logo

trugen jacn

İSLAMİYET VE ÇİN

Fransız  Doğu Araştırmacısı  ve yazar H. Levantin’in kaleme aldığı  İslam En Chine (İslam ve Çin)  adı ile Fransızca olarak kaleme alarak yayınladığı bu yazı Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fak.emekli öğretim Üyesi vee kadim Doğu Türkistan dostu ve gönüllüsü Sayın Prof.Dr.Harun GÜNGÖR Hocamız tarafından Uyghurnet.org Haber sitesi için Türkçeye altarılmıştır.Kendilerini teşekkür ederiz. (Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)

Çin’de ilk Arap elçinin 719 yılında geldiği ifade edilmektedir. (s.223) 768-771 yıllarında Çin’in güneyinde Mescidler inşa etmişlerdir. 806 yılından itibaren Uygurlar arasında Müslümanlık yerleşmeye başlamıştır. Cengizliler dönemi Müslümanlığın en fazla yayıldığı dönemdir. 1325 yılında Müslümanlık Kaşgar’a girmiştir. İslamın yayılmasına paralel olarak bölgede Farsça egemen dil haline gelmiş ve iletişim dili olmuştur.
Çin de Müslümanlar söz konusu olunca Houi-Houi’lerden bahsedilmektedir. Bu kelime Uygur kelimesinin Çince deforme edilmiş biçimidir(s.227). Onlar kendilerini Kiao-mun diye adlandırırlar. Bu Fransızca “ gens de Religion” anlamında kullanılmaktadır. Dungan Moğolcadan türemiş bir kelimedir ve Çin’in kuzey ve kuzey batısında yaşayan Müslümanlar için kullanılmaktadır. Ayrıca Hint kökenli Müslümanları için ise Panthes kelimesi kullanılmaktadır.(s.227)
Etnik açıdan Çin Müslümanları homojen bır grup oluşturmazlar. Dualar Arapça okunur. Çinde basılmış Arapça kitaplar vardır ama bunların büyük bir bölümü hatalarla doludur. İslamın kutsal şehirleri olarak bilinen
Salar ve Kinkipao ‘daki okullar eğitim düzeyi olarak oldukça iyi durumdadırlar. Kansu Uygurları Müslüman olmadan önce Budist veya Nesturi Hıristiyanlardı.
Çin’li Müslümanlar Hacca giderken İstanbul’a uğrar, burada devlet erkanı tarafından ağırlanır ve kendilerine hediyeler verilirdi. Hacı olanlara “ saiydi” denilirdi.(231).
Önceleri Hutbeler Abbasi Halifeleri adına okunurdu. Şimdi Osmanlı sultanı Abdulhamit adına okunuyordu. İslam ülkeleri hakkında bilgi için İstanbul’da Ma’lumat adlı bir gazete yayınlanıyordu.
Çinli Müslümanların büyük çoğunluğu Hanefi mezhebindendir. Dunganlar arasında Şafiiler de vardır. Küçük bir bölümde Şii/İsmaililer mevcuttur. Çin’in güney ve doğusunda Vahhabi grupları da bulunmaktadır. Dr. Hartmann Çin Müslümanları arasında Atalar kültünün varlığını da tespit etmiştir(s.234).
Çinli Müslümanları arasında Nakşıbendilik. Qadirilik ve Sadiliya tarikatları yaygındır.İlgiç bir usul İslamlaştırmak için zenginlerin çocuk satı almalarıdır.(235).
Zaman zaman Çinli Budistlerle Müslümanlar arasında çatışmalar da eksik olmuyordu. Bu çatışmaların birisi de 19 Mayıs 1853 yılında meydana geldi. Müslümanların Budistlere galibiyeti sonucunda Batı Yunan ile Tali’de bir İslam devleti kuruldu. Devletin başına Tsin-ling-ouang getirildi. Batılılar bu kişiye Sultan Süleyman adını verdiler.
Buna benzer sahneler 1863 yılında D. Türkistan’a tekrarlandı. Bölgede mevcut Budistler Yarkend askeri garnizonu tarafından öldürüldü. Bunlardan ancak 100 ‘ü Müslüman olduğu için öldürülmediler. Bu katliamdan üç yıl sonra bu başkaldırının lideri olan Ya’qub Bey “Atalık Gazi” unvanı ile Kaşgar hükümdarı oldu. Bunun döneminde yabancılar için “ Ya Müslüman ol, ya da öl” idi. Çinli general Kin Choun’un kuvvetlerine karşı koyamayan Yakup Bey 1877 yılında öldü ve 21 Aralık 1877 yılında Kaşgar’ın Çinliler tarafından işgali sonunda devlette ortadan kaldırılmış oldu(s.241).Abdulhamit çinli Müslümanlara bir çok avantaj sağladı. Houi-Houi ler tercüman olarak kullanıldılar. Osmanlılar Siyam’a İstanbul baskılı Kur’an gönderdiler. Ertuğrul gemisi İslamı yaymaya matuf bir hareketti sonunda kayalıklara çarptı.

