logo

trugen jacn
20 Mart 2016

DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ ABİDELER : TÜRK DÜNYASININ TARİH VE KÜLTÜR SERVETİ(1.BÖLÜM)

Kaşgarlı Mahmud Türkiye'de

GULİYEVA, Gatibe Vagifkızı*( Azerbaycan)

 

BİLDİRİ (MAKALE ) ÖZET

Uygur Yazıtlarının öğrenilme tarihi, genellikle XIX. asrın 20’li yıllarından başlıyor. Bu alanda yapılan araştırmalar önceler Orhun-Yenisey Yazıtlarının bir bölümü gibi oluşsa da, XX. yüzyılın başlarında Doğu Türkistan’da bulunan Uygur Yazıtları yeni bir devrin-Uygurşinaslığın temelini koydu. Mirze Kazım Bey 1841 yılında uygurların dil, kültür tarihi, etnografisi, kültürel mirası hakkında yazdığı “Uygurlar Hakkında Tetkikat” (İssledovaniya ob Uygurax)” eseri ile Uygurşinaslık ilminin temelini koymuş sayılıyor. XX. yüzyılın ilk yıllarından itibaren Azerbaycan’da Eski Türk Yazıtlarının ve Çağdaş Türk dillerinin araştırılmasında, eğitiminde yeni devir başlatılmıştır. (Bekir Çobanzade, Halit Sayit Hocayev, Aliabbas Muznip, Emin Abid ).

1950’li yıllardan başlayarak Eski Türkçe fenninin eğitimi yeni kuşak ilmi, gençliğin bu sahaya, tarihî geçmişimize, millî ve edebî tefekkürümüzün en derin kaynaklarına ilginin çoğalmasına neden oldu ve bu alanda yapılan araştırmalar daha büyük istek ve incelikle devam etmeğe başladı. Bu alanda F. Zeynalov, A. Şükürov, A. Maherremov, A. Recebov, Y. Mammadov, A. Guliyev, B. Halilov, T. Hacıyev, N. Cafarov, M. Kıpçak, K. Abdulla, K. V. Nerimanoğlu ve başkaları değerli tetkikat eserleri yazmış, Orhun-Yenisey ve Uygur Yazıtlarının karakterik özellikleri, onların yazılma tarihi, Türk kültür ve dil tarihi, başka Türkoloji problemlerle ilgili muhim ilmî araştırmalar yapmışlar. Şimdi Azerbayca’nın ünlü Türkologları ve genç araştırmacılar çağdaş türkolojı problemlerin ilgili büyük başarılar elde etmişler.

Uygur Türkleri,Doğu Türkistan ve Türk Kültür ve Medeniyeti

Türk’ün yaşadığı hayatın, onun sahip olduğu eski ve büyük tarihinin manevi birliğinin muhteşem yadigârları olan eski Türk yazıtları Türk medeniyetini, devletçilik geleneklerini, dil ve edebiyatını, yaşam tarzını öğrenmek, araştırmak bakımından esas kaynaklar sayılıyor. Türkün tarihi, siyasi ve kültürel hayatı, dinî inançları, dünyaya bakışı açısı hakkında bizlere zengin bilgiler sunan, Türk’ün manevi dünyasını, dilini yansıtan eski Türk yazıtları mazmun ve mühtevasına, mansubiyetine göre muhtelif devirlerin, habile, devirlerin muhtelifliyinden doğan farklı tarihî muhitlerin mehsuludur. Bu manada Eski Türk Yazıtları iki büyük grupa ayrılıyor:
1. Orhun-Yenisey Yazıtları
2. Eski Uygur Yazılı Yazıtları
Orhon – Yenisoy ve bazı Uygur Abideleri “Runi alfabe” adlandırılan ve Türk tefekkürünün, maneviyatının ortaya koyduğu Eski Türk Alfabesi’yle yazılmıştır.Bu alfabe tüm Türk taifeleri için genel ve resmî karakter taşıyan türk edebi dilinin gelişmesinde önemli röl oynamıştır. Yazıtlarda kullanılan Türkçenin tarihî MS V. asra kadarki devirleri kapsasa dahi, Kök Türkçe’nin daha eski devirlerde meydanageldiyini söyleyebiliriz. 1970 yılında Alma-Atı’nın yakınlığında, İssık-Kul çevresinde olan Esik Kurkanı’ndan bulunan gümüş tabakın yüzerindeki yazılar şu fikri söylemeye esas veriyor. Tabak üzerinde 2 satırlık, 26 harflik Orhun-Yenisey harflerine benzeyen harflerle yazılan metin vardı, tahlil şu yazıların OrhunYenisey Yazıtlarından 1250 il önce, yani, MÖ V. asrda yazıldığını aydınlaştırdı. (Özdek, 1990: 12-13) 669
Günümüze kadar ulaşan Türk Yazıtları arasında ikinci büyük qrubu Eski Uygur Yazıtları oluşturuyor. İlk zamanlar Uygurlar Orhun Türkleri gibi Runieski türk alfabesini kullanmışlar

