logo

trugen jacn

KOMÜNİST/KAPİTALİST ÇİN’İN ” BİR KUŞAK-BİR YOL(ONE BELT-ONE ROAD)” PROJESİ

Nejmettin Özdemir

Nejmettin ÖZDEMİR

YENİ DÜNYA DÜZENİNİ YOLLARLA İNŞA ETMEK

  1. BÖLÜM: PORJE NEDİR? / KAPSAM VE İÇERİĞİ

I.1. BİR KUŞAK BİR YOL PROJESİ NEDİR?

Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Xi Jinping, 2013 yılının Eylül ve Ekim aylarında Kazakistan’a ve Endonezya’ya gerçekleştirdiği ziyaretlerde, İpek Yolu Ekonomi Kuşağı’nı ve 21. yüzyıl Deniz İpek Yolu’nu ortaklaşa inşa etme projesini gündeme getirmiştir. Proje, hem karadan hem de denizden Doğu Asya, Orta Asya, Batı Asya, Afrika ve Avrupa’nın birbirine bağlanmasını, güzergah üzerindeki ülkeler arasında ortaklıklar kurmayı ve bu ülkelerde dengeli ve sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Çin, proje ile eski İpek Yolu’nu yeniden canlandırmayı amaçlamaktadır. Proje kapsamında yeni tren yolları, yeni limanlar, yeni otoyolları, telekomünikasyon alt yapısının iyileştirilmesi, enerji-maden çalışmalarının yapılması yer almaktadır.

I.2. PROJENİN KAPSAMI

Proje kapsamında iş birliği anlaşmalarını imzalayan ülke sayısı 155’e ulaşmıştır. Proje dünya GSMH’nın % 42’sini, dünya nüfusunun % 64’ünü, karaların % 40’ını, bilinen enerjinin % 75’ini kapsamaktadır. Çin, kuruluşunun 100. yılı olan 2049’a kadar projeyi tamamlamayı hedeflemektedir. Bu proje dünya nüfusunun yaklaşık 5 milyarlık kısmını ve küresel ticaretin üçte birini (yaklaşık 23 trilyon dolar) oluşturan bir coğrafyayı kapsamaktadır.

I.3. GÜZERGAHLAR

Kuşak-Yol Projesi, “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı” ve “Deniz İpek Yolu” olarak iki kısımdan oluşuyor.

I-)İpek Yolu Ekonomik Kuşağı 6 ana kara güzergahından oluşuyor.

  1. Yeni Avrasya Kara Köprüsü Ekonomik Koridoru (NELBEC).
  2.  Çin-Orta Asya-Batı Asya Ekonomik Koridoru (CCWAEC)
  3. Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC).
  4. Çin-Moğolistan-Rusya Ekonomik Koridoru (CRMEC)
  5.  Çin-Hindiçini Yarımadası Ekonomik Koridoru (CICPEC).
  6.  Trans-Himalaya Çok Boyutlu Bağlantılılık Ağı (THMCN).

II-) Deniz İpek Yolu güzergahları 2 koridordan oluşuyor.

1-) Çin ile Hindiçini Yarımadası ekonomik koridoru ile bağlantı kurmak üzere; Güney Çin Denizinden Batı’ya ve Hint Okyanusuna ulaşan rota ile Çin-Pakistan ve Çin-Bangladeş-Hindistan-Myanmar Ekonomik Koridoruna bağlanıyor.

2-) İkinci koridor; Güney Çin Denizinden güneye uzanıp, Pasifik okyanusu, Okyanusya ve Güney Pasifik Ekonomik Koridoru şeklinde oluşturuluyor.