Philibert DADRY DE THIERSANT,Le Mahometisme en Chine et Dans le Turkestan Orıentale,(1826-1898) Paris 1878/2012
Çinde Müslümanlar Hoey-hoey veya Hoey-tsee diye isismlendirilir.aslında Hoey , boyun eğmek anlamındadır( s..13).Çinde bu ad 1124yılında ilk defa görüldü. Hoey –hoey chou yani Hoey dili Farsçanın arap alfabesi ile yazılması anlamına geliyordu.(s.18).yazıların büyük bir bölümü Uygurca idi.Uygurca Uygur alfabesi ile yazılıyordu. Nesturi Hıristiyan olan Uygurlar alfabeyi de Nesturilerden almışlardı. Kansu ‘da Müslüman Salarlar vardı( s.23)azılarına göre Uygurlardan bir kısım olan Salarlar Şiiliği kabul etmişlerdi.Zira kansu da Şii bir din adamından Müslümanlığı öğrenmişlerdi( s.23). Muhammed Hacı adlı bir Türk’ün ( =Rou-Mou) mezartaşındaki – adamın ölüm tarihi 1752-bilgiye göre İslam Çin’e 634 /H tarihte girmiştir.
Çinli Müslümanlar fizyonomi- dış görünüş olarak- Çinlilere benzemezler. Burada Arap, Türk ve Çinlilerin karışımını görmek mümkündür.755 yılında halife Ebu Cafer buraya 4000 asker göndermiş, Bunlar burada kalıp Çinli kadınlarla evlenmişler.Cencizlilerin halkimiyeti döneminde ise buraya birçok meslekten ve özelliklede tacirler gelmiş, bunlar asıl hanımlarından başka orospularla da (concubine) da evlemişlerdir( s.49). böylece Çinlilerden farklı bir ırk oluşmuştur.Çinliler Araplar için “ Ta-Che veya Ta –Tche” kavramlarını kullanırlar.
Kansu bölgesinin ilk sakinleri Hıong-_Noular idi Onların bir bölümünü oluşturan Tu-kiu larUygurlarla aynı ırktan idiler. Göçebe olan bu halklara karsı Tsin hanedanlığı meşhur Çin seddini yaptırdı. Türklerin başında Şen_yu Toman vardı. daha sonra devletin başına Mau-ton geçti. Onun unvanı “Gök’ün oğlu”idi (s.150)
Hiung-nular her yıl devlet işlerini görüşmek üzere beşinci ayda Kan-su=Long-sy-hien’de toplanır. Ata ruhları başta olmak üzere gök ve yer ruhlarına kurban kesiyorlardı. Çocuklar da savaş oyuları oynuyor at binip ok atıyorlardı. Sen-yü güneşe tapıyordu. Ahlaki kurallar çok sıkı idi. Ölüler “tolo” adı verilen mezara elbisesi ve bikaç kıymetli eşyaları ile gömülüyorlardı. Tabut iki katlı idi. Babanın ölümünden sonra ölenin oğlu adamın hanımı ile evlenmek zorunda idi.Düşmana ayın 15 ‘inde hücum edilirdi.( s.152).
Hiung-nulardan ayrılan 500 aile-oşenos adını taşıyorlardı-Altay dağlarında (=kin-şan) jın-jınlere sığındılar.bu dağ bir kask şeklinde idi.Bunlar demircilikle uğraşıyorlardı. Ve bunlar Ergenekon destanı anlatılıyor( s.161)
Devletin başına Tumin geldi,daha sonra Mukam kağan oldu.O ,uzun boylu,kırmızı yüzlü ve yeşil ve parlak gözlü idi.kabiliyetli bir savaşçı idi.daha sora To-po kağan oldu ve Budizmi Türklerin arasına yaydı.O Hindistan Budizmle ilgili kutsal kitaplar ve onları açıklamak için din adamları (Bonzes) getirtti.(166)
