logo

trugen jacn
25 Eylül 2019

DOĞU TÜRKİSTAN’DA NELER OLUYOR ?

DOĞU TÜRKİSTAN’DA NELER OLUYOR?- Mehmet Talha Kalkan

Mehmet Talha KALKAN

Bir ülke düşünün: İbadethanelerin girişinde yüz tanıma sistemleri bulunsun ve buraları sürekli ziyaret edenler çeşitli toplama kamplarına alınsın, cep telefonlarında takip programları bulundurmak zorunlu olsun, tuvalete bile gidebilmek için elektronik kartlar taşınsın. Bir ülke düşünün: Whatsapp kullanan, yurtdışına çıkan biri ile konuşan, pusula taşıyan, devlet görevlisi ile tartışan, güneş doğmadan kahvaltı yapan, alkolden uzak duran, VPN programını kullanan, sigara kullanmayan, yurtdışında çekilmiş videoları izleyen, Arap harflerini bulunduran kıyafetler giyen, oruç tutan, kendi dilinde konuşan veya şarkı söyleyen, sakallı olan, ailesinden birini kaybettiği zaman üzülen kişilerin doğrudan gözetime alınarak hapsedildiği. Bu söylediklerim size ütopik gelebilir ama uzun zamandır Çin’e bağlı bir bölge olan Doğu Türkistan’da yaşananlar tam da bunlar.

Birçok düşünür, 20. yüzyılda dünyanın küreselleşmesiyle birlikte çok daha adil bir yer olacağını; savaşların, adaletsizliğin, zulmün ve antidemokratik hareketlerin neredeyse ortadan kalkacağını; böylece, insanların kendilerine yakışır bir hayata erişeceklerini söyledi ama bu hayal hiçbir zaman gerçekleşmedi ve belki de tam tersi meydana geldi. Modernliğin, insan haklarının, demokrasinin ve gelişmişliğin son sürat ilerlediği bu küresel dünyanın birçok noktasında onlarca işkence, zulüm ve acı da katlanarak artıyor.

“Paraların üzerinde, pullarda, kitap kapaklarında, bayraklarda, posterlerde, sigara paketlerinde, her yerde sizi izleyen büyük biraderin gözleri ve sizi sarıp sarmalayan sesi… Uyurken ya da uyanırken, çalışırken ya da yemek yerken, içeride ya da dışarıdayken, banyoda ya da yataktayken, fark etmezdi, kaçamazdınız,” diyor George Orwell 1984 isimli muazzam eserinde ve adeta bugün Doğu Türkistan’da yaşananları daha 70 yıl öncesinden başarılı bir şekilde resmediyor. 2018’in son günlerinde ‘Büyük Birader’in uğrak noktası Doğu Türkistan.

Peki Büyük Birader ne yapıyor?

Birleşmiş Milletlerin temmuz ayından beri Doğu Türkistan ile ilgili hazırladığı raporlara göre; Türklerin yoğun olduğu bu bölge, Çinliler tarafından büyük bir ‘Gözetim Kampı’na dönüştürülmekte. Bu kamplar; insanlara zorla Çince müziklerin dinletildiği, komünizm propagandalarının yapıldığı, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’e bağlılık yemini ettirildiği ve hatta çeşitli işkencelerin yapıldığı birer hapishane görevi görmekte. BM ile beraber Uluslararası Af Örgütü ile İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi tarafsız kurumların da endişe duyduğu bu kamplar ise Çinlilere göre radikal eğilimler gösteren grupların veya teröristlerin eğitime tabi tutulduğu okullardan başka bir şey değiller. Kasım ayında, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 125 sayfalık ‘İdeolojik Virüslerin Kökünü Kazıma: Sincan Müslümanlarına Karşı Çin’in Baskı Kumpanyası’ adlı raporunda da belirtildiği üzere bu ‘eğitim noktaları’nda 1 milyon civarında Uygur Türkü eğitilmeyi beklemekte. Belki de Çinliler dünyanın en modern antiterör mücadele yöntemini bulmuştur bu kamplarda: zorla içki içirmek veya namaz kıldırmamak.

Euronews’in röportaj yaptığı isimlerden biri olan ve 2017’in önemli bir kısmını hapishanede geçiren Kayrat Samarkan, bu eğitim merkezleri ile alakalı şunları söylüyor: “Sorgulama sırasında ağır işkence gördük, ufacık hücrelerde çok sayıda insan bir arada tutulduk ve kimilerini intihara sürükleyen Komünist Parti rejiminin acımasız uygulamalarına maruz kaldık.”