Tarihden Küçük Bir Not:
MÖ 1100. yıldan itibaren Eski Türk taifeleri anayurtlarını terk ederek Altaylara inmiş, Türkistanı (Doğu ve Batı) kendilerine meskun etmişlerdi. MÖ IV-IIIyüzyılda hem Batıda, hem de Doğuda türklerin nüfuzu artmağa başladı. İrtiş nehri ve Hazar denizi çevresinde yaşayanlara Batı Türkleri, Doğuda, Merkezi Asya’nın seçkin yerlerinde ve Kuzey Batı Çinde yaşayanlara Doğu Türkleri deyiliyordu. Eramızın 48. yılında Batı Hun İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra 19 kabileden ibaret olan Türk boyları Çin’deki karışıklıktan istifade ederek Tukyu ve Tabkaç Devletlerini oluşturdular. 557. yıla kadar hükümranlık eden Tabkaç Devleti’nin terkibine ayrı ayrı Türk boyları, o cümleden Uygur Türkleri de dâhildi. (Gumilev, 1967: 15, 103, 105, 159)
Büyük İpek Yolu’nun uygur meskenleri ve şehirlerinin arasından geçmesi Uygurlarla başka halklar arasında ister-istemez kültürel, siyasi alakaların meydana gelmesine esas veriyordu. Şu alakalar zaman-zaman uygurların yaşam tarzına, dünyevi ve dinî bakışlarına ve genellikle yazı medeniyetlerine etkisini gösteriyordu. Sogdların Merkezî Asya’da meskûnlaşması Sogd kültürünün, sogd dilinin ve yazı sisteminin Buhara’dan Çin Seddi’ne kadar olan büyük birarazide yayılmasına neden oldu. (Klyaştornıy, 1964: 78-100)

Doğu Türkistanda, Moğolistan’da, Merkezi Asya ve Toharıstanda buddizmin, Merkezî Asya’nın Türk devletlerinde ve Çin’de Maniheizm’in, elece de Merkezî Asya’nın bazı arazilerinde Hristiyanlığın yayılmasında Sogd kolonyalarının büyük etkisi olmuştur. (Livşits, Xromov, 1981: 348-349)

