logo

trugen jacn

BARIN :UYGUR TÜRKLERİNİN İŞGALCILARA KARŞI SARSILMAZ RUHUNUN BİR YANSIMASIDIR

Barin-basturulghan-Uygurlar.jpg

05 Nisan 1990’de Doğu Türkisan’in Kaşgar İline bağlı Aktu(Aktağ) ilçesinin Barın  Kasabasında  Çinli işgalcılara  karşı   gerçekleştirilen  Şanlı Barın  Milli  Direnişi ve halk Ayaklanmasına sebep olan  amilleri   şöyle sıralayabiliriz :

  1. Mao sonrası  ÇKP tahtına oturan sözde yeni işgalci  Çin hükümetinin 1980’lerden sonra  Uygurlara yönelik sözde   nüfus planlaması  adı  altında  onların toptan yok edilmesini amaçlayan uygulamaları
  2. Ülkenin  en verimli toprakları başta olmak üzere tüm yer altı ve yer üstü kaynaklarının demografik asimilasyon amacı ile bölgeye  göç ettirilen  etnik Han Çinlisi  göçmenlere  yağmalattırılması
  3. Bütün bunlara  karşılık bu ülkenin asıl sahipleri olan Uygurların yoksullaştırılarak  ekonomik olarak edilmesine yönelik uygulamalar
  4.  ÇKP işgali ile birlikte Doğu Türkistan topraklarına konuşlandırılan  İşgalcıların,  Sömürme, Gaspetme ve  bunların ( ülke kaynaklarının) Çin’e  taşınması ile görevli  sözde Üretim ve İnşaat Ordusu adı verilen (Bing Tuen)’in   siyasi ve ekonomik olarak daha çok ayrıcalıklıklara  ve haklara  sahip kılınması ve sayılarının arttırılması
  5. Devlet içinde devlet statüsündeki bu sözde Üretim ve İnşaat Ordusunun hiç bir kural  tanımadan yasa dışı olarak ülkenin doğasını  pervasızca tahrip etmesi ve bu tahribattan direkt etkilenen ve zarar gören  halk kitlelerinde yarattığı  tepki ve protestolar

Barın Milli Ayaklanması Nedir ?

Barın şanlı Milli Ayaklanması Doğu Türkistan  Türklerinin  işgal ve esaretten kurtulmak için yaptıkları mücadelelerinde   yeni  bir dönemeç olarak tarihe geçmiştir. Bu Milli Ayaklanma  etkisi ve kapsamı itibariyle  çok güçlü ve etkili bir milli harekettir. Ayrıca, bu milli   uyanış ve başkaldırı   hareketi  önceden iyi planlanmış ve çok iyi hazırlanmış  ve  çok iyi organize olmuş Barın halkının  işgalcılara karşı silahlı  bir isyanıdır.  Ayrıca bu  hareket bir başka  deyişle silahlı bir  devrim niteliğinde olup,20.yüz yıldaki siyasi tarihimize  silinmez izler bırakan ve etkisi de katlanarak günümüze kadar devam eden ve bundan sonra da sürecek olan bir bir  milli bağımsızlık ve şahlanış hareketi olarak tarihimizin silinmez  izi ve  şerefidir.

Barın Milli Direnişinin Lideri  Şehit Zeyneddin Yusuf’u  Rahmet ve Minnetle anıyoruz

Barın Milli Ayaklanmanın Önderi ve Çin İşgal güçlerince ailesi ile birlikte toptan şehit edilen  Din adamı  Zeydin Yusuf’u  rahmetle saygıyla anıyoruz, Barın  mücahitleri ve tüm Barın halkı ile de   gurur duyuyoruz.

Barın  inkılabı işgalci Çin hükümetinin  Doğu Türkistan Türklerini kendi ana yurtlarında toptan yok etmeye yönelik planları ile bu lanetli   ve kötü niyetli soykırım  politikalarını ilk kez açıkça Uygur halkına teşhir eden, Uygurların zulme karşı iradesini güçlendiren ve Uygurların milli   ruhunu  tekrar canlandırarak dirilten  çok  değerli ve  önemli bir halk hareketidir. Uygurların Çin zulmüne karşı  asla baş eğmeyen  ruhuna güç katmıştır.

Şehit Lider Zeydin Yusuf  yaklaşık 40 yıldır,  esaretin manevi zincirlerini bir türlü kırmayı başaramayan  Uygurların mücadele ruhunu  tekrar  uyandırmıştır. Uygurların işgalı ve esareti sona erdirmek için onlara nasıl örgütlenerek nasıl karşı koyacaklarının yolunu göstermiş ve daha sonra da bunu onlara bizzat  öğretmiştir.   İşgalci Çin güçleri ile  yaptığı kahramanca azatlık savaşında   gösterdiği  cesaret ve kahramanlıkları ile  nasıl şehadet mertebesine yükselebileceğini  ispatlamıştır.

