logo

trugen jacn

ÇİN’İN “BİR KUŞAK-BİR YOL” PROJESİ TÜRKLÜĞÜN BOYNUNA GEÇİRİLMEK İSTENEN İLMEK!

Semir YAPICI

Soykırımcı ÇKP’nin Soykırımcı  diktatörü Şi Cinping’in davetlisi olarak Çin’e giden Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ÇKP rejiminin sözde “tek Çin” politikasına destek vererek, Uygur Soykırımı’nın insan hakları sorunu olmadığını, bunun Çin’in sözde terörizme, bölücülüğe karşı mücadelesi olduğunu ve bu konuda Filistin’in, Çin hükümetini desteklediğini açıkladı.

Mahmut Abbas ayrıca Filistin’in Çin’in emperyal projesi “Kuşak ve Yol” girişimi çerçevesinde Çin ile işbirliğini güçlendirmeyi ve yatırımları güvence altına almayı “dört gözle beklediğini” söyledi.

Çin-Filistin İlişkilerinin Temeli

Abbas’ın bu açıklamaları Türk kamuoyunda tepki uyandırsa da Filistin’in Doğu Türkistan konusundaki tutumu yeni değil. Daha önce de birçok kez Filistin, Çin’e destek verdi. Zira bu desteğin temelinde 1960’larda ve 70’lerde Çin’in, Filistin’e verdiği silah ve militan eğitme desteği yatıyor.

Nitekim ülkemizde de 68 kuşağı olarak bilinen bazı sol isimlerin FKÖ kamplarında eğitildiği ve Türkiye’ye döndüklerinde terör eylemlerinde bulundukları biliniyor. Kürtçü terör örgütü PKK’nın yuvalandığı ilk yerlerden birisi de FKÖ’nün Bekaa Vadisi’ndeki kamplarıydı. Hatta Kürtçü terör örgütü PKK’nın elebaşı, bebek katili Abdullah Öcalan tutuklandığında Filistin’de eylemler düzenlenmişti.

Perde Arkası: Azerbaycan-İran Gerginliği

Bununla birlikte Mahmud Abbas’ın bu açıklamaları giderek yükselen Azerbaycan-İran gerginliğinden de ayrı okunamaz. İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra İran, Azerbaycan’a yönelik düşmanca tutumunu iyice açık etmeye başladı. İran daha önce hem Ermenistan’ı bir vekil güç gibi kullanıyor hem de Şii din adamları aracılığıyla Azerbaycan’da propaganda faaliyetleri yürütüyordu.

Ancak zaferle beraber Azerbaycan’da İran’ın söz konusu espiyonaj faaliyetlerine neşter vurulmaya başlandı.  Mahsa Amini’nin öldürülmesinden sonra başlayan eylemlerde Güney Azerbaycan İran’ın faşist molla rejimine karşı direnişin en önemli merkezlerinden birisi oldu. Azerbaycan’ı uzun zamandır yöneten Aliyev rejimi, Güney Azerbaycan’a yönelik mesajlar vermeye başladı.

Bu gelişmelerden sonra bu yılın Ocak ayında Azerbaycan’ın İran Büyükelçiliği’ne saldırı düzenlendi. Saldırıdan 3 gün sonra ise İran’ın bir askeri tesisi kamikaze İHA’yla vuruldu, ABD basını saldırıyı İsrail’in gerçekleştirdiğini iddia etti.

Mart ayında ise İran’ın yıkıcı faaliyetlerine karşı uyarılarda bulunan Azerbaycanlı vekil silahlı saldırıya uğradı. Gözaltına alınan şahıslardan bazılarının İran’ın faşist molla rejiminin elebaşlarından olan Kasım Süleymani hayranı olduğu aktarıldı.

Bu arada tabii Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten AKP iktidarı da Çin’in bu Kuşak-Yol projesinden yararlanmak istiyor. Bir süredir Uygur Türklerine karşı soğuk davranan AKP hükümetinin başı Recep Tayyip Erdoğan, son yaptığı Azerbaycan ziyaretinden sonra Zengezur Koridoru üzerinden İran’a ve Çin’e mesaj verdi. 

