logo

trugen jacn

UYGUR HAREKETİ : ÇİN’İN ETNİK SOYKIRIMINI DURDURMAK İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ

Soykırımının durdurulması için destek bulmak amacı ile Lüksemburg’u ziyaret etmekte olan Uygur hareketi Lideri  Ruşen Abbas ile www.lessentiel.lu/fr/ adlı haber sitesi bir raportaj yaparak yayınladı. Abbas, raportajinda ” Lüksemburg halkı Çin’in işgalindeki Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Uygurlara yönelik soykırım uygulamalarını bilmeli ve bu insanlık suçunun durdurulması için çaba göstermelidir. Özellikle Çin’in Soykırımını durdurmak  Avrupa değerlerinin korunması için insani bir görevdir.”  dedi. Ayrıca halkının  sorunları için mücadele ederken, aynı zamanda  kendi ailesinin ve  özellikle kendisinin  faaliyetleri yüzünden  cezalandırılan hapisteki 60 yaşındaki tıp doktoru Ablası  Gülşen Abbas’ın yaşadığı dramı  de anlattı. 

Washington'daki Uygur Araştırmaları Merkezi'nin yönetici direktörü Rushan Abbas ve eşi Abdulhakim Idris, "The Basics" için soruları yanıtladı.

UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)

Washington  merkezli  Uygur Hareketi Direktörü Ruşen Abbas ile  Uygur Araştırmaları Merkezi’nin Müdürü   ve eşi Abdulhakim Idris,   Uygur bölgesinde  doğmuş ve Çin’in ülkesindeki baskı ve zulümleri yüzünde ABD’yesığınmış ve halen bu ülkede yaşamaktadır.  Onlar; birçok Avrupalı’nın bilmediği veya farkında olmadığı  Çin’in işgalindeki  ülkelerinde baskı ve zulüm gören  vatandaşlarının   temel insan haklarının elde edilebilmesi için kendilerini adamıştır.   New York Times , USA Today ve BBC gibi dünyanın önde gelen  ajans ve medya organlarına verdikleri röportajlardan sonra  Salı günü Lüksemburg’da  onlarla  bir araya gelerek bu söyleşiyi yaptık.

Sonuç : Çin’in Yönetimindeki Ülkenizde yaşayan  Uygurların  durum ne kadar vahimdir sizce ?

Rushan Abbas :   Çin yönetimi işgal ettiği ülkemde yaşayan halkıma karşı etnik bir soykırım uyguluyor. Milyonlarca insan toplama kamplarında hapiste tutuluyor. Uygurlar herhangi bir suçtan dolayı değil, sadece etnik Çinli olmayıp masum Uygur insanları  için tutuklanarak  Toplama kamplarına veya Hapishanelere  atılıyorlar. Onlar  Köle/İşçi olarak  zorla çalıştırıyorlar.  Hapiste tutulan insanlarımıza  her türlü fiziksel ve psikolojik işkenceler yapılıyor. Uygur  Kadınlarına sistematik olarak  toplu tecavüzler yapılıyor ve nesillerinin kesilmesi için  zorla  kısırlaştırılıyor ve kürtaja maruz kalıyor. Çin hükümeti   etnik Çinli devlet memurlarını ajan olarak  günlük yaşamlarını “denetlemek” için  aileleri ile birlikte yaşamaya mecbur ediliyor.  Aileleri dağıtılan  ebeveyinleri kamplara atıldıkları için  ortada kalan   milyonlarca  Uygur çocukları  alınıp Çin tarzı komünist ideolojinin öğretildiği yetimhanelere  dönüştürülmek  üzere yerleştiriliyor.

