daha önce Mao’ya biat ve teslim olan Çin işgal Ordusu ile birleşerek Doğu Türkistan’in işgalını tamamladı ve yalan vaatlar, hile ve desise ile üikeye tamamen hakim oldular. 1966-1976 yılları arasında Mao ‘nun direktifi ve yönlendirmesi ile yürütülen  ve 10 yıl devam eden ve tarihe kara leke olarak geçen Kültür devremi’nde yaklaşık 100 milyon insan katledildi. Bu karanlık ve kanlı dönem Eylül 1976’de Mao Ze Dong’un ölmesi ile bir nebze olsun etkisini yitirdi. Bu kez ÇKP. içindeki Hizipler arasında iktidar mücadelesi başladı.1980 yılına gelindiğinde Mao’nun karısının de yer aldığı “4’lü Çete” olarak adlandırılan gurup tasfiye edilip tutuklandı. Çin’de iktidarı ele geçiren yeni komünist liderler kendi hakimiyetlerini pekiştirmek ve halkın desteğini kazanabilmek için Kültür Devrimine son verdiklerini açıkladılar. Hapse atılan ve hayatta kalan aydınlar, din adamları,ileri gelen cemaat önderleri kademeli olarak serbest bırakıldı.Onların siyasi hak ve hukuku geri verildi.Bunlara eski işleri ve itibarları iade edilmeye başlandı. Yeni Çin Lideri Deng’ın 1979’daki ABD.ziyaretinden sonra batı ile yakınlaşma ve siyasi ilişkilerde nisbi yumuşama görüldü. Ekonomi’de özel teşebbüs ve liberalleşmeye izin verildi. Çin halkına 35 yıl sonra yurt dışına seyahat,ziyaret Vb. gitmelerinin yolu açıldı.

       Çin’deki bu nisbi ferahlık ve olumlu gelişmeler beraberinde insan hakları, demokrasi ve özgürlük taleplerini de beraberinde getirdi.        Sovyetler Birliği’nde 1985’de Gorbaçev tarafından başlatılan Açıklık politikasının aslında, Sovyetler’ Birliği’nden  yıllar  önce daha 1980’lı yıllarda  Çin’de başladığı ve Sovyetler Birliği’nin de Çin’den esinlendiği  ve Çin örneğinden  yola çıkarak reformlar geliştirdiği söylenir.

  Çin’deki bu rformların ve buna bağlı olarak yapılan  olumlu gelişmelerin esas mimarı ve uygulayıcısı olan kişi, 1981-1987 arasında ÇKP.Genel Sekereterliği ve Çin Devlet Başkanlığı görevini yürüten Hou Yao Bang idi. Bang, siyasi rakipleri olan diğer Komünist kadrolar tarafından “ Batı tarzı burjuvazi’ yi Özgürleştirmeye Yeşil Işık Yakma” suçlaması ile Deng Şao Ping ve Mao’nun eski Generalleri tarafından 1987’de zorla görevinden uzaklaştırılmıştı. Çin halkı özellikle gençler Hou Yao Bang’ı çok seviyorlardı.Tibet ve Uygurlar için sarfettiği insani söylemler ve bu sözde özerk bölgelerdeki uygulamalarından dolayı Doğu Türkistan ve Tibet halklarınca da beğeniliyor ve takdir ediliyordu. Çünkü, O konuşmalarında “ Doğu Türkistan ve Tibet’ten Çinli göçmenler geri çekilsin. Uygurlar ve Tibetliler kendi bölgelerini kendileri yönetsinler.”diye açık çağrıda bulunmuştu. Hou’nun iktidardan düşürülmesine sebep olarak Rakipleri onu bu bölgeler hakkındaki insancıl tutumu sebebiyle “Vatan Hainliği” ile itham ediyordu. Hu Yao Bang’ın 15 Nisan 1989’da evinde esrarengiz bir şekilde ölü bulunduğu açıklandı. Ertesi gün olan 16 Nisan’dan itibaren Pekin halkı Hou’yu anmak ve ona olan saygılarını ifade etmek için ellerinde taziye çelenkleri ile Tienenmin meydanında toplanmaya başladı. Çin halkı özellikle Gençler onun bir suikast sonucu öldürüldüğüne inanıyordu. Hou’yu öldürmekle suçladıkları İktidardaki Komünist Liderlere tepkilerini iletmek ve bu konuda kendi görüşlerini onlara anlatmak için halk Tienenmin meyedanına toplanmaya ve burada gecelemeye başladılar. Kalabalık her geçen gün artıyordu. Sayıları  Milyon’a yakalaşan kalabalık daha sonra protesto eylemlerine başladılar. Bu eylemler çok kısa zaman bir zaman sonra tüm Çin geneline yayıldı.