Erdoğan, “Zengezur Koridoru’na gelince; bu Ermenistan’la ilgili bir sorun değil. Zengezur Koridoru, İran’la ilgili bir sorun. Yani halkının kahir ekseriyeti Müslüman olan iki ülke. Burada İran’ın böyle bir tavır içerisinde olması gerek Azerbaycan’ı gerekse bizi üzüyor. Aslında onları da üzmesi lazım. Bir de burada vagon başına alınan ücretler filan da ne yazık ki çok çok yüksek. Temenni ederim ki bu sıkıntıyı da kısa zamanda aşarız. Buna olumlu yaklaşmış olsalar bugün gerek kara yolu gerek demir yoluyla burada Türkiye-Azerbaycan-İran birbiriyle bütünleşmiş olur ve belki de “Pekin-Londra hattı” da açılmış olur.” ifadelerini kullandı.

Karabağ Savaşı’nın Diğer Aktörü: İsrail

Azerbaycan’ın İkinci Karabağ Savaşı’ndan zaferle çıkmasında Türkiye kadar rolü olan ancak pek dillendirilmeyen bir ülke daha var: İsrail.

İsrail-Azerbaycan ilişkileri geçen 10 yılda giderek ilerledi. Son olarak Azerbaycan 30 yıl sonra İsrail’de büyükelçilik açtı. İran’ın Irak ve Suriye’de nüfuz kazanmasına karşı İsrail, Azerbaycan’la yakınlaşıyor.

İsrail-Azerbaycan yakınlaşması, uzun zamandır bozuk olan Türkiye-İsrail ilişkilerinin de önünü açıyor. Karşılıklı ziyaretlerden sonra büyükelçilikler yeniden açıldı. 

Peki Azerbaycan-İsrail-İran eksenindeki gerginliğin Filistin lideri Abbas’ın Çin’e destek vermesiyle ne alakası var?

Ortak Düşman: Türkler

Çin ve İran arasında ABD karşıtlığı çerçevesinde şekillenen yakın ilişkiler malum; nitekim şeriatçı terör örgütü Taliban’ın ABD’nin çekilmesiyle beraber Afganistan’da iktidarı ele geçirmesi de Çin’in desteğiyle oldu. Taliban’la ilk temas kuran ülkelerden birisi Çin oldu. Doğu Türkistan’da Türkleri sözde “radikal İslamcı terörizm” ile suçlayan soykırımcı ÇKP yönetiminin şeriatçı ve eli kanlı bir terör örgütünü bu denli desteklemesi dikkate şayan.

Bütün bunlar aslında Çin’in emperyal projesi olarak değerlendirilen Kuşak-Yol projesinin güvenliğinin sağlanmasıyla ilgili.

Tabii Türk düşmanlığı ile Güney Azerbaycan ve Doğu Türkistan’ın işgali de bu iki ülkeyi yakınlaştıran unsurlardan. Nitekim ilk Karabağ Savaşı sırasında Çin ve İran’ın Ermenistan’a silah sağladığı biliniyor. Çin’in Ermenistan’a olan bu desteği savaş sonrasında da sürdü. Aynı şekilde Filistin ve Ermenistan’ın da yakın ilişkileri var.

Türk diplomatlarını şehit eden eli kanlı terör örgütü ASALA da Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin yardımıyla kurulmuştu.

İkinci Karabağ Savaşı sonrasında ise Azerbaycan, Hazar Denizi çeperinde giderek yükselen bir güç haline geldi. AB ile ilişkilerini geliştiren Azerbaycan, Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan sonra Avrupa için yeni bir tedarikçi oldu. Türkiye’yle büyük işbirliği yapan Azerbaycan’ın yükselişi, İran’ın bölünmesine kadar gidebilir. (Burada bir parantez açmayı faydalı buluyorum, ne Azerbaycan’ı yöneten Aliyev ne de Türkiye’yi yöneten Erdoğan bu faaliyetleri Türk milliyetçisi oldukları için yapmıyorlar. Bu isimlerin faaliyetleri genellikle ‘çıkarları öyle gerektirdiği’ için son zamanlarda gördüğümüz şekilde ilerliyor.)

