logo

trugen jacn
20 Eylül 2019

NAZİLERİN YAHUDİLERE VE ÇİN’İN UYGURLARA YAPTIĞI TEKNOLOJİK SOYKIRIMIN DETAYLARI

Hukuk Fakültesi öğretim üyesi ve Soykırım Olmadan Bir Dünya Çalışmaları Merkezi Genel Müdürü Sayın Ph.Dr. Mitcehell Hamline’nin Doğu Türkistan’daki etnik Çin soykırımını ayrıntıları ile tesbit ederek yorumlamış ve www,minnpost.com haber sitesinde yayınlamıştır. Sayın yazar bu yazısında Nazilerin Yahudilere karşı uyguladığı Teknoljik Soykırımı ile Çin’in günümüzde yüksek teknolojiyi kullanarak Uygurlara karşı yaptığı baskı,zulüm ve kollektif soykırımı mukayeseli olarak yorumladığı bu çok önemli ve çarpıcı makalesini sizler için Türkçeye aktardık ve aşağıda bilgilerinize sunuyoruz. Onurlu bir insan,gerçek bir hukukçu- bilim adamı ve haktan ve hukuktan yana vede insan haklarını tek standart olarak kullanarak savunan bu değerli yazarımıza çok teşekkür ederiz.(UYHAM)

Ph.Dr. Mitcehell Hamline

Alman faşizminin  1940’lı yıllarda Yahudilere yaptığı  bir  yüksek teknoloji soykırımıydı. Nazi liderliği,   Yahudilerin yaşamalarını önlemek ve yok etmek için en etkili stratejileri araştırmak ve uygulamak için Alman bilim insanlarını, doktorları, mühendisleri ve iş uzmanlarını harekete geçirmiştir. Sadece birkaç yıl süre içerisinde 11 Avrupa ülkesinden 6 milyon Yahudi ve 5 milyon diğer topluluklara mensup masum insanı imha etmek suretiyle bu  cinayette  büyük  deneyim ve ustalık kazanmıştır.

Alman faşizminin İdeal Aryan ırkı yaratma planının bir kısmı “anormal” ya da işe yaramaz olduğu düşünülen ve  tespit edilenlerin en başında kadınların zorla kısırlaştırılması idi. Bu  da  fiziksel ya da bilişsel engelleme ile yapılıyordu. Araştırmalar  sonucunda  düzenli sağlık muayenelerinde anestezi olmadan asit sıvılarının intra-uterin enjeksiyonlarının kullanılıyordu.  Çeşitli toplama kamplarında gerçekleştirilen deneysel süreçte birçok kadın öldü. Profesör Karl Clauberg, Auschwitz’de günde 1000 kadını sterilize (kısırlaştırma) edebilecek  bir yöntem geliştirdi. Sonuçta tahminen 400.000 Yahudi kadın zorunlu sterilizasyon yapılarak kısırlaştırıldı.

Bir başka tıbbi  madahele ise , binlerce kişiye  toksik kimyasal fenol veya benzinin enjekte edilmesiyle bireysel olarak yapılan kısırlaştırma uygulamasıydı.

Alman Mühendisler tarafından geliştirilen teknikler sayesinde milyonlarca Yahudi halk kolay ve  etkili bir şekilde öldürüldü: Zyklon B’nin gaz odalarında kullanılması ile günde tek bir krematoryumda 1.400 gövdenin sistematik bir şekilde imha edilmesi sağlandı.


Yeni veri teknolojisi de  bu soykırımda önemli bir rol oynadı. 1933’te Hitler’in iktidara geldiği yıl, Naziler bir nüfus sayımı yaptı. Yeni IBM delikli kart teknolojisini kullanan bu nüfus sayımı, Nazi devletinin Alman Yahudilerini tanımlaması, tecrit etmesi ve nihayetinde ortadan kaldırması için temel  bilgi veritabanı oluşturdu.

Avrupa genelinde  Nazi kontrolüne düşen ülkelerde  Naziler, Yahudileri ve Romanları (çingeneleri) tanımlamak ve izole etmek için her yerde bir nüfus sayımı uyguladı. Bu sayım işlemlerinde, IBM’in Alman ve Polonya yan kuruluşları tarafından sağlanan teknoloji ile kartlar kullanılmıştır. IBM tarafından sağlanan sayma ve alfabe oluşturma ekipmanı ile üretilen veriler, sonuçta Avrupa’daki Yahudi nüfusunun yok edilmesinde etkili olmuştur.