Harita: Kuşak-Yol Projesinin Kara ve Deniz Yolları Geçiş Güzergahları

I.4. PROJENİN İLKELERİ

Çin Halk Cumhuriyeti’nin 28 Mart 2015 tarihli Vizyon ve Faaliyetler Bildirgesine göre Kuşak-Yol Projesi, barış ilkesini desteklemekte, tüm ülkelerin katılımına açık, karşılıklı fayda gözetilen, piyasa kuralları ve uluslararası düzenlemeler ile uyumlu bir pazarı içermektedir. Yayınlanan eylem planına göre proje, kuşak üzerindeki ülkelerde bağımsız, dengeli ve sürdürülebilir bir kalkınmayı teşvik etmek, yatırım ile yeni iş olanaklarını ortaya çıkarmanın yanı sıra, karşılıklı güvenle, barış içinde birlikte yaşama ilkelerine dayanıyor. Çin, bu yeni girişiminin BM Şartı’nın, ülkelerin egemenliği ve toprak bütünlüklerine karşılıklı saygı, karşılıklı saldırmazlık, içişlerine karışmama, eşitlik ve ortak yarar ile barış içinde birlikte yaşama prensiplerine dayandığını ifade etmektedir.

I.5. PROJENİN HEDEFLERİ

Bildirgeye göre, proje kapsamındaki ülkeler, beş ana hedefi desteklemeli ve bu alanlarda işbirliğini güçlendirmelidir. Bu hedefler, politika koordinasyonu, olanakların birbirine bağlanabilirliği, engelsiz ticaret, finansal bütünlük ve halklar arasında birebir bağların kurulmasıdır.

I.6. PROJENİN EKONOMİK BÜYÜKLÜĞÜ ve UYGULAMA AŞAMASI

Çin Kuşak-Yol kapsamında, 155 ülke ve 31 uluslararası örgütle, 2 trilyon doları aşan değerde, 202 sözleşme imzaladı.

70’ten fazla ülkede yürütülen projeler, dünya nüfusunun 3’te 2’sini, küresel gayrisafi hasılanın yarısını kapsayan coğrafyaya yayıldı.

Girişim, kendi yatırım ve finansman kanallarını da oluşturdu. Ağustos 2023 itibarıyla fondan 75 projeye 22 milyar dolar yatırım yapıldı.

Proje, yurt dışındaki altyapıya yönelik büyük devlet yatırımlarıyla başladı. 1 trilyon dolar olan yatırımın büyük kısmı, enerji santralleri ve demiryolları gibi enerji ve ulaştırma projelerine aktarıldı.

Kuşak-Yol kapsamımda Çin devlet işletmeleri dünyadaki liman ve konteyner terminallerine 20 milyar dolardan fazla yatırım yaptı.  Petrol ve gaz boru hatları da dahil olmak üzere çeşitli enerji projeleri halen devam ediyor.

Çinli şirketler, İtalya’daki Vado Ligure ve Trieste limanlarına yatırım yaptılar. Çin’in İtalya’daki yatırımlarının 7 milyar Euro tutacağı hesaplanmaktadır.

Çin’in Süveyş Kanalı çevresinde de yatırımı bulunmaktadır. 2018 yılında Sokhna Limanı’nda inşa faaliyetleri başlamıştır.

Yunanistan’ın en büyük limanı olan Pire Limanı’nın hisselerinin % 67’lik kısmı, 2016 yılında Çinli şirkete geçti.

Türkiye’de ise 2015 yılında, Kumport Limanının % 65’lik hissesini, 940 milyon dolara Çinli konsorsiyum satın almıştır. Çinli şirketlerin Türkiye’deki yatırımları 2,6 milyar doları geçmiş durumdadır.

Çin’in Kuşak-Yol Projesi 2050 yılında tamamlandığında, 100 trilyon dolar harcanmış olacak.

I.7. PROJENİN FİNANSMANI

Kuşak-Yol’u finanse eden şirketler, bankalar ve fonlar şu şekildedir.

Ø İpek Yolu Fonu (Silk Road Fund)

Ø Çin Sanayi ve Ticaret Bankası (The Industrial and Commercial Bank of China (ICBC)

Ø Çin Kalkınma Bankası (The China Development Bank)

Ø Asya Yatırım ve Kalkınma Bankası (Asian Infrastucture and Investment Bank)

Ø Çin Eximbank (China Exim Bank)

Ø Enerji Kalkınma Fonu (Energy Development Fund)

Ø Deutsche Bank

Avrupa bankalarından Deutsche Bank, Çinli firmalara projelerinde teminat mektubu vermekte, kredi kullandırmakta ve aynı zamanda operasyonel anlamda 350 şube ile Çin’de hizmet vermektedir.

