logo

trugen jacn
09 Mayıs 2015

DÜNYA TÜRKLÜĞÜNÜN MESELELERİ ( İdil Ural ve Kırım Türkleri Örneğinde)

Ahde Vefa Turan Birliği Derneği’nin düzenlediği “3 Mayıs Türkçüler Günü” konulu söyleşide sunulan tebliğ – I.Bölüm

  DÜNYA TÜRKLÜĞÜNÜN MESELELERİ ve SIKINTILARI (İDİL-URAL-KIRIM TÜRKLERİ ÖRNEĞİNDE) -3-

Roza KURBAN

3 Mayıs Türkçülük Günü’nü, Türkiye Cumhuriye ti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Konya çeşitli Türk devletleri yaşamış, öz Türk vatanıdır. Konya, asırlardan beri tüten büyük bir nurun ocağıdır. Türk kültürünün esaslı kaynaklarından biridir.” sözleriyle yücelttiği ve sevdiği şehir Konya’da kutlamaktan onur duyuyorum. Türk olmak ve Türkçülük fikrini savunmak, bu uğurda yürütülen davalarda mücadele vermek kolay bir iş değildir.

Türk Birliği fikrini bilimsel temellere oturtan Pantürkizm’in Babası olarak bilinen Yusuf Akçura (1876–1935), 1944 yılında Türkçülük –Turancılık davasında yargılanan Zeki Velidi Togan (1890–1970) İdil-Ural bölgesinin yetiştirdiği Türklerdendir. Türkiye, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan gibi vatanlarında vatansız kalan dış Türklere kucak açmış, onlar için “ikinci vatan” olmuştur. Yurt dışından gelen Türkler ise Ruslardan kurtuluş yolunu Türk Birliği bayrağı altında birleşmekte aramış ve bunun mücadelesini vermiştir.

Çarlık Rusya’sı ve Sovyet Dönemi

Rus istilası, 1552 yılında Kazan Hanlığı’nın Korkunç İvan tarafından işgali ile başlanmıştır. 333 yıllık süreç içerisinde Çarlık Rusya’sı tüm Türk Dünyası’nı boyunduruğu altına almıştır. 1556 yılında Kazan Hanlığı’nın son başkenti Çalım, 1557 yılında Başkurdistan, 1783 yılında Kırım Hanlığı olmak üzere İdil-Ural-Kırım sırasıyla Ruslar tarafından işgal edilmiştir. Toprak işgali sonrasında Ruslar, Rus olamayan milletleri Hıristiyanlaştırma yoluyla Ruslaştırma siyasetini başlatmıştır. Rusların bu siyaseti İdil-Ural bölgesinde birçok ayaklanmaya neden olmuştur. 1552 yılından itibaren 463 yıllık zaman zarfında Ruslara karşı mücadelede önderlik eden, en fazla kurban veren ve en sert direniş gösteren Kazan Tatar Türkleridir dersek yanlış olmaz.

Kazan Tatarlarının vatan, millet ve devlet uğruna yürüttüğü bağımsızlık mücadelesi ister Çarlık Rusya’sı Dönemi’nde, ister Sovyet Dönemi’nde, ister 1990’lı yıllardan sonra cereyan eden olaylarda hiç eksilmeden sürmüştür. Onun için Rusya’da yaşanan bu mücadele tarihini Kazan Tatar Türkleri örneğinde irdeleyeceğiz. 1917 Şubat ve Ekim Devrimlerini İdil-Ural Türkleri büyük bir heyecanla karşılamıştır. Bu devrimi Çarlık Rusya’sından kurtuluş olarak gören Türkler, çok zaman geçmeden Komünistlerin iyi niyetli olmadığını anlamıştır. Bir dönem Sovyetlerle işbirliği yapan Zeki Velidi Togan şu sonuca varmıştır: “Demek Sovyetler iyilik perdesi altında her ne iş yaparlarsa yapsın bunun arkasında en büyük kötülük gizlenmiş oluyor.” (Togan 1999: 237). Yaşanan hüsran sonucu bölge Türklerinin bir kısmı yurt dışına kaçmak zorunda kalmıştır.

