logo

trugen jacn

İŞGAL SONRASINDA DOĞU TÜRKİSTAN’DA ETNİK ASİMİLASYON VE KARŞILIK HAREKETLERİ

Urumçi, Kaşgar, Turfan, Aksu, Gulca, Yarkent, Kuçar, Kumul, Hoten, Altay, Çöçek, Tarbağatay   Uçturfan  ve BARIN…  

Tarihî ve daha çok bilinen adı Doğu Türkistan olan  ve Çin’in sözde  Uygur Özerk Bölgesi olarak tanımladığı  bu topraklarda  son çeyrek yüzyılda  İşgal ve sömürge  karşıtı ayaklanmalarıyla anılan   Kadim Türk Yurdu Doğu Türkistan şehirlerinden bir kaçı.   

Asimilasyon ve Ayaklanma Sarmalında Uygur Özerk Bölgesi

HÜSEYİN RAŞİT YILMAZ

Tarihî ve daha çok bilinen adı Doğu Türkistan olan Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin son çeyrek yüzyılda ayaklanmalarıyla anılan şehirlerinden bir kaçı. Hem listeyi uzatmak hem de ayaklanmaların tarihini daha geriye götürmek mümkün. 2012 yılının  Haziran ayının sonunda Turfan’a bağlı Lukçun ilçesinde  aralarında polislerinde bulunduğu 35 kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylar1 kamuoyunun hafızasında hala tazeliğini koruyan 2009 Urumçi olaylarını yeniden gündeme getirdi.

Çin resmi kaynaklarına göre Urumçi olaylarında 200 kişi hayatını kaybetmiş, 1700 kişi ise yaralanmıştı. Yerel Uygur kaynaklar can kaybının çok daha fazla olduğunu iddia etmektedir.

Doğu Türkistan’a Yönelik İlk Mançur Çin İşgali 

190’lı yıllarla birlikte artış gösteren Çin karşıtı Uygur ayaklanmalarının ilk örneklerini Çin’in bölgeyi ilk kalıcı işgali olan 1759 sonrasında görmekteyiz. Bu tarihten bağımsız Doğu Türkistan Emirliği’nin kurulduğu 1863’e kadar 42 ayaklanma  meydana gelmiştir. Sultan Abdülaziz döneminde personel ve silah yardımıyla desteklenen emirlik, 1878’deki işgalle sona ermesinin ardından Doğu Türkistan 1884 itibariyle yeni bölge anlamına gelen “Sincang” adıyla Çin hâkimiyetine girmiştir.

1932-34 ve 1944-49’da  kurulan  iki bağımsız Cumhuriyet denemesinin de başarısız olmasıyla günümüze kadar süren Çin egemenliği dönemi başlamıştır. Bu dönem aynı zamanda yakın tarihin en büyük demografik dönüşümlerinden birine de şahitlik etmiş   Ve bu uygulama  halen etmeye devam ediyor.

Çin nüfususun ana unsuru olan Han Çinlileri yoğun devlet teşvikleriyle bölgeye yerleştiriliyor. 1953’de Doğu Türkistan nüfusunun sadece % 6’sını oluşturan Çinliler 2000 yılına geldiğinde nüfusun %40’ını oluşturur hale geldiler. Aynı  dönemde  Uygur Türklerinin nüfusu ise %75’ten %45’e gerilemiştir.

Sözde Özerk Bölge yönetiminin başkenti olan Urumçi demografik değişimin en çok hissedildiği yerdir. Urumçi’de Çinliler bugün nüfusun %75’ini oluşturuyorlar. Buna karşılık  bazı kadim Uygur şehirleri eski etnik yapısını  büyük ölçüde korumaktadır. Kaşgar,Yarkent,Turfan, Aksu ve Hoten  gibi önemli şehirlerde nüfusun büyük çoğunluğunu hala Uygurlar oluşturmakta. Urumçi gibi Uygurların azınlığa düştüğü şehirlerde ise kentlerin tarihi merkezlerinde neredeyse bütünüyle Uygurlar meskun bulunuyor.

2008 yılı “Sincan İstatistik Yıllığı”na göre 2007 itibariyle bölge nüfusunun  toplamının 9,650,629’unu Uygurlar, 8,239,245’ini Han Çinlileri, 1,483,883’ünü Kazaklar, 942,956’sını Müslüman Çinliler olan Huiler ve yarım milyon kadarını da aralarında Kırgız, Özbek, Moğol, Tacik vd. bulunduğu etnik gruplar oluşturuyor. Uygurlar kendi nüfuslarının çok daha fazla olduğunu iddiasındalar.

Bölgeye yerleştirilen Çinlilerle Uygurlar arasında zaman zaman çatışmaya varan gerginlikler devletin yeni yerleşimciler lehine sert müdahaleleriyle geçici olarak durduruluyor. Uygurlar ile Çinlilerin büyük ölçüde birbirlerine temas etmeden yaşamaya özen gösterdikleri bölgede iki grubun kullandığı zaman dilimi de farklı. Pekin’den iki saat daha batıda olan Doğu Türkistan’da Çinliler Pekin’in saatine uyarken Uygurlar kendi zaman dilimlerine göre yaşamlarını sürdürüyorlar.