I.8. PROJENİN İŞBİRLİĞİ MEKANİZMALARI

Proje kapsamındaki ilgili ülkeler arasında iletişimi güçlendirmek ve “Kuşak-Yol” projesine daha fazla ülkenin katılımını sağlamak için çok taraflı işbirliği mekanizmalarının görevleri arttırılacaktır.

Şangay İşbirliği Örgütü, Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC), Asya-Avrupa Toplantısı, Asya İşbirliği Diyaloğu, Çin-Arap Devletleri İşbirliği Forumu, Çin-Körfez İşbirliği Kurulu Stratejik Diyalogu ve Orta Asya Ekonomik İşbirliği gibi mevcut çok taraflı mekanizmalardan faydalanılacaktır.

I.9. GÜZERGAH ÜLKELERİ ARASINDAKİ SORUNLAR

Proje içerisindeki ülkeler arasındaki sorunlar karşılıklı iş birliklerinin sağlanması noktasında sıkıntılar yaratmaktadır.

Ø Proje güzergâhı üzerindeki ülkelerin siyasi istikrarsızlıkları, sınır anlaşmazlıkları gibi iç sorunları,

Ø Söz konusu ülkelerin altyapı sorunları, bu ülkeler arasındaki dış ticaret açığı,

Ø Yeterli şeffaflık olmaması ve yerel mevzuattan kaynaklanan sorunlar,

Ø Bölge ülkelerinin ucuz Çin mallarının pazarda egemen olmasına ilişkin endişeleri,

Ø İhracatta uygun standartların uygulanmaması,

Ø Güzergâh üzerindeki ülkelerin bazılarının projeyi Çin’in kendi içişlerine müdahale olarak algılamaları,

Ø Söz konusu ülkelerin jeopolitik stratejilerindeki farklılıklar,

  1. BÖLÜM: PROJENİN ÇİN AÇISINDAN DEĞERLENDİRMESİ

 II.1. YAVAŞLAYAN EKONOMİ / ÇİN’İN PROJEYE İHTİYACI VAR

Esasen, Çin’in bu projeye politik ve ekonomik açıdan ihtiyacı bulunuyor. Çin ekonomisinin giderek tıkandığı, büyüme rakamlarının yıllar geçtikçe küçüldüğü, işsizliğin ve mutsuz yüz milyonların arttığı görülüyor. Çin, ekonomik büyümeyi sürdürebilmek için, yeni pazarlara ihtiyaç duyuyor. Öte yandan, Çin’in doğusundaki sahil kesimi ile iç ve batı bölgeler arasında görülen kalkınmışlık ve gelir farkı, Çin’de iç istikrarı tehdit edecek boyuta gelmiştir. Proje sayesinde ekonomik dengesizliklerin giderilmesi planlanmaktadır. Çin, Kuşak-Yol Projesi ile kendi ekonomisini ayakta tutmayı, ticaret ağını genişletmeyi hedeflemektedir. Çin, liman inşa ettiği veya satın aldığı ülkelerde, demiryolu ağı inşasını da üstlenerek, ülkede üretilen malların satışı için gerekli altyapıyı da hazırlamaktadır.

II.2. PROJENİN SİYASİ ANLAMI / ÇİN’İN GİZLİ EMELLERİ

Çin, Kuşak-Yol projesinin, ülkeler arasında politik uyum yaratacağını, ekonomiler arasında finansal bütünlük oluşturacağını, kazan-kazan ilkesi çerçevesinde bütün taraflara refah sağlayacağını, bütün bunların ticaretin önündeki engellerin kaldırılmasıyla olacağını söylüyor.

Çin Kuşak-Yol’un, tek ülkeye ait bir strateji olmadığını, jeopolitik oyunların ötesinde, yeni bir uluslararası işbirliği paradigması yarattığını vurguluyor. Çin, Kuşak-Yol’un giderek gelişen Doğu Asya ekonomileriyle, gelişmiş Batı Avrupa ekonomileri arasındaki ülkeleri birleştirerek, ekonomik kalkınma için büyük potansiyel yaratacağını belirtiyor.

