logo

trugen jacn
04 Nisan 2014

TÜRKİYE- ÇİN POLİTİKASI VE DOĞU TÜRKİSTAN

                                                    Emine KIZILTAŞ

    Son zamanlarda Orta Asya’nın sürekli ivme kazanması Türkiye’deki çevreler de dâhil olmak üzere çeşitli dünya devletlerinin buraya yönelmesine sebep olmuştur. Türkiye’nin ise çok kutuplu dünyada Asya’nın en büyük, geleceğin süper gücü olmaya aday Çin Halk Cumhuriyeti ile olan ilişkileri hep iktisadî çerçeve içinde incelenmeye çalışılmış, diğer sorunlar fazla göz önünde bulundurulmamıştır. Fakat tarihten bugüne ekonomik etkenlerin de içinde olduğu jeostratejik ve jeopolitik nedenlerden Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ikili ilişkilerde sürekli gündeme getirilen sorunların başında – her ne kadar kamuoyunda büyük yankılar uyandırmasa da – Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin durumu ve buradaki insan hakları tartışmaları yer almıştır.

         Türkistan ve / veya Orta Asya olarak değerlendirilen ‘okyanus kara parçası’, daha sonraları siyasi gelişmeler çizgisinde  ‘Batı‘ ve ‘Doğu’ olmak üzere iki bölümde ele alınmıştır. Asya’nın tam ortasında yer alan Doğu Türkistan, Kızıl Çin yönetimi sonrası yedi vilâyete ve dört muhtar vilâyete bölünmüştür. Çin yönetimindeki bu özerk bölgeye, Mançuların kurduğu  Qianlong sülalesi döneminde ‘Yeni Topraklar’ anlamına gelen ‘’ Shinkyang (Xinjiang) ‘’ adı verilmiştir.

         Nüfusu,  sağlıklı bir veri olmamakla birlikte 1993 nüfus sayımına göre ve 1993 sonu itibari ile bölgenin toplam nüfusu 16.052.648 kişidir. Nüfus sayımında uluslararası gözlemci bulundurulmadığından yukarıda verilen rakamlar tahminidir. Doğu Türkistan’da 1949 yılında nüfusun büyük çoğunluğunu Türk boyları teşkil ederken 1990’da Çinlilerin oranı %45’e çıkmıştır. Çinli nüfusun artış göstermesi, Komünist Çin hükümetinin Çinlileri Doğu Türkistan’a yerleştirerek Müslüman Türk nüfusu azınlık durumuna düşürme çabasından kaynaklanmaktadır.

     Doğu Türkistan, tarihinde birçok Türk devletine ev sahipliği yapmakla beraber bugün Uygur Türklerinin yoğunlukta bulunduğu; ama Çin hükümetinin de her geçen gün Çinli göçmenlerini arttırdığı Çin Özerk bölgelerinden sadece bir tanesi olmaktadır. Bu bölge Orta Asya’nın siyasi kaderi dâhilinde ‘’Çin Komünist’’, ‘’Milliyetçi Çin’’ ve devamında ‘’Çin Halk Cumhuriyeti’’ tarafından devalarca istilalara uğramış ve bugün de gerek siyasi gerek ekonomik yönden Çin istilacılarınca sömürülmektedir.

      Doğu Türkistan coğrafi açıdan bakıldığında Asya’nın tam göbeğidir. Bu yüzdendir ki tarih boyunca Orta Asya’ya hâkim olan güç tüm Asya’ya hâkim olmuştur. Tarih boyunca    Rus – Çin, Çin  – Türk arasındaki şiddetli çekişme ve suçlamalar hep ‘’ Orta Asya egemenliği ‘’ üzerinde yoğunlaşmıştır. Doğu Türkistan bir zamanlar tarihi ‘’ İpek yoluyla ‘’ büyük öneme haiz iken ticaret yollarının değişmesiyle her ne kadar önemini yitirmiş gibi değerlendirilse de çevre politikası güden Çin ve Rusya için durum hiç de öyle olmamıştır. Çünkü,  D. Türkistan yer altı ve yer üstü zenginliğinin yanında jeopolitik bakımdan da Çin için Çin’in Batıya açılan demir perde hüviyetinde tek kapı olması nedeniyle oldukça büyük değer taşımaktadır.