Sovyetler döneminde yaşananlara ve Türklere yapılan zulme kısa bir göz gezdirelim: 1. 1921–1922 yıllarında İdil-Ural bölgesindeki yapay açlık sonucunda birçok insan açlıktan ölmüş, bir kısmı Kazakistan, Özbekistan vs yerlere göç etmek zorunda kalmıştır.

2.1928 yılında Stalin’in talimatı üzerine başlatılan aydın soykırımı 1937–1938 yılında doruk nokrasına çıkmıştır. Akabinde birçok aydın tutuklanmış, yargılanmış, sürgün ve idam edilmiştir. Stalin Dönemi’nde (1924–1953) idam edilen ve yargılananların sayısı bazı kaynaklara göre 30–40 milyon, bazılarına göre ise 60 milyondur. Bu rakam, o dönemki nüfusun dörtte birine denk gelmektedir. Nüfusuna oranla en çok kayıp veren millet de Kazan Tatarlarıdır.

3. 1941–1945 İkinci Dünya Savaşı yılları da büyük kayıplara neden olmuştur. 18 Mayıs 1944 Kırım Türklerinin sürgünü, 1944 Kasım Ahıska Türklerinin sürgünü tam anlamıyla bir soykırımdır.
4. 1950 yılında tekrar bir yapay açlık vakası yaşanmıştır.

5. 29 Ekim 1957 tarihinde Ural’ın ötesinde bulunan “Mayak” atom tesisinde meydana gelen patlama ve akabinde Rus köyleri hemen tahliye edilmiş, Tatar köyleri ise tahliye edilmeden haritadan silinmiş ve köy sakinleri kaderi ile baş başa bırakılmıştır.

Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Çarlık Dönemi yerini Sovyetlere bırakmış, ancak Ruslaştırma siyaseti devam etmiştir. Sovyet Dönemi’nde yaşananları görmüş geçirmiş Tatar tarihçi, bibliyograf Ebrar Kerimullin (1925–2000) durumu şöyle özetlemiştir: “Komünistler iktidara gelince, molla oğlu olmak, dine inanmak, geleneklere bağlı kalmak, milletinin tarihini savunmak büyük “günahlardan” sayılmıştır. Bunun farkına varan Tatar aydınları, kendi “günahlarından” arınmak için, bir nevi vaftiz yolunu – Rus kadınlarla evlenme yolunu seçtiler. Bir zamanlar, Tatar Folkloru üzerine birçok büyük çalışmalar yapan bilginimiz Hemit Yarmöhemmetov kendinin “müezzin oğlu olmasına, “İdegey”[1] metinlerini toplamasına, yayına hazırlamasına rağmen, neden tutuklanmadığının, işten atılmadığının nedenlerini bana anlatmıştı. “Eşim Rus’tu, Rus kadınlarla evlenenlere milliyetçi, halk düşmanı adını takmıyorlar”, – demişti.

Evet, Rus kadınla evlenme, milletinden kaçma, çocuklarına Rus ismini verme, Sovyet Dönemi’nde kariyer yapma kapılarını sonuna kadar açıyordu. Şimdi de böyle. Biz kırk civarında Tatar generali, amirali olduğunu biliyoruz, onların mutlak çoğunluğunun eşleri Rus’tur. Bunların hepsi milletini satarak koltuk, makam sahibi olmanın örnekleridir… Rus kadınla evlenmediysen, “vaftiz olmanın” diğer yolları da vardır. Makam sahibi olmak için kendi dilini “unutmak”, sadece Rus dilinde nutuk söylemek, Moskova’nın şarkısını okumak, çocuklarını Rus okullarında okutmak şarttır.  (DEVAM EDECEK.)

[1] İdegey, Altın Ordu Devleti’nin son dönemleri olan XIV. yüzyılın sonu XV. yüzyılın başlarında yaşanan tarihi olayları konu edinen ve Sovyetler Dönemi’nde yasaklanan bir Tatar Halk Destanı’dır.

Etiketler: » » » » » » »
Share
2298 Kez Görüntülendi.