Şehit Liderimiz Zeyneddin Yusuf  hayatı  yetişme tarzı, güzel ahlak ve fazileti fedakar ruhu ve vatanseverliği  günümüzde Doğu Türkistanlıların en çok ilgi duyduğu bir tarihi şahsiyet olarak  seçkin önderlerimizin ön saflarındaki şerefli yerini almıştır.

Çin Doğu Türkistandaki İnşaat ordusu Bing Tuen - Türktoyu - Türk Dünyasını  Keşfet

Barın İnkılabının  patlak vermesine neden olan Faktörler  

Barın  ayaklanmasının gerçekleştiği  ÇKP’nin yeni Lider Kadroları  sözde “Reform ve Dışa açılma” politikası uygulamakla meşguldü.

Bu sözde reformda ilk olarak ÇKP’nın bölgedeki  en etkili ve vurucu gücü, sömürge ve Gaspçi Paramiliter Talan  Ordusu(Bing Tuen)’nu  yeniden kurmak ve onları yeni  yetkiler  ve  imtiyazlarla güçlendirmekle işe başladı.  Yeni yetkiler ve i ayrıcalıklarla güç kazanan bu Sömürge,Gasp ve  Paramiliter  Talan  Ordusu  Doğu Türkistan en önemli ve en büyük su kaynağını oluşutaran Tarım nehri başta büyüklü küçüklü bütün akar suları ve su kaynaklarına el koymaya başladı. Bölgenin  geleneksel  tarım ve hayvancılık ile geçimini sağlayan  Uygur Nüfusunun % 90’dan daha fazla bir kesimi  topraklarından ve su kaynaklarından mahrum bırakılarak işsizlik ve açlığa mahkum edildiler.

Doğu Türkistan’ı   de aynı zamanda Çin’in  güneyindeki Deniz Kıyısı ekonomik  bölgeleri ile birlikte ” Gelişmede  Öncelikli  Ayrıcalıklı Bölgeler” statüsüne  dahil edildi.  Çin hükümeti Ülkenin  siyasi ve ekonomik gelişimini, bu imtiyazlı ekonomik bölgeler aracılığı ve  yardımıyla güçlenmesini hedeflıyordu.

Bu yıllarda Doğu Türkistan’in demografik asimilasyon ile Çinlileştirilmesi amacı ile Çinli göçmenler    çokça transfer  edilmeye başlandı.  Çin işgal yönetimi bulabildiği her türlü  taşıma araçları ile; tren otomobil ve otobüslerler dahil her türlü  nakil vasıtalarını kullanarak her gün merkezi Çin’den on binlerce Çinli göçmeni Doğu Türkistan topraklarına yerleşmeleri için göç ettirdi.

Etnik Çinli göçmenlerin Doğu Türkistan’a yerleştirilmesi ile birlikte Uygur nüfusunun çoğalmasını ve devamının  önlemek amacı ile  Çin işgal yönetimi  en  acımasız ve vahşi  bir şekilde  sadece Uygurlara yönelik  “Aile planlaması – Planlı Nüfus politikası” politikası uygulamaya başladı.  Bu uygulama daha sonra insanlık dışı bir vahşet ve  aleni bir cinayete dönüşecektir.

Ülke Sınırları Yeniden  Dışa Açılıyor 

1980’lerde Çin-Sovyet ilişkilerinde, 1960’larda kapanan Horgos gibi sınırların açılması ve Uygur göçmenlerin uzun zamandır kayıp olan akrabalarıyla yeniden bir araya gelmek için Orta Asya’ya dönmesiyle bir iyileşme görüldü. Eski Sovyetler Birliği de Uygurları Çin ile jeopolitikte kullanabilmek için Uygur ulusal kimliğinin 1960’lardan dağılışına kadar güçlendirilmesine ve geliştirilmesine büyük önem vermiştir. Sovyetler Birliği ile Uygur diasporası arasındaki sınırın açılmasıyla, hızlı sınır ötesi uluslararası ticaret ve iletişim, Uygurların ulusal kimlik duygusunun uyanmasına katkıda bulundu. Bunun nedeni, 1980’lerden Barin Devrimi’nin patlak vermesine kadar geçen kısa yıllarda, Uygurların kültür, sanat, eğitim ve ticaret dahil olmak üzere çeşitli alanlarda büyük ilerlemeler kaydetmesidir. 1985 Uygur öğrenci hareketinin bu tür bir ulusal uyanışın ürünü olduğu söylenebilir.

Aynı zamanda, Uygurlar arasında benzer bir dini şevk duygusu, on yıllık kargaşa ve önceki yıllarda yıkılan camilerin hızla yıkılması ve din eğitimine artan ihtiyaç ile dünya çapındaki Müslümanlar arasında güçlü bir dini uyanış zamanıydı. .

