logo

trugen jacn
27 Kasım 2015

İŞGALCI ÇİN’İN, DOĞU TÜRKİSTAN’DA YAPTIĞI KÜLTÜREL SOYKIRIM

Hamit-BahneHamit Göktürk 

Ankara merkezli BAŞKENT Sanat ,Edebiyat ve Eğitim Derneği’nce 22 Kasım 2015 tarihinde düzenlenen 2014 yılı Türk Kültürüne Hizmet edenlere Ödül takdim töreninde yapılan konuşmamızın metnidir. Bize bu imkanı lütfettikleri için Dernek Yönetim Kurulu başkanı Sayın Ahmet Kurt’a minnet ve şükranlarımızı sunarız. 

Başkent Sanat, Edebiyat Ve Eğtim Derneği Yönetim Kurulu Derneği’mizin değerli Başkanı Ahmet Kurt Beyefendi,
Türk Dünyası’nın Seçkin Lideri,Bağımsız Azerbaycan Cumuhuriyetimizin Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Ebulfeyiz Elçibey’in dava arkadaşa ve Azerbaycan Milletvekili Sayın Hanım Halilova Hanımefendi.
Değerli Misafirler
Aziz katılımcılar
Hepinizi en kalbi hürmet ve muhabbetlerimle selamlıyorum.
Bugün bu tören’de eşim Nurale Göktürk Hanım’a bir ödül lütfettiniz. Biz fakire de özel bir fırsat  vererek  bu konuşmayı  yapmamıza imkan  tanıdınız. Bütün bunların  aynı zamanda Doğu Türkistan’da varlık mücadelesi veren mazlum Kardeşlerimize verilen bir destek ve diği ve onların mücadelelerine çok önemli bir katkının  bir tezahürü olduğunun bilinicindeyiz.
Ben bana tanınan bu konuşmada Çin işgal yönetiminin Doğu Türkistan’da uygulamakta oldukları Kültürel soykırımlarından örnekler sunmaya çalışacağım.
Doğu Türkistan, Türk kültür Ve Medeniyetinin Teşekkül ettiği ilk Anavatandır. Doğu Türkistan biz Türklerin ilk ana vatanımızdır. Örf adet, gelenek görenek maddi ve manevi bütün değerlerimiz ile kültür ve medeniyetimizin teşekkül ettiği ve neş’u numa bulduğu kadim bir Türk ana yurdudur .Bu ülke’de yaşayan Uygur Türkleri kadim tarihten beri zeki, çalışkan ve üretken bir toplum olarak temayüz etmiştir.
Güzel Türkçemizin ilk kaynakları bu topraklarda yazılmıştır. İlk Sözlüğümüz DLT,  bir sözlük ve ansiklopedi olmanın yanında bir şiir ve edebiyat kitabıdır. Kutargubilik ise, bir siyasetname, kanun ve hukuk kitabımızdır. Aynı zamanda dünyanın yazılı ilk anayasası ve sözleşmesidir de. Türk dili, sanatı ve kültürünün Türk şirinin ilk nümeneleri bu topraklarda  bu  ve benzer eserlerde vücut bulmuştur.
Uygur Türkleri, Türk İslam alemi ile dünya kültür ve medeniyetine bir çok ilkleri hediye etmiştir. ilk modern su taşıma ve dağıtma şebekesi ve ilk sulama sistemi olan Karızları bu ülkede halen işlevini sürdürmekte ve insanlara katma değer sağlamaya devam etmektedir.
Uygur Türkleri, musikimizin en güzel ve ilk numunelerini ve onun devamı 12 Mukamı sistemleştirerek günümüze kadar gelmesini temin etmiştir.
Türk töresinin öğretildiği bir toplumsal okul olan ve ülkemizde Çankırı yöremizde hala yaşatılan Yaren Meclisinin bir benzeri veya ilk nümunesi olan Meşrep Meclisini Türk ve dünya medeniyetine armağan etmiştir.
Bütün bu eserler BM. Eğtim,Kültür ve Sanat kurumu olan(Unesco) tarafından insanlığın maddi ve maddi olmayan değerleri olarak kabul ve kayıt altına alınmıştır.
Doğu Türkistan’da günümüzde hayatın bütün sahalarında olduğu gibi bilim, sanat, kültür, şiir ve edebiyatta da ağır bir etnik assimilasyon, dönüştürme daha açık ve kesin bir ifade ile genel bir soykırım yaşanmaktadır.