Mesela, Uygur kabilelerinin bir kısmı VII. asra kadar Göktürk alfabesini, başka bir kısmı, demek olar ki, ekseriyyeti VIII. yüzyılın sonlarından başlayarak sogdlardan aldıkları ve sonralar “Uygur Alfabesi” ismiyle tanınan yazını, ateşperestlik inançına tapınan bazı uygur kabileleri mani yazısını, budda dinine inanan ve arazice Hindistan’la hem serhet olan bazı tayfalar Hindi, Brahma yazısını kullanmışlar. Uygur kabileleri yeni dinî inançların etkisine uğruyor, kabul edilen her bir etikad tabliğ için alfabeni de değişmeği taleb ediyordu. Alfabelerde olan gayri-sabitli, değişiklik, ne mutlu ki,
qramatik tutuma, leksik terkibe ait olmamış, konuşma dili ümumi Türkçe kalmıştı. Yazıtların ilmî tahlili şu fikri isbatlıyor ki, uygurlar Ümumtürk alfabesini diğer alfabelere değişseler de Eski Türk edebî dil norma ve üslupunu koruya bilmişler. Başka Türk yazıtlarından sayıca daha fazla olan eski Uygur Yazıtlari, metinler çağdaş Türk dillerinin fonetik, gramatik kuruluşunun, leksik tutumunun inkişafı
tarihinin öğrenilmesinde muhim önem taşıyor. İlim, sanat, devlet idareciliği sistemi bakımından tüm Merkezî Asya’ya etki gösteren Uygurlar, hem de Eski Türk edebî dilinin gelişmesinde ve tekmilleşmesin de önemli rol oynamışlar. Uygur Yazıtlarının öğrenilme tarihi genellikle XIX. asrın 20’li yıllarından başlıyor. Bu alanda yapılan araştırmalar ilkin zamanlar Orhun-Yenisey 670
Yazıtlarının bir bölümü olarak tatkikata celb edilse de, XX. yüzyılın başlarında Doğu Türkistan’da bulunan Uygur Yazıtları yeni bir epohanın-uygurşunaslığın temelini koydu.
Doğu Türkistan’da, Turfan vadisinde bulunan Uygur metinlerinin, eski yazıtların neşri, transkripsiyonu, tercümesi, fonetik ve gramer kuruluşunun, leksik tutumunun şerh olunmasında Almanya, Rusya, Türkiye, İngiltere, Fransa, Polonya, Kazakistan ve başka ülke Türkologlarının hizmetleri büyüktür. Meşhur Türkolog ve Şarkiyatçı Mirze Kazım Bey’in 1841 yılında Uygurların dil tarihi, etnografisi, kültürel mirası hakkında yazdığı “Uygurlar hakkında tetkikat” eseri (Rusçada “İssledovaniya ob uygurax”) şu alanda ilk addım olarak tanımlanmıştır. O, Uygurlar hakkında, onların yazı kültürü, alfabe sistemi ve dil kuruluşu, yazıtları hakkında Türkolojide ilk ilmî eser yazan dilci, Türkolog gibi tanınıyor. Kononov “Şarkiyat’ın, özellikle de Türkoloji’nin gelişiminde önemli bir aşamanı” Mirze Kazım Bey’in ismiyle bağlıyordu. (Kononov, 2006: 199-200)
Türkoloji araştırmalar 20. asrın ilk yarısında da devam etmedeydi. Fakat dönemin siyasi durumu Türkoloji’nin gelişimine hoşgörüyle yaklaşmıyordu. Bunun sonucu olarak yapılan ilmî araştırmalar hiç de tam olarak topluma aktarılmıyordu. Gayri sabit siyasi muhitte gizli ve baskı altında millî manevi değerler korunuyor, millî tarih, milli kültür Sovyet kültürü, Sovyet tarihî ismiyle tahlil ediliyordu. Represya kurbanlarından olan Bekir Çobanzade, Aliabbas Muznip, Emin Abid, Halit Sayit, Ahmet bey Ağaoğlu eski türk diline, edebiyatına, Eski Türk yazıtlarına ait bir çok makale ve ilmi eserler yazmışlardır. 1926 yılında Bakı’da geçirilen I. Türkoloji Kurultayı’nın kararına uygun olarak tetkikatcı Halit Sayit Türk dillerini, Türk yurtlarını, Türk boylarını özel bir üslupta tahlile celp eden Mahmut Kaşkarlının “Divan-ül luğet-it Türk eserini Azerbaycan türkçesine tercüme etmiş, hatta ünlü Rus türkologları S.E.Malov ve A. N. Kononov eserin redaktörlüğünü bitirseler de şu iş yarım kalmış, tetkikatçı represya kurbanı olmuştur. Muhacirette yaşayan Emin Abid’in “Azerbaycan-Türk Edebiyatı Tarihi”, “Hece Vezninin Tarihi”, “Türk Halkları Edebiyatında Mani Türü ve Azerbaycan Bayatılarının Özellikleri” vb. makalelerinde yalnız yaşadığı devrin dil ve edebiyatını araştırmıyor, örnekleri tüm Türk dilleriyle karşılaştırıyor,
Turfanda bulunan Eski yazıtların eskiden bugüne kadar geçtiği tarihi süreci izliyor, M. Kâşgarlı’nın Divan ü Lüğat-it-Türk”, Yusuf Has Hacip’in Kutatgu Bilig, Ahmet Yasevi’nin Divani Hikmet Yunus Emre, Hatayi, Karacaoğlan, Molla Panah Vakıf, Mahtumkulu ve başkalarının eserlerinden örnekler veriyor, onların yaratıcılık üsluplarını mükayeseli şekilde inceliyor. XX. yüzyılın 1950’li yıllarından başlayarak Azerbaycan’da Eski Türk Yazıtlarının ve çağdaş Türk lehçelerinin tetkikiyle birlikte öğreniminde, eğitiminde de ilerleme olduğunu görüyoruz. 1950’li yıllardan itibaren Türk Yazıtlarının dili fenninin eğitimi yenikuşak ilmi gencliğinin bu sahaya, tarihî geçmişimize, millî ve edebî tefekkürümüzün en derin kaynaklarına ilginin  artmasına neden oldu.(1.Bölümün sonu – Devam edecek)

Etiketler: » » » » »

Share
1257 Kez Görüntülendi.