Sean Roberts, Uygurlara Karşı Savaş adlı kitabında şöyle yazıyor: Birçok insan bir iş kurma fırsatından yararlandı ve hatta iş yapmak için yurtdışına gitti. Aynı zamanda, Uygur yayıncılığı ve müzik eleştirmenleri üzerinde din özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların ciddi şekilde kısıtlanmasıyla birlikte artan bir baskı var.

Bu dönem aynı zamanda “işten çıkarma” politikasının uygulandığı döneme de denk gelmektedir. Xinjiang Sosyal Bilimler Akademisi’nde araştırmacı olan Li Shaoxia, “Sincan’daki Azınlık İşçilerinin Gelişimi ve Mevcut Durumu” başlıklı bir makalede şöyle yazıyor: “1990’lara gelindiğinde Xinjiang, Çin’in enerji stratejisi için özel bir alana dönüştürülmüştü. Xinjiang’ın endüstriyel yapısı, petrol, doğal gaz, demir dışı metaller ve diğer endüstriler gibi kaynak yoğun bir ağır sanayiye daha da kaymıştır. Ancak bu işletmelerin çoğu merkezi konumdaydı ve sınırlı istihdama sahipti. Özerk bölgedeki çeşitli ilçe ve şehirlerde irili ufaklı çok sayıda devlete ait işletme, yapısal değişiklikler veya iflasla birlikte işlerini kaybetti. Azınlıklar çoğunluğu oluşturuyordu.”

Bu, Çin’in 1949’da Uygur bölgesini işgal ettiği ve sözde “Üretim ve İnşaat Kolordusu” aracılığıyla “Sincan’ın kalkınmasına yardımcı olduğu” konusunda yalan söylediği ve tüm sanayi bölgesinde devlete ait irili ufaklı işletmeler kurduğu anlamına geliyor. 1990 yılına kadar Uygur Özerk Bölgesi. Değişim veya yıkım bahanesiyle kaybedildi. O dönemde güneyden kuzeye, kırdan kente göç ettirilen Uygurların büyük çoğunluğu, bu fabrikalardaki ucuz işgücü ve Uygur nüfusuna dayalı büyük bir ordu tarafından işlerinden kurtarılmıştı. Uygur bölgesinde kuruldu. Li Shaoxia’nın araştırma makalesinde belirtilen istatistiklere göre, güney Uygur bölgesindeki Sincan Üretim ve İnşaat Birlikleri’nin başlangıcından anakaraya kadar, ana üretim hattı anakaradan göçmen işçileri işe almaktı. 1973 yılında Uygur Özerk Bölgesi Halk Hükümeti azınlık işçi sayısını yılda yüzde 30’dan yüzde 50’ye çıkarmaya karar verdi. 1977’ye gelindiğinde, Sincan Uygur Özerk Bölgesi, azınlık işçi sayısının yüzde 50’den az olacağını belirleyen birleşik bir istihdam planı geliştirdi. 1975 ve 1978 arasında bile, Uygur kökenli yerli işçilerin sayısı 1980’lerde yüzde 73 iken yüzde 50’yi aştı. Bu, Uygurların Uygur diasporasında Çin tarafından kurulan büyük ölçekli devlete ait işletmelerde istihdam edilen işçilerin en büyük oranını oluşturduğu anlamına geliyor. Sözde “işten çıkarma” başladıktan sonra hala doğal olarak istifa edecek Uygurlar vardı.

Barin Devrimi’nin, Çin hükümetinin Uygurları tüm yaşam koşullarından yoksun bıraktığı ve onları ölümün eşiğine getirdiği bir zamanda gelmiş olması akla yatkındır. Bu karmaşık tarihsel bağlamda meydana gelen devrim, Uygurlar arasındaki ulusal ve dini uyanışın birleşmesinin ürünüydü ve Uygur halkının Çinli saldırganların adaletsizliğine, yasadışı baskısına ve baskısına karşı en güçlü tepkisinin temelini oluşturuyordu. ve ardından gelen Uygur direnişi.

Ancak Çin hükümeti, Uygurlara karşı işlediği suçları örtbas etmek amacıyla Barin devrimini sözde “uluslararası terörizm” ve “cihatçı faaliyetler” ile ilişkilendirdi. Ancak, çelik gibi gerçekler ve ölümsüz tarihler, Uygurların cehalet ve sömürgecilik mücadelesi, kahramanlık ruhunu uyandırması, Çinli sömürgecilerin özgün doğasını tarihin gerçeklerine maruz bırakması, asla pes etmemesi ve adalet yolundan asla vazgeçmemesi.

https://www.rfa.org/uyghur/mulahize/barin-inqilabi-04052022122814.html?fbclid=IwAR

Share
1846 Kez Görüntülendi.