Tukiuların örf ve adetleri Hiun-gnular’dan az da olsa farklılık gösteriyordu. Hakan seçildiği zaman keçe –halı üzerinde kabileler arasında dolaştırılır önünde diz çökülürdü. Sonra bir ata bindirilir, ipek bir mendille şuurunu kaybedinceye kadar sıkılır. Ona devleti ne zamana kadar yöneteceği sorulur.onun sözleri kaydedilir.
Sancaklarının üzerinde Bozkurt başı vardır.Savaşa dolunayda başlanır.Katiller ölümle cezalandırılır.Bir kimse yazın ölürse, yapraklar solup yere düşünceye kadar gömülmez.Kışın ölenlerde yeşillikler çıkınca gömülür. Ölen kimseler için mezar yapılır. Ölen kişi elbisesi ile gömülür. Ayrıca mezar kenarına öldürdüğü düşman sayısınca taş dikilir. Her yıl kabile şefleri Atalar Mağarasını ziyaret etmek zorundadırlar. Her yılın beşinci ayında Ta-yen –choui ırmağının kenarında toprak ve su ile ilgili şenlikler yapılırdı. Tukıuların ülkesinde 50 dağ vardı. Bunların en önemli dağ Po-teng-y-ly idi(s.166-167) Kadınlar top oynamayı severlerdi. Kımız içerlerdi. Cin ve şeytanalara da inanırlardı. Bütün Türklerin adet ve gelenekleri birbirlerine benziyordu.
Sarı gölün Yakup Bey tarafından işgalinde orada mavi gözlü sarışın insanlar vardı. Tunganlar şafii idiler.( s.213).
Yakup Bey 1865 yılında Kaşgar’ı alınca. orada bulunan Budist mabedin yerine bir cami yaptırdı.(223). Atalık Gazi unvanını Yakup Bey’e Orta Asya’da İslamın temsilcisi sayılan Buhara Emiri verdi(s.224).Yakup Beyin Çin .İstanbul. Moğolistan ve Himalaya vadisinden getirilmiş 300-400 hanımı vardı (s.227). hayranları/taraftarları Ona “Tatar Bozkırlarının Napolyonu” veya ve” Çağın Süleymanı “adını veriyorlardı.
Muhammed ve takipçileri Meleklerle ilgili inanışları doğrudan Yahudilerden almışlardı. Bu meleklerin her birinin Farsçada bir anlamı vardı. Konfüçyanizmde ise melek inancı yoktu Cennet hep altın, gümüş, inci…vb lerle yapılmıştır” Cehennem tanrının sonsuz adaletinin bir göstergesi amblemidir.”
Çinde insanların bir kısmı Buda’yı( Fo) Allah olarak biliyorlardı. Tien kelimesi tanrı anlamında idi. Bazıları bunu akıl (=raison) olarak kabul etmrktedirler. Bazıları ise visible/ gözüken gök olduğunu ifade etmektedirler. İmparatorlar her zaman Chang-ti ye kurban sunmuşlardır.Halk hep Tien’i gözüken maddi gök olarak kabul etti. Halbuki Konfuçyus ve Mencius hep Tien’i kullandılar.Tanrı antropomorf değildir. O yaratıcı, düzenleyici .insanı ve alemi yaratmıştır.( s.308-9).

Kaynak :H. Levantin ( İslam En Chine-Orient Chretien)

Etiketler: » » » » » » » »
Share
780 Kez Görüntülendi.