Bu tıp  araştırıma ve uygulamalar mühendislik ve işletme stratejileri, bu dönemde Nazi’lerin  yaşamaları istenmeyen Yahudiler başta diğer etnik toplumların yok edilmesi  ve toptan  imhası için kullanılan yüksek teknoloji araçlarını oluşturmakta idi.

An ethnic Uyghur woman hugs her son

Çin Günümüzde Uygurlara yüksek teknoloji ile Soykırım Yapıyor

Çin yönetimi ülkenin kuzeybatısında yer alan Sincan eyaletinde yaşayan  Uygurlar (WEE-gurs) olarak bilinen etnik Türk ırkına mensupturlar. Türk Müslümanları, Çin hükümeti tarafından kültürel soykırıma tabi tutulmaktadır. Çin’in son uygulamaları ile bu Müslüman Türklerin tamamının (tüm  etnik ve dini grubun) dinlerini, dillerini ve etnik kimliklerini silerek yok edilmesini hedef alıyor.

Uygur İnsan Hakları İzleme Projesi Müdürü  Ömer Kanat,  Çin’in bu Uygulamasına  “gaz odaları olmayan bir soykırım” diyor.

Çin hükümeti  bölgede yaşayanaların toplam sayısının 21.8 milyon civarında  olduğunu ve bunlardan etnik Çinli olmayan yaklaşık 10 milyon Müslüman Türk’ü  iki nedenden dolayı terörist veya güvenlik riski taşıyan şüpheli kişiler olarak tanımlıyor ve bunları şüpheli olarak etiketliyor ;

  1. Çin’in resmi  ideolojisini kabul etmek istemeyen ve Çinli olmayan Müslüman Türk azınlık  olduğu için
  2. Belki de çok  daha önemlisi,  Çin’in Kemer ve Yol Girişimi (BRI)’nin düğüm noktası olan bu eyalette yaşayan Müslüman Türklerin  Çin’in çok önem verdiği ve hayatı olarak tanımladığı bu  küresel projesi  için bir tehdit oluşturduğunu iddia etmesidir.
Bir kuşak yol haritası ile ilgili görsel sonucu

Çin’in Bir Kuşak-Bir Yol (BRI)  Küreesel Pröjesi nedir? 

Bu isimle anılan bu proje , 2.000 yıl önce Roma ve Çin medeniyetlerini ticaret  ve  dolaylı olarak kültürel yönden bir birlerine bağlayan,  Çin’in başta ipek olmak üzere ürettiği ürünleri Uygur bölgesi üzerinden  batıya  pazarladığı ,buna karşılık  Roma’nın yün, altın ve gümüşünün yine  Türkistan bölgesi üzerinden  Çin’e  sattığı veya Tüccarların seyahat ettiği antik  İpek Yolunun Çin tarafından  yeniden canlandırılması projesidir.

2013 yılında Çin Devlet Başkanı Xi Jinping,   bu kadim ticaret yolu olan İpek Yolu’ndan  ilham alarak  “Bir Kuşak-Bir Yol “One Belt and One  Road”  girişim/insiyatıfini  Kazakistan’in başkenti Astane’de açıkladı.  Çin’in iddiasına göre bu proje tamamen ekonomik amaçlıdır ve bu projenin güzergahında olan ülkeleri  “21.yüzyıl Kara İpek yolu  ile karayolu ve demiryolu yolu ile birbirlerine bağlıyor. Ayrıca denizden geçen bölümü “ 21. yüzyıl Deniz İpek Yolu “  olarak tanımlanmaktaydı.

Çin’in bu  küresel Bir Kuşak-Bir Bir Yol(BRİ) Projesinin  önemli bir ana  ortağı ve  bir parçası olarak Çin, dünya genelinde  ilk olarak 152 ülkede altyapı  yatırımlarını iyileştirmek ve geliştirmeyi hedeflemektedir. Asya, Avrupa, Afrika, Orta Doğu’da bulunan Arap ve Müslüman ülkeler bu projenin Avrasya ve Afrika  ayağını  ve  Şili, Panama ve diğer güney Amerika ülkeleri ise Güney  Amerika ayağını teşkil etmektedir.  Çin’in  esas hedefi üretim için  hayati öneme sahip ve ithal ettiği petrol ve doğal gaz gibi doğal kaynaklara  engelsiz ve kolay erişimini sağlamak ve bu ülkelerdeki yatırımları ile elde ettikleri tüm  mülkiyet ve varlıklarını kontrol etmek ve korumaktır.