Tienenmin meydanında toplanan Çinli öğrenciler  daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük talebi ile Çin’de reform yapılması için Hükümete başvurdu. Çin başbakanı öğrencilerle görüşmeyi kabul etmek zorunda kaldı.  Tek Müslüman ve Türk olan ve öğrenci Hareketinin Lider kadrosunda yer alan Örkeş Devleti’in de bulunduğu bir gurup öğrenci Lideri’nin Hükümet ile yaptığı görüşmeler Çin komünist Partisi içinde çatlaklar oluşmasına yol açtı. Öğrencilerin isteklerine kulak verilmesini isteyenler ile buna karşı olanlar arasında fikir ayrılığı daha sonra karşılıklı çatışmaya ve ayrışmaya yol açtı. Sonuçta sertlık yanlıları bu mücadelede galip geldi. Pekin dışından çağırılan Çin Ordusuna ait yüzlerce tank ve on binlerce Asker 4 Haziran gecesi Tienenmin meydanında kamp kuran öğrencilerin üzerine tanklarla yürüdü.Askerlerin ateşi ile sayısı hiçbir zaman açıklanmayan ama binlerce olduğu tahmin edilen daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük ve daha fazla reform isteyen Çinli gençler ve öğrenciler öldürüldü. Çadırlar, içinde bulunan insanlarla birlikte tank paletlerin altında ezildi. Binlerce genç tutuklandı. Sözde Çin Kurtuluş Ordusu  kurtardığını iddia ettiği kendi halkını ve gençlerini tank paletleri altında ezerek ve rastgele ateş ederek öldürüyordu. “ Çin Halk Kurtuluş Ordusu”nun gerçekleştirdiği bu insanlık dışı katliam ve vahşet , insanlık tarihinin silinmez kara lekelerinden biri olarak hafızalara kazınmıştır.

Tienenmin katliamından sonra, hayatta kalan Örkeş Devleti’nin de içinde bulunduğu öğrenci  hareketinin  Lider kadrosunun bir kısım üyeleri, yurt dışına kaçmak zorunda kaldı. Bu kadrolar daha ABD.merkezli olarak örgütlendiler. Bu örgüt diasporadaki mücadelesini insan hakları, demokrasi,özgürlük temelinde ve üniversal değerleri esas alan Federal bir Çin sistemi kurmayı amaçlayan “Kıt’a Çin’i Demokrasi Hareketi” adı altında sürdürmeye çalışmaktadırlar.

                           DOĞU TÜRKİSTAN’A    YANSIMALARI

          Komünist Çin işgalindeki sonraki dönemde ve özellikle Kültür devriminin Doğu Türkistan’daki  olumsuz etkisi ve yıkımı  de misli görülmemiş derecede büyük olmuştur.Han faşizmi ile  Çin şövenizminin hakim olduğu bu devrim’de Kuran Kerim başta ,yüzlerce yılın birikim olan dini kitaplar ve tarihi eserler devrimkarşıtı rejimin aracı ve  delili olduğu ileri sürülerek  yakılarak tahrip edildi. Camiler,Mescitler ve diğer ibadet yerlerinin büyük bir kısmı yıkıldı.Kalanlar ise, Komünist Partisi ve Ateizmin Teşvik edildiği merkez Tiyatro,Sinema,İşyeri hatta bazıları Domuz ahırı olarak kullanıldı. Dini, milli bayramların kutlanması, sünnet, düğün, cenaze vebenzeri törenler dahi yasaklandı. Kültür devriminde din adamları,aydınlar kanaat önderleri başta halktan toplam yaklaşık bir milyon civarında Müslüman Türk’ün katledildiği tahmin ediliyor.