Bir ziyaret nedeniyle gittiği Kazakistan dönüşünde Çinli polisler tarafından sorguya alınan Samarkan, 3 gün boyunca gözaltına alınmış ve kendisine neden Kazakistan’a gittiği, camiye gidip gitmediği ve ne iş yaptığı sorularak Altay’da bulunan eğitim merkezine gönderilmiş. Burada Komünist Parti’nin propagandaları ile uygulanan işkencelere dayanamayan ve intihar girişiminde bulunan Samarkan, Çinli yetkililer tarafından Kazakistan’a gitmesi şartıyla serbest bırakılmış.

Burada işkenceye uğrayan diğer bir isim ise yine bir Kazak orijinli Uygur vatandaşı olan Gülziya Mogdunkızı. Kazakistan’dan döndükten sonra Kaşgar’a gelen ve kısa bir süre sonra hapse alınan Gülziya Mogdunkızı’na bir sözleşme verilmiş ve hapisten çıkabilmesi için kendisinin ‘Dinsiz’ olduğunu gösteren bu sözleşmeyi imzalaması istenmiş. Bu sözleşmeyi imzalamak zorunda kalan Mogdunkızı, beraberinde bulunan diğer kadınlara ne gibi bir muamele gösterildiğini bilmiyor. Camilerin girişine konulan yüz ve kimlik saptayan kameralar ile namaz kılmaya giden herkese terörist muamelesi gösterilen Doğu Türkistan’ı, ünlü ABD’li gazeteci Josh Chin ise şu şekilde anlatıyor:

“Çin’in kuzeydoğusundaki Doğu Türkistan’da haber yapmak, bir savaş bölgesinde seyahat etmek gibi hissettiriyor. Buradaki güvenlik oldukça sıkı. Zırhlı araçlar sokaklarda, her köşede karakollar ve binlerce güvenlik kamerası… Geçtiğimiz yıl, polis güvenlik seviyesini en üst düzeye çıkardı. Bölge muhtemelen dünyadaki en yoğun gözetim ile yüz yüze. Çin burada geleceğin istihbarat teknolojisinin deneyimini yaşıyor. Doğu Türkistan’da olmak demek, günde onlarca kez kontrol edilmeniz demek. Markete giderken, araba sürerken, trene binerken… Hatta akıllı telefonlarınız bile kontrol ediliyor. Muhabirler olarak onlarca kez polis tarafından durdurulduk, röportajlarımız bölündü, şehir dışında tutuklandık.”

Asimilasyonun Modern Hali: Uygur-Han Evlilik ve Aile Teşviki Stratejisi

25 Ağustos 2017 yılında, Doğu Türkistan’ın %45’ini oluşturan 12 milyon civarındaki Uygurlara anadilini unutturmak ve Çin kültürünü aşılamak için Uygurların, bölgenin diğer bir azınlık grubu olan Hanlar ile evlenmesine yönelik düzenlemeler yapıldı ve iki farklı etnik grubu kapsayan bu evliliği yapanlara 10.000 Yuan (7.700 TL) destek verilmesine karar verildi. Her ne kadar yerel yönetim, bunu bölgenin farklılıklarını ortadan kaldırmaya yönelik yapılan kaynaştırma faaliyeti olarak kabul etse de İngiltere’de yaşayan Uygur Türkü Enver Toti için bu durum, Çin’in ulusal arzularının bir sonucu. Ona göre; Doğu Türkistan’ın farklı bir kültür egemenliği altında olması Çinlileri tedirgin etti ve onlar da bu durumu bertaraf edebilmek adına evlilik politikasını ortaya attı. Etnik bir kıyım yerine kültürel bir asimilasyona tabi tutulan Uygur Türkleri de eğitilmek adına ‘eğitim kampları’na alındı ve kendilerine zorla Çince konuşmaları, ibadetlerini bırakmaları ve Komünist Partiyi desteklemeleri ‘tavsiye’ edildi.

Evlilik düzenlemesinden birkaç ay sonra Çinliler diğer bir düzenleme olan ‘Yakınlar Haftası’nı hayata geçirdi. Bu programa göre; her bir Çinli yetkili, kırsal bölgeleri ziyaret ederek farklı Uygurlu aileler ile 1 veya 2 hafta geçirmeye başladı. ‘Etnik Uyumluluk’ programı olarak da adlandırılan bu düzenleme, İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından bir istihbarat oyunu olarak kabul ediliyor. Uygurlar üzerine çalışmaları ile tanınan Alman Adrian Zenz de bu hamleyi ‘bölgenin yapısı hakkında istihbarat sağlama ve aşırılık olarak görülen durumları belirtme’nin bir sonucu olarak görüyor. Son 10 yılda Doğu Türkistan’daki asker sayısının 12 kat arttığını da ifade eden Zenz, bunun da Çin baskısının anlaşılması adına önemli bir nüve olduğunu belirtiyor.