Esasen Çin’in Kuşak-Yol projesi, kazan-kazan prensibi ve paranın, malların ve insanların serbest dolaşımı üzerine kurulmuş bir ekonomik proje olmanın ötesinde, dünya sistemini, ekonomik ve siyasi açıdan yeniden dizayn etme amacı güden daha büyük bir planın parçasıdır. Projeyle Çin, maden ve enerji kaynaklarına erişimini güvence altına almayı ve küresel planda siyasi hedeflere ulaşmayı amaçlamaktadır. Çin, bu proje ile ülkeleri kendi yatırımlarına açarak, Yuan’ı küresel para birimi yapmayı ve bu sayede ekonomik ve siyasi açıdan başat aktör olmayı hedefliyor. Esasen Çin, açıklamalarında bu planları ortaya seriyor. Çin, “ortak geleceğin küresel topluluğunun” kurulacağını ve kendi küreselleşme biçiminin, “hegemonik” Batının küreselleşme biçiminden daha adil, daha kapsayıcı ve daha az yargılayıcı olacağını bildiriyor. Çin, Kuşak-Yol kapsamında, ekonomik saiklerin ötesine geçen küresel çaplı amaçlar güdüyor.

II.3. ÇİN YUMUŞAK GÜÇ UYGULUYOR

Çin proje nedeniyle oluşacak baskıdan endişe eden ve temkinli davranan ülkeleri “yumuşak güç” uygulayarak ikna etmeye çalışıyor. Çin, açıkladığı eylem planında, güzergah üzerindeki ülkelerden devlet bursu ile 10 bin öğrenci kabul edeceğini açıklamış ve bu ülkeler arasında film ve sanat festivalleri ile TV ve radyo programlarının artırılacağını belirtmiştir. Proje kapsamında, deniz turizminin geliştirilmesi, kuşak ülkeleri arasında sportif faaliyetlerin arttırılması ve sağlık alanında işbirliği yapılması planlanmaktadır. Çin’in kurduğu Konfüçyüs Enstitüleri ile eğitim alanında tanıtımlar sağlanmıştır. Çin aynı amaçla, az gelişmiş ülkelerdeki yayın kuruluşlarına verici, teknolojik sistemler ve uydu sistemleri için ekonomik ve teknik destekte bulunma, medya çalışanlarına eğitim programları gerçekleştirme gibi destekler aracılığıyla, ülke medyaları üzerinde egemenlik kurma çabasındadır.

II.4. PROJE ÇİN’İN MARSHALL PLANI MI?

Kuşak-Yol projesi, ABD’nin 2. Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa’nın yeniden inşası ve kendi öncülüğündeki yeni küresel ekonomik düzene entegrasyonunu hedefleyen Marshall Planına atıfla, “Çin’in Marshall Planı” olarak da nitelendiriliyor. Marshall Planı, 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konmuş, Sovyet yayılması karşısında Avrupa’nın güçlendirilmesi için hazırlanan ekonomik yardım paketidir. Plan dahilinde, 16 ülke ABD’den ekonomik kalkınma yardımı almıştır. Ancak, Marshall Yardım Programı, Amerikan ekonomisini durgunluktan kurtaran can simidi olmuş, Avrupa ekonomileri plan sayesinde kısmen canlanma göstermişlerse de programdan asıl faydayı Amerika sağlamıştır. Planın uygulanmasıyla, Avrupa ülkelerindeki neredeyse tüm üretim, imalat ve satış sektörlerindeki işletmelerin % 50’sinden fazlası Amerikalıların eline geçmiştir. Çin’in Kuşak-Yol projesi, Marshall Planından daha büyük bir ekonomik sonuç doğurma potansiyeline sahiptir. Projenin, Marshall Planı’ndan dolar bazında 12 kat daha büyük olacağı görülmektedir.