11 Eylül sonrası dönemde tıpkı Rusya gibi Çin’de bünyesindeki muhalif gruplarla mücadele ederken “terörist” tanımlaması yapmanın hareket kabiliyetiyle geniş çaplı bir çalışma yürütmüştür. Pek çok Uygur aktivist terör faaliyetlerinde bulunmak suçlamasıyla idam edilmiştir. Bütün Uygur Özerk Bölgesi sathında kapsamlı tutuklamalar gerçekleştirilmiştir. İşgal karşıtı Ayaklanmalar sırasında bölgeyi yabancı basına ve uluslar arası kuruluşlara kapatan Çin, kendi yayın organlarından ülkedeki radikal dini örgütlenmelere karşı mücadele ettiği iddialarını tek yanlı olarak  sıklıkla duyurmaktadır.

Çin yönetimi, ABD ve Türkiye’yi Uygur aktivistlere destek vererek ülkesinde karışıklık çıkarmakla suçlamakta  ve  Çin’in “terör” faaliyetlerini öne sürerek Uygurlar’a yaptığı yoğun baskıyı uluslar arası kamuoyu nazarında meşrulaştırmaya çalıştığı görülmektedir. Çin genelinde titiz bir şekilde uygulanan aile planlaması ülke çapında uygulanmadan on sene önce Uygur Özerk Bölgesi’nde uygulanmaya başlamıştı. Her sene yenilenen bir genelgeyle kapsamı genişletilen Ramazan ayı kuralları uyarınca bölgede memurlar (emekliler dahil) ve öğrencilerin oruç tutmaları ve dini faaliyette bulunmaları(teravih, mukabele vb.) yasaklanmıştır.

Geçtiğimiz yıllarda pazarlarda tesettür kıyafetlerinin satılması yasaklanmıştı. Doğu Türkistan’da önemli kanaat önderlerinin cenazelerine el koyan devlet, defin işlemlerini gizlice kendisi yapmakta ve toplu bir merasime izin vermemektedir. Son olarak  geçtiğimiz Ağustos ayının başında vefat eden bölgenin önemli din adamlarından Abdulkadir Karihacım’ın naaşına  Çin güvenlik kuvvetleri üç defa elkoymak istemiş, ancak, Kaşgarlı’ların sert tepkisi nedeniyle bu amacına ulaşamamıştır. Abdulkadir Karahacım’ın kırk bin kişilik bir cenaze merasimiyle defnedilmesi ve güvenlik kuvvetlerinin cenazeye yaklaştırılmaması, sonrasında yeni bir tutuklama dalgasına  sebep olmuştur.

Çin’in baskı politikası yalnız dini konularla ve nüfus yapısına müdahalelerle sınırlı kalmıyor, Uygur kimliğinin ana unsurlarından olan dil ve tarihini de hedef almaktadır.  Son on yıldır sürekli artan Uygurcaya yönelik baskılar beraberinde devlet denetimi dışındaki  eğitimin şart olduğunu  akıllara getirmiştir.

Kaşgar gibi kadim Uygur şehirlerinde yol genişletme, iş merkezi yapma vb. gerekçelerle  tarihi  yapılar tahrip ve yok edilmektedir.

Görünen o ki;  Çin yönetiminin bu asimilasyon politikaları ayaklanmaları, ayaklanmalar da yeni asimilasyon çabalarını beraberinde getirmektedir. Çin’in  Doğu Türkistan’ın  ilk işgalinden 263, “Sincan/Yeni Bölge” adını vermelerinin ardından 138  yıl geçtikten sonra bugün Doğu Türkistan, “yeni” olduklarını sürekli hatırlatan Uygurlar sebebiyle, Çin için hala yeni bir bölge olarak görülmeye devam etmektedir.

________________________

Yararalanılan Kaynaklar :

  1.  Reports: Unrest in China’s Xinjiang kills 35 , http://edition.cnn.com , Erişim tarihi: 12.08.2013
  2. Toops, Stanley W. 2004. The Demography of Xinjiang. In Xinjiang: China’s Muslim Borderland, ed. S. F. Starr. Armonk, NY: M. E. Sharpe.’tan aktaran Enze Han, Boundaries, Discrimination, and Interethnic Conflict in Xinjiang, China IJCV: Vol. 4 (2) 2010, s. 252
  3.  Beijing Cracks Down On Uyghur Unrest In Xinjiang Province, Blames US for Encouraging ‘Terrorists’, http://www.ibtimes.com , Erişim tarihi: 12.08.2013
  4. 4- Xinjiang terrorists finding training, support in Syria , Turkey , http://www.globaltimes.cn , Erişim tarihi: 12.08.2013 www.turkyorum.com

Kaynak //http://www.gazete2023.com/dusunce-analiz/asimilasyon-ve-ayaklanma-sarmalinda-uygur-ozerk-bolgesi-h4790.html (Bu yazı ilk olarak TEPAV tarafından yayınlanmıştır.)

Share
1269 Kez Görüntülendi.