Bir kuşak yol haritası ile ilgili görsel sonucu

Çin, bu ülkelerde işlettiği limanlar, demir yolları ve hava alanları dahil tüm  ulaşım ve  dağıtım imkanlarını kullanarak ve bu geniş kapsamlı ağ aracılığıyla “Bir Kuşak – Bir Yol( BRI ) girişimi boyunca  yer alan ülkelerin  politikalarını kontrol etmek için bu ekonomik hegemonyayı genişletmeyi düşünmektedir.

Çin’in  bu sinsi ve korkunç planı   günümüzde yaşadığımız evreni tehdit eden ve insanlara korku salan gezegenin etrafında dolaşan   dev bir ahtapot  gibi görünüyor.

Bir Kuşak-Bir Yol (BRI) ve Uygurlar

Uygurların tarihten beri yaşayageldikleri ana vatanları Sözde Uygur Özerk eyaleti (Doğu Türkistan) petrol ve doğal gaz  ile diğer kaynaklar bakımından  çok zengindir ve aynı zamanda Çin ekonomisi için hayatı önem taşıyan  mevcut kara ve  demiryolu ile petrol ve  doğal gaz boru hatlarının düğüm noktası ve geçiş ve dağıtım merkezlerinin  bulunduğu bölgedir. Uygurlar, Çin’in ülkelerindeki  kaynakları sömürmesi ve  tek başına yönetmesine ve ülkelerinde günden güne artan baskılarına karşı direniyorlar. Çin hükümeti Uygurların bu taleplerine,  Çin için  hayati önem taşıyan “Bir Kuşak-Bir Yol( BRI )bağlantısında tek başına ve  tam kontrol sahibi olabilmek adına   onlara baskı ve zulmederek   cevap veriyor.

Çin’in Yüksek teknolojiyi Kullanarak Uygurlara Karşı İşlediği Soykırım suçları.

Çin’in  tam ve kesin hedefi,  Müslüman Uygurlara Çin ideolojisini zorla kabul ettirmek suretiyle  onların  Uygur kültürü ile  ve  sıkı sıkıya bağlı oldukları İslam dininden koparmak ve silmektir.

Çin, dünyanın teknolojik olarak gelişmiş ülkelerinden biridir.  Çin yönetimi bölge’de yaşayan Müslüman Uygurlara karşı ileri teknoloji ürünü  yüz tanıma cihazları, akıllı telefon tarayıcıları,  kullandıkları elektronik haberleşme aletlerine (Cep telefonu ve başka)  casus yazılımları  zorla yükleme, DNA testi ve biyometrik verileri kullanarak onları sürekli izliyor ve bu ileri teknolojileri  onlara baskı ve  zulmetmek için kullanılıyor.

Çin bu ileri teknoloji ürünü modern aygıtlar ve  araçları kullanarak Uygurları hedef alıyor ve  Uygur aktivistler ve kendisine muhalif olduklarını düşündükleri Uygurları  gözetliyor. Çin’in Polis memurlarında, insanların kayıtlı adreslerinden  tutun, seyahat ettikleri mesafeleri  ölçmek  ve değerlendirmek için akıllı gözlükler dahi vardır. Ayrıca bu konuda Yapay zeka  da kullanarak, hangi  etnik Uygur’un  etnik Çinli yöneticiler için   önemli “tehdit” olduklarını tahmin  edebiliyor.Bunun sonucunda tehdit olabileceklerini düşündükleri Uygurları taciz etmek ve onları göz altına alarak  hapsediyor. Onların muhtemel karşıt eylemlerin önlenmesini garanti  altına alabilmek için onlara özel profiller geliştirmiştir.  Çin’in yüksek teknolojiyi kullanarak Uygurları kontrol  ve onlara baskı ve zulmetmede tek  örneğin sadece   mevcut Çin yönetimi olduğu görülüyor. Çin’in  bu uygulamanın ise bugün dünyadaki en yoğun ve sıkı baskı yöntemi ve eşi benzeri olmayan bir  devlet gözetimi  sistemi olduğu söyleniyor.

