logo

trugen jacn

BELEDİYE MECLİS ÜYESİ GÜRELER : DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYDAŞLARIMIZ YANIYOR !

İstanbul’un  Türkiye’nin 81 vilayetinden   ve  Türk dünyasından gelen tüm  Türk boylarının yerleştikleri en özgün ilçelerinden Zeytinburnu   Belediye  Meclisinin Aralık ayındaki toplantısında  Belediye Meclis Üyesi Sayın Mustafa Güreler söz alarak  Çin’in işgalindeki Doğu Türkistan’da yaşayan Türklere yönelik baskı, zulüm ve insanlık suçlarını    bütün ayrıntıları ile gündeme getiren  bir konuşma yaptı ve Belediye Meclis üyelerine  şu sözlerle seslendi :  ” Doğu Türkistan’da yaşayan  Uygur,Kazak ve diğer  Türk Soydaşlarımız aç  bırakılarak, yakılarak  ve diğer envaiçeşit Çin işkenceleri ile  öldürülürken bizler neyi bekliyoruz ?!” sözleri   ile  mevcut  genel duyarsızlığı eleştirdi  ve Doğu Türkistan’a destek verilmesini  talep etti.

Zeytinburnu Belediye Meclis Üyesi  Sayın Mustafa Güreler Beğe bu duyarlılığı ve Doğu Türkistan desteği için teşekkür eder, bu önemli ve değerli konuşmasını  aşağıda sunuyoruz.(UYHAM)

Meclis Üyesi Mustafa Güreler Fatih Sultan Vakfı Üniversitesine yapılan kıyağı Meclise taşıdı haberi

UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)

Sayın Başkan
Değerli Meclis Üyeleri
Basınımızın Güzide temsilcileri hepinizi saygı ve  sevgiyle selamlıyorum
Gündem dışı konuşma yapmak için söz almış bulunmaktayım.

2022 yılının  bu son oturumunda,  tarihte misli görülmemiş bir baskı, zulüm, acımasız bir vahşetin hüküm sürdüğü, insanlık dışı soykırım uygulamalarının devam ettiği , ata yurdumuz Doğu Türkistan ve Uygur Türklerinden bahsedeceğim.

” Ey sol yanıma düşen ince sızım,
öyle tepkisiz kalma yaktığın yürektir !!! Çıra değil !!!”

Fotoğrafı Aç

Evet, değerli arkadaşlar Doğu Türkistan da YÜREĞİMİZ de YANIYOR, Soydaşlarımız da YANIYOR.

Çin zulmü altında inim inim inleyen, mazlum bir milletin varlık mücadelesi verdiği Doğu Türkistan’daki Müslüman kardeşlerimize yapılan zulmü anlatmaya ne kalem yeter, nede kelam yeter!!
Zulüm hala devam ediyor.

  • 73 yıldır Çin esareti altındaki Doğu Türkistan son 6 yılda insaniyet tarihinin en korkunç katliamı ve soykırımını yaşamaktadır.
  • Fiziki işkenceler, iç organları alınan, tecavüz, hukuksuz tutuklama, dini inanç hürriyetlerinden mahrum bırakma, mal varlıklarına el koyma, alimlerin ve aydınların öldürülmesi,
  • Türk soykırımını daha hızlı gerçekleştirmek için Müslüman Türk kadınlarına  zorla kürtaj ve kısırlaştırma uygulanmaktadır
  •  Yüzlerce yıllık Camiler ve kutsal  dini mekânların tahrip edilmektedir.
  • Doğu Türkistanlılar merkezi  Çin’deki  fabrikalarda köle işçi olarak zorla çalıştırılmaktadır.
  • Toplumun temel kurumu olan Türk aileleri parçalanarak  ortadan kaldırılmaktadır.
  •  Toplama kamplarına hapsedilen veya babaları katledilen ailelerin masum çocukları   çocuk  kamplarına  kapatılarak  Çinlileştirmektedir.
  • Burada sayamadığımız  daha onlarca insanlık dışı insanlık suçları ve vahşi zulüm uygulamalar

Açıklama yok.

Urumçi Yangınında   çoğunluğu kadınlar ve Çocuklardan Oluşan 50 Kişi Yanarak Can Vermiştir.

Son olarak da Çin Yönetiminin Ağustos 2022 tarihinden bugüne kadar   5 aydan beri tüm Doğu Türkistan genelinde  sözde Çin virüsü salgınından korumak için  “sıfır kovid” adı altında insani olmayan uygulamalar ile halkı evlerine kapatıp, daire ve yangın merdivenlerindeki kapıları kaynak yaparak kapatmıştır. Uygurların  kendi evlerini hapishaneye dönüştürmüştür. Ve bütün bu insanlık dışı  baskı ve zulümlerin  sonucunda binlerce insanın açlık ya da hastalıktan dolayı hayatını kaybetmiştir.
24 Kasım Perşembe akşamı Ürümçi’de yaşanan yangında 50 kişinin yanarak ve dumandan boğularak hayatını kaybettiği olayda, Çin’in Doğu Türkistan halkının can güvenliğini hiçe sayarak uyguladığı “sözde karantina” iddiası ile  aslında “insanları eve kapatarak öldürme”  zulmünün değişik bir yöntemini bize göstermiştir. Urumçi yangını bir doğal afet değil,  sinsice ve bilinçli olarak yapılan  bir soykırımdır.  Çin’in Doğu Türkistan’daki acımasız  Vahşetini, zulmünü ve  uyguladıkları soykırım cinayetlerinin  boyutunu ve şiddetini her gün bir az daha arttırarak  tüm insanlığa ve  Dünyaya  meydan okumaktadır.
Biliyorsunuz ki 10 Aralık 1948 te Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen İnsan Hakları  Evrensel Bildirgesi 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.
İnsan Hakları bildirgesi Uygur Türkü Soydaşlarımız için geçerli değil midir?

Açıklama yok.

Peki, Uygur Türkü Soydaşlarımız İnsan Değil midir?

Doğu Türkistan da Uygur Türkü bir Soydaşımızın yazdığı ve bizlere kadar ulaşan bir mektubunda Çin zulüm ve soykırımını şöyle anlatmaktadır :

Çin yönetimine evde ekmek ve diğer  yiyeceklerimiz  kalmadı diye feryat ettik, Çin Hükümeti bize bekleyin dedi.
 Evimizdeki Karantinadan  ne zaman çıkacağız dedik , bekleyin dediler.
 Canımız burnumuza kadar geldi diye feryat ettik, bekleyin dediler.
 Yangında Canlarımızı kurtarabilmek için dışarıdan kilitli kapılarımızı açarak bizleri  kurtarın diye yalvardık. Cevap yine BEKLEYİN !  oldu.

Doğu Türkistanlı Uygur Türkü Soydaşlarımız  evlerinde açlığa mahkum edilerek, kapıları dışarıdan   kapatılan evlerinde   yakılarak, öldürülürken bizler  hala neyi bekliyoruz?

“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu  yöntem, imanın en zayıf derecesidir.”
Bizler bu derecelendirmelerin neresindeyiz!

 

2023 yılının Türk-İslam dünyasına ve insanlık alemine  barış, huzur ve   hayırlar  getirmesini  ve Doğu Türkistanlı Soydaşlarımıza uygulanan  Çin zulmünün son bulması niyazı ile, hepinizi saygı ile selamlıyorum.

Share
4857 Kez Görüntülendi.