     Çin’deki bu iktidar mücadelesi ve sonrasındaki gelişmelerin Doğu Türkistan’a yansıması de gecikmedi. 1978’de, 33 yıldan beri sözde Özerk Uygur Bölgesi Hükümeti başkanı olan Seyfettin Azizi’nin yerine daha ılımlı ve insani yönü öne çıkan İsmail Ahmet getirildi. Sözde yeni Özerk Bölge Hükümeti  başkanı Türkiye, Türkistan Cumhuriyetleri, Suudi Arabistan,Pakistan’ başta bir çok İslam ülkesini ziyaret etmekle işe başladı. Yönetimin değişmesinden sonra her sahada büyük değişiklikler yapıldı ve icraatta de yeni anlayış hakim oldu. Her konuda bir çok reformlar yapılmaya başlandı.

        1949’daki Çin işgalinden sonra Doğu Türkistan halkı 1985’de ilk kez  Hac farizasını yerine getirebilmek için Suudi Arabistan’a gitme imkanına kavuştu.

        Dış ülkelere ve dış ülkelerden Doğu Türkistan’a karşılıklı ziyaretler gerçekleşti.Onlarca yıl yurduna ve Akrabalarına hasret kalanlar yurdunu ve ana,Babasını,Kardeşlerini ve yakınlarına kavuşabildiler.

         Dini hayatta da bir çok ilk’ler yaşandı. Doğu Türkistanlı Uygur Din Alimi Muhammed Salih Domalla tarafından hazırlanan ve bir çok Uygur din bilgini tarafından de gözden geçirilip onaylanan Kur’an-i Kerim’in Uygurca meali  tarihte ilk kez Pekin’de yayınlanmıştır. Hadis Kitapları ile Peygamber Efendimizin ve sahabelerin ve İslam büyüklerinin hayatının anlatıldığı eserler  ve bir çok dini kitaplar peş peşe yayınlanmaya başlandı.Yurt dışından özellikle Türkiye ve Suudi Arabistan’dan gönderilen binlerce Kuran’i Kerim ve Tefsir kitaplarının engelsiz olarak alıcılarına ulaştığı görüldü.

       Talep üzerine Türkiye’den Büyük Türk Tarihi,çeşitli Ansiklopediler  başta onlarca temel eser,İlk Okul’dan Lise son sınıfına kadar  bütün ders kitapları Urumçi’ye yollandı. Daha sonra Uygurca olarak kaleme alınan bir çok kitap’ta bu eserlerin kaynak gösterildiği görüldü. Urumçi’den Hacı Yakup Anat’ın merhum Liderimiz İsa Yusuf Alptekin’e yazdığı  mektupta ” 1946 yılından sonraki  dönemde yanı Uygur yöneticilerin iş başında bulunduğu ” Karma Eyalet= Ülkelik Hükümet” döneminde yapmaya kadir olamadığımız  çalışmaları   şimdi yapabiliyoruz.” ifadesi yer almıştır.

        Doğu Türkistan’ın bir çok şehirlerinde Medreselerin açılmasına müsaade edildi veya  en azından göz yumuldu ve  engellenmedi. Özellikle 1980 – 1990 yılları arasında Yarkent’e bağlı Kargalık ilçesinde büyük bir din alimi ve ünlü bir müderris olan Abdulhekim Mahdum Damolla Hacımın açtığı Medreselerde binlerce din alimi ve Hoca yetiştirildi. Burada yetişen din alimleri kendi yaşadığı şehir ve bölgelere dönerek medreseler ve Kur’an kursları açtılar. Böylece yıllardan beri Çinli işgalcilerin yasak ve engellemeleri yüzünden yapılamayan din eğitimi yeniden yaygınlaştırıp canlandırıldı.

      Yeni Hapisten çıkan Uygur Türkü aydınlar, yazarlar,şairler,bilim adamları eski görevlerine iade edilmeleri ile birlikte büyük bir aydınlatma ve kültür hareketine giriştiler. Doğu Türkistan ve Uygur Türklerinin tarihini anlatan konferanslar, Seminerler ve sohbet toplantıları düzenlenmeye başlandı. Bulak Dergisi başta olmak üzere yüzlerce dergi peş peşe yayın hayatına başladı. Tarihte ilk kez Doğu Türkistan Türklerinin kendi  kendi bağrından çıkan Bilginlerinin  Kaşgarılı Mahmut’un Divan- i Lugat-İt Türk ve Yusuf Has Hacip’ın Kutadgubilik eserleri  başta bir çok klasik eserleri günümüz  Uygur Türkçesi ile yayınlandı. Yakın tarihimizi konu alan yüzlerce belgesel, roman,hikaye ve çeşitli konularda kitaplar yayınlandı. Uygur Türklerinin tarihi sanatını yansıtan ve yasaklanarak zamanla unutturulan 12 Mukam başta bir çok Klasik eserler tekrar canlandırıldı ve  neşredildi. Müslüman Uygur Türklerinin tarihi Garip Sanem romanı ile modern hayat ile geleneksel kültür arasındaki çatışmaları çok güzel şekilde ilk kez ele alan “Rana’nın Toyu= Düğünü” başta bir çok Sinema filmleri yapıldı ve seyirci ile buluştu. Uygur Türkleri tarihte ilk kez kendi geleneksel hayatını beyaz perdede seyredebilme imkanına sahip oldu. 20.yüzyılda Uygur  sanatı ve Sineması  büyük  atılımlar yaptı ve yeniden  şekillendi.

         Bu dönemde Doğu Türkistan tarihinde hiç olmadığı kadar dış dünya’ya açıldı.  Özellikle Türk basınından bütün kesimlerden onlarca gazeteci ülkeye akın etti. Bütün gazeteler  peş peşe  haber,yorum ve raportajlar yayıınlamaya başladı.Özellikle TRT’nin  ünlü yapımcılarından  belgeselleri ile tanınan Nuray Yılmaz”ın Doğu Türkistan’da yaptığı  “Gezelim-Görelim”belgeseli haftalar öncesinden duyurular ve reklamlar yaparak o zamanın tek Tv.kanalı olan TRT.Tv.’da yayınlanması Türkiye’de büyük akis uyandırdı.

       Doğu Türkistan’da Uygur sinemacılar tarafından çekilen “Nasrettin Efendi= Hoca” filminin   Tv.da  yayınlanması, kültür ve medeniyetimizin ortak olduğunu en güzel örneği olarak hafızalarda yer aldı.

        Batı ve Japon medyasının de Doğu Türkistan ile ilgilenmeye başladılar. Peş peşe seyahetler yaptılar ve büyük ses getiren başta İpek yolu belgeseli başta olmak üzere, belgeseller ve raportajlar gerçekleştirdiler.Bir anda Doğu Türkistan ve Uygur Türkleri  dünyanın ilgi odağı haline geldi.  Ünlü Avusturyalı bilim adamı ve belgeselci Prof. Dr. Erich  Fiegel’ın  TRT.Tv.da “Binbir Güç  : Doğu Türkistan”  belgeseli  şimdiye kadar Doğu Türkistan üzerinde yapılan en iyi belgesel olarak büyük beğeni topladı ve  kabul gördü.

        Bir Japon – Çin ortak yapımı olan  “İpek Yolu”  kültür ve medeniyetini konu alan belgesel’in Türkiye’de yayınlanması Uygur Türklerini Türkiyeli Kardeşlerine ve dünya’ya tanıtılmasında   “gelmiş geçmiş en iyi çalışma = Tanıtma aracı” olarak tarihteki seçkin   yerini  almıştır.