         II.5. ÇİN’İN EMPERYAL TALEPLERİ / BORÇ TUZAĞI VE EL KOYMALAR

 Çin’in yatırım yaptığı ya da kredi verdiği ülkelerden emperyal taleplerde bulunduğu görülmektedir. Çin’in yatırım ya da kredi ilişkisi kurup sonrasında cüretkâr talepler öne sürdüğü ülkelere Pakistan, Tayland, Vietnam, Kazakistan, Kırgızistan ve bazı Afrika ülkeleri örnek gösterilebilir. Hatta Çin, sınıra askeri yığınak yaparak Rusya’dan da toprak talep etmiş ve taleplerinin bir kısmını da almıştır.  Yine, tarım arazisi niteliğinde Ukrayna topraklarının yaklaşık %10’u Çin’in tapulu malıdır. Çin, Kuşak-Yol Projesi kapsamında, yüzü aşkın ülkeye, 2 trilyon dolardan fazla borç vermiş durumda. Projeye dahil olan ülkelerin genellikle gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkeler olduğu görülüyor. Çin, Kuşak-Yol Projesi kapsamında verdiği kredileri, ülkeler üzerinde baskı aracı olarak kullanıyor. Dahası Çin’in uygulamaları, bu ülkelerin kaynaklarını ele geçirmek için tasarlanmış bir “borç tuzağı politikası” halini almış durumda. Yunanistan Pire Limanını, Türkiye Kumport Limanının % 65’ini, bazı Afrika ülkeleri pek çok demiryolu ile havalimanını, Tacikistan altın ve kömür madenlerini, Çin’e devretmek zorunda kalmıştır.

Sri Lanka’da 12 milyar doların üzerinde yatırım yapan Çin, bu ülke borçlarını geri ödemede zorluk yaşayınca, alacakları karşılığında, kendi inşa ettiği Hambantota Limanına 99 yıllığına el koymuştur.

Çin’in Cibuti Limanı’na yaptığı yatırım ise yaklaşık 350 milyon dolardır. Çin yine alacaklarının ödenememesi nedeniyle limana el koymuştur. Çin’in AB ile günde 1 milyar doları aşan ticaretinin büyük bir kısmı Süveyş Kanalı-Kızıldeniz-Babülmendep üzerinden yapılmaktadır. Çin buradaki deniz ticaretini korumak için stratejik nokta olan Cibuti’de askeri deniz üssü açmıştır.

Hint Okyanusu’nda stratejik bir nokta olan Pakistan’ın Gwadar Limanı da, 40 yıllığına Çin’e kiralanmıştır. Pakistan ordusu silah ve teçhizatını Çin’den almaya başlamıştır.

Çin Kazakistan ile kurulan ilişkiler süresince, sınır antlaşmalarıyla, bölgenin toplamda 16 bin km2’lik bölümünü kendi topraklarına katmıştır.

Çin hükümeti Tacikistan’dan borçlara karşılık toprak talep etmiştir. Ülke, yapılan müzakereler sonucunda, borcuna karşılık 28 bin 500 km2 şeklinde talep edilen toprak parçasının yaklaşık % 5’ini Çin’e teslim etmiştir.

Çin’in proje kapsamında verdiği krediler elbette koşulsuz değildir. Kredi şartlarına göre, işin ortalama % 70’i Çinli firmalara verilmek zorundadır. Ayrıca, projede kullanılacak demir-çelik, vagon gibi her türlü malzeme, Çin’den tedarik edilmek zorundadır. Esasen Çin, bu yolla krediyi kendi firmalarına açmış olmaktadır.

Faiz oranları piyasa şartlarının üstünde olan krediler için devlet destekli ödeme garantileri alınıyor. Projelerde, gerçekçilikten uzak, yüksek kârlılık oranları hesaplanarak, kısa vadeli geri ödeme planları yapılıyor. Bu surette, kaçınılmaz olarak ortaya çıkan ödeme sorunları nedeniyle, bu ülkeler Çin’in eline düşmüş oluyor ve Çin’e bağımlı hale geliyor. Çin, dünyayı parça parça haczediyor.

II.5.1. Ülkeler Bu Tuzağa Nasıl Düşüyor?

