logo

trugen jacn

MİHRİGÜL TURSUN’UN ÇİN TOPLAMA KAMPINDA ÇEKTİĞİ İŞKENCELERİN ÖYKÜSÜ

Mihrigül Tursun 29 yaşında, evli üçüz çocuk sahibi bir Uygur Anne.  Eğitimini Çin’deki bir  Üniversitede tamamladıktan sonra   Mısırlı bir Müslüman Arap ile evlenerek Mısır’a yerleşiyor. 2015 yılında  Çin’in  Uygur Özerk Bölgesi’nde bulunan ailesini ziyaret etmek amacı ile   uzun bir uçak yolculuğundan sonra Urumçi Hava alanına geliiyor. Uçaktan iner inmez Çin Polisi tarafından tutuklanarak “yeniden eğitim” kamplarından birine  hapsediliyor. Zorla alınan üçüz coçuklarından  biri bakımsızlıktan ölüyor. 3 yıl süre ile  Çin yönetimi tarafından baskı, zulüm ve diğer her türlü işkencelere maruz kaldığını söylüyor. Daha sonra Mısır yönetiminin  girişimi ile Çin Toplama kampından  kurtarılarak Mısır’a gelmesi sağlanıyor. Ancak,Mısır’in en yakın dostu ve müttefiği  Çin burada da kendisini rahat bırakmıyor. Daha sonra ABD’ne sığınmacı olarak gelip yerleşiyor. Mihrigül Tursun başkent Washington’daki Ulusal Basın Kulübünde  Çin Nazi/Toplama Kamplarında kendisine reva görülen korkunç işkencelerini anlatıyor.

UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)

Çin’in  işgalindeki Doğu Türkistan’da kurduğu Çin tipi Toplama Kamplarının mağduru  Mihrigül Tursun, Waşington’da Ulusal Basın Kulübü’nde  katıldığı bir  26 Kasım etkinlikte  Çin’in  Toplama kamplarından birinde geçirdiği korkunç   hayatını ve kendisine uygulanan acımasız işkenceleri anlattı.  Tursun’un anlattığına göre kendisine yapılan işkence çeşitleri şu başlıklar halinde şöyle ;

  1. Mihrigül Tursun’a bilinmeyen  ilaçlar zorla  verildi.
  2. Kendisi günlerce uykusuz  bırakılarak vahşi bir şekilde   saatlerce süren   sorguya çekildi.
  3.  Arslan Koltuğu(Uygurcası Yolbars Orunduk) adı verilen çelikten yapılmış bir sandalyeye el ayak ve tüm  bedeni  bağlanarak  ve başına metal kask geçirilerek tüm vücuduna elektrik verilerek işkence edildi.
  4. Kendisi 2015’ten kurtulduğu tarihe kadar 4 yıl süre ile  aralıklarla tutuklandı. Toplama kampları ve Hapishanelerde kötü hayat şartlarında  yaşam mücadelesi verdi. Kendisine fiziksel ve psikolojik işkenceler yapıldı.
  5. Mihrigül  Tursun, kendisini sorgulayan Çinli İşkencecilerin sürekli olarak  kendisine  ezberden  “Uygur olmak, bir suçtur.” cümlesini  yüksek sesle söylemeye zorlandığını anlattı.
  6. Kendisinin yapılan acımasız işkencelere dayanamayarak Çinli İşkencecilere ” Ne olur,beni Öldürün ! Bu İşkencelerden bir an önce kurtalayım!” sözleri ile yalvardığını ancak İşkenceci Çinli Polislerin bu talebini reddettiklerini ve  kendisine işkence yapmaya devam ettiklerini bildirdi.

Mihrigül Tursun, ilk kez 2015’te gözaltına alındığında üçüz  bebekleri kendisinden zorla alınmıştı.  üçüzlerinden üç ay boyunca ayrı  bırakılmıştı.  Bu süre zarfında üçüzleriinden birisi bakımsızlıktan hayatını kaybetti.

Mihrigül Tursun,ailesini ziyaret etmek ve yeni doğan üçüz bebeklerini ana ve babasına göstermek amacı ile yaşadığı Mısır’dan ülkesine gelmişti. Çin’de,  yüksek öğrenimi tammladıktan sonra bir küresel Şirkette çalışmaya başlamıştı. Daha sonra burada tanıştığı  bir Mısırlı gençle  evlenerek Mısır’a  gelmişti.  Ülkesinde  göz altına alınarak Toplama kamplarına kapatıldığında  bebeklerinden koparılmıştı. Bebeklerinden  birisi bakımsızlıktan dolayı hastalanak ölmüş diğer 2’si ise  ağır biçimde hastalanmıştı. Tursun hayatta kalan  biri kız ve diğeri  erkek bebeklerinin  kendisinden zorla alındıktan sonra tüple beslendigini ve bir çok ameliyat geçirildiğini de  söyledi.

29 yaşındaki Tursun, her ne kadar hic bir siyasi faaliyetin icinde bulunmamış olsa  da  tutuklu kaldığı süre içerisinde  Mısır’daki yaşantısıyle  ilgili olarak  dafalarca tekrar tekrar sorgulandığını belirtti

Mihrigül Tursun, Çinl Polislerin  kendisinin   bir yabancı şirkette çalıştığı  ve  sadece yabancı dil bildigi icin  suçlu görüldüğünü de açıkladı.

Yazılı ifadesi bir çevirmen tarafından okunan Tursun, 2017’de  beri  aralıklarla tutuklandığını ve toplama kamplarına konulduğunu  ancak Ocak 2018’de  hapsedildiği  3. Toplama Kampının içlerinde  en kötüsü olduğunu söyledi.

Tutuldukları Kampların kapasitesinin bir kaç misli fazlası ile    Müslüman Uygurların hapsedildiklerini belirterek ”  günde İki saatlik sürelerle  vardiya şeklinde   uyuyabiliyordu. Bu nedenle  diğer zamanlarda ayakta durmak  zorunda idik.  67  Uygur kadının bulunduğu koğuşların  çok fazla sıkışık olduğunu  bu şekilde bu kampta(hücrede)   üç ay boyunca yaşamak zorunda kaldık. Kampta tutulan Uygur Kadınlara  bilinmeyen ilaçlar ve  ve  sürekli kanamaya yol açan bir sıvı veriliyordu. Verilen yiyecekler ise tutukluların açlıktan ölmemesi için çok az miktarda  veriliyordu.

Tursun,  Kamp hücresinde birlikte kaldığı  kadınlardan 3 ayda 9  kadının  kötü yaşam koşulları,bilinmeyen ilaçlar ve sürekli kanamalar sebebiyle  yaşamlarını  yitirdiğini belirtti. Bir keresinde bu dayanılmaz koşullar altında kalmaktansa ölmeyi tercih  ettiğini, bu nedenle Çinli Gardiyanlara  kendisini öldürmeleri için yalvarmıştı. “Kaldığım  210 Numaralı Hücreden   canlı çıkacağımı asla düşünmemiştim,” dedi.

Nisan/2019 ayında  tutulduğu Toplama Kampından şartlı  tahliye edilen Tursun, Mısır’a dönebildi.Burada da kendisini güvende hissetmedi. Bunun  üzerine Kahire’deki ABD.Büyükelçiliğinden sığınma talebinde bulundu.ABD yetkililerinin yardımıyla çocuklarıyla birlikte ABD’ye  gelerek yerleşti. Halen ulaştı. Wirginia’da yaşayan Tursun,  gördüğü kötü günlerin etkisinden kurtulamadığını ve kabusların peşini bırakmadığını söyledi ve  şunları ekledi :  “Burada güvende olduğum söylenmiş olsa bile, hâlâ geceleri Çin polisinin kapımı çalarak beni kaçıracağından ve öldüreceğinden korkuyorum.”

Tursun,  ülkesinde yaşayan aile ve geride bıraktığı  yakınlarına   Çinli işgalcilerin   yönelttiği tüm şantaj ve tehditlerine rağmen, “ Her şeye rağmen, Cesaretimi topladım ve  Çin’in dünyadan gizlediği Çin tipi Nazi/Toplama  kamplarını ve burada  benim ve diğer Uygurların gördüğü baskı,zulüm ve insanlık dışı işkenceleri  ifşa etmeye ve Çin’in maskesini  indirmeye karar verdim.” dedi.

Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesinde yeniden eğitim kamplarına gönderdiği, gözaltına aldığı ve hapse attığı Özgür Asya Radyosu (RFA) personelinin yakınları (courtesy photos)

Çin Yönetimine Küresel Çapta  Kınama

Geçtiğimiz Kasım ayında  Türkiye, Kazakistan ve Malezya’nin da içinde olduğu 26 ülkeden 278 bilim insanı, Çin’in Uygur bölgesinde yaşayan ve azınlık olarak tanımladığı halklara karşı uygulamalarını kınayan bir  ortak bildiriyi  imzalayarak dünya kamuoyuyla paylaştılar.

Bu Ortak Bildiride Çin yönetimine şu hususların yerine getirilmesi çağrısında bulundular :

  1. Çin’in Uygurlar, Kazaklar, Kırgızlar ve diğer  Türk Halklarına   yönelik olarak  toplu hâlde gözaltına alma ve Toplama Kamplarına  gönderme uygulamalarının derhal sonlandırılması, Toplama Kamplarında tutulan milyonlarca Müslümanın derhal serbest bırakılması
  2. Müslüman Türklerin   kendi ana dillerini yasaklama, dini inanışları ve kültürel  değerlerini yaşamalarını  zorla engelleme  vediğer temel insan haklarını terketme ve  bırakmaya zorlanması uygulamasının yasal olarak ortadan kaldırılması
  3. Eşleri ve aile Reisleri tutuklanan ve Kamplara kapatılan Uygur ailelerin  İkiz -Kardeş Aile uygulaması ile teciz edilmelerinin sonlandırılması ve Aile mahremiyetinin korunmasının temin edilmesi
  4.  Ülkeleri  Çin’in Uygurlara yönelik olarak uyguladığı bu insanlık dışı baskı ve zulüm uygulamalarından caydırmak amacı ile Çin yönetimine karşı  ekonomik yaptırımlar uygulamaları
  5. Çin’in baskı ve zulmünden ülkelerini terk ederek  dünyanın çeşitli ülkelerine  kaçan Müslüman azınlıklara hızlandırılmış iltica hakkı vermeye davet ettiler.

Çin: ABD'nin Olimpiyat Oyunlarına diplomatik boykot uygulaması işbirliğine zarar verecek | Euronews

Çin Yönetimi Uygurlara Yönelik Baskılarını İnkar Etmeyi Sürdürüyor

Ortak Bildirinin yayınlanmasından sonra Çin yönetimi bütün bu talepleri reddettiğini açıkladı., Kendilerinin Uygur bölgesindeki  uygulamalarının bunun terörle mücadele  ve Şiddetin önlenmesi çabaları için   alınması gerekli  tedbirlerin bir parçası olduğunu iddia ederek toplu tutuklama ve kollektif hapsetme politikasını savundu.

Ortak Bildiriye imza koyan Bilim İnsanları  ise Çin’in bu iddialarının tamamen yersiz olduuğunu belirterek karşı açıklamalarda buluundular. Bilim insanlarından oluşan grup, bu Bilim insanları  Çin’in bu iddia ve inkarcı  açıklamalarına karşı  şu karşı açıklamayı yaptılar :

“Bugün   Çin’in Uygur Özerk Bölgesi’ndeki uygulamaları ve bölgeede  yaşananlar uluslararası camia tarafından ele alınarak gerekli önlemler alınmaz ise,  Çin’in bu şiddet içerikli uygulamalarının “Terörist’ etiketini kullanmış veya kullanacak  olan   diğer baskıcı devletler için bir teşvik olacaktır. İleride bu  diktatör  rejimler   tarafından da bu baskı ve zulümlerin   tekrarlanabileceğini  görebilmemiz  gerekmektedir.”  denildi.

BM,başta bir çok uluslararası insan hakları ve hukuk kurum ve kuruluşları  yayınladıkları çeşitli raporlarda  Çin’in yönetimindeki Uygur bölgesinde yaşayan Uygur Kazak,Kırgiz ve diğer Türk halklarının  Çin yönetiminin    acımasız  baskı,zulüm ve soykırım uygulamalarına maruz kaldıklarını belirtiyorlar.

Amerika Birleşik Devletleri Dış İşleri Bakanlığı’na göre;  Çin’in Doğu Türkistan’da kuurduğu yüzlerce Çin tipi Toplama Kamplarında  Nisan/2017’den bu yana 800 bin –  2 milyonun üzerinde Müslüman Türkü tutsak olarak hapsetmiş bulunuyor. ı gönderdi.

Kaynak :  https://tr.usembassy.gov/tr/uygurlara-yonelik-cin-toplama-kampinda-bir-iskence-oykusu/(Yazar: Christopher Connell )

Share
664 Kez Görüntülendi.