          İngiltere ve Almanya medyasının bu konudaki faaliyetleri de kayda değer    çalışmalar      olarak    “İLK”lerin içinde sayılmıştır.

Bu kültür faaliyetleri ve ekonomik hayatın nisbeten iyileşmesi ve gelişmesi ile toplum’da geleceğe büyük bir ümitle bakma ve kendi benliğine dönme duygusu  güçlendi. Demokrasi ve daha fazla özgürlük ve Sözde Özerk Bölgeye her alanda Uygur Türklerinin gerçek manada sahip ve hakim olması yanı ilk etapta gerçek anlamda Özerkliğin tesis edilmesi ve gereklerinin yerine getirilmesi  fikri gelişerek eyleme dönüştü. Aralık/1985’da Şinjiang Üniversitesi öğrencileri Komünist iktidar tarihinde ilk kez kendi toplumunun ve ülkesinin kaderi ile ilgili taleplerini içeren isteklerini açıkça ifade etti ve bu taleplerinin yerine getirilmesi amacı ile gösteriler düzenledi. Uygur öğrencilerin bu gösterileri kendi ağızlarından canlı olarak İngiliz yayın kuruluşu BBC. Pekin muhabiri tarafından dış dünyaya canlı olarak duyuruldu. Uygur öğrencilerin bu gösteriler haber olarak ilk kez dış dünya’ya yansıdı. Bu haberler BBC.kaynaklı olarak Türk basınında de geniş yer aldı. Bunun  canlı şahitlerinden biri de bu satırların yazarı olarak  benim.

