logo

trugen jacn
17 Temmuz 2019

ÇİN’İN TOPLAMA KAMPLARI,HOLOCOST’TAN SONRAKİ EN BÜYÜK İNSANLIK TRAJEDİSİDİR

Çin yönetimi  son  birkaç yıldan beri ,   Çin’in uzak kuzeybatı  eyaleti olan Doğu Türkistan (Xinjiang) bölgesinde  çok büyük çapta  gözaltı (toplama) Kampları kurmuş bulunuyor. Bu kamplarda 1-3 milyon arasında bölgenin Müslüman halkı hapsedilmiş durumdadır.Bu durum ise, Hitler’in 2.dünya savaşı esnasında kurduğu Holcolost(Soykırım kampları)cinayetlerinden sonra 21. yüz yılda Uygur bölgesinde kurulan en büyük toplama kampıdır. Bu kamplar aynı zamanda Müslüman Uygurlar için en büyük insanlık trajedisi olarak tarihe geçecektir.

Peter APPS ( twitter @peter Apps)

(21. Yüzyıl Çalışmaları Projesi’nin genel müdürü ve Reuters’in küresel ilişkiler uzman Yorumcusu)

ABD.Dışişleri Bakanlığı, Birleşmiş Milletler raporları ile bu durum kanıtlandı.   insan hakları  Araştırmacı ve aktivistlere göre, bu kamplarda en az bir milyon  civarında Uygur,Kazak ve diğer Müslüman azınlık mensuplarının tutulduğu tahmin ediliyor. Çin bu uygulamaları ile bölge’de yaşayan ve Çinli olmayan azınlıklardan kurtulmaya ve bu etnik kimlikleri ortadan kaldırarak  bu sorundan kalıcı olarak  sıyrılmaya kararlı görünüyor.

Çin yönetiminin bu icraatları, 1940’lı yıllarda Hitler’in holcolost(Soykırımdan) uygulamalarından  bu yana,  başka bir  ırkı ya da dini kimliğe  dayalı  bir grubun neredeyse en büyük kitlesel  hapsedilmesi olayı olmaktadır. Bu durum günümüz dünyasında  insanlık için en önemli  bir sorun ve  ön sayfa (flaş) haber olması gereken bir olay  olup, uluslar arası toplum için  diplomatik ya da politik  diyaloğun önemli bir parçası olarak  kabul  edilmektedir.

Birçok bakımdan, Çin’in bölge’de yaşayan Müslüman Türk azınlığa karşı bu  yaklaşımının ne kadar acımasız bir şekilde etkili olduğunun açık bir  kanıtıdır. Çin yönetimi bölgenin  iç ve dış erişimini sınırlandırırken ve  ülkede gerçekten neler olup bittiğini  öğrenmek ve bu konuda bilgiye ulaşmayı  zorlaştırıyor ve engelliyor. Çin yönetimi bu konuda  uluslar arası toplumun tepki ve  eleştirilerini  en aza indirmek için ekonomik  gücünü  kullanma konusunda oldukça başarılı olmaktadır. Bununla birlikte uzmanlar  ve aktivistler  bölge’de yaşayan Uygurlar ile diğer Çinli olmayan azınlıkların durumunun günden güne hızla kötüye gittiğini belirtiyorlar. 

Bir çok ülke, İngiltere de dahil olmak üzere  Çin’e  bir çok konuda ihtiyaç duyduklarını düşündükleri  bir gerçek. Bu ülkeler Çin’e karşı düşündükleri bu zorluklar karşısında  Uygur bölgesi.  Tibet veya diğer Çin’in egemenliğinde bulunan ve Çinli olmayan Ulusların karşı karşıya kaldıkları  en   ağır ve  şumullu  insan hakları ihlalleri gibi dikenli sorunları gündeme getirmeye isteksiz davranıyorlar. Ancak,son zamanlarda bu olumsuz  tutumun değiştiğine dair bazı ilk işaretler var.Ancak  bu işaret ve girişimler yeterince ve  hızlı bir şekilde ortaya konulamıyor.

Uygurların günümüzdeki dramatik durumu ile bölgede  olup  bitenler, gelecek dönem için korkunç bir emsal teşkil edebilir. Zaten, Pekin’in en son teknolojiyi kullanarak bölgede  uyguladığı baskı,zulüm politikaları ile  ve  bu baskı ,zulüm ve soykırım uygulamalarını  diplomatik gizliliği kullanarak – ve onu kullanma konusundaki ispinozluk eksikliğini- uluslar arası toplumdan ustaca gizlemeye çalışması  – Uygurlarının, insanlık tarihinde daha önce hiç yokmuş  ve  bu topraklarda  asla yaşamamış gibi yok farz ediyor.Bu tutum ise,onların ne kadar ağır    baskı altında olduğu anlamına geliyor.Bölge’da yüz tanıma yazılımına sahip kamera ağları herkesin sürekli gözetim altında olduğunu gösteriyor.

Çin,bölgede yaşayan Müslüman Türklerin kendi resmi kural ve tanımlamalarına aykırı  düşünce ve davranışlarını “ Yabancı” veya yasadışı islamı aşırılıkçı olarak adlandırılan herhangi bir davranış gösterimi –olarak kabul ediyor ve erkeklerin  sakal bırakmalarını  ya da kamusal  alanda ibadet ve dua etmek gibi  eylemlerini suç olarak kabul ederek  derhal hapis cezasına çarptırılabiliyor.

ABD yönetimine bağlı ve bu ülkece  finanse edilen  Özgür Asya radyosunda çalışan Uygur asıllı gazeteciler ile diğer   Uygur aktivistlerinin veya yabancı gazeteciler ile konuşan ve onlara açıklamalar yapanları ve onların yakınları ve  arkadaşları derhal  gözaltına alınmaktadır.  Ayrıca,Mısır,Pakistan ve Malezya gibi ülkelerde öğrenim gören Uygur öğrenciler  aileleri tehdit ve şantaj yapılarak ülkelerine geri dönmeleri sağlandı veya bu ülke yönetimleri tarafından tutuklanarak Çin’e zorla gönderildiler. Bu şekilde geri dönenlerin tamamı derhal toplama kamplarına yada Hapishanelere konuldular

Bu yılın Şubat ayı başlarında, İngiltere ve Türkiye  Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nde  Çin’in Uygurlara baskı,zulum ve soykırım uyguladığını ve milyonlarca masum  insanın  toplama kamplarına hapsedildiğini dile getiren ülkeler oldu. Bu ülkelerin  Bakanları Uygur sorununu  Pekin’e  yaptıkları ziyaretleri esnasında görüşmelerde  Çinli meslektaşları ile de  müzakere ettiklerini de  söylediler. Bununla birlikte, konu  İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt’in Temmuz 2018’de Çin’e yaptığı gezi de dahil olmak üzere çoğu resmi konuşma ve yorumda dikkat çekici bir şekilde gündeme gelmediği  görülmeketedir. 

İngiltere’nin Brexit takıntılı Muhafazakar  Partili  hükümetinin  Uygur meselesine öncelik vermesini beklemek her zaman aşırı iyimserlik olurdu. Görüşmelerde ekonomik konuların öncelikli olarak ele alındığı biliniyor.  Ancak gölge dış İşleri sekreteri Emily Thornberry’nın  Londra merkezli Uygur Sivil Toplum Kuruluşları ile  diğer insan  hakları  aktivistleri ve  grupları ile yakın temas halinde olduğu  biliniyor. Gölge Dış ilişkiler Sekreteri Thornberry bu yılın başlarına kadar konuya  yeterli ciddi  şekilde  bakılmadığını açıklayarak ; “Şimdi bu konu hakkındaki  farkındalıkları  arttıracağız ve sürekli gündemde tutucağımızı açıkça belirtmeliyiz” dedi.

Tibetli Budistler ve  Çinli Hıristiyanlar gibi Çin’in diğer azınlıklarına kıyasla, Müslüman Uygurlar dış dünyada  daha az tanınıyorlar ve taraftar ve destekçileri de fazla değildir. Türkiye dışında, çoğu Orta Doğu ülkesi bile Pekin’in baskıve ekonomik yaptırımlarından korktukları için  Uygur sorununa sessiz kalıyorlar.  Ayrıca, Çin, bu islam ülkelerine  aşırı ve  İslamcı militanlığın yayılmasını önlemek için gerekli  tedbirleri almalarını sürekli empoze ediyor.

Buna rağmen,çok marijinal sayıda Müslüman Uygur’un Ortadoğu savaş bölgesinde Aşırı Militan guruplara katıldıkları da bir gerçek. Az sayıda  Çin vatandaşı Müslüman  Uygur, İslam Devleti gibi aşırı  gruplara katıldı.  Çin’in bütün bu aşırı güvenlikçi önlemlerine rağmen geçtiğimiz yıllarda  bir avuç  Uygur Militanın Çin’in iç bölgelerinde  bıçak ve diğer kesici aletler ile saldırılar düzenledi.  Ancak çöküşün kapsamı tehditten orantılı olmaya devam etmekte ve büyümeye – hala sınırlıysa – uluslararası kınamalara neden olmaktadır.

Bu hafta, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü başta bir çok insan hakları grupları konsorsiyumu, özellikle Avrupa hükümetlerini Çin’e yönelik eleştirilerini artırmaya çağırdı  . Geçtiğimiz hafta ABD’nin konuyla ilgili en agresif yorumlarını yaptığını ve yıllık insan hakları inceleme raporlarında  Pekin’i  ciddi biçimde eleştirdiğine tanık olduk.

Daha fazla tekrarlanan ve kamuoyu eleştirisinin yanı sıra, olası tepkiler, güvenlik önlemleriyle ilgili kısıtlamaların yanı sıra, bireysel  olarak Çin yetkililerinin yaptırımlarını onaylamayı da içerebilir. Çin’in toplama Kamplarında  şimdiye kadar  gerçekten  ne kadar insanın öldüğü çok net değildir – düzinelerce, belki de yüzlerce Uygur, akrabaların ölümlerinden haberdar olduklarını söylese de. Bazı  durumlarda, uzun süre haber alınamayan  kayıpların bazılarının  hayatta olduğu ortaya çıktığı söyleniyor..

Bu, inceleme dışında çok gerekli  bir neden de  çok önemlidir. Pekin’de  iktidardaki ÇKP Liderliği   bölgede yaşayan Müslüman Türklere  yönelik baskı ve zulümlerini  serbestçe   sürdürebileceklerine inanıyorlarsa, buna göre hareket edeceklerse eğer   daha kötü olanı yapacak ve  doğrudan soykırımın kapısını açacaklardır.

Uygurların durum  hakkında  düşünmek ve konuşmak, dünyanın büyük güçleri ile  birlikte çalışmayı gerekli kılmaktadır ve bu da  Uygurların sorunlarının halli  konusunda bir ihtiyaçtır.   Bu konu ileride  ülkelerin Çin ile olan ilişkilerini tartışmasız bir şekilde karmaşık hale getirecektir.Ancak, şu husus da asla unutulmamalıdır ki, tarihten çıkarılan acı  dersleri tekrarlamamak adına bir şeylerin yapılması şarttır. Bunun aksi daha büyük tehdit ve tehlikeleri yol açabilir,diye düşünüyorum. Bunu yapmamak veya yapamamak, ileride daha büyük ve tehlikeli olaylara yol açabilir.Tarihte bunun onlarca kanıtı mevcuttur.

KAYNAK://www.newstatesman.com/world/asia/2019/03/china-s-uyghur-detention-camps-may-be-largest-mass-incarceration-holocaust?fbclid=Iw

Etiketler: » » » » » » » » »
Share
800 Kez Görüntülendi.