logo

trugen jacn
15 Ocak 2016

UYGUR TÜRKLERİNİN İNSANi HAK VE HUKUK SORUNLARI NEDEN HABER KONUSU OLAMIYOR ?

Washington merkezli Uygur İnsan Hakları Projesi Yöneticisi Greg Fay çalıştıkları bu proje kapbamında Uygur  sorununun benzer diğer insan hakları sorunu gibi  medya’da haber konusu  olarak ele alınmadığı ve gündeme getirilmediği hususunda  düşüncelerini 5 temel soru üzerinden  açıklamaya çalışıyor.

        Uygur İnsan Hakları Projesi internet Sitesinde yayınlanan bu  inceleme yazısı, Uyghurnet.org. Sitesi için Sayın Abdullah Oğuz tarafından  Türkçe’ye çevrildi. Kendisine teşekkür ederiz.


Harita -Böl.Çin

Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)

Uygur İnsan Hakları Projesinin yöneticisi olan Greg Fay, Çin’in yönetimi altında yaşayan  Müslüman Uygur azınlığı kuşatan sorunları ile   bu sorunlara  karşı bu insanların zorlu  karşılık  ve tepki verme yöntemlerini ayrıntılı olarak   inceliyor.

Gazetecileri Koruma Komitesi’nin son verilerine göre, Çin yönetimi Aralık 2015 sonu itibariye hapiste tuttuğu  49 gazeteci ile, gazetecilerin  tutuklamanması  konusunda dünya  şampiyonu olarak lider konumundadır. Tutuklu bu 49 gazetecinin en az 14′ ü ise,sayıları toplam Çin nüfusunun % l ‘nden dahi az olan Uygur gazetecilerden oluşmaktadır. Çin’in kuzey batı bölgesinde yer alan ve  Çin yönetimince ” Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi ” olarak adlandırılan  ve Uygurların Doğu Türkistan  olarak bildikleri  Türkçe konuşan müslüman azınlık için ürkütücü bir oran olarak dikkatları çekiyor.Ancak, bu durum Uygur halkı ile  bölge’ye hakim güç olarak idare eden Çin’in   otoriter rejimı  arasında yıllardan beri bilinen ve her geçen gün şiddetini arttıran kronik bu uzun soluklu  olumsuz ilişkiler  ile karşılıklı güvensizlik ve sıkıntılı  duruma  aşina ve şahit  olanlar için o kadar da şaşırtıcı olarak görülmüyor.

Müslüman Uygurların, Çin’in resmi olarak belirlediği  Çin’de yaşayan 55 etnik azınlık  arasında, diğer azınlık ulusların aksine  (diğer bir istisna Tibetlilerdir.)kısa süreli de olsa bağımsız bir devlet kurduğu biliniyor ve buna dair de bir ayrıntılı  tarihleri de bulunmaktadır. Müslüman Uygurlar bu tarihi ana vatanlarında  20.yüzyılda  iki kez bağımsız devletlerini kurmayı başarmışlardır.Bunlar ; 12 Kasım 1933 tarihli Kaşgar merkezli Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti,diğeri ise  12 Kasım 1944 Gulca merkezli Doğu Türkistan Cumhuriyetleridir. Tarihi  İpek Yolu’nun üzerindengeçtiği ve kavşak noktası olan   bu devlet, 1949 yılında Çin(de Komunist Parti’nin iktidarı ele geçirmesinden sonra  resmi olarak komunist  Çin devletinin hakimiyetine girmiştir.

O tarihten beri  Çin’in  Devlet ekonomik gelişmeye destek verme olarak adlandırdığı uzun soluklu bir  projee kapsamında  Çin’deki hakim etnik grup olan Han Çinlilerinin kitlelerler  halinde  Xinjiang’a göçü teşvik edilmektedir. Günümüzde ise,bölge’de yaşayan etnik Han Çinlisi göçmenlerin oranı % 5n mertebesine yanı bölgenin toplam nüfusunun yarısını geçer hale getirilmiştir. Bu arada  Çin Merkezi Hükümetikendi ana topraklarda  kendi kendilerini yönetmek isteyen ve bölge’yi  Doğu Türkistan diyen Uygurları  ” Ayrılıkçıları – Bölücü Teristler”  olarak tanımılamaya ve ağır şekilde cezalandırmaya başladılar. Ancak,Çin’in  bu iddia ve suçlamaları  bağımsız   bir çok çok insan hakları  Örgütleri  tarafından abartılı ve aşırı bulunmakta  ve Uygurların sosyal ve ticari hayatlarını kısıtlayan baskıcı politikaları meşrulaştırma bahanesi olarak değerlendirilmektedir.Müslüman Uygurların  inanç ve dini  hayatları  üzerinde büyük baskı. kısıtlama engel ve yasaklamalar de uygulanmaktadır.  Uygur Çocukların kullardaki Uygur dili ile eğitim ve öğretimleri aşamalı olarak azaltılmıştır. İnsan hakları ihlalları konusunda Uygur  Bölgesi’ nden gelen raporlar pek de iç açıcı değildir ve  çok olumsuz olarak  kamu oyuna yansımaktadır. Raporlarda Müslüman Uygurların  hapsetme, baskı,zulum,işkence ve ortadan kaybolması  gibi bir dizi insan hakları ve hukuk ihlalleri,açık ve net   örnekleri ile  ortaya konulmaktadır.

Bölgenin tarihi ve öz sakinleri olan Müslüman Uygurlar ile Çin yönetimi tarafından etnik assimilasyon amacı ile bölge’ye  sonradan getirilip yerleştirilen  etnik  Han Çinli göçmenler arasında yıllardan beri artarak sürmekte olan  etnik anlaşmalazlıklardan kaynaklanan tansiyon Temmuz / 2009 da tavan yapmıştır. Uygur bölgesinin  başkenti Urumçi’de meydana gelen  ve günlerce devam eden etnik çatışmalar  ve bir dizi kargaşalıklar sonucunda da  resmi  yetkililerin raporuna göre çoğu Han Çinli göçmen olmak üzere  200 kişi ölmüştür. Olayın hemen ardından şu anda hapiste olan  internet sitesi yöneticiler,  blog yazarlarının da içinde olduğu binlerce Müslüman Uygur göz altına alınarak tutuklanmıştır. Bunların dışında   Sürgündeki Uygur Lider Rabiya Kadir’e göre yaklaşık 10.000  Uygur genci ortadan kaybolmuştur.Akibetleri hala bilinmemektedir.

05 Temmuz 2009 olaylarının  ardından gönüllü  medya  muhabirlere getirilen kısıtlamalar ise  bildik bir hikayeler arasındadır. Uygurların dış dünya ile iletişimi sıkı bir şekilde  kontrol altına alınarak kısıtlanmıştır.  Olaylardan  hemen akabinde  Çin yönetimi  internet ve mobil telefon başta,bütün iletişim  hizmetlerine yaklaşık bir yıl tam karatma uyguladı ve devlet medyasının eksik,taraflı ve  belirsiz haberleri dışında dışarıya bilgi aktarmaya çalışanlar için  ağır cezalara çarptırıldılar. Bölge hakkında ülke dışından haber yapan Uygurlar bile  bu cezalandırmalardan kurtulumadı.  Çinli yetkililer Washington merkezli Özgür Asya Radyosu muhabiri Shohret Hoshur’u Uygurlar hakkında haber yapmaktan vageçirmek için, Urumçi’de yaşayan üç kardeşini tutuklayıp, devlet sırlarını sızdırmak suçuyla cezalandırarak (iki kardeşi aralıkta serbest bırakıldı) gözünü korkutmaya çalıştılar.

2004 yılında faaliyete başlayan, kar amacı gütmeyen  bir sivil toplum kuruluşu olarak, Uygur Halkı için demokrasi ve insan haklarını desteklemek için kurulan, Uygur İnsan Hakları Projesi yöneticisi Greg Fay ile Uygur gazeteciliği üzerindeki ağır baskıları konuştuk. Aşağıda bu konuşmanın düzenlenmiş özet alıntılarını bulabilirsiniz.