Dünyada özellikle az gelişmiş ülkeler yabancı yatırım çekmek için büyük çaba harcamaktadırlar. Ekonomik sıkıntı yaşayan ülkeler paraya muhtaç olduğu gibi, bu türlü ülkelerin siyasetçileri de genellikle iktidara mahkûm durumdadır. İktidarlarını sürdürebilmeleri için ülkeye sürekli sıcak para girmesini sağlamak zorundadırlar. Bu açmaz siyasetçileri, Çin ile olan ilişkilerinde ve yapılan pazarlıklarda zayıf duruma düşürüyor.

 II.6. PROJEDE GİZLİ BORÇ DEVASA BOYUTTA

Çin projelere sağladığı finansmanın önemli kısmını gizli tutuyor. Çin, Kuşak-Yol Projesinde çok sayıda az gelişmiş ülkeyi toplam 385 milyar dolar gizli borca sokmuş durumda. Kuşak-Yol Projesi öncesinde Çin’in bildirmediği finansman tutarı yılda 13 milyar dolar düzeyindeyken, bugün bu rakam yılda 40 milyar dolara çıkmış durumda. Çin verdiği kredilerin neredeyse yarısını gizli tutuyor. Böylece borçlar resmi istatistiklere dahil edilmediği gibi, bir dizi gizli temerrüde yol açıyor.

 II.7. ÇİN’İN KREDİ ŞARTLARI DAHA AĞIR

Çin’in sağladığı kredinin faiz oranı genellikle yüzde 4,2 seviyesinde ve geri ödeme süresi 10 yıldan kısayken, bir OECD kredi kuruluşundan alınan bir kredi genellikle yüzde 2,1 faiz oranı ve 20 yıllık bir geri ödeme süresiyle sağlanabiliyor. Çin’in sağladığı finansman, OECD kredi kuruluşlarına oranla daha ağır şartlar taşıyor.

III. BÖLÜM: KUŞAK-YOL PROJESİNİN KÜRESEL ETKİLERİ

 III.1. KÜRESEL SİYASİ ETKİLERİ

Kuşak-Yol’un dünyayı kara, demir ve deniz yolları ile birbirine bağlanan küresel bir jeoekonomik sistem haline dönüştürmesi planlanmaktadır. Öte yandan projeyle, deniz ticaret yollarına hakimiyet yoluyla kurulan küresel düzenin jeopolitik temellerinin değiştirilmesi hedefleniyor. Çin’in ortaya koyduğu Kuşak-Yol projesi, ABD hegemonyasına karşı, çok kutuplu bir dünyanın” oluşturulması çabası taşıyor. Ayrıca Çin projeyle, Rusya ve Hindistan gibi rakiplerini alternatif yol güzergahlarıyla by-pass etmekte ve kendisine yeni ticaret ve güvenlik alanları oluşturmaktadır. Çin’in Kuşak-Yol projesinin misyonu, enerji kaynaklarına güvenli ulaşım, küresel bağlantı yollarıyla yeni bir uluslararası sistemin donanımını oluşturmaktır.

III.2. KÜRESEL EKONOMİK ETKİLERİ

Çin’e göre projenin uygulanması, Asya ve Avrupa ülkelerinin bütünleşmesini sağlayacak, mal, hizmet, emek, sermaye ile üretim süreçleri, ithalat pazarları, tüm ekonomik sektörler ve aktörler için entegrasyona imkan sağlayacaktır. Etki alanıyla 3 milyarın üzerinde nüfusu kapsayan ve Çin’in insan gücünü ve pazar ağını Avrupa sermeyesi ile buluşturmayı hedefleyen Kuşak-Yol projesi, dünya ekonomisini bütünleştirecek önemli bir mekanizma olarak planlanmaktadır.

III.3. DÜZENE BAŞKALDIRI

SSCB’nin dağılmasıyla, ABD’nin dünya ülkeleri üzerinde güçlü bir hegemonya kurduğu tek kutuplu bir dünya oluşmuştur. Son yıllarda ABD’nin müdahil olduğu bölgesel çatışmaların artış göstermesi, ambargo ve ekonomik yaptırım kararları sonucu, tüm dünyada ABD karşıtlığı yaygın hale gelmiştir. Çