logo

trugen jacn

ÇİN KAMPI MAĞDURU : ÇİNLİ GARDİYANLAR BİZ UYGURLARDAN ÇOK NEFRET EDİYORLARDI!

Gülbahar Khatawaji: "Kamp hayatımda Çin'deki tüm Uygurları öldürse bile aklımdan çıkmayan nefreti gördüm."

UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)

Ailesi ile birlikte yaşadığı Paris’ten   kendisine ait  bir  resmi  işlemi yapmak için  2018’de ülkesine giden Doğu Türkistanlı Uygur Türkü Gülbahar Hatıwacı   Urumçı hava alanında tutuklanarak Çin toplama kamplarına konuluyor ve bu kampta 2,5 yıl tutuklu kalıyor. Daha sonra Fansa hükümetinin girişimleri ile  serbest bırakılıyor ve ailesinin yanına Paris’e dönüyor.

16 Mart’ta ABD merkezli Doğu Türkistan STK.ları,  Nobel edebiyat ödülü  sahibi ve Yahudi soykırımından sağ kurtulan Elie Wiesel’in kurduğu  ” Elie Wiesel İnsani Yardım  Vakfı” ile  birlikte  Gülbahar Hatıvacı ile çevrimdışı  bir konferans düzenledi.  Doğu Türkistan meselesini bir kez daha gündeme taşımak ve farkındalık yaratmak amacı ile  düzenlenen bu  çevrimdışı konferanst  kendisine kızı Gülhumar Hatıvacı terüman olarak eşlik etti.

Konferansa  Çin Toplama  kampında geçen    hayatını tüm  ayrıntıları ile  anlatan Çin/Nazi Kampı mağduru Gülbahar Hativaci   ” 2,5 yıl tutuklu kaldığım Toplama Kampları benim hayatımın dönüm noktası olmuştur  ve  düşüncelerimi  tamamen değiştirmiştir.” açıklamasında bulundu. 

Elie Wiesel İnsan Yardım Başkanı   Elisha  Weisel’in Moderatörlüğünde yapalan çevrimdışı konferansta Gülbahar Hatıvacı şunları söylemiştir :

Çin,  Bütün Uygurlar Aşırı Dinci  ve Terörcü Olarak Toptan Suçluyor  

Çin yönetimi 01 Nisan 2017 tarihli “Aşırılık ve Terörcülerle Savaş” yasası ile Doğu Türkistan’da yaşayan bütün müslüman,Uygur,Kazak ve diğer Türkleri Aşırı Dinci ve Törürcü olarak tanımladı ve onları toptan rejim düşmanı ve terörcü olarak damgaladı. Bu yasanın bir maddesinde  Bu yasa sadece Uygur Özerk Bölgesinde geçerlidir diye yazıyor. Bu şu demektir : Bu yasa bölgede yaşayan Etnik Çinli göçmenleri kapsamaz ve  tamamen yerli Türklere uygulanın  demektir. Şu anda en az 1-3 milyon arasında  Müslüman Türk Çinli işgalcıların ülke genelinde kurduğu yüzlerce Çin Toplama Kamplarında esir tutuluyorlar. Bu toplu tutuklamalar 1940’li yıllarda Hitler’in Avrupa’da yaşayan Yahudilere yönelik soykırım uygulamalarından sonraki en büyük  haksız ve hukuksuz gözaltı suçu   olarak tarihe geçmiştir.Bugün Doğu Türkistan’da tutuklanmak ve hapse ve Toplama kampına atılmak için bir insanın Türk olması yeterli bir gerekçe ve sebeptir.

ÇİN KAMPI MAĞDURU : ÇİNLİ GARDİYANLAR BİZ UYGURLARDAN ÇOK NEFRET EDİYORLARDI!

Kampta Tutuklu Bir Tek Çinli Yoktu. Gardiyanlar,Asker ve Polislerin tamamı Etnik Çinlilerdi

Çin işgal yönetimi bütün Uygurları,Kazakları ve diğer Tüm asıllı müslüman halkları  “Radikal İslamcılar- Terörcü Şüphelisi”  olarak damgalıyor. Onların genç yaşlı kadın- erkek veya diğer özelliklerini hiç  hesaba katmıyor ve onları kollektif olarak cazalındırmak amacı ile bu Çin tipi toplama kamplarına hapsediyor. Bu kampların esas amacı Uygurların dini ve milli kimliklerinden arındırarak   onları birer ” Cunghua/Çin  Ulusu”‘na dönüştürmektedir. Kamplarda tutulanaların tamamı Uygurlardı.Tek bir Çinliye rastlamadım.Ancak,Kamplardaki  Gardiyanlar, Askerler Polisler ve diğer tüm  görevliler tamamen etnik Çinlilerdi.  Kampta benim daha önce tanıdığım bazı Uygur öğretmenlere de rastladım. Biz Uygurların binlerce yıllık kültür ve medeniyetimizi inkara zorluyor. Bizim bütün bunları kabul etmemiz elbette  ki mümkün değildir.  Çin ne yaparsa yapsın biz Uygurlar olarak kendi kimliğimizden asla kopmayacağız ve bu değerlerimizi korumaya ve yaşamaya devam edeceğiz. Ben kamp hayatımdan sonra bizi ancak kendi kimliğimizin ayakta tutabileceği kanaatine vardım.”

Çinliler ile Birlikte Çalıştım.Ama Hayatımda  Etnik Çinli Tek Dostum Olmamıştır.

Moderatörün Kampta veya önceki hayatında Çinlilerden dost veya arkadaşları  olup olmadığı yolundaki sorusunu şöyle cevaplandırdı :  ” Elbette ki Çinliler de bizim gibi Tanrı’nin yarattığı bir insan. Ancak,  Doğu Türkistan’a entografik asimilasyon amacı ile getirilip yerleştirilen en    göçmenler her konuda ÇKP’lı işgalcıların en büyük destekçisidir. Adalet,eşitlik,hak ve hukuk gibi insanı konularda pek duyarlı değiller. Uygurların haklarının gasbedilerek kendilerine verilmesini kolayca kabul edebiliyorlar ve bunun kendileri için bir hak olarak görüyorlar. Benim çalıştığı zamanlarda  terfi,ödüllendirme veya başka konularda  etnik Çinliler  devamlı  desteklenerek kollanılıyordu. Biz Uygurlara ait her  bir şeyler pozitif ayırımcılık yapılarak onlara veriliyordu. İş arkadaşım Çinlilere her ne kadar bir kin ve nefret doymuyor isem de onlarla arkadaş ve dost olmamız mümkün değildi. Aramızda daima böylesi kesin uçurumlar vardı.  Onlar yönetici yanı  bizi ezenler biz ise yöneltilen yanı ezilenler olduğumuz için onlar kendilerini her bakımdan birden farklı ve üstün görüyordu. Ben Çinlilerden nefret etmiyorum ve düşman de görmüyorum. Ancak, hayatımda şimdiye kadar  beni bir insan olarak seven kendisine dost olduğuna inanan Çinli bir tek dostumun olduğunu söyleyemem.

Etnik Çinli Gardiyan,Asker ve Polisler Uygurlara Karşı Derin Bir Nefret ve Kin ile dolu idi

Toplama Kamplarında görevli  Çinli asker, Polis, Gardiyan ve diğer  tüm   görevlileri  bizlere büyük bir  düşmanlık ve kin  ile  ve çok kötü şekilde muamele ediyorlardı. Onların biz Uygurlara karşı kin ve nefretini onların  bizlere karşı  kin dolu bakışlarından ve kötü muamelelerinden ve   kin ve nefret dolu    tavırlarından  kolayca anlayabiliyorduk.  Hayatımda  asla aklımdan çıkmayan olay şu idi : ”   İşgalci ÇKP’nin  bu insanlık kalıbından çıkmış acımasız ve vahşi İşkenceci İnfazcıları  biz Uygurları  tamamen  öldürerek yok etseler  bile   bundan tatmin olmayacak kadar   derin  nefreti   anlayabiliyordum. Bunların biz Uygurlara karşı  kin ve nefreti hiç  aklımdan çıkmıyor.”  dedi.

Çin kamplarında yaşadıklarını anlattı - Yeni Şafak

Kızım Gülhumar’dan Gurur Duyuyorum

Moderatörün konferansta kendisine tercümanlık yapan kızı hakkındaki  düşüncelerini ve sorusunu ise şöyle cevaplandırdı  : ” Ben kızım Gülhumar’a elimden geldiğini dini ve milli terbiye ve eğitimimle büyütmeye çalıştım. Onları Allah,vatan ve İnsan sevgisininin ne kadar değerli ve önemli olduğunu  babası  eşimle birlikte anlatmaya çalıştık. Ailece her ne kadar gurbette yaşıyor isek de  soframızda,  gezilerimizde sohbetlerimizde  ana konumuz  sevgili ana yurdumuz Doğu Türkistan ve halkımızın acılarla dolu dramatik durumu idi. Ben ailem ile yaklaşık 2,5 yıl ayrı yaşamak zorunda kaldım. Eşim ve özellikle  çok iyi Fransızca ve diğer dillerini  çok iyi konuşabilen kızım Gülhumar benim Çin toplama kamplarından kurtarılabilmem konusunda  gösterdiği olağanüstü gayretler ve çabalar gösterdi. Ailem en az benim kadar dini ve milli kimliklerini önceleyen, insan ve vatan sevgisi ile dolu erdemli bir  haslete sahiptir. Kendilerine her zaman minnettarım. Ben kızımla ve ailemle gurur duyuyorum. Kendilerine   daima dua ve teşekkür ediyorum.

Haberler | Mihrabad Yayınları

Anı Kitabımı Yazarken çok tereddüt ettim ve çok iyi  düşünerek yazmaya karar verdim.

Moderatöre  anı  kitabını yazma   konusunda şunları açıkladı : ”  Eşim ve kızımın olağanüstü çabaları sonucunda Fransız   hükümeti beni Çin Toplama Kamplarından kurtulmamı sağladı.Fransa’ya teşekkür ediyorum. Çinliler beni kamptan serbest bırakırken  benden yazılı ve sözlü olarak bir çok sözler  ve vaatlar aldı. Kampta gördüklerimi ve başımdan geçenleri  başkalarına anlattığım tamdirde başıma çok işler açabileceklerini ve  oradaki  ailem ve yakınlarımı düşünmemi ve onlar üzerinden bana şantaj ve tehdik dolu sözler sarfettiler. Ben de  kurtulabilmek için bütün bunları kabul  ve taahhüt ettim.  Başka ne yapabilirdim ki ? Fransa’ya döndükten sonra uzun süre  büyük psikolojik sorunlar, deprosyon ve sıkıntılar yaşadım.  Ailemin içten yardımları ile bu sıkıntıları tez zamanda atlamayı başardım. Daha sonra bir az rahatladıktan sonra   eşim ve kızım Kampta yaşadıklarımı  kitap olarak yazmamı ısrarla istediler. Çinlilere verdiğim bu sözler ve taahhütlerim sebebiyle bu konuda önceleri çok tereddüt ettim. Çok düşündükten sonra anlatmaya karar verdim.  Çünkü,yurdumda milyonlarca kardeşlerim Çin  Toplama Kamplarında çok kötü şartlarda baskı,zulüm ve işkencelere tabi tutuluyorlar ve öldürülüyorlardı. Bunları dünyaya duyurmak ve kardeşlerimin hiç olmazsa dertlerini paylaşmak benim için bir insanı borç olduğunu düşündüm ve her şeyi göze alarak kitabı yazmaya karar verdim.  Gazeteci Yazar  Rozenn Morgat ile birlikte  Sevgli Kızım Gülhumar’in tercümanlığında bu kitabı yazdım.Kitap Fransızcadan yayınlandıktan sonra Türkiye’de TÜrkçe ve ABD’de İngilizceye çevrilerek yayınlandı.  Çin’in işgalindeki ana yurdum Doğu Türkistan’daki baskı,zulüm ve soykırım cinayetlerinin durdurulmasına katkı sağlaması beni çok mutlu edecektir.

Uygur yazar Haitiwaji, 2 yıl esir tutulduğu kamp hayatını anlattıHaitiwaji: "Gece nöbet tutuyoruz, gündüz 11 saat psikolojik siyasi çalışmalar... - Haberler

Birlik ve Beraberlik İçinde Çalışmalıyız.Ülkemizi işgalden ve Halkımızı de Zulümden ve yok olmaktan kurtarmak bizlerin İnsanı Borcumuzdur. 

Çevrimdışı konferans Kamp mağduru Gülbahar Hatıvacı’nin şu sözleri ile son buldu : ”   Allah rahman ve rahimdir.Buna hiç şüphesiz imanım ve inancım tamdır. Bizleri bir gün   Çin’in esaretinden kurtaracağı günlerin çok yakın olduğuna inanıyorum.Ancak çok çok çalışmamız lazimdir.Birlik ve beraberlik içinde omuz omuza vererek var gücümüz ile  gayret ve çaba sarfetmeli ve mücadele etmeliyiz.  Allah ancak, çalışanların çalıştığının ve mücadelesinin karşılığını verecektir. Biz Uygur Türkleri   Türkistan bölgesinde ilk yerleşik hayata geçen ve ilk  Türk Uygarluklarını kuran Necip Türk Milletinin asıl evlatalarıyız. Bizlerin binlerce yıllık şerefli tarihimiz vardır. Bizim atalarımıza  ruhlarına layık olarak Çin’in soykırım cinayetlerini hep birlikte dünyaya anlatmalıyız. Anlatamaz isek,dunya Doğu Türkistan’da ne olup bittiğini ve Çin’in  işlediği insanlık suçları ile soykırım cinayetlerini bilemez.   Duyamayan ve bilmeyenlerden bir şeyler bekleyemeyiz.” sözleri ile konuşmasını sonlandırdı.

Share
2828 Kez Görüntülendi.