logo

trugen jacn

SAMARKAND DEKLERASYONU ÇİN İŞGALİNDEKİ UYGURLAR İÇİN BİR TEHLİKE SİNYALIDIR !

Fotoğraf açıklaması yok.

Asiye UYGUR( Doğu Türkistanlı Araştırmacı-Yazar ve Uygur Aktivist-Hollanda)

Eylül/2022’de Özbekisten’in Semerkant kentinde toplanan Şanghay İşbirliği ülkeleri 22.zirve toplantısı sonrası    bir sonuç bildirisi yayınlandı.  Samarakand Deklarasyonu”, olarak tanımlanan bu ortak deklarasyon metninin başında   ŞİÖ’nun esas amacının   ” Terörcülar – Ayrılıkçılar – Radikallar”  olarak  tanımlanan  ” 3 Çeşit Güç ” mücadele olduğu bir madde şeklinde  özellikle vurgulandı. Ayrıca, deklarasyonun diğer bir maddesinde ise,   “Şanghay İşbirliği Örgütü Üye Devletlerinin 17 Eylül 2021’de Tacikistan’in başkenti Duşenbe’de yapılan 21. Zirve toplantısında Üye Ülke Liderlerince imzalanan ”  Terörizm, Ayrılıkçılık ve Aşırıcılıkla Mücadele 2022-2024 Tüzüğü”nü harfiyen uygulayacakları  cümlelerine yer verildi.

“Semerkant Bildirgesi”nin   diğer bir maddesinde  ise ŞİÖ’nün  en önemli görevinin  başında sadece “Üç Güç” ile mücadele etmek olmadığı   belirtiliyor ve alınacak tedbirler şöyle sıralanıyor

  1. Aynı zamanda “Üç Güç”ün ortaya çıktığı koşulları ortadan kaldırmak  için  üye ülkelerin  uygulayacakları yol ve üedbirleri tekrar gözden geçirmeleri
  2. Terörün köklerine inilerek  tamamen  ortaya çıkarılarak kurutulması  ve terörün ekonomik kaynaklarından tamamen koparılması
  3.  Tedörcülerin sınır ötesi  ülkelerden  üye toplamalarına  asla fırsat verilmemesi ve onlara ağır şekilde darbeler verelmesi
  4. Gençlerin  radikalleşmelerinin önlenmesi  ve terörcülük ideolıjisi ile zehirlenmelerinin önünün kesilmesi,
  5. Muhtemel(mevhum)Terörcülerin  saklanacakları  tek delik  bulamayacak şekilde  ve    kesin olarak yok edilmesi
  6. Onların   bir daha kafalarını çıkarmayacak  şekilde  temizlenmesi ve onların saklanabilecekleri hiç bir delik bulamamaları

gibi bir çok hususlar deklarasyonda maddeler  halinde yer almaktadır.

“3 Çeşit Güç” ile Mücadele  Maddesi Sadece Uygurlar İçindir

Samarkand Beyannamesinin  en önemli noktası “3 Güç ile Mücadele ve Onları Kesin Olarak Yok etmektir.”  Çünkü Çin hükümeti, sözde “Üç Güç”e karşı mücadele adına uzun yıllardır Uygurlara ciddi şekilde zulmediyor. 2013 yılında Xi Jinping’in “Feng Chiao Modeli”nde “Üç Gücü” arındırma girişimi ile Uygurlar, “fikirlerini arındırmak” için sözde “yeniden eğitim sistemini” uygulamaya koydular ve sonuç “Uygur Soykırımı” oldu. “.

Bildiğimiz gibi, sözde “üç güç”, yani terörizm, ayrılıkçılık ve aşırıcılık, Çin hükümetinin sözde “reformlar”ın başlangıcından bu yana Uygurlara savurduğu en ciddi iftiralardır. Bu iftira sayesinde Çin rejimi Uygurlara karşı işlediği çeşitli suçları yıllarca uluslararası toplumdan gizleyebildi. Bu iftira nedeniyle Uygurlar onlarca yıl uluslararası ilgi odağından uzak tutuldu.

Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasında 2016 yılında başlayan ticaret savaşı, Çin’in gerçek doğasını uluslararası topluma ifşa etmesine ve dünyanın Uygurlara bakışını değiştirmesine rağmen Çin bununla da kalmadı. Geçtiğimiz birkaç yıl boyunca, Çin rejimi ABD liderliğindeki Batı’yı 11 Eylül sonrası uluslararası terörle mücadele dönemine geri getirmek için çok çalıştı. Ancak işler Çin’in iradesine aykırı bir yönde gelişiyordu.

Nitekim ABD-Çin ticaret savaşı, Çin’in Batı dünyasındaki suistimallerini birer birer ifşa etmeye başladı. Örneğin, “Bin Kişi Planı”, “Konfüçyüs Enstitüsü”, Huawei 5G, Zhongxin casus uygulaması, “Şehirler arası dostluk”. . . . . Her türlü skandalın uluslararası camiaya ifşa edilmesi, tüm Batı dünyasında Çin’in bakış açısının değişmesine neden oldu. Bu nedenle, kamplar meselesi, kamplarla ilgili Çin gizli belgelerinin ifşa edilmesi ve kamp tanıklarının ifadeleri Çin’in uluslararası imajını bir anda çirkinleştirdi. Bu olay, Çin’in “Tek Kuşak, Tek Yol” stratejisini baltalamaya bile başladı.

ABD ile Çin arasındaki sürtüşme başlangıçta ekonomiyle ilgili bir ticaret savaşı adı altında başlasa da, çatışma geliştikçe ticaret savaşının doğası ideolojik sürtüşme düzeyine indi. Özellikle Xi Jinping’in 2017’de Çin Halk Cumhuriyeti 19. Ulusal Kongresi’nde Çin’in 2025, 2035 ve 2050 planlarını açıklamasının ardından, Trump yönetimi de Aralık 2017’de Çin’i Amerika’nın birinci kademe “stratejik rakibi” olarak ilan etmişti. “Doğu Türkistan İslami Hareket Teşkilatı”nı da terör listesinden çıkardı. Böylece Çin-ABD ticaret anlaşmazlığı, Çin ile ABD liderliğindeki Batı arasında ideolojik bir çatışma düzeyine yükseldi. Bu, Batı’nın Çin’e bakışının değiştiği anlamına geliyor.

Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasındaki ticaret savaşı sonucunda ortaya çıkan Uygur esir kampları konusu, uluslararası ilgiyi Çin’e odaklamış ve Uygur sorunu tek uluslararası meselelerden biri haline gelmiştir. Çünkü toplama kampı sistemi, İkinci Dünya Savaşı’nda Alman Nazileri tarafından Yahudilerin soykırıma uğramasına yol açan ciddi bir tarihi suçtu. Yetmiş yıl sonra, toplama kampı sorununun yeniden canlanması, demokratik değerlere ve dünya gündemine ciddi bir tehdit oluşturdu. Diğer bir deyişle, Çin’in Batı dünyasına oluşturduğu ideolojik tehdit, Uygur sorununun dünyanın en önemli uluslararası sorunlarından biri haline gelmesinde önemli rol oynamıştır.

Nitekim Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında Çin hükümeti, Uygurları yok etme kararlılığıyla Batı’ya meydan okuduğunu daha da gösterdi. Yani “Semerkant deklarasyonu” bunun güçlü bir kanıtıydı. İran’ın “Şanghay İşbirliği Örgütü”ne resmi üyeliği, Türkiye ve diğer ülkelerin örgüte katılma isteklerinin kamuoyuna duyurulması ve “Semerkant Deklarasyonu”nun asıl görevinin “Üç Gücü Vurmak” olarak tanımlanması kuşkusuzdur. “Sadece ABD ve Uygurların başını çektiği Batı dünyasını hedef alıyorlar. Gerçekti. Çin hükümetinin son yıllarda sözde “Çin özellikleri taşıyan sosyalist sistemi” için sözde “Şanghay İşbirliği Örgütü” üye ülkeleri arasında bir pazar bulduğunu belirtmek gerekir. Bu nedenle Ortadoğu ve Orta Asya ülkeleri, kardeşleri olan Uygurlara göz yummuş, hatta Çin’in Uygurlara yönelik soykırımını desteklemiştir. Dolayısıyla bu bölgelerde Uygurların güvenliğinin ve haklarının garanti altına alınamadığı olaylar normalleşmiştir.