Birleşmiş Milletler :  Çin en az 2 Milyon Müslüman Uygur’u Kamplarda tuttuyor

Birleşmiş Milletler Örgütüne bağlı Irkçılıkla Mücadele Komitesi ile  İnsan Hakları  Yüksek Konseyi Çin’in Doğu Türkistan’da “Mesleki Eğitim Merkezleri ” adı ile kurduğu toplama kamplarında en az  2 milyon  Uygur’u hapiste tuttuğunu ve “yeniden eğitim kampları”’nda eğitime tabu tutulduklarını tahmin ediyor.

Çin’in toplama kamplarında gözaltında  tutulan  milyonlarca Müslüman Uygur , genellikle  aylarca ve hatta yıllarca sistematik olarak işkence görüyor. Bilinmeyen  sebeplerle aniden ortadan kayboluyor.  Kamplarda kaybolan ve öldürülenlerin organları zorla alınarak yabancılara satılıyor. Çin’in  bu şekilde  aykırı ve hukuksuz bir şekilde  zorla organ toplaması  ve  bu organları satmaları de   belgelenmiş bir uygulamadır. Toplama kamplarına hapsedilenlerin  geride kalan çocuklarının bazıları  yatılı okullara zorla gönderiliyor. Bu  zavallı çocukları  geçmişte  Kızılderili gençliğine uygulanan yöntemlerle  asimile edilmeye ve etnik birer Çinli olarak dönüştürülmeye tabi tutuluyor. Geçtiğimiz yüz yılda Guatemala ve Arjantin’deki soykırımlar sırasında çocukların hedef gruplardan çıkarılmasını amaçlayan bir uygulama bugün Çin yönetimi tarafından etnik Han Çinilisi “Eğitmen-Öğretmenler” aracılığı ile  aynen uygulanıyor.  Bunun dışında kalan  sayılarının ne kadar olduğu bilinmeyen ve  söylenmeyen  diğer Müslüman Uygur  bebek ve çocuklar ise kendi başlarına himayesiz ve kimsesiz olarak bırakılıyor ve onların akibeti de bilinmiyor. 

Mahkeme Raporu :  Çin’in Uygurlara Yaptığı Bir İnsanlık Suçu   

17 Haziran 2019’da, bağımsız bir İnsan Hakları Mahkemesi, Çin yönetiminin   Uygurlara yönelik mevcut baskı ve zulmünün  nitelik itibariyle insanlığa karşı bir suç olduğunu  açıkladı.Mahkeme bu kararı verirken  tıbbi uzmanlardan ve insan hakları araştırmacılarından elde edilen kanıtlara dayandırdığını bölgedeki Çin baskı ve zulmünün böyle devam ederse  soykırım seviyesine çıkabileceğini bildirdi.

Çin Uygur Tutukluların Organlarını Zorla Çalıyor

 Kısa süre önce   “ Zorla Organ Toplamanmasına  Karşı Mücadele Eden  Doktorlar Gurubu ” ABD Kongresi’ne başvuruda bulundu ve   Çin yönetiminin Uygurların  organlarının zorla toplamasının soykırım oluşturup oluşturmadığını araştırmaya çağırdı.

Temmuz/2019  ayı başlarında, 22 Batı ülkesinin  BM İnsan Hakları Yüksek Konyesi nezdirdeki elçileri, Çin’in Uygur halkına yönelik  insan hakları ihlallerinin durdurulması ve baskı  baskı ve zulmün sona erdirilmesi ve Toplama Kamplarının kapatılarak burada hapiste tutulanların serbest bırakılması taleplerini içeren bir ortak mektubu  imzaladılar ve bu ortak mektubu  Çin yönetimi ile  BM İnsan Hakları Konseyi ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserine  gönderdiler. Bu  Büyükelçiler, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi  üyesi olan Çin’in  bu konuda verecekleri bir karar tasarısının Çin tarafından kesinlikle  veto edileceğini  tahmin ettikleri için bu konudaki endişelerini Karar tasarısı olarak sunmak yerine  bir ortak  mektupla  dile getirmiş oldular.

Bu ortak mektup konusunda ABD.yönetimi sessiz kalmıştır.  Bu durum ise, Çin’i eleştirmenin Çin-ABD ticaret görüşmelerini tehlikeye sokacağı korkusuyla ilişkilendiriliyor. Ekonomik konular  Trump yönetiminde insan haklarından  önce ve bu haklardan mahrum. ABD, geçen yaz oldukça  aceleci ve net bir tavır sergileyerek kurucusu olduğu BM. İnsan Hakları Konseyi’nden çekildiğini açıklamıştı.

22 Batılı ülke tarafından ortak imzalı bu Kaygı mektubundan birkaç gün sonra,  Çin karşı atağa geçti ve kendisi ile ekonomik bağları çok güçlü ve hatta bağımlı durumda olan  37  ülke  tarafından imzalanan ve Çin’in Uygurlara karşı  baskı ve zulüm uygulamalarını meşru gören ve bunları  savunan  ikinci bir  mektup imzalayarak yayınlandı. Çin’in Müslüman Uygurlara yönelik baskı ve zulmünü  İmzalayan ülkeler arasında Rusya,Kuzey Kore,Küba ve Venizeula gibi ülkelerin yanında  bir çok Müslüman Arap ve Afrika ülkesi de Çin’in Müslüman Uygurlara yönelik zulmünün yanında yer aldı. Çin’in Uygurlar konusunda destekleyen bu ortak  mektubu imzalayan 37 ülkenin  demokrasi ve insan hakları notları ya çok zayıf veya bu hakların hiç biri zaten bulunmuyor. Bu ülkelerde  kanıtlanmış çok kötü ve  korkunç insan hakları ihlalleri işleniyor. Bu ülkelerin birçoğu Çin’den de önemli krediler alıyor  yada ve Çin’in küresel devasa projesi  olan “Bir Kuşak-Bir Yol( BRI) girişiminden ekonomik olarak yararlanıyor. Malezya ve Endonezya da dahil olmak üzere  bir çok  Müslüman çoğunluk ülkesi, Çin’in artan gücü ve etkisine karşı koymak konusunda   ilgisiz, isteksiz ve sessiz kalmayı tercih ediyorlar.

Çin’in Uygurlara Karşı İleri teknoloji Zulmüne Cevap Verme Zamanı Gelmiştir

1940’lı yıllardaki Nazi Soykırımında Nazilerin  yüksek teknolojiyi kullanarak Yahudileri ve diğer uluslara nasıl soykırım uyguladıklarının  sonucunu  insanlık olarak çok iyi biliyoruz.  Nazi soykırım yöntemlerinin  günümüzde Çin yönetimince  Uygurlara yönelik  olarak nasıl acımasız bir şekilde uygulandığını hep birlikte görüyoruz. Çin günümüzde Nazilerin kullandıkları yüksek teknolojinın  kat kat  daha  gelişmiş ve modern usullerini kullanıyor ve Uygurlara baskı,zulüm ve soykırım yapıyor. Çin’in Uygurlara yönelik bu ileri teknoljileri kullanarak yaptığı “ teknolojik  zulmüne” artık cevap verme zamanı gelmiştir.  Bu konuda daha fazla bilgi sahibi olun ve bir an önce harekete geçiniz !

*************

BM Uluslar Arası Ceza Mahkemesi eski  Başkanı ve Yoguslavya Savaş Suçları Mahkemesi’nin eski Savcısı İngiliz  Sir Geoffrey’nin şu çarpıcı açıklaması düşündürücüdür ;

“ Sonuç olarak,   Çin’in uygulamalarından pek çok insanın hiçbir sebep olmadan ve tarif edilemez derecede iğrenç yöntemler sonucu öldüğünü, daha fazla insanın benzer şekilde acı çekebileceğini ve hepsinin zarar gördüğünü ve ileride yine görebileceğini göstermektedir. Bizler, modern insanoğlunun bilinen en eski medeniyetlerinden biri olduğunu söyleyen bir ülkeyi idare eden günümüzdeki Çin yönetiminin yükselen gücünde aşırı kötülüklerinin bulunabileceği bir gezegende yaşıyoruz. ”

SESİNİZİ İLETMEK Mİ İSTİYORSUNUZ ?

Bu konudaki tartışmalara katılmak ve sesiniz ve yazınızla de olsa görüşlerinizi aşağıdaki Yorum bölümüne yazınız. İlgileriniz için teşekkür ederiz.

Kaynak : www.minnpost.com/high-tech-genocides/from- jews -to -the -uyghurs/08/2019/çommontiy voices

Etiketler: » » » » » » » » » » » »
Share
855 Kez Görüntülendi.