logo

trugen jacn

GÖKBAYRAĞIN GÖZYAŞI

Bedrettin KELEŞTİMUR
Nurala Göktürk’ün hayat hikâyesini okuyoruz… Duygulanmaktan öte sizleri bir hüzün kaplıyor.
Sn. Göktürk’ün hayat hikâyelerinin daha ilk cümleleri şöyle başlıyor; “1957’de Doğu Türkistan’ın Yarkent Vilayetinde dünyaya geldiğinde babası Seyit Abdul Veli Han Hoca Çin zindanlarında işkence çekmekteydi. 1949 da kızıl Çinliler tarafından istila edilen vatanları Doğu Türkistan’dan göç etmek zorunda kalarak ailesi ile birlikte 1961’de Afganistan’a, 1965’de Türkiye’nin şefkatli kucağına sığındılar…”
Doğu Türkistan, tarihi kuşatmalar, işkenceler ile son bir asırda anılır olmuştur! 1933 yılı geldiğinde bir kahraman insan çıkar; Hacı Hoca niyaz… 1940 yılına gelindiğinde ise Osman Baturların ayaklanması… 1958, 1962, 1965, 1968 yıllarındaki, ‘kurtuluş hareketleri…’
Kendi vatanında, ‘parya…’ olmak ne kadar büyük acı! Ve malum basınımızın hala devam eden duyarsızlığı… Doğu Türkistan’ın merkezi, Urumçi ’dir. Urumçi ’de istenilen nedir?
İsa Yusuf Alptekin bütün âleme haykırır, “Bir Doğu Türkistanlı olarak Doğu Türkistan davası, bir Türk olarak Türklük davası, bir Müslüman olarak İslâm davası ve bir insan olarak insanlık davası için hizmet edin!”
İstenilen nedir, ‘kendi vatanlarında insan gibi yaşamak…’ Bu mukaddes bir kavganın adıdır.
O kavganın kahramanları arasında, “Mehmet Emin Buğra, İsa Yusuf Alptekin ve dava arkadaşlarıyla birlikte tarihin en büyük mücadelesini verdiler.” 12 Kasım 1944’lerde, “Şarki İslâm Cumhuriyetini…” kurdular.
Mehmet Emin Buğra’nın hayatı baştanbaşa büyük mücadeleler içerisinde geçecektir. O zamanının yaşayan, “Kürşad’ıdır…”
Bu kahraman insan, Hoten’de, 1932 tarihinde “Milli İnkılap Teşkilatını” kuracak. 14 Şubat 1933’te Karakaş’ta ilk Milli direnişi başlatacak… Hoten İslâm Hükümeti adıyla geçici bir hükümet kurulacak. Kendileri de başkumandan olarak ağır sorumluluklar alacaktır.
Mehmet Emin Buğra, ‘eğitime önem verecekler…’ Milliyetçi bir neslin yetişmesi için büyük gayretler sarf edecektir.
Bir ‎kitap ve ‎şunu diyen bir yazı '‎NURALA GÖ–KTÜRK Gökbayrağın AיL Gözyaşi GÃzy‎'‎‎ görseli olabilir
“Gökbayrağın Gözyaşı…”
Hiç dinmedi! Ne zaman dinecektir… Onu da Yüce Yaratan bilir…
Bir büyük vatanseverler, milliyetperver insanlar için, ‘göç kadar ağır bir şey olamaz…’
İsa Yusuf Alptekin’in, 21 Ekim 1949 tarihinde Doğu Türkistan’dan ayrılışı… Acı bir hikâyenin sancılarıyla yürüyen bir göç… İnanmış her aydının yüreğinde, ‘yara açar o acılar…’
Türkiye Hükümeti, 13 Mart 1952 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi’yle Hindistan ve Pakistan’da bekleyen 1850 Doğu Türkistanlı mülteci Türkiye’ye getirilecekti…
1960 tarihinde kurulan Doğu Türkistan Göçmenler Cemiyeti’ne, Mehmet Emin Buğra’nın 14 Haziran 1965 tarihinde vefatıyla, Cemiyet Başkanlığına İsa Yusuf Alptekin başkan olacaklardı.
Doğu Türkistan, Ata Yurdumuz Türkistan’ın ayrılmaz bir parçasıdır. Satuk Buğra Han, Yusuf Has Hacip, Kaşgarlı Mahmut, İsa Yusuf Alptekin, Mehmet Emin Buğra, Osman Batur, Yakup Beğ isimleri bile tek başına bir büyük medeniyetten/ onun yücelere taşan ifadesine bir bakıma şahitlik eder.
Urumçi, Cungarya, Tanrı Dağları, Turfan Havzası, Taklamakan Çölü, Kaşgar, Yarkent, Hotan, Aksu, Karaburun isimleri bizlere bir ulu tarihin iz düşümlerini veriyor!
Doğu Türkistan deyip de geçemeyiz… Tarihi Türk Devletlerinin merkezleridir burası… Büyük Hun İmparatorluğu’ndan tutunuzda, tarihi Göktürk Devleti, Türkeş Devleti, Karluk Devleti, Uygur Devleti, Karahanlılar Devleti, Karahıtaylar bu coğrafyada hüküm sürmüşlerdir. Türk’ün tarihi destanlarını bu coğrafyada yazmışlardır! Medeniyetin merkezidir. İlk defa Matbaayı, 9. Asırda kullanan Uygurlar oluyor…
Direniş ve Çinlilerin asimile politikaları iç içe birbirlerinin parçası gibidir. Türk’ün tarihi merkezi ‘Doğu Türkistan’ ismi bile Çinliler tarafından değiştirilmiş ve bu kutlu coğrafyaya bir garip ve uydurma isim, ‘ Sinkiang’ yani ‘ilhak edilmiş toprak’ denilmiştir.
Uluslararası Hazar Şiir Akşamları ne kadar kutlu bir organizasyon…
Rahmet mekân İsa Yusuf Alptekin 1995 tarihinde gerçekleştirilen Şiir Akşamlarının onur konuğu olacaklardı… O hamiyetli insana ithaf ettiğim, “Kürşat ve Kırk Yareni…” şiirini okuduğumda arkadaşlar, bu efsane insanın duygulandığını ve beni görmek istediğini söylediler.
O kadar mutlu, o kadar huzur içerisinde kendimi hissettim ki, farklı bir duygu…
O şiirimizde şöyle sesleniyoruz;
“Gökbayrakdan, al bayrağa… / Çin Seddi’nden, Adriyatik’e..
Satuk Buğra Han’dan, Alptekin’e / Doğu Türkistan’dan Hazar’a
Aynı iklim, aynı maya / Çalınadursun zamana / Bütün öfkeler
Kaşgar’da ezan vakti / İçinde okunur Türk’ün, / “Hürriyet akdi…”
Bu kahraman insan, Elâzığ’a gelişlerinden altı ay sonra rahmetli olacaklardı.
O güzel insanın hatırası için de şu dörtlüğü yazacaktık;
“İsa Yusuf Alptekin, burçlara selam durdu
Öz vatanından uzak, dertlere selam durdu
Hak katına yürüdü, dostlar sardı bayrağa;
Ak tolgalı yiğitler, ruhuna selam durdu!”
Destan Şairimiz rahmetli Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun editörlüğünü yaptığı,
“Doğu Türkistan’ın Sesi” dergisi, Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak yayınlanacaktı.
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Doğu Türkistan Davasını mısralara taşırlar;
“Yer sofrasında sessiz bekleyiş..
Kaşgar’dayız… Bir Ramazan vaktidir.
Fergana düzüne çoktan indi gün…
İdgâh câmiinde ezan vaktidir.
Ezan’ın adı var sedâsı tutsak,
Allahuekber’in nidası tutsak,
İbâdetler mevcut; edâsı tutsak,
Kanımın içine sızan vaktidir.”
Niyazi Beyler, büyük bir aşkla,
“Vatan oğul.. Bayrak oğul. Devlet oğul. Can oğul
Sevmek nedir bunu bilen âşıklara Bismillah
Gazi oğul, şehit oğul, iman oğul, din oğul..
Ak döşünden kan fışkıran deşiklere Bismillah
Düşte gördüm kanlı başın Peygamberin dizinde
Ocaklara, eşiklere, beşiklere Bismillah…”
Nurala Göktürk ve Hamit Han Göktürk ile 25. Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarında bir araya geldik.
Doğu Türkistan’dan, büyük bir sabırla, tahammülle, vatan hasretiyle, “dert kervanının yürüdüğünü…” gördük… Azeri Şair Nebi Hazri ’yi bir daha birlikte yâd edelim;
“Tanrı dert çekmeye sabır dözüm var
Hayatın yolları kıştır, borandır
Dertliler dünyada yarım peygamber
Dertsizler dünyada yarım insandır”
Nurala Göktürk, “Türkistan’ın Sinesine” şiiri gerçekte bir yakarıştır;
“Tanrı Dağı, Pamir Dağı, Karanlık Dağ haykır artık!
Cennet yurdun evlatların sen bağrına çağır artık
Bitsin elem, bitsin çile, yeter zifiri karanlık
Ey Gökyüzü işit bize ses ver mazlumlar sesine
Rahmet insin Hak katından Türkistan’ın sinesine”
Share
3922 Kez Görüntülendi.