    İnsan hakları kavramının Nazizim hareketinden sonra tekrar gündeme getirilip canlandırıldığı günden beri bir benzeri İnsan hakları İhlalinin yapıldığı en büyük yerlerden biri de hiç kuşkusuz Doğu Türkistan’dır.  Öyle ki Kızıl Çin komünist hükümetine Uygur Türkleri tarafından 1763-1855 yıllarında başlatılan ilk ayaklanmaların Çin komünist birliklerince kanlı bir şekilde bastırılması sonucu bu durum, her ne kadar yeni bağımsızlık mücadelelerine ilham olmuş gibi görünse de aynı doğrultuda kızıl ordunun da günden güne takviye nitelikli desteklenmesinde tetikleyici rol oynamıştır.

     Yıllardan beri sürdürülen D.Türkistan’daki bağımsızlık mücadelesi zaman zaman sesini duyurabilmişse de henüz Avrupa İnsan Hakları Komisyonlarınca ciddi tartışmaların konusu olabilmiş değildir. Bilindiği üzere dünyada, insan hakları kapsamına giren birçok rapor hazırlandığı gibi D.Türkistan hakkında da her yıl onlarca rapor hazırlanır ve BM tarafından değerlendirme kapsamına alınır. Sonuç olarak ise D.Türkistan’ının sesinin duyurulmasının çevresel etkisine baktığımızda bu, kapital dünyanın küresel denge siyasetinde kıskaca yakalanmış ağır bir yaradan başka bir şey değildir. İlginçtir ki Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin yayınlanmasının ardından, beyannameyi ilk imzalayan devletler içerisinde yerini almasıyla da dikkat çeken ÇHC de, mevcut 1982 Çin Anayasası-Milli Özerk Bölgelerin Siyasi Hakları içerikli-devlet politikasıyla birlikte buna paradoks olarak yüzyıllardır kendiyle çelişen faaliyetler içerisinde bulunmuş olmaktan hiç çekinmemiştir.

     Çin yönetimi Doğu Türkistan’daki Türklerin kimliklerini tanımamakla birlikte Türklerin insanca yaşama haklarını da elinden almaktadır. Özellikle 11 Eylül olayından sonra, Çin Hükümeti uluslar arası terörizmi bahane ederek Uygur Türklerini keyfi tutuklamaya başlamış, dini ve kültürel hakları ağır bir şekilde kısıtlanmıştır. Doğu Türkistan Türkleri, tüm bu olumsuz şartlar altında dahi tarihte kendini 200’den fazla ayaklanmayla ispatladığı gibi bugün de istikbali adına direnmekten vazgeçmemiştir. 1553 ve 1990 yılları arasında ayaklanmalar mütemadiyen devam etmiştir fakat bunlar da kanlı bir şekilde bastırılmıştır.

       Son iki yılda Sincan’a girip insan hakları ihlallerini araştırabilen tek yabancının kendisi olduğunu söyleyen gazeteci yazar Faruk Zapçı: “Çin rahat nefes alsın, Uygur sorunu dışarıda körükleniyor;fakat içeride fikir özgürlüğü hiç olmadığı için örgütlenme yok.” Diyerek birtakım tespitlerde bulunuyor.

      Bilindiği üzere Türkiye ile Çin ilişkilerinin temeli 19. Yüzyılın sonlarına denk gelmektedir. İlk başlarda bu yıllarda başlayan ilişkiler ekonomik ve siyasi nitelikli değil, 2. Abdülhamid’in, sayıları elli milyonu bulan Çin Müslümanlarını nüfusu altına alma girişimleri olarak değerlendirmek gerekir. ( Pekin Hamidiye Üniversitesi örneği ) Daha sonraları TC’nin kurulmasının ardından, Çin’in de bu yeni ülkeye bakışı değişmeye başlamıştır. M. Kemal öderliğindeki ulusal bağımsızlık hareketi, Çinli birçok aydın ve devlet adımını etkilemiştir, Çin’de Türkiye ve M. Kemal Atatürk adına çok sayıda eser yayınlanmaya başlamıştır. TC ile Dostluk ve Ticaret anlaşmasını imzalayabilmek için, 1925 yılından itibaren diplomatik girişimlerde bulunulmuştur. Bu arada çeşitli devlet adamları ve elçilikler aracılığıyla karşılıklı ilişkiler sağlam tutulmaya çalışılmıştır. Türkiye’den Çin hükümeti içerisindeki Türk evlatlarının eğitimi için gerekli miktarda mütemadiyen kitap araç ve gereç yardımları yapılmış karşılıklı öğrenci takviyeleri yapılarak ilişkiler eğitim düzeyinde de geliştirilmiştir. 1938’de M. K. Atatürk’ün isteği üzerine Çin’e maddi yönden çeşitli yardımlarda bulunulmuştur.