Sözde Özerk Bölge ve Tanına Haklar 
60 yıl önce yanı 01 Ekim 1955 yılında Sözde Uygur Özerk bölgesi ilan edilmiştir. Bugün Doğu Türkistan’ın resmi adı Uygur Özerk bölgesi’dir= Uygur Avtonom Rayonu’dur.
Bu sözde özerk bölge Çin halk Cumhuriyeti anayasasının teminatı ve garantisi altında olduğu resmi kanun kitaplarında yazılıdır. Ancak, uygulamada bu hakların hiç birisine sahip değildir. Bu hakların hiç birisi uygulamada verilmemeketedir. Özerk bölgenin anayasası niteliğinde bir özerk bölge yasası, 60 yıl önce ilan edilmiştir.
Çin anayasasının giriş bölümünde Özerk bölgeler ile ilgili şu ifadeler yer almaktadır .
• ÇHC. ülkemizde yaşayan bütün milletlerin halkı ile beraber kurduğu çok milletli ve üniter bir devlettir.
• Devlet, Milli sınırlara sahip özerk bölgelerde yaşayan azınlık milletlerin kendi iç işlerini idare etme haklarına saygı gösterilmesi ve bu hakların garantı altına alınmasını garanti eder
Özerk bölge kanunun madde – 37
Milli otonom bölgede eğitim ve öğretim ,Otonom bölge Maarif idaresi tarafından azınlık milletlerin örf adet ve gelenek ve görenekleri göz önünde bulunudurularak düzenlenir. Ders kitapları ve müfredat azınlık milletlerin dili ve yazısı ile hazırlanır. Eğitim ve öğretim ilk okul, Orta Okul ve Liselerde azınlık milletlerin dili ile yapılır. Ancak.bunun yanında devletin resmi dili olan Çince de edebi dilin gelişmesine paralel olarak müfredate dahil edilir.
Madde-38 Otonom bölgelerde edebiyat, sanat, basın-yayın,radyo Tv. Ve görsel sanatlar gibi milli ve kültürel sahalardaki politikalar bölge halkının milli özellikleri göz önünde bulundurularak düzenlenir ve bu sahalardaki uygulamaları kendi başlarına geliştirebilirler.
Bugün Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine verilen eğitim ve öğretim dili, daha ana okulu’ndan başlayarak Çince’dir. Mayıs 2002’de alınan bir kararla “ Çift Dilli Maarif ” yanı Türkçenin yanında Çince’nin de öğretildiği bir eğitim ve öğretim uygulaması yürürlüğe konmuştur. Çift dilde kasdedilen Uygur Türkçesi adı, tamamen Çince olarak yapılan eğitim öğretim uygulamasını gizleyen ve örten, Sinsi bir yalandan ibarettir.
Uygur Türkçesi, modern eğitim için yeterli olmadığı iddiası ile Liselerden itibaren kaldırılmıştır. Uygurların öz ana vatanlarında kendi ana dili olan Uygur Türkçesi yabancı dil veya seçmeli ders olarak okutulmaktadır.
Eskiden Uygur Türklerinin devam ettiği ve Uygur Türkçesi ile öğretim yapan Uygur Okulları vardı. Son yıllarda bu uygulama da kaldırılmıştır. Uygur ve Çin okulları birleştirilmiş olup, Çince öğretim yapan ve etnik Çinli göçmen öğrenciler ile birlikte karma öğretime geçilmiştir.
Bundaki esas amaç. Uygur Türklerinin zamanla dillerinin, dinlerinin, örf adet,gelenek ve görenekelerin engellenerek ve yasaklanarak zamanla dönüştürülmesi ve ve toptan yok edilmesine yönelik uygulamalardır.
Uygur Türklerinin Vicdanı Doç.Dr.İlham Tohtı’yı Unutmayalım
Pekin’deki bir Üniversite’de öğretim üyesi olan Uygur bilim adamı Doç.Dr.İlham Tohtı, Çin anayasası ve Özerk bölge yasalarında yazılı bu ekonomik ,idari ve kültürel hakların Doğu Türkistan’da uygulamada da verilmesini talep etmiş ve Çin yasalarına kesinlikile bağlı kalarak,fikirlerini kalemi ile  kağıda yazarak, Çin aydınlarına ve toplumuna anlatmak için uzun yıllar çaba sarfetmiş ve bu haklar için mücadeleler vermiştir. Aynı zamanda Uygur Türklerinin Vicdanı olarak anılan Uygur Hukuk Hareketi Lideri Doç.Dr.İlham Tohtı Uygur Türklerinin gasbediler ve uygulamada verilmeyen bu haklarını talep ettiği için 2014 yılının Ocak ayında “ Etnik bölücük ve devleti paraçalamaya yönelik terörist faaliyetler ” yürüttüğü iddiası ile tutuklanmış 23 Eylül’de ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır. Halen Urumci 1. No.lu Hapishanede çile doldurmaktadır.

