logo

trugen jacn

İŞGALCİ ÇİN DOĞU TÜRKİSTAN’DA BM.ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİNİ ÇİĞNİYOR

Anne ve Babaları Çin Nazi kamplarına atıldığı için kimsesiz kalan Uygur Çocukları Çinli İşgalciler tarafından Doğu Türkistan’da açılan Nazivarı Çocuk Dönüştürme kamplarına konuluyor. Çin yönetimi bu çocukları çocukları Çinlileştirmek amacıyla Çince bir eğitim yöntemi uyguluyor. Bu merkezlerde Çinli faşist idareciler tarafından Türk aile terbiyesi, örf adedi,dini, kültür medeniyeti, dil ve yazısından kopararak Çinlileştirmek istiyor. Kendi kimliğinden koparılan ,dini ve milli bilinçlerinden zorla uzaklaştırılan bu çocukları , Türk ve Müslüman Kimliğinden utanç duyan ve kendi milletine kin güden bir birey olarak yetiştirilmeye çalışıyor.

Yücel TANAY

Çin  işgalindeki Doğu Türkistan, coğrafi şartları, zengin doğal kaynakları ve bulunduğu konum itibarıyla Çin’in en stratejik bölgelerinden biridir. Komünist Çin yönetimi, Uygur Türklerinin kendilerine has millî ve kültürel özellikleri yanı sıra Müslüman kimlikliklerine olan bağlılıklarını kendisi için tehdit olarak algılamakta ve bu durumu değiştirmek için çocuk yaşlı demeden bütün Uygurlara etnik soykırım uygulamaktadır.

Çin hükümeti ilk etapta vatanseverlik ve parti sadakatini sağlamak adına bazı düzenlemeler yapmış ve “aşırılık yanlısı” olarak hedef gösterdiği Doğu Türkistanlı Uygur Türklerinin asimilasyonu için harekete geçmiştir. Bu amaçla zorunlu doğum kontrolü uygulaması ve aile bütünlüğünü ve mahremiyetini hedef alan düzenlemeler yapmış, küçük yaştaki Uygur çocukları ailelerinden alıp kamplara yerleştirmeye başlamıştır. Çin’in temel insan haklarına aykırı bu uygulamaları, Doğu Türkistan’da büyük bir toplumsal trajedi yaşanmasına sebep olmaktadır.

Çinin doğu Türkistan’da Uzun vadeli olarak planlanan etnik soykırım uygulamalarının ilk adımında Uygur çocuklar yer almaktadır. Çin’in Doğu Türkistan’daki etnik soykırım politikaları, hem insan hakları ihlalidir hem de 1992’de imzalamış olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. 54 maddelik Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 45 maddesi çocukların korunmasıyla ilgilidir. Bu 45 maddede yer alan temel ilkelerle Çin’in kültürel hafızayı yok etmek amacıyla çocukları hedef alan politikaları karşılaştırıldığında, Uygur çocukların uğradığı hak ihlallerinin boyutu daha net anlaşılacaktır.

  Sözleşmenin 25. maddesinde yer alan “Çocuk haklarına uygun olarak kreşler, çocuk yuvaları, yurtlar, okullar, çocuk hastaneleri oluşturulur, bunlar düzenli olarak kontrol edilir” ifadesinde, çocukların zihinsel, bedensel ve ruhsal gelişimleri için uygun ortamlar sağlanmasına vurgu yapılmaktadır. Ne var ki Çin hükümeti, Uygur çocukları asimile etmek amacıyla elektrikli dikenli teller ve yüksek duvarlarla çevirip kamera sistemleriyle içerideki her hareketi izlediği, kapısında silahlı askerlerin nöbet tuttuğu ve çocukların aileleri dâhil herkesle temasını kesen devasa büyüklükte “yeniden eğitim” kampları inşa etmektedir. Yeniden eğitim kampı olarak adlandırılan aslında beyin yıkama kampı olan bu yerlerin fiziki koşullarına bakıldığında tam anlamıyla çocuk tutukevi şartlarını sağladıkları görülmektedir. Pekin yönetimi tarafından 2016 yılında yapılan bir açıklamada, bu kampların varlığı kabul edilmiş ve kampların kimsesiz çocukları korumak amacıyla kurulduğu ve tamamen yasalara uygun olduğu iddia edilmiştir.

  Çin yasalarına göre; tutuklanan, sürgün edilen Uygur Türklerinin bütün çocukları “dezavantajlı grup” olarak adlandırılmakta ve sözüm ona sosyalleşmelerini sağlamak amacıyla da Çinlileştirme kamplarına alınmaktadır. Bu çerçevede âdeta bir hapishaneye çevrilen ve neredeyse tüm Uygurların sudan sebeplerle toplama kamplarına alındığı Doğu Türkistan’da, 2020 yılına kadar bütün “kimsesiz” çocukların kamplara alınması kararlaştırılmıştır. Bölgeden sınırlı da olsa elde edilen veriler, Çin’in bu amacına ulaşmış olabileceğini ortaya koymaktadır.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 5 ve 9. maddelerine aykırı olarak Doğu Türkistanlı çocukların ebeveynleriyle yaşama hakkı zorla ellerinden alınmakta ve çocuklar her türlü beyin yıkama faaliyetinin yapıldığı kamplara yerleştirilmektedir.

Resmî verilere göre, 2017 yılı başından itibaren kamplarda tutulan kayıtlı çocuk sayısının yaklaşık 500.000 civarında olduğu belirtilmektedir; yani 500.000 Doğu Türkistanlı çocuk, ailelerinden zorla koparılarak yatılı okullara gönderilmiştir. Bu sözde yeniden eğitim kamplarında tutulanların %90’ından fazlasını Uygur ve diğer Türk  boylarına  ait çocukları oluşturmaktadır. 2017 yılından 2018’in sonuna kadar Doğu Türkistan’da(Uygur Özerk Bölgesi) 800’den fazla köy ve kasabada bir veya iki yatılı ilkokul ve ortaokul yapılması planlanmıştır. Ancak araştırmalar, bölgede belirtilen rakamın çok üzerinde eğitim kampı açıldığını ve buralarda alıkonulan çok sayıda çocuk olduğunu ortaya koymuştur. Doğu Türkistan’da inşa edilen çocuk yetiştirme merkezlerinin sayısının 7.778’i bulduğu bildirilmektedir. Bu merkezlerin eğitmenler dâhil tüm kadrosu ise toplam 92.200’dür. Ayrıca “Özel Görevli” statüsüyle bu yerlerde çalıştırılmak üzere 59.400 kişinin istihdam edildiği kaydedilmektedir. Açıklanan görevli sayısı ile kamp sayısı oranlandığında buralarda tutulan çocuk sayısının 2 milyonu bulduğu tahmin edilmektedir.

Yaşları 0-12 arasında değişen 2 milyon Doğu Türkistanlı çocuğun Çin’in farklı bölgelerindeki kamplarda tutulduğu belirtilmektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 8 ve 11. maddeleri, Soykırım Sözleşmesi’nin son maddesi; bir gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesini insan haklarına aykırı bir eylem olarak tanımlamaktadır. Böyle bir fiil karşısında bu sözleşmelerin taraflarınca oluşturulacak uluslararası komitelerin, konuyu inceleyerek olaya müdahil olması gerekmektedir.

  Doğu Türkistan’da çocuklar ailelerin rızası dışında zorla alınarak başka bölgelere transfer edilmekte ve ailelere çocuklarının izi kaybettirilmektedir. Yerleri gizli tutulan bu kamplardaki uygulamalarla ilgili bilgiler de son derece sınırlıdır. Çin’in asimilasyon politikası çerçevesinde ilk olarak çocukların kimlik bilgilerini ve soy bağlarını değiştirdiği, daha sonra bu çocukları Çinli ailelere evlatlık verdiği haberleri yanı sıra çocukların çeşitli araştırmalarda denek olarak kullanıldığı, organ ticareti için katledildiği, fuhuş amaçlı kullanıldığı vb. haberler de gelmektedir. Çocukları ellerinden alınan Doğu Türkistanlı aileler, çocuklarının akıbetinden büyük endişe duymaktadır.

Eğitim kamplarına alınan çocuklar, Çin Komünist Partisi’ne sadakatle bağlı, özel olarak seçilmiş Çinli öğretmenler tarafından eğitilmektedir. Uygur Türkçesini kullanmanın yasak olduğu kamplarda yalnızca Çince konuşulmaktadır. Çin gelenek ve göreneklerinin öğretildiği, sadece Çin yemeklerinin verildiği çocuklar, Komünist Parti ideallerine bağlı bireyler olarak yetiştirilmektedir. 

Ebeveynin ve ailenin yerini okulun ve öğretmenlerin aldığı bu sistemde, dinî, millî ve örfi değerlerinden koparılan Müslüman Uygur çocukları, eğitilmekten ziyade Çinlileştirilerek asimile edilmektedir. Oysa ki Çin’in de imzalayıp kabul ettiği Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesine göre; “Çocuk hakları, bütün çocuklar içindir. Doğdukları yer, konuştukları dil ne olursa olsun fark etmez. Büyüklerinin inançları ya da görüşleri nedeniyle hiçbir çocuğa ayrım yapılmaz.” Aynı sözleşmenin 14. maddesinde ise; “Her çocuğun kendi düşüncesini geliştirme ve istediği dini seçme hakkı vardır. Bu konularda çocukları büyüten yetişkinlerin de onlara yol gösterme hakkı ve sorumluluğu bulunmaktadır.” denilmektedir.

Çin hükümetinin Uygurlara yönelik asimilasyon politikalarının uluslararası normlar açısından soykırım kapsamında değerlendirilmesi gereken uygulamalar içerdiği açıkça ortaya konmuş olmakla birlikte Çin, kamplardaki uygulamalarını, kendi ulusal yasalarına uygun olarak terörizmle mücadele ve dezavantajlı çocukların belirli bir eğitim sürecinden geçirilerek sosyalleştirilmesi amaçlı bir program olarak tanımlamakta ve bu konunun kendi “iç sorunu” olduğunu, dolayısıyla Doğu Türkistanlı çocuklara yönelik uygulamalara dair çıkan haberleri ve hazırlanan raporları, “ülkenin içişlerine müdahale” olarak gördüğünü belirtmektedir. Bu da Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı soykırım amaçlı asimilasyon politikalarından geri adım atmayacağını açıkça ortaya koymaktadır. 

 Çin’in de kabul ettiği Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf ülkeler olmak üzere, tüm uluslararası kamuoyunun Komünist Çin rejimi tarafından açılan sözde eğitim kamplarının bir an önce kapatılması için acilen harekete geçmesi gerekmektedir.

Kaynakça:

1)Tanay Yücel-Türk Dünyasının Yetimleri Uygur Çocuklar-https://www.uygurhaber.com/turk-dunyasinin-yetimleri-uygur-cocuklar

2)UNICEF, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, 1989, https://www.unicef.org/turkey/%C3%A7ocuk-haklar%C4%B1na-dair-s%C3%B6zle%C5%9Fme (09.10.2020).

3)Amy Qin, “Sincan’ın Baskısında Uygur Çocukları”, New York Times, (30 Aralık 2019), https://cn.nytimes.com/china/20191230/china-xinjiang-children-boarding-schools/ (29.10.2020)

Share
506 Kez Görüntülendi.