Sizin Aileniz  Çin’in   Bu  Baskı ve Zulümlerinden  Nasıl Etkilendi ve Onların  hedefi oldu mu ? …

Ruşen Abbas : Ben ve eşim halkımızın temel insan hakları mücadelesi için  yaptığımız mücadeleni  bedelini ağır ödüyoruz. Kocamın ebeveynleri, kardeşleri ve çocukları 2017’de ortadan kayboldu( Çin yönetimince gizlice tutuklandı ve akibetini şu ana kadar bilmiyoruz.)  Bu tutuklanmadan bir kaç ay sonra, Washington’da düzenlenen bir toplantıda ülkemdeki  bu vahşeti anlatmak ve  kınamak için  yaptığım  konuşmamın ardından    tip doktoru olan Ablam Gülşen Abbas  aniden tutuklandı.  Ablam, insanların sağlığının korunması  için uğraş veren kendi halinde ve  Politika ile asla ilgisi olmayan  emekli bir doktordu. Daha sonra onu  terörcü olarak suçlanarak  20 yıl hapis cezasına çarptırdılar. Sonraki günlerde onun bir toplama kampında  tutulduğunu,  muhtemelen Avrupalı ​​tüketicilerin  Çin’den satın aldığı  ve küresel Şirketlerin burada  Çin’e  imal ettirdiği ürettiği  bir  küresel markanın kölesi olarak çalıştırıldığını öğrendim…

Çin topraklarında bulunan Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin yaklaşık 25 milyon nüfusu var ve bunların %45'i Müslüman Uygurlardan oluşuyor.
Sizce Çin, bu uygulamaları için  daha fazla baskı altına alınmalı mı?

Ruşen Abbas :  Elbette Çin’in Uygur bölgesindeki bu insanlık suçları için ülkeler ve uluslararası toplum Çin’e tepki ve eleştirilerini çeşitli şekiilde göstermesi gerekir. Uygurlara yapılan aynı zamanda bir insanlık ve soykırım suçudur. Çin ile tüm  ilişkilerin ve işlerin durdurulması taraftarı değiliz elbette. Ancak en azından  Çin’in Uygurların Köle/İşçi olarak çalıştırılması ile üretilen  mallardan  ve bu  insanlık suçlarından kâr elde eden Çin hükümetine bağlı ve ona bağlı şirketlere yaptırım uygulanmasını istiyoruz. Çin hapiste ve toplama kamplarında tuttuğu Uygurları haksız olarak zorla çalıştırıyor. Onların organlarını zorla alarak ticari meta olarak yabancılara fahiş fiyatla satıyor. Çin bu acımasız ve vahşi yöntemlerle   çıkar ve kar elde ediyor.  Avrupa Parlamentosu  bu durumu görsün  ve onları etnik  bir soykırımın kurbanları olarak  kabul etsin.  Uluslararası Ceza Mahkemesi Çin Lideri Xi’yi de  Rus Lideri Putin gibi en azından  bu insanlık suçları için yargılasın ve  Putin gibi  hakkında tutuklama emri çıkarmalıdır.

Bu Konuyu Lüksemburg’daki siyasi figürlerle  Konuşabildiniz mi ?  

Ruşen Abbas :  Temsilciler Meclisi Başkanı Fernand Etgen (DP)’a  bu insanlık suçlarını anlattık ve bu uygulamaların durdurulması için  yardımlarını talep ettik. Bizi  içten ve sıcak bir ilgi karşıladı ve samimi olarak dinleme nezaketinde bulundu. Bunun için kendisine  acı çeken insanlara verdiği destekten  dolayı teşekkür ederiz.  Alakalarından çok memnunuz. Kendisi ve bizim için bu konuda en önem verdiğimiz husus  Lüksemburg halkının  Doğu Türkistan’da sürmekte olan  bu insanlık dramı hakkında  haberdar olmasıdır. Ayrıca, Çin’deki insan hakları ihlallerine ilişkin Birleşmiş Milletler’e ortak bildiriyi destekleyen Lüksemburg’lu siyasi liderlere teşekkür ediyoruz (Editörün notu: Jean Asselborn BM’de ve son dış politika bildirisinde özellikle konuştu).  Bütün bu olumlu gelişmeler bize umut vermektedir.

