logo

trugen jacn

ESARET ALTINDAKİ TÜRKLERİ UNUTMAK,MİLLET OLARAK TÜKENMEKTİR!

1970’lı yıllarda  her  yıl Temmuz  ayının 2.haftasında Sovyetler, Çin ve emperyalist kolonici ve zalım yönetimlerinin amaçları ile “İnsanlar Hürriyet-Milletlere İstiklal ” sloganı ile ” ESİR TÜRKLER HAFTASI” tutlanırdı. Bu özel kutlamalarda çeldiriciler, yabancıların esareti tatbikatlarında durum ve çevreyle ilgili amaç edinilmiş ve kamu oyu aydınlatılırdı. Esaretteki Türklerin Türk Milleti tarafından unutulmadığı ve asla unutulmayacağı tüm bu şekilde hatırlanırdı. Bu durum 12 Eylül 1980 darbesine kadar kalınmıştır.

Milli Devlet Gazetesi Milliyetçi-Ülkücü Caminin önde gelen Aktivisti ve Cesur ve usta Kalemlerinden Gazeteci -Yazar Sayın Osman Oktay Hocamız ile Esir Türkler Haftası ile ilgili bir plan oluşturacak şekilde yayınlanmıştır. Yazarımız Sayın Osman Oktay’a ve Milli Devlet Gazetemize teşekkür ederiz. Raportaji de yayınlıyoruz.(UYHAM) 

UNUTMAK TÜKENMEKTİR!

UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (UYHAM)

Her yıl temmuz “haftasını” “Esir Türkler Haftası” olarak anıyoruz. Esir Türkler Haftası’nın sizden ve tarihinizden bahseder misiniz?

Atalarımız, klasikleşen gidiş ile kıtalar üzerinde hedef kurmuş ve dolayısı ile tarihin hedeflerinde Asya’da, Avrupa ve geniş bir atmosfer yayıcılarıydı. Dünyada sadece Türk Milleti yaşamıyor ve milletlerin kaderinde inişli çıkışlı dönemlerin olması gerekiyor. Bizler, oğul kale ya da son vatan olarak “hayalimiz Anadolu’da, Türkiye’de.

Türkiye’miz 1991 kadar “Tek Bağımsız Türk Devleti olarak biliniyordu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bayrağı ve Sovyetler Birliği’nin olmasından ortaya çıkan 6 bağımsız devletimiz daha oldu ve şu anda 7 bağımsız Türk Devleti var. Azerbaycan ve Türkiye ile özdeşleşen “iki devlet bir millet” sloganını “yedi devlet tek millet” olarak da ifade edilebilir. Ancak ne var ki yine’nın merkezi içinde kalan başka Türk toplulukları var. Keza, Büyük Türkistan’ın kalan Doğu Türkistan’da 72 yaşından beri Çin’in işgali ve orada kırk milyon milyon insaniz esir durumda. İran konforu Türk ve pek çok haktanlar. Irak’ta, Suriye’de toplam 7-8 milyon Türk görünümü içinde. Batı Trakya’da, Balkanlar’da aynı acıyı yaşayanlar. Dolayısı ile “Esir Türkler” hep gündemimizde olmalı. Sloganımız da,

Biz Türklerin yaşadığı deneyimler, yaşamları var ama dünyadaki tüm milletler olarak var. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılacak olan, Amerika Birleşik ABD’nin askerüyle Hakları Beyannamesi siyasette. Bu beyanname ile “Milletlere İstiklal, İnsanlara Hürriyet” kabul ediliyordu, yine aynı zamanda kendi içinde yaşanacak olan halkların anayasası’na kabul ediliyordu.

14 Temmuz 1959 tarihinde Irak’ Türkmen şehri Kerkük’te Türklere bakımları tamamlanmış ve ikisi emekli Albay olmak üzere tam 36 Türk şehit edilmişti. Bu durum Türkiye’de ve şartlarda koşullarda haberin ulaşabildiğinde büyük bir heyecandı. Daha fazla satın alacak olan emperyalist haftala başka milletlere tasarlancaca bundan sonra çekinecek olan Amerika, 17 Temmuz 1959’da yani Kerkükük’ten sonra 3 Haftadan sonra “Esir Milletler” kabul.

Uluslararası bir hep menfaatler için ön plana çıkması için böyle bir insanın yaşanmış bir milletlere ne kazandırdığını bilemeyiz ama bizler, Türk Ülkücüleri olarak o haftayı Esir Türkler Haftası olarak kutladık. Daha iyi bir şekilde, bu haftalarda yaşanan bir olayda yaşanabilecek olaylarda yaşanabilir. 12 Eylül 1980 hemen hemen hiç aksamadan devam etti.

Genel olarak 12 Eylül Ülkücü camilerinde, her yıl Esir Türkler Haftası’nı bir anlamda hakkında hakkında hiçbir şey anlaşılmaz hale geldi. Bu sebepleri ortaya çıkaran ve savaşların ortaya çıkmasıyla ortaya çıkan durum var mı?

12 Eylül darbesi, milletimizin hemen her kesiminde, özellikle de milliyetçi-ülkücü camiada büyük bir dağınıklığa sebep oldu. Dava adeta bir kenara bırakılmış, herkes kendi derdine düşmüştü. O tarihe kadar menfaat nedir bilmeyen ülkücüler birbirlerini kırıcı davranışlar içine giriyor, buna bir de siyasi ayrılıklar ekleniyordu. Haliyle, “Esir Türkler”i düşünüp onlar için plan ve programlar yapma işleri de tavsadı. Ancak bu böyle olmamalıydı…

1989 yılında, Türk Ocakları Genel Merkezi’nin çıkardığı Türk Yurdu Dergisi için Tarihçi Yılmaz Öztuna ile bir röportaj yapmıştım. Tarihçi gözüyle dünyada olup bitenleri süzebiliyor, gelecek için tahminlerde bulunabiliyordu. “Beş-on seneye kadar dünyada birden fazla Bağımsız Türk Devleti olacak” deyince heyecanlanmıştım. Nitekim onun bu öngörüsü daha kısa bir sürede gerçekleşti. Nitekim büyük Atatürk bunu çok daha önce haber vermiş ve “Sovyetler Birliği’nin dağılabileceğini, orada dili bir, dini bir kardeşlerimizin özgürlüklerine kavuşabileceklerini” söylemişti. Bağımsızlıklarına kavuşan kardeşlerimiz için elbette sevindik ama Atatürk’ün ta 1933 yılında haber vererek “Bugünden yarına hazırlıklı olmalıyız” buyruğunu anlayan olmadı. Bağımsız Türk Cumhuriyetlerini ilk tanıyan Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmasına rağmen başta İran, ABD ve Almanya olmak üzere başka devletler bizden önce oralara giderek faaliyete, imar çalışmalarına başladılar. Biz herkesten önce gidebilse idik mutlaka daha güzel olurdu.

Birinci sorunuzun cevabı sırasında etraflı bir giriş yaparken, şu anda bulunan 7 Bağımsız Türk Devleti’nden başka esaret altında yaşayan, huzur bulamayan başka Türk topluluklarının da olduğuna işaret etmiştim. Dolayısıyla “Esir Türkler Haftası”nı unutup rafa kaldırmak gibi bir lüksümüz yok. Azerbaycan’ın kuzeyi ve güneyi mutlaka bir bütün olmalı, Doğu Türkistan’ın 72 yıllık Çin esareti bitmeli, Kırım Rus işgalinden kurtarılmalı, güneyimizde bir Türkmen Devleti kurulmalı ve o bölgeler terör yuvası olmaktan kurtarılmalıdır. Kısacası daha yapılacak çok işimiz var. Türk Ülkücüleri gevşemeden, yılmadan, usanmadan bu kutsal davaya sahip çıkmalıdırlar.

Ne yazık ki günümüzde esaret ve zulüm altında olup yaşam mücadelesi veren milyonlarca Türk, dünyanın çeşitli bölgelerinde vatan ve bağımsızlık hasretleriyle yanıp tutuşmaktadır. Millettaşlarımızı bu vaziyetten kurtarmak için nasıl bir yol izlenmelidir?

Yurdumuzun çeşitli noktalarında sizin Denizli’de yaptığınız gibi fedakâr kişi ve grupların öncülüğünde yapılan yayın faaliyetleri var. Bu faaliyetler yaygınlaştırılmalı ve başta Kültür Bakanlığı olmak üzere devlet kurumları tarafından desteklenmelidir. Türk Ocakları, Ülkü Ocakları gibi sivil toplum kuruluşları bu konuda daha etkin rol oynamalı, kamuoyu oluşturulmasına öncülük etmeli, siyaseten de desteklenmelidirler.

En büyük sıkıntımız millî heyecanın kaybedilmiş olmasıdır. 1974 Kıbrıs Harekâtı’nda Başbakan olarak solcu Ecevit bulunuyordu. Ancak millî heyecan bütün milleti harekete geçirmiş, askerlik şubelerinin önü gönüllü olarak askere yazılmak isteyenlerle dolup taşmıştı. Otuz yıl önce Karabağ işgal edilirken de millet olarak aynı heyecan içindeydik. Ancak ne var ki siyaset kurumu milleti kamplara ayırdı, millî heyecanı köreltti, en hassas konularda bile siyasi tercihler ön plana çıktı.

Bunu önlemek için siyasi liderler nefret dilini bırakmalı, ötekileştirmekten vazgeçip kucaklayıcı olmalıdır. Bu işler, dantelli ihramlara bürünüp “Reis bizi şuraya götür, buraya götür” diye göstermelik sloganlarla geçiştirilecek kadar basit bir iş değildir. Devlet ve devleti yönetenler uluslararası ilişkiler açısından her konuyu her zaman gündeme getirip konuşamasalar da gündeme getirip konuşarak kamuoyu oluşturacak olanları desteklemelidir.

17 Temmuz 1959-17 Temmuz 2021… “Esir Milletler Haftası” ilan edilemez 62 yıl oldu. Biz 14 Temmuz 1959’da Kerkük’teki Türk katliamının acısını duyarak Esir Türkler Haftası’nı mağduruz/kutluyorduk. Ancak “unut güzelmak üretmek” diye de de ibret verici bir sloganımız var. Biz unutursak bir Türk’ü de Türklüğü düşünmez. Hayallerimizi veballerini nasıl taşıyacağız?

Evet… Unutmak tükenmektir, unutursak kanımız kurusun.

Ne Mutlu Türk’üm Diyene!

Kaynak : https://www.millidevletgazetesi.net/Soylesi/unutmak-tukenmektir-4396?fbclid=Iw

 

Share
910 Kez Görüntülendi.