Unutulmaması gereken bir diğer önemli nokta ise Çin ve Rusya’nın “Şanghay İşbirliği Örgütü”nün bu toplantısındaki en önemli amacının ABD öncülüğündeki Batı’ya karşı ittifak oluşturmak olduğudur. Çünkü Ukrayna savaşı konusunda oldukça gergin olan Putin ve Uygur meselesi nedeniyle Batı’nın sert darbesi altında bulunan Çin ile birlikte “Şanghay İşbirliği Teşkilatı”nda ABD’ye karşı birlik oluşturmak gerekiyordu.

Yukarıdaki olaylara dayanarak, sözde “Semerkant Deklarasyonu”nun duyurulması, sadece Batı için değil, tüm Uygurlar için yeni bir savaşın başladığı anlamına gelir. Bu, özellikle Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi ülkelerde yaşayan Uygurlar için tehlikeli bir sinyal olabilir. Çünkü Çin’in mücadelesinin gelecekteki yönü, Uygurları uluslararası terörizme bağlamak için çok çalışmak olacaktır. Ayrıca Çinlilerin Uygurlara karşı “soykırım” suçundan kurtulmasının tek yolu, Uygurların gerçekten Çin gibi “üç çeşit güç”, yani “terörist, ayrılıkçı ve aşırılık yanlıları” olduğunu kanıtlamaktır. Komünist Çin rejimi, ancak Uygurların bu suçtan yargılanma olasılığını yeniden tesis ederek, Uygurlara yönelik soykırım için herhangi bir bedel ödemeyecek veya herhangi bir sorumluluk üstlenmeyecektir. Bunun yerine, ABD başkanı Batı dünyasını “Çin’e iftira atmak, haksız yere suçlamak ve tüm dünyada kötülüğe neden olan demokratik fikirlerin kaynağı” olmakla suçlayabilir. Aynı zamanda, “Çin özelliklerine sahip yeni sosyalist yol”, Çin ideolojisinin demokrasinin yerini alabilecek yeni bir dünya sistemi olarak tanıtılması için koşullar yaratabilir. Ancak Çin rejiminin “Çin Rüyası”nı gerçekleştirmesinin yolu budur. Bunun yerine, ABD başkanı Batı dünyasını “Çin’e iftira atmak, haksız yere suçlamak ve tüm dünyada kötülüğe neden olan demokratik fikirlerin kaynağı” olmakla suçlayabilir. Aynı zamanda, “Çin özelliklerine sahip yeni sosyalist yol”, Çin ideolojisinin demokrasinin yerini alabilecek yeni bir dünya sistemi olarak tanıtılması için koşullar yaratabilir. Ancak Çin rejiminin “Çin Rüyası”nı gerçekleştirmesinin yolu budur. Bunun yerine, ABD başkanı Batı dünyasını “Çin’e iftira atmak, haksız yere suçlamak ve tüm dünyada kötülüğe neden olan demokratik fikirlerin kaynağı” olmakla suçlayabilir. Aynı zamanda, “Çin özelliklerine sahip yeni sosyalist yol”, Çin ideolojisinin demokrasinin yerini alabilecek yeni bir dünya sistemi olarak tanıtılması için koşullar yaratabilir. Ancak Çin rejiminin “Çin Rüyası”nı gerçekleştirmesinin yolu budur.

Share
4337 Kez Görüntülendi.