Irak ve Suriye üzerinde kurduğu nüfuzla Akdeniz’e açılan ve Afgan kaçakların Türkiye Cumhuriyeti’ne girmesine aracılık eden İran, bu nüfuzunun kırılmaması için Çin’in arabuluculuğuyla Arap ülkeleriyle arasını düzeltmek için uğraşıyor.

Çin’in Ortadoğu’da Artan Etkisi

Son zamanlarda ABD ve Arap ülkelerinin arası giderek bozuluyor. Bu bozulma Arap ülkelerinin yeni bir küresel müttefik olarak Çin’e yönelmesine neden oldu. 50 yıl sonra yaşanan Suudiler ilk kez dolar haricinde bir para cinsiyle, Çin Yuanı’yla ödeme kabul ettiler. Çin, Kuşak Yol projesinin güney ayağı diyebileceğimiz, Süveyş Kanalı’nı kullanarak Akdeniz’e ve Avrupa’ya açılan deniz yolunu da güvence altına almak için uzun süredir zaten Afrika’da faaliyetler yürütüyor.

Kızıldeniz’in batısını güvence altına aldığını düşüncen Çin artık doğu yakasında, Arap Yarımadası’nda da etkinlik göstermeye başladı. Nitekim “İran’la çok yakınlaştığı” için Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’la arası bozulan Katar‘ın Arap ülkeleriyle ilişkilerinin yeniden tesisinde Çin’in de etkisi oldu ki İran da Suudi Arabistan’la arasını düzeltmeye başladı.

Son olarak Katar ve Çin arasında ikinci büyük LNG anlaşması da 20 Haziran tarihinde imzalandı. 

Bununla beraber Çin’in çeşitli paravan şirketler aracılığıyla İsrail’in geliştirdiği teknolojileri ele geçirmeye çalıştığını da biliyoruz. Ayrıca Çin, Süveyş Kanalı’nı kontrol eden Mısır’la da borçlandırma taktiğini kullanarak iyi ilişkiler geliştirdi.

Çin, elbette Kuşak-Yol projesinin deniz ayağında, Süveyş Kanalı üstünde küresel ölçekte en büyük rakibi olan ABD’yle ilişkileri iyi bir İsrail yerine, uzun yıllardır müttefiki olan Filistin’i tercih eder. Abbas’ın Doğu Türkistan’a yönelik çıkışının altında özetle Çin’in Kuşak-Yol projesinden pay kapma hevesi olduğunu söyleyebiliriz.

Sonuç

Çin, büyük önem verdiği “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin üstünde bulunan ülkelerdeki etki alanını günden güne artırıyor.

Hem Çin’de hem İran’da yoğun Türk nüfusu bulunuyor ve iki ülke de Türk nüfusu baskılamadığı durumda birçok kaynağını kaybedeceğini biliyor. Bu kaynakların başında İran için Hazar Denizi kıyısı, Çin için Doğu Türkistan’ın zengin madenleri ve tabii ki Kuşak-Yol projesinin güvenliği geliyor. Bu yüzden iki ülke de, bilhassa Türkiye’de, Türk ülkelerinde birçok etki ajanı besliyor.

Kuşak-Yol projesi ilk bakışta avantajlı bir projeymiş gibi görünse de esasında Türklüğün boynuna geçen bir ilmekten başka bir şey değil.

Kaynak : https://www.tamgaturk.com/bir-kusak-bir-yol-turklugun-boynuna-gecirilmek-istenen-ilmek/62866/

Share
2771 Kez Görüntülendi.