     1980li yıllardan itibaren Türkiye’nin dışa açılma politikası izlemesi Çin’le olan ilişkilerin zamanla daha da gelişmesini sağlamıştır. İlk zamanlar ekonomik ve siyasi nitelikli olmayan Çin ilişkilerinin boyutunu, günümüz Türkiye ve Çin ilişkilerine getirdiğimizde ne kadar mesafe kat edildiğinin farkına varmış olacağızdır. Çünkü, Türkiye-Çin ilişkilerinde büyük oranda ilerleyen ekonomik ve siyasi ilişkiler iki devlet arasında Doğu Türkistan meselesinde olduğu gibi Kıbrıs ve 11 Eylül sonrası Uygur Türklerinin terörist ilan edilmesi, devamında gelen Guantamano’ ya hapsedilen 17 Uygur Türk’ü ve Türkiye’deki PKK gerginliğinin getirdiği terörist örgütlerine yaklaşım zaman zaman ilişkileri zedelemiştir. Doğu Türkistan meselesi de bu darboğaz içinde kalarak maalesef bir yere oturtulamamıştır. Bugün Dışişleri Bakanlığı’nın web sitesine baktığınızda da Türkiye’deki uygulanan politikaya göz attığımızda da Türkiye’nin ciddi bir Doğu Türkistan politikasının da olmadığını görebiliyoruz.

       1949’da Doğu Türkistan işgal edildikten sonra İsa Yusuf Alptekin, Mehmet Emin Buğra başkanlığındaki eski hükümetin rehberleri ve liderleri Türkiye’ye gelerek Türkistan davasını dünyaya Türkiye üzerinden anlatmaya başlamışlardır  ‘’ Türkistan’ın Sesi ‘’ diye bir dergi çıkararak, bu dergide tamamen batıdaki ve Doğu Türkistan’daki, Sovyetler Birliği’nin işgali altındaki Türklerin ve Çin’in işgali altındaki Türklerin sesi olmaya çalışmışlardır.

       Bir zaman sonra Çin Halk Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletlerdeki Güvenlik Konseyi’ne daimi beş üye ülkeden biri olması, Türkiye ile Çin’in son yirmi senede çok hızla ekonomik bakımdan kalkınması, Türkiye’nin PKK meselesi ve Kıbrıs meselesi gibi meselelerde BM’ de Çin’in söz sahibi olması, Türkiye’nin Doğu Türkistan’a yaklaşımını pasifleştirmiştir. Türkiye ise tüm bu nedenlerden dolayı Doğu Türkistan meselesinden uzak durmak durumda bırakılmıştır.

      Bu bölgenin kalkınmasına baktığınız zaman, gerçekten kalkınma projesiyle Doğu Türkistan’a yatırım yapılmaktadır; ama bu yatırımdan Uygur Türkleri hiç payını alamamıştır. Gökdelenler, büyük sanayi yatırımları, hepsinde istihdam edilenlerin hepsi Çinli göçmenlerdir. Tabi Çin de Türkiye ile olan ilişkilerde 1991’de “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk Dünyası” sloganından rahatsız olmuş ve Kazakistan, Kırgızistan gibi Türk cumhuriyetlerinin bağımsız olması Çin’i ürkütmüştür. Çin Abdülhamit döneminden beri buradaki bağımsızlık hareketinin Türkiye’den beslendiğine inanır. O dönemdeki Pantürkizm, Panislamizm suçlamasıyla pek çok Uygur aydınının öldürülmesi de bundan kaynaklanmaktadır.

      Herkes, Doğu Türkistanlıların mazlum olduklarına inanır inanmasına; ama politika olarak, diğer ülkelerde olduğu gibi insan hakları açısından Türkiye’nin oradaki Uygurların çıkarını korumak için geliştirdiği böyle ciddi bir politikası maalesef yoktur. Fakat 2000 yılında Çin başbakanı Zhu Rong Ji’nin Türkiye’ye gelmesi üzerine o zamanki başbakan Bülent Ecevit ile bir basın toplantısı yapar, bu bir saatlik basın toplantısının kırk dakikasının Doğu Türkistan’a ayrılması birçok Doğu Türkistanlıyı sevindirmiş ve yine burada Ecevit: “Doğu Türkistanlılar yani Uygur Türkleri bizim dili bir, dini bir kardeşlerimizdir; onlara senin iyi politika uyguladığın takdirde bizim dostluğumuz gelişecektir. Oradaki Uygur Türkleri iki ülke arasında köprü rolü oynamalıdır.” demesi, dünyadaki tüm Uygur Türkleri tarafından takdirle karşılanmıştır.

