logo

trugen jacn

UZAKTAKİ ESİR YURDUM : DOĞU TÜRKİSTAN

TÜRK  kelimesini çok seviyorduk,çünkü bize –Türk-demek yasaktı.Bir dergide,bir kitapta Türk kelimesinin geçtiği,kısacık bir yazı bulsak,onu alıp kesiyor,bir birimize heyecanla gösteriyorduk.Hatta o yazıyı çerçeveletip,evimizin duvarına asıyorduk.Doğu Türkistan da en çok satan kitaplar Türkiye de yayımlanmış kitaplardı.Kitapların ne mahiyeti,ne yazarının kim olduğu bizim için önemli değildi.Önemli olan,o kitapların bir  Türk tarafından yazılmış olması idi.

Türk kelimesini çok seviyorduk,çünkü bize –Türk-demek yasaktı.Bir dergide,bir kitapta Türk kelimesinin geçtiği,kısacık bir yazı bulsak,onu alıp kesiyor,bir birimize heyecanla gösteriyorduk. Hatta o yazıyı çerçeveletip,evimizin duvarına asıyorduk.Doğu Türkistan da en çok satan kitaplar Türkiye de yayımlanmış kitaplardı.Kitapların ne mahiyeti,ne yazarının kim olduğu bizim için önemli değildi.Önemli olan,o kitapların bir Türk tarafından yazılmış olması ve içinde Türk kelimesinin geçmesiydi.Çünkü biz burada kendi dilimizle kendimizi ifade edemezdik.” Bu sözler,Doğu Türkistanlı Uygur Türk’ü bir akademisyene ait sözlerdir.Bu sözler geçmişe ait değil,günümüze ait, halen yaşanan ve bizzat yaşadıklarına ait sözlerdi.

Hafta sonu sohbetlerinin devam ettiği,Türk ocakları Polatlı şubesinin Cuma günkü sohbetinin konuğu,Doğu Türkistanlı genç bir akademisyendi.Her Türk Milliyetçisi gibi,bende gençliğimde Doğu Türkistan hakkında ve Uygur kardeşlerimizin maruz kaldığı zulümlerle ilgili kitaplar okumuş,çaresizliğin verdiği ızdırapları yaşamıştım.Kendimi bu konuda baya bir bilgi sahibi olduğumu sanıyordum.Ama,konuşmacıyı dinleyince,bizim bildiklerimizin hiç mesabesinde olduğunu gördüm.Anlatılanları dinledikçe,kalbimde kabuk bağladığını zannettiğim yara yeniden kanamaya başladı,yüreğim yeniden sızladı.Gözlerimin yaşına dur diyebilirken,kanayan gönül yarama sözüm geçmedi.

Türkiyede sokağa çıkıp sorsanız,Uygurların kim olduğunu,Doğu Türkistanın nerede bulunduğunu kaç kişi bilir.Kaç kişi,Atatürk’ün, Uygurların atalarının,dolaysıyla Türklerin ilk atalarının tarih sahnesine ilk çıktıkları yer olarak görüp,okyanusta kaybolduğu var sayılan MU adasını arattığını bilir.Bilmek zorundayız.Tarih ,bir Milletin geleceğine uzanan bir ışık gibidir.

Genç akademisyenin anlattıkları,yukarda sözlerinden ibaret değildi elbette ki.O,bir canlı şahit olarak hala doğduğu topraklarla irtibat halindeki idealist bir insan. Sözlerine devamla “bu gün Doğu Türkistanda,Çinlilerin gözünde bir kedinin,bir kuşun veya herhangi bir canlının mağduriyeti haber değeri taşır,ama bir Türk’ün öldürülmesi asla haber değeri taşımaz.Uygur Türk’ü kendi dilinde eğitim yapamaz,kendisini ifade edemez.Müslümanız ama,ibadet edemeyiz.Nüfus planlaması gereği Türklere bir çocuktan fazla çocuk yapmak yasak olduğu için,ikinci çocuğa hamile olan kadınlarımız zorla kürtaj yaptırılıyor.Herhangi bir iş ilanında,her milletten insan alınırken Türk hariç denilmekte.Suçladıkları Uygur Türkünü sokak ortasında infaz edip,kurşun paralarını ailelerinden alıyorlar “diyordu.

Size Doğu Türkistanlı bir akademisyenin anlattıklarından kısa bir bölün naklettim.İnsanlarımızın Türk ocakları Polatlı şubesinin düzenlediği bu tür haftalık sohbetlerine katılarak,İsmail Gaspıralı’nın dediği gibi İŞTE BİRLİK;DİLDE BİRLİK;FİKİRDE BİRLİK duygularını hakim kılarak kardeşliğimizi pekiştirmeliyiz.

Kaynak :http://www.polatliayrinti.com/2017/02/20/uzaktaki-esir-yurdum/

Etiketler: » » » » » » »
Share
744 Kez Görüntülendi.