Biliyorsunuz,Lüksemburg’un Çin ile de  Çok Yakın ekonomik ilişkileri var…

Ruşen Abbas : Tarih tekerrür ediyor ve bu  durum çok dramatik ve korkunç. 20. yüzyılda birçok ülke, siyasetçi ve şirket,  1940’lı yıllarda Yahudi soykırımı sürerken Nazilerle ticaret yapmaya devam etti. Daha sonra cehalet kartını (soykırımı bilmediklerini iddia ederek )oynayarak pişman olduklarını açıkladılar.  Günümüzde ise, Çin’in Uygurlara yönelik  insanlık suçları ile etnik soykırım uygulamalarını  bilmediğini  hiç kimse iddia edemeyecek ve söyleyemeyecek.  Çünkü, BM.başta Ülkeler ve uluslararası kuruluşların raporlarında Çin’in etnik soykırım açık ve net kanıtlarla yer  almaktadır.  Çin’in ekonomisini desteklemeye devam eden herkes kendi vicdanını sorgulamak zorundadır.  Çin’in işledikleri suçların daha neresini göremeyecek ve bilemeyecek ?  İfade özgürlüğü mü yoksa daha fazlası mı?  Avrupa’daki merkezi konumu, finans merkezi ve önemli ekonomi konumu itibarı nedeniyle Lüksemburg bu sorunun farkında olmalıdır.  Yoksa, bir gün Çin’in kurbanı olabilir  bence !

Çin'deki Uygur çalışma kamplarının görüntüleri çok nadirdir.

 Sizce Çin tehlikeli  Bir Ülke mi?

Ruşen Abbas :  Çin’in Doğu Türkistan’da işlediği insanlık ve soykırım suçlarından dolayı  tehlikeli bir ülke haline gelmiştir Elbette. Çin sadece biz Uygurlar için değil,  tüm insanlık  ve dünya için tehlikelidir.  Çin, Doğu Türkistan’da ve Kendi sınırları içinde  yaşayan masum halklara yaptıklarını yanı baskı,zulüm ve insanlık suçlarını gezegenin geri kalanında da tekrarlamaktadır. Çin’in Polis devleti modelleri bizim topraklarımızda test edildi ve ardından  da bir çok ülkeye  ihraç edildi. Çin hükümeti kendi düşüncesinden başka  hiç bir düşünce tarzına saygı duymuyor. Dini bir akıl hastalığı olarak görüyor.  Küreselleşme olayı,  Çin’in  etki operasyonlarında onlara yardımcı oluyor.  Şunu özellikle vurgulamak istiyorum,Çin böyle devam ederse 30-40 yıl sonra tüm dünya Çince konuşacak .Çünkü, Çin’in  bir çok ülkede Çince öğreten ve Çin kültürünü yayan  ve ihraç eden  Konfüçyüs Enstitüleri var. Sizin de ifade ettiğiniz gibi  Lüksemburg Üniversitesi de bir Konfüçyüs Enstitüsüne ev sahipliği yapıyor. Çin bütün bunlarla yetinmiyor, bu konularda  ama daha da ileri gidiyor. BM Genel Sekreteri António Guterres  Çin’in işlediği insanlık suçları ile soykırım uygulamaları için BM.’nin kendi hazırladığı ve açıkladığı Uygur raporunda her şey  apaçık ortada iken, bu suçları için Çin’e; bu ülkeye karşı tek kelime etmedi. Ne için? Çünkü  BM. de çoğu uluslararası kuruluşlar gibi Çin’in kontrolünde olduğu için.

Çin’in Soykırım Tehdidindeki Uygur halkı için ne gibi beklentiler var?

Ruşen Abbas :  Bu süreçte bizim derdimiz etnik ve dini  kimliğimizle bu dünyada yaşayabilmek ve varlığımızı sürdürmektir. Bu mücadele bizim için hayatta kalabilmek  savaşıdır.  Bizler,ülkemizde zulüm çeken ve bu zülmü ve acısını ifade etmekten  yoksun bırakılan  milyonlarca sessiz insanımızın  sesini  dünyaya iletebilmek ve  Çin soykırımını dünyaya  haykırabilmektir. Bunun için biz   elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.  Uygurların bundan sonra kaderi özgür ve insan haklarını önceleyen ve her çıkardan üstün gördüğünü her fırsatta açıklayan  özgür dünyanın bundan sonraki tutumuna bağlı olduğunu düşünüyoruz.

Thomas Holzer(Raportör) : Çok yararlı ve önemli bir söyleşi oldu. Size çok teşekkür ederim.

Kaynak :  https://www.lessentiel.lu/fr/story/un-genocide-est-en-cours-le-luxembourg-doit-savoir-441862539843?fbclid=Iw(Thomas Holzer)

Share
4011 Kez Görüntülendi.