      Çin Türkiye’ye sürekli şunun uyarsını yapmaktadır: “Siz, Doğu Türkistanlı teröristlere izin vermeyeceksiniz, teşkilatlarını terör listesine alacaksınız.” Türkiye ise sürekli Çin ile olan ticari ilişkilerini geliştirmek istediğini vurgulamaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere ortak bir çıkar yoktur, yani Türkiye bugün Çin’den on bir milyar dolarlık mal almakta ve sadece dokuz yüz milyon dolarlık Çin’e mal satmaktadır. Dolayısıyla bu bile Türkiye açısından ticarette ciddi bir açıktır.

     Aslında bugün Doğu Türkistan meselesi, özellikle 11 Eylül olayından sonra Çin’in iç meselesi olmaktan çıkmış, uluslar arası bir meseleye dönüşmüştür. Tam da bu noktada TC devletinin de, siyasi açıdan Çin’e bağlı olan, din, edebiyat, kültür bakımında Orta Asya’yla bir bütün olan Doğu Türkistan hakkında artık ciddi bir politika geliştirmesi gerekmektedir. Zira artık, Doğu Türkistan’da yıllardır verilen ve hala devam eden milli bağımsızlık mücadelesi, oturmamış ekonomik çıkarlar sebebiyle göz ardı edilmemelidir.

KAYNAKLAR:

  1. Türk Milli Kültürü, KAFESOĞLU, İbrahim.
  2. KARACA,R. Kutay, Türkiye – ÇHC İlişkilerinde D.Türkistan Sorunu.
  3. Makale; 20. y.y Uygur Edebiyatı, Yrd. Doç. Dr. EMET, Erkin.
  4. Türk Kültürünün Ana Hatları, GÖMEÇ, Saadettin.
  5. Uygur Türkleri  Tarihi ve Kültürü, Doç. Dr. GÖMEÇ Saadettin, Akçağ yay, 2.baskı.
  6. Doğu Türkistan Tarihi, Chen Ching Lung.
  7. Ata Yurdu Doğu Türkistan, Türklük Mücadelesi, ALPTEKİN İsa Yusuf, İstanbul: 1991, Bayrak Basım,  s.s. 10-34.
  8. Şarkî Türkistan Cumhuriyeti, Dr. KURBAN İklil. TTK 7. dizi, sayı: 132 , s.s. 5-9, 1992: Ankara,
  9. Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, Barthold.
  10. Türklerin Tarihi ‘ Geçmişten Geleceğe’,  Prof. Dr. Umay Türkeş, Akçağ yay.
  11. Doğu Türkistan Çin Müstemlekesi, KARAHOCA Amaç.
  12. Kızıl Çin Esaretindeki Doğu Türkistan, İ.CENGİZ, Kaşgarlı. İsmail, Ulu Türkistan Serisi No: 1
  13. www. turkdunyasihd.org

14.  Türkistan Cumhuriyetleri, Rusya ve Çin Üçgeninde Doğu Türkistan, Prof.Dr., ANDİCAN, A.Ahat.

15.  Çin Halk Cumhuriyeti Dış Politikası ( 1950 – 2000 ), Dr. EKREM, Nuraniye Hidayet., Asam- 4, 2003.

16.  İnsan Hakları Disiplinler Arası Yaklaşım, FREEMAN, Michael,  Birleşik yayınevi,2008 –  Ankara.

17.  İnsanlığın İttifakı İnsan Hakları, BUKSUR, Abdullah,ilk adım yayınları – Ankara.

18.  İnsan Hakları Uluslararası Temel Belgeler  Türkiye’de İnsan Hakları Uygulamaları, TURAN, İlker. Ankara valiliği İnsan Hakları Kurulu Başkanlı, 2003 – Ankara.

19.   Değişen Dünya Şartlarında Doğu Türkistan Dâvası Üzerine, Makale,TANRIDAĞLI,Ferhat.

20.  Yenises Dergisi; yıl 14, sayı 160. _ 2009

21.   Uygur Türklerinden, A.Ü / DTFC fak. Öğretim üyesi;  sn. Doç. Dr. Erkin Emetle Doğu Türkistan Üzerine Röportaj ….

22.   Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği  Başkanı sn. Abdullah Buksur ile Mülakat ve Değerlendirme …..

23.  ARMAĞAN Mustafa, Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı, Ufuk Kitap, İstanbul 2007

24.  Faruk Zapçı (Hürriyet gazetesi yazarı), 12 Ağustos 2008, Londra_2008 Pekin olimpiyatları ve Doğu Türkistan….

Kaynak  : http://www.vatanbir.org/yazi/87/turkiye-cin-politikasi-ve-dogu-turkistan

Etiketler: »
Share
2655 Kez Görüntülendi.