      Aynı zamanda şair-yazar ve gazeteci olan Dr.İlham Tohtı’ye ABD merkezli PEN Teşkilatı tarafından özgürlük ödülü ve Türkiye’de de Uluslar arası Türkçe Konuşan Ülkeler Gazeteciler Derneği tarafından 2014 yılı İsmail Gaspralı İnsan hakları ve Özgür Gazetecilik ödülü ile ödüllendirilmiştir.

       İskoçyalı Şarkıcı Joe Hamilton Dr.Tohtı için birisi mahkumiyeti ve diğeri ise, 25 Ekim 2015’te 46.yaş günü için  iki özel beste yapmış ve seslendirmiştir.
Siz değerli dostlarımızdan aynı zamanda bir şair,yazar ve gazeteci olan  yanı meselektaşınız de olan, Mazlum Uygur Türklerinin yasal hak ve hukukunu büyük bir cesaret ile savunan ve aynı zamanda bir özgürlük Savaşçısı olan İlham Tohtı’nin unutulmaması ve devamlı gündemde tutulması için destek ve katkılarınızı beklediğimizi özellikle ifade etmek istiyorum.

Doğu Türkistanlı Fikir Adamı,Şair-Yazar ve Romancı Abdurrahim Ötkür
Bugün ülkemizde Uçraşkan’da = Karşılaşınca isimli şiiri ile tanınan Abdurrahim Tileşoğlu Ötkür, Prof.Dr.sayın Hülya Kasapoğlu Çengel’in Doktora tezine de konu olmuştur.Hayatı ve eserleri bu değerli bilim insanımız tarafından iki cilt olarak da yayınlanmıştır. Uygur Türkü şair ve yazarı Abdurrahim Ötkür 1926 yılında doğmuştur. 1946’lı yıllarda merhum Liderimiz İsa Yusuf Alptekin ve M.Emin Buğra’nın başlattığı Aydınlanma ve Türkçülük hareketinin en önde gelenlerindendir. Çin yönetimi kendisini tutuklamış ve 20 yıl süre ile dağlarda çobanlık yaptırmıştır.1980 yılından sonraki reform döneminde itibari iade edilmiş ve en verimli eserlerini bu devirde vermiştir. 20.yüzyıldaki Doğu Türkistan bağımsızlık hareketlerinin anlatıldığı “İz “ ve “Oygangan Zemin = Uyanan Topraklar “ adlı belgesel romanı yazmıştır.
Karşılaşınca adlı ünlü şiiri yine bir Doğu Türkistanlı bestekar ve sanatçı ve saz ustası olan Abdurrahim Heyit tarafından Uçraşkanda= Karşılaşınca şiirini Ötkür beyin ölümünden sonra bestelemiş ve seslendirmiştir.Ülkemizde bir çok sanatçı tarafından da yorumlanmıştır .

Doğu Türkistanlı Fikiir adamları,Şair Yazar ve Sanatçılar Kendi halkına Hiyanete veya Ülkeyi Terketmeye zorlanmaktadır

Doğu Türkistan’daki Çin işgal idaresi.bu ülke’deki şair,yazar ve sanatçılara kendi hür iradeleri ile eser üretmeleri ve meydana getirmelerine imkan vermemektedir. Şairler,Edipler,yazarlar ve sanatçılar “ Etnik Ayrımcılığı Körükleyen Bölücü Unsurlar” ve benzeri ağır suçlamalarla mahkum edilmektedir.İnsanlar hür iradelerini ve tefekkürlerini kullanarak eserler ortaya koyamadıkları için ya mahkumiyeti peşinen kabullenerek eserler yazarak zulum,işkence ve ölümü seçmekte yada ülkesini terkederek yurt dışına  gitme yolunu seçme seçeneği ile karşı karşıya bırakılmaktadır. Bunlardan birkaç örneği bilgilerinize sunuyorum.
Şair-Yazar ve Eğitimci Nurmuhammed Yasın ÖRKEŞ : Eğitimci, şair- yazar bir   ediptir. Aynı zamanda bir hikaye yazarıdır. O,başkent Urumçi’de Üniversite’de Edebiyat Fakültesini tamamladıktan sonra memleketi Kaşgar’ın Feyizabat İlçesine bir Orta Okula edebiyat öğretmeni olarak atanmıştır. 2000 yılında Uygur toplumunun real hayatını dile getiren ve toplamı 6 sayfa tutan “ Yava Kepter = Yabanı Güvercin “ adlı bir hikaye yazmış ve Kaşgar Edebiyatı dergisinde yayınlamıştır. Çin işgal yönetimi bu hikaye yayınlandıktan hemen sonra hikayenin yazarını ve yayınlandığı Dergi’nin sorumlu yazı işleri Müdürünü “Milli Bölüclük” suçlaması ile derhal gözaltına alarak tutuklamıştır. Dergi’nin yazı işleri Müdürü bir süre tutuklu kaldıktan sonra işine son verilerek  serbest bırakılır. Nurmuhammed Yasin ise, 11 yıl ağır hapis cezasına mahkum edilmiştir. Mahkumiyeti 2012’de dolmuş olmasına rağmen kendisi hala tutukludur ve nerede tutulduğu de bilinmemektedir. Annesi ve Kardeşleri kendisini göremediği için perişan bir durumdadır. Nurmuhammed Yasin Örkeş Doğu Türkistan’da aynı akibete maruz kalan yüzlerce şair,yazar ve sanatçılar için sadece  bir örnektir.
Çin işgal yönetimini övmediği ve işbirliği yapmadıkları için Sürgüne Giden Şair-Yazar ve Sanatçılar

Mehmet Emin Hazret :1950 Hoten/Karakaş doğumludur. Fikir adamı, Şair,yazar.Senarist ve Sinema yönetmeni’dir.Urumçi Üniversitesi edebiyat Fakültesini tamamlamıştır. Pekin’de Rd.Tv. ve Sinema ana bilim dalında  yüksek Lisans yapmıştır. Çekoslovakya uluslar arası film festivaline katılmış .Uygur Türklerinin real hayatını konu  ALAN  ve 3 filmin senaryosunu yazmıştır. Filmlerinden Rana’nın Toyu= Düğünü Uluslar arası bir yarışma’da ödül kazanmıştır. 1990’lı yıllarda kendisine yapılan takip ve baskıların artması üzerine  Türkiye’ye göç etmiş ve halen İstanbul’da yaşamaktadır. Türkiye’de Yayınlanmış  kitapları , Ejderha’nın Korkusu :Türkiye 2011,Doğu Türkistan Mektupları 1992(Uygur Türkçesi ile.Ayrıca bir ulusal gazete’de 1990-1995 yılları arasında günlük yazılar yazmıştır. Ço önemli fikir yazılarına halen devam etmektedir.