Türk tarihi adına oldukça önemli bir yere sahip olan Kaşgarlı Mahmud gibi bir dil bilginini çıkartan Kaşgar’da ise kültürel bir asimilasyon söz konusu. Buhara, Fergana, Semerkant gibi Türk-İslam mimarisinin en iyi korunduğu şehirlerden biri olan Kaşgar’da, 2010 yılından beri onlarca önemli tarihi yapı yeniden yapılanma adı altında yıkılarak yerlerini enkaza bıraktı. Bu yıkımın tek bir nedeni var: Doğu Türkistanlıları tarihlerinden, kültürlerinden ve dinlerinden koparmak. Ne yazık ki 250 bin insanın zorla göç ettirildiği Kaşgar’da kimse bu yıkıma engel olamıyor ve Kaşgarlı Mahmud ile Yusuf Has Hacip gibi isimleri çıkaran şehri koruyamıyor. Son üç ayda sadece Kaşgar başta olmak üzere 3-4 şehirde 5.000 civarında cami Çinliler tarafından yıkıldı. Bir o kadarı da Çin Komunist Partisi’nin propaganda merkezlerine dönüştürüldü. Son birkaç senedir Ramazan ayının da yasaklandığı Doğu Türkistan’da herhangi bir ibadethane bulmak veya dini vecibeleri yerine getirmek imkânsız hale geldi. İşin acı tarafı ise bunlar yaşanırken kimse Doğu Türkistan’a yardım etmiyor, edemiyor. Hatta Uygur Türklerinin ünlü lideri İsa Yusuf Alptekin ölümünden kısa bir süre evvel ‘”Gönül arzu eder ki, Türkistan meselesinin halledilmesi davasında öncülük şerefi, Türkiye’nin hakkı olsun… ” dese de Türkiye orada bulunan kardeşlerine yeterli desteği, ilgiyi bir türlü sağlayamadı. Türkistan, Yemen gibi Somali gibi öksüz kaldı.

Bunların yanı sıra yaptığı parçalarla Çin’e karşı direnişin sembolü olan ve Doğu Türkistan’ın en önemli sanatçılarından bir olarak kabul edilen ‘Abdürehim Heyit’’in de 5 aydır kaldığı eğitim kamplarından birinde gördüğü işkence nedeniyle hayatını kaybettiği haberleri de sıklıkla gündemde. Maalesef kıymetli sanatçının hayatı veya durumu hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamıyor. Heyit 2015 yılında Ankara’ya gelerek mini bir konser vermiş ve Türkistan davasını Türkiye’de bulunan kardeşlerine anlatarak onların buraya da destek vermelerini istemişti.

Sonuç?

Yaklaşık 12 milyon Türkün yaşadığı Doğu Türkistan’da son durum, hâlâ pek parlak görünmüyor; BM başta olmak üzere bir dizi organizasyonun konu ile ilgili raporları da bunu doğruluyor. Ne yazık ki dünya kamuoyunun da pek ilgisinin olmadığı bu bölgede yaşayan tüm Kazak, Kırgız ve Uygur Türkleri, büyük bir asimilasyonun parçası konumunda. Çin’in baskısı ile dış dünyayla var olan tüm bağların kesildiği Doğu Türkistan’da, bir mucize bekleniyor. Belki de bir Uygur türküsünde geçtiği gibi bir ‘Gökbörü’ yani eskiden Türklerin 100 yılda bir kendilerine yol göstermesi adına dünyaya geldiğine inandıkları mavi kurt bekleniyordur, olamaz mı?

Çifte gözler yanar kararır,                                       

Güya matem saldı dile,

Başa geç, bizi aydınlığa götür,

Neredesin Gökbörü? Gökbörü!

Gökyüzü kara, âlem kara,

Dost yakınların gönlü kara,

Babaların bağrı oldu yara,

Neredesin Gökbörü? Gökbörü!                                

‘İnsanlar bazen insanların ‘hayvani’ taraflarından bahseder ama bu hayvanlara yapılan son derece adaletsiz ve saldırgan bir tavırdır zira hiçbir hayvan insan kadar usta ve fena bir zalim olamaz’                               

Fyodor Dostoyevsky

KAYNAK :
http://hertaraf.com/haber-dogu-turkistan-da-neler-oluyor–mehmet-talha-kalkan-2108?fbclid

Etiketler:
Share
305 Kez Görüntülendi.