        Uygur Türkleri 1980 – 1990 arasında süren bu dönemde yeniden kendine dönme ve elinden zorla alınan eski kimliğine yeniden kavuşma bilincine ermiştir. Bu süreci kısa bir dönem de olsa yaşayabilmiştir.Uygur Türkleri yakın tarihinde ilk kez  her sahada bir çok “İLK”lere tanık olma mutluluğuna ermiştir. Doğu Türkistan’daki bu nisbi bahar havası Çin’in tarihi rakibi ve bazen işine geldikçe onun destekçisi ve kollayıcısı olan Sovyetler Birliğinin 1991’de tarihe gömülmesi ile son buldu. Kuzey ve Batı sınırlarındaki baskı, tehdit ve tehlikeden kurtulduğuna inan yeni Çin Liderleri Çin’deki ve özellikle Doğu Türkistan’daki nisbi kısmı bahar havasına ve ılımlı ve gevşek politikasına son vermek için bahaneler ve gerekçeler aramaya başladılar. Bağımsız Türkistan Cumhuriyetlerinin ilan edilmesi Doğu Türkistan Türkleri üzerinde büyük etki yarattı ve büyük umutların doğmasına sebep oldu. Doğu Türkistan Lideri merhum İsa Yusuf Alptekin’in 1992’te tarihe not mahiyetinde ifade ettiği “ Kurtuluş Sırası Doğu Türkistan’da” söylemi Doğu Türkistan Türkleri için dönüm noktası oldu. Bu söylem, büyük bir umut ve heyecan yarattı. Tarihte aynı kaderi paylaştığı soydaş ve kandaş ve dindaşlarının bağımsızlığı Uygur Türklerince kendi bağımsızlığı olarak kabul gördü ve topluma öyle yansıdı. Kendilerinin de kardeşleri gibi tekrar bağımsızlıklarına kavuşabilecekleri duygu istek ve arzusunu güçlendirdi. Bu durumdan büyük bir endişe ve dehşete kapılan Çin yönetimi Doğu Türkistan’daki işgal idaresine yeniden çeki düzen verdi. Ülkedeki işgal güçlerinin sayısını arttırdı. Etnik Çinli göçmenlerini bölgeye göç ettirilip yerleştirme faaliyetlerini hızlandırdı. İşgal Ordusunun nüvesini teşkil eden Bingtüen(Sözde İnşa ve Üretim Ordusu)nun sayısını arttırdı. Türk asıllı komünist idarecileri yönetimden bahaneler ve gerekçeler uydurarak uzaklaştırdı. Doğu Türkistan’ın topyekün Çinlileştirilmesi ve bu toprakların tarihi sakinleri ve sahipleri olan Uygur Türklerini toptan asimile ve yok etme uygulamasına hız verdiler. Çin ,Doğu Türkistan’daki Çinlileştirme politikalarının uygulanmasına hız verirken, öte yandan Doğu Türkistan Türklerinin bağımsızlık hareketlerini kardeşlerinin ve komşularının yardımı ile boğarak yok etmek ve Türkistan Cumhuriyetleri halklarının Uygur Kardeşlerine olan destek,kollama ve yardımlarını engellemek amacı ile 1996’da Şanghay İşbirliği örgütünü kurdu. Bu örgüt’ün Güvenlik merkezini Bişkek şehrine kuran Çin, Diaspora’daki Uygurları gözetleme, takip ve kontrol etme  ve Kardeş halkların Uygurlara olan güvenini sarsma,yok etme ve bir birlerine düşman etmek amacı ile kendine bağlı Mankurtları kullanarak provakasyonel bir dizi eylemler gerçekleştirdi. Tehlike olarak gördüğü Uygurları infaz etme ve gerektiğinde Çin’e götürüp yok etme operasyonlarını hiçbir itiraza maruz kalmadan ve engelle karşılaşmadan serbestçe gerçekleştirebilme imkanına kavuştu.         Çin,günümüzde de bu kardeş ülke yöneticilerini kullanarak bu eylemlerini sürdürmeye devam etmektedir. 1990’lı yılların başından itibaren Doğu Türkistan’daki bu aydınlanma ve kültür hareketinin içinde etkin rol alanlar ile Öğrenci hareketlerinin Lider kadrolarının bir bölümü ,fikir ,sanat ve kültür adamları ile bir kısım entelektüeller tekrar tutuklanacakları ve yok edilecekleri endişesi ile yurt dışına gitmek zorunda kaldılar.Büyük bir çoğunluğu Türkiye olmak üzere çeşitli Avrupa Ülkeleri, ABD. Avustralya ve Türkistan Cumhuriyetlerinde yerleşerek anavatanlarında kalan Kardeşlerini ve mukaddes vatanları Doğu Türkistan’in sesini Türk dünyası,İslam alemi ve uluslar arası topluma duyurmak ve destek ve yardımlarını sağlamak için büyük bir heyecan ve imanla çaba göstermektedirler.

Tienenmin olayları ile Doğu Türkistan’da 1980’lı yıllarda birkaç yıl gibi de olsa kısa bir bahar döneminin yaşanmasının Doğu Türkistan Türkleri açısından önemi çok büyük olmuştur.Türkler kısa bir dönem ve az de olsa karanlık olarak geçen uzun yıllar sonra tekrar hürriyetin tadını tatmıştır. Günün şartları ve teknolojinin getirdiği imkanlar sayesinde toplumsal, milli ve dini anlamda eski değerlerini yeniden kavuşmuştur. Yıllarca engellenip unutturulmaya ve yok edilmeye çalışılan dini,milli ,kültürel ve tarihi değerlerini bir parça de olsa genç nesillere aktarmayı başarmıştır. Doğu Türkistan’da ve Çin’in başkenti Tienenmin’de gerçekleşen daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük talebi ile yapılan eylemler ve mücadeleler sonucu Uygur Türkleri genç Lider kadrolarını yeniden ve bir kez daha bağrından çıkarmayı başarmıştır.Başta Örkeş Devleti olmak üzere Urumçi öğrenci hareketlerinin yurt dışına çıkabilen ve bugün orta yaşlarda olan Uygur Türkü idealist kadrolar Doğu Türkistan bağımsızlık hareketinin meşalesini gururla taşımaya ve söndürmeden arkadan gelecek genç nesillere teslim etme gayreti içindedirler.

Etiketler: » » » » »
Share
1761 Kez Görüntülendi.