 1 -) Uygur bölgesinde şuanda hapiste oldukları bilinen  17 Uygur gazeteci  ile bunun dışında  gizli olarak tutuklanarak hapse atıldıklarından şüphe edilen  diğer gazeteciler   hakkında  bilidikleriniz nelerdir ? 

Gerçekten bu konuda bildiklerimiz çok sınırlı ve pek  az. Çoğunun cezasısının sebep ve süresi hakkında bir şey bilmiyoruz. Ayrıca,bunların  durumları hakkında de hiç  bir resmi bilgiye sahip değiliz. Bu konuda bunların aileleri,yakınları dışarıdaki dostlarından ve diğer insanlardan  bir kelime bilgi almak bile  çok zor ve hatta imkansız diyebiliriz. Çünkü  insanlar Çin yönetimi tarafından korku ve tehdit ile susturulmuş durumda.Kendi güvenlikleri ve başına gelebileceklerden ötürü konuşmuyorlar. Çinli yöneticiler  Uygurlar hakkındaki haberlere katı bir sansür uyguluyorlar.Bunun aksine hareket edenler ise,çok ağır şekilde cezaya çarptırılıyorlar. İnsanlar tehdit, korku  ağır cezalar ile sindirilmiş ve susturulmuşlardır.

Hapse atılan Uygur akademisyen/sivil gazetecilerin önde gelenlerinden birisi de Pekin’de yaşayan İlham Tohti’dir. Onun internet sitesi o günkü diğer Uygur sitelerinden farklıydı çünkü onun sitesi çinceydi. Amacı Han çinlileri, Uygurlar ve Çin’deki bütün etnik gurupları birbirleriyle iletişime geçmeye cesaretlendirmekti; insanların bölgeyi etkileyen olaylar hakkında bilgi sahibi olması ve birbirleriyel etkileşime geçmesi için bir forum oluşturmaya çalışıyordu. Kargaşadan sonra tutuklandı, ama bir süre sonra serbest bırakıldı ve internet sitesini yurtdışındaki serverlara taşımak zorunda kaldı, fakat geçen sene tutuklandı ve ayrılıkçılık suçundan ömür boyu hapse mahkum edildi. Bu Uygur sivil gazetecilik girişiminin tabutuna çakılan son çiviydi.

2-) Hükümetin ağır kısıtlamaları ve haberleşme üzerindeki sıkı kontrolü bütün Çin’de bağımsız haber yapmayı güçleştiriyor. Uygur bölgesini faklı kılan  etkenler nelerdir?

2009 yılındaki uygur internet sitelerinin toptan kapatılması gerçekten benzersiz. Hükümet bir düğmeye bastı ve bu bölgede internet temmuz 2009 dan mayıs 2010 a kadar 10 ay (kargaşadan sonra) kesildi ve böylece olaylar hakkında önemli sohbetlerin yapıldığı bütün populer Uygur internet siteleride alşağı edildi. Genelde burdakiler için Çin’in başka herhangi bir yerinde mevcut olan, Çin’in güvenlik duvarlarını ve Çin’in mikrobloğu Sina Weibo, yu atlatmak için kullanılan araçlar gibi belli bazı araçlara ulaşmak çok zor. Uygurca isimleriyle kayıt olmalarına rağmen, bu sitelere girmekte zorluk yaşadığını söyleyen Uygurlar var, ve gönderilen mesajlara gittiklerinde haftalarca süren gecikmelere ve bazen hiç gönderilmediklerine dair duyumlarımız var. Bu Çin’in başka yerlerindeki kullanıcıların karşılaştıklarının çok ötesinde.

Devlet tarafından işletilen medya ağır bir şekilde kısıtlanmış olsada, bazen gazeteciler için birazcık rahat hareket edebilecek alan olabiliyor, fakat devlet gazetecilerinden Uygur bölgesi hakkında çizgiyi aşan hiçbir şey duyamassınız. Çinin diğer bölgelerindeki medya kesinlikle Uygurlarla ilgili konularda haber yapmaz çünkü bu konunun kırmızı çizgi olduğunu gayet iyi bilirler.

3.- )Uygur bölgesi hakkında haber yapan yabancı gazeteciler ne gibi zorluklarla karşılaşıyorlar?

Bölgeye ulaşmak için bile bir sürü kısıtlama var. Hiçbir uluslararası kuruluşun bölgede bürosu veya buraya yerleşmiş bir gazeteci yok. Bence Çin’de gazetecilik faaliyetlerini yürütebilmek için gerçekten lazım olan şeylerden birisi yerel haber asistanlarına sahip olmak ( örneğin tercüman ve aracılar) ve bence Uygur bölgesinde bunu yapmak gerçekten o kişi için büyük bir meydan okuma olurdu. Konu hakkında ciddi haber yapmak isteyen bir sürü haber ajansı oldu ancak bilgiye erişimin çok kısıtlı olduğunun farkına vardılar; yetkililer tarafından takip ve taciz edildiler, özellikle bazı hassas olaylar yüzverdiğinde. Ve gazeteciler bilgiye ulaşmaya çalışırken, bunlarla konuşan kişiler için durum çok tehlikeli olabilirdi. Bölgedeki olaylar hakkında bilgi veren kişilerin uğradıkları misilemelere ilişkin vakaları var. Haber kaynağı olacak kadar cesur olmak kişinin kendini ve ailesini tehlikeye atmak demektir.

Kargaşadan hemen sonra Amerikan medyası neler olup bittiğini anlamak için elinden gelen gayreti gösterdi, fakat bilgiye erişim son derece kısıtlıydı. Yabancı medya konuyu anlamaya çalışıyordu fakat, günün sonunda özellikle olaylardan sonra ortadan kaybolan, tutuklanan, hapse atılan Uygurlara ne olduğunu ortaya çıkarmak için gerçekten ihtiyacımız olan sağlam araştırmacı gazetecilik hiçbir zaman gerçekleşmedi. Hala olaylar hakkında bir sürü sorlar var; yargısız infazlar, adil olmayan yargılamalar ve ortadan kaybolmalar ile ilgili haberler.

4.-) Uygur gazetecilere uygulanan zulüm Çin hükümetinin bir bütün olarak Uygur halkına karşı tutumuna nasıl ayna tutabilir?

Uygur halkının ifade özgürlüğü alanında ne kadar dar bir alana sahip olduğunun en bazriz göstergesidir. Gazetecilerin sindirilmesi sadece dış dünyadakilerin değil aynı zamanda Uygur bölgesindeki insanlarında olan biten hakkında bilgi sahibi olmasını engellemektedir. Şuanda olan biten ise dini vecibelerin yerine getirilmesi üzerine yoğunlaşan baskılar, seyahat ve pasaport almaya getirilen kısıtlamalar; insanların şehirler arası seyahat etmesini bile önleyen yeni bir çeşit kimlik kartı uygulamasına geçildi. Böylece diğer özgürlükler, toplantı özgürlüğü, ifade özgürlüğü, din özgürlüğü, uygur gazeteciler susturularak daha kırılgan hale getirildiler.

5.-)Bölgede barışı desteklemek için özgür basın ne kadar gereklidir?

Ben kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyorum. Özgür basın olmadan, insanlar olan biteni öğrenemezler. Uygurların anayurdunda hızlı değişimler gerçekleşiyor ve Uygur halkı ne olduğu veya nasıl olduğu hakkında çok az şey söylüyor. İnsanların bu değişimler ve anayurtlarınında meydana gelen ilerlemelerin nasıl olması gerektiği hakkında konuşabilecekleri mekanizmaları ellerinden almak huzursuzluğa yol açacaktır.

Kaynak :  http://niemanreports.org/articles/why-uyghur-issues-go-unreported-in-and-outs..

Etiketler: » » » » » » » » » »
Share
1207 Kez Görüntülendi.