logo

trugen jacn

NURALE GÖKTÜRK : DOĞU TÜRKİSTAN İÇİN ADANMIŞ BİR ÖMÜR

Ahmet Özdemir'in Profil Fotoğrafı, Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, gülümsüyor, oturuyor ve takım elbise

Ahmet ÖZDEMİR

Bugün sizlere her hücresinde Doğu Türkistan ve Uygur Türklerinin aşkı yaşayan bir candan, bu aşka adanan bir ömürden söz edeceğim. Onun adı Nurala Göktürk.

1957 yılında Doğu Türkistan’ın Yarkent şehrinde doğdu. Doğduğunda babası Çin zindanlarında işkence altında günlerini geçiriliyordu. 1961 yılında Çinliler tarafından Afganistan’a sürgün edildiler. Nurala Göktürk ailesiyle birlikte 1965 yılında Türkiye’ye iskanlı göçmen olarak kabul edildi. Kayseri’ye yerleştiler. Kendini yetiştirdi. Doğu Türkistan doğumlu olan Hamit Göktürk ile evlendi. Dört çocukları oldu. Kayseri’den İstanbul’a göç etti.

Kızıl Çin Doğu Türkistan’da Uygur Türklerinin soyunu bitirmek istediğini yıllardan beri haber veren Nurala Göktürk, Uygur Türklerinin çilesini yansıtmak, onların sesi, feryadı olabilmek için her yolu deniyor. Sosyal medyanın her türlüsünden yararlanıyor, gazete ve dergilere yazılar yazıyor.

Zulmü haykıran, zalimleri açıklayan Doğu Türkistanlı kardeşlerimize yapılan soykırımı duyuran Nurala Göktürk, rüyalarında hep Gökbayrak ağlıyor:

“Kılıç olsun tarihi kanla yazsın kalemler.
Yetti artık bir asır çekilen şu elemler.
Sanki uykuda gibi sessiz, sakin âlemler.
Uyandırın cihanı çeksin biri bu başı…
Bitsin diye yurdumda Gök Bayrağın gözyaşı. ,,,,,”

Nurala Göktürk, Uygur Türkeri’nin yaşadığı baskılara direnecek güçlerinin kalmadığını belirtirken; sürekli Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sahip çıkmasını talep ediyor. Memleketine gidebilmek, toprağıma dokunup havasını soluyabilmek istiyor. Bütün dünyaya sesleniyor: “Ne olur bizim sesimizi duyun. Türkistan yanıyor. Türkistan yok oluyor”
Şiir diliyle de sesleniyor:

“Ey, dünyanın gözdesi, Ey, Cennetim. / Ey Rabbimin bahşettiği nimetim. / Türkistan ım, sensiz yetimdir başım. / Bulut olup ağlamakta göz yaşım. // Orta Asya ortasında nur, beldem, / Bin asırlık tarihte gurur beldem. / Sende kaldı en sevgili kardeşim. / Kana döndü sensiz akan göz yaşım. …..”

Doğu Türkistan özlemini, şarkılarla, türkülerle dizelerle bastırmaya çalışıyor:

“Güneşin doğduğu yerden başlar bizim şarkımız. / Kırım, Altay, Kaşgar’da aynı dildir Türkümüz. / Tarihe kök salmıştır bizim aynı döner çarkımız. / Ötüken’de çağ açıp boy, boylayıp çağlarız. / Türkümüz şandır bize hem güler hem ağlarız…”

Nurala Göktürk’ün dilinden, gönlünden, al yanaklı, badem gözlü, kalem kaşlı, nazlı, dili sözlü, eli sazlı Uygur hiç düşmüyor. O, Uygur’u başı doppalı, akıllı maharetli, çalışkan, adaletli yiğit halleriyle hatırlıyor. Diyor ki:

“Ulu diyar vatan, sana yaraşır. / Boz kırımdan, kirli ayak çekilsin. / Tanrı dağı bayrak sana dikilsin. / Yeter artık, beklenen, sır çözülsün. / Sultan sana, Cihan sana yaraşır.”
Nurala Göktürk’ü kimi zaman bütün içtenliğiyle, acısını içinde taşıyarak 5 Temmuz 2009’da yaşanan Urumçi Katliamını anlatırken, unutulmaması için kamuoyu yaratmaya çalışırken görebilirsiniz. Katledilen ve haber alınamayan binlerce Uygur Türk’ünün dramını her yerde ve her ortamda anlatıyor. Ne yazık ki, Katliam sonrası uluslararası kuruluşlar, Çin’in gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerini araştırma ve soruşturmaya yönelik yeterli baskı ve alakayı göstermiyorlar. Bu durum Nurala Göktürk’ün acısına acı katıyor.

Çin zindanlarında, çinin sözde eğitim kampı adı altında işkence kamplarında işkence gören insanların evlerine dönmesi ve yurt dışındaki yakınları ile haberleşe bilmesi için destek arıyor. Sağır sultanlarla karşılaşması da ayrı bir gerçek oluyor.
Uygur Türklerinin içinde bulunduğu zor koşulları dillendirmekle kalmıyor. Onların geleneğini, göreneğini, yemek folklorunu özetle bütünüyle kültürünü yaşatıyor. Yazı dizileri hazırlıyor, televizyonlarda programlara katılıyor. Uygulamalar gösteriyor. Bir zamanlar atalarımızın kültürüyken şimdi unutulan, ancak Uygur Türkeri’nde yaşaya gelen birçok maddi ve manevi zenginliği Nurala Göktürk ve arkadaşlarından öğreniyoruz. Elbette kendisini bütün aile fertleri ve başta eşi Hamit Göktürk yalnız bırakmıyor.

Nurala Göktürk bir yandan da Uygur Doğu Türkistan mutfağının da temsilciliğini, meraklılarına öğretmenliğine soyunmuş. Onlarca yemek ve tatlı çeşidi unutulmasın diye gayret gösteriyor.
Ona göre, mutfak başlı başına özel bir sanat işi. Mutfağı aşkla sevmek gerekli. Diyor ki: “Sevgi çok önemlidir. Yapacağınız her işe sevgi kattığınız zaman duygu ve düşüncelerinizin rengini, lezzetini, şeklini ve değerini sergileyebilirsiniz. Uygur Mutfağı Dünyaca ünlü Mutfaklardan biri. Çin, İtalyan ve Fransız mutfaklarına ve uzak doğu mutfaklarına çok önemli katkılar sağladı.

Niçin üzerinde durduğunu şöyle anlatmıştı: “Uygur Mutfağını en çok Türk milleti tanımalıdır. Kendi öz mirasımız olan bu zenginliğe sahiplenmemek yeteri kadar ilgi göstermemek bizim insanlık ayıbımızdır. Yemeyenin malını yerler, elbette biz yeteri kadar tanıtamazsak sahiplenmezsek birileri çıkıp her şeyimize sahip çıkacak, uyduruk yemekleri ile kendilerine mal edeceklerdir.”

Görüntünün olası içeriği: 7 kişi, gülümseyen insanlar

Etiketler: » » » » » » » » »
Share
925 Kez Görüntülendi.