Ahmetcan Osman : 1965 Urumçi doğumludur.Kendisi Şair,yazar ve Arapça çevirmendir.Suriye’de Arap dili ve edebiyatı’nda lisans öğrenimi görmüştür. Şiirleri 1980’lı yıllarda Doğu Türkistan’da yayınlanmış ve büyük ilgi görmüş ve yankı yapmıştır. Ancak,bir süre sonra kendisi Edebiyat dergisinden işten çıkarılmış ve işsiz kalmıştır. Ayrıca, Çin Polisi tarafından sürekli gözaltına alınarak sorgulanmıştır. Bunun üzerine Suriye’li olan eşi’nin memeleketine gitmek zorunda kalmıştır. Çin’in baskısı ile bu ülke yönetimi tarafından 2003 yılında ülkeden sınırdışı edilmiştir. Türkiye’ye gelmiş ve buradan da Kanada’ya mülteci olarak giderek yerleşmiştir. Derin milli duyguları çağrıştıran,Vatan sevgisi ve tefekürür ürünü olan şiirleri Arapça başta olmak üzere birkaç dilde yayınlanmıştır. Şiirleri geçen yıl ise,Japonca’ya tercüme edilerek bu ülke’de 2 cilt olarak yayınlanmıştır. Şiirleri Japon Üniversitesinde Uygur Şiirinden örnekler gösterilerek,  ders olarak okutulmaktadır.

Çin,Doğu Türkistan’daki Kültürel Soykırımını Ekonomik gücünü ve Uygurların Kültürel değerlerini  Kullanarak Örtüyor

1949 yılından beri Doğu Türkistan’ı işgal altında bulunduran Çin yönetimi, günümüzde ekonomik ve teknolojik gelişme ve üretimden gelen maddi gücünü siyasete dönüştürürerek uluslar arası ilişkilerde bu gücünü siyası bir baskı olarak kullanmaktadır. Evrensel hukuk ve İnsan haklarının yürürlükte olduğu ve demokrasi ile yöneltilen ülkelerde demokratik değerleri ve gereklerini sonuna kadar kullanarak kendi Ülkesi başta tahakkümündeki Doğu Türkistan Tibet ve İç Moğolistan ve Mançurya’da demokrasiyi ve özgürlükleri ve insan hak ve hukunu ve insanı değerleri açık ve ağır bir biçimde katletmektedir.
Bir Milletin kendi ana dili ve bu ana dilinin kullanılması,düşünülmesi tefekkürü ve aracılığı ile meydana getirilen Şiir, edebiyat ve sanat bir Milletin olmazsa olmaz en değerli varlıklarıdır.
Çin yönetimi Uygur Türklerinin dilini yasaklayarak, ana dili olan Uygur Türkçesini eğitim ve öğretimden kaldırarak, örf adet,gelenek ve göreneklerini engelleyip yasaklamak suretiyle bir Milleti tamamen tarih sahnesinden toptan silmek istemektedir. Bu uygulamalar ise. bir assimilasyon ve soykırımın tanımına uymaktadır. Çin yönetimi Uygur Türklerinin binlerce yıllık birikimi olan Şiir ,edebiyat ve sanatını engeller koyarak yasaklarken, imha ederken, diğer yandan bu ülke’de şiiri,edebiyatı,sanatı ve güzel sanatları kullanarak bu değerleri öne çıkararak Doğu Türkistan’da yürütmekte olduğu assimilasyon ve soykırım politikalarını uluslar arası toplumdan çok ustaca gizlemeyebilmektedir.

Çin yönetiminin bu amaçla tesis ettiği ve kullandığı sanat kurumları şunlardır ; .
1. Devlet Sırk ve Opera Kurumu : Uygur Türklerinde geleneksel olarak süregelen ve ülkemizde Canbaz olarak nitelen bir sanat dalının Doğu Türkistan’daki adı Darbaz’dır.Ayrıca,opera ve sahne sanatı Doğu Türkistan’da daha islamiyetten önceki dönemlerde doğmuş ve çok gelişerek günümüze kadar ulaşmıştır. M.önceki dönemlerde sahnelenen dini içerikli bazı sahne eserleri ve opera tarzı seslendirilen geleneksel sanatlar vardır .Çin yönetimi yetenekli Uygur gençlerinden seçimler yaparak bu kurumu ayakta tutmaktadır.Burada çalışan sanatçı sayısı 100-120 arasında değişmektedir. Bu sanatçılar aynı zamanda devlet memuru’durlar.

2. Nahşa-Usul (Şarkı öve Folklor) Kurumu : Uygur Türklerinde geleneksel oyunlar Usul olarak adlandırılmaktadır. Nahşa olarak tanımlanan çeşitli yörelere özgü halk şarkılar  de çok gelişmiştir. Çeşitli bölgelerden yetenekli sanataçılar sınavdan geçirilerek devlet sanatçısı bu kuruma olarak atanmaktadır. Bunlar sürekli yeni oyunlar ve şarkılar icat ederek ve derleyerek repertuvarlarını zenginleştirmektedirler. Burada çalışan sanatçıların sayısı ise -100 –120 arasındadır.
3. Uygur Mukam Ansamblesi : Uygur Türklerinin en önemeli müzik ekolu olan on iki Mukamının geçmişi MÖ.5.yüzyıla kadar dayanmaktadır. 12 Mukam Uygur Türklerinin son bağımsız ve güçlü devleti olan Yarkent merkezli Saidiye Hanlığı zamanında 1560’lı yıllarda bu devletin Hükümdarı Abdurreşit Han’ın eşi ve aynı zamanda bir müzik ustası olan Melike Amannisa Hanım Nefisi’nın girişimi ve onun önderliğinde notaya alınmış ve sistemleştirilmiştir. 12 mukam, yaklaşık 500 yıldan beri Uygur Türkleri tarafından icra edilmekte ve sevilerek dinlenmekte ve seyredilmektedir. 12 Mukamın tamamının icrası yaklaşık 30 saat sürmektedir. Bu Ansamble’de devamlı çalışan sanatçı sayısı 80-100 kişi arasında değişmektedir.
Çin yönetimi Uygur Türklerinin dilini,kültür medeniyetini milli ve dini örf adet,gelenek ve göreneklerini yasaklar iken,bu kurumları neden kurdu ve bunların çalışmalarına neden kaynak aktarıyor, önem veriyor ve niçin izin veriyor ? ilk akla gelen soru olabilir. Bunu ise şöyle cevaplayabiliriz ;
Çin yönetimi bu kurumlarda çalışanları dünyanın çeşitli ülkelerinde düzenlenen sanat etkinliklerine, ,festival ve temsillere göndermektedir. Bu guruplar geçtiğimiz yıllarda Nevruz bayramında Ülkemize de geldi ve gösteriler yaptılar ve Tv.larda canlı olarak sanatlarını icra ettiler ve boy gösterdiler. Çin yönetiminin bundaki esas amacı şunlardır ;
• Çin yönetimi Uygur Türklerinin kültürel değerlerine önem verdiklerini kanıtlamak için bu sanat kurumlarını vitrin olarak öne çıkararak kullanmaktadır. Uygur Türklerinin Doğu Türkistan’da dil,sanaat örf adet ,gelenek ve göreneklerini özgürce ve serbestçe yaşabildiklerine inandarmak içindir.
• Bu kurumlar vasıtası ile Uygur Türklerine yapmakta oldukları baskı, zulum, assimilasyon ekonomik ve kültürel soykırımlarını perdelemek için bu kurumlar Çin’in birer Vitrin mankenleridirler.
• Yabancı devlet adamları ve üst düzey ziyaretçilerine bu kurumların sanat gösterilerini mutlaka izlettirirler.
• Burada çalışan Sanatçılarak çok iyi maaş verirler. Bu sanatçılar devletin her türlü imkanlarından etnik Çinli göçmenler gibi yararlanabiliriler. Bu sanatçılar Doğu Türkistan Türklerinin makyajlı yüzü’durlar.
• B u kurumlarda çalışan sanatçılar Çin yönetiminin bol maaşlı ve devlet memuru olan propaganda elemanlarıdırlar.
• Bu kurumlar yabancı ziyaretçilere mutlaka gezdirilir ve temsilleri mutlaka izlettirilir. Doğu Türkistan’da her şeyin çok güzel olduğunu, hiçbir sorun yaşanmadığını, Uygur Türklerinin şarkılar söyleyerek, geleneksel ve özgün oyunlarını oynayarak ve geleneksel sanatlarını özgürce icra ederek, sorunsuz, karnı tok, sırtı pek ve mutlu yaşadıklarına inandırmak için bir araç olarak kullanılan Çin’in emellerine hizmet eden bir göz boyama ve rüşvet kurumlarıdır.

Beni dinlemek için engin sabrınıze   teşekkür ederim. Sağ olunuz ve var olunuz.

Etiketler: » » » » » » » » » »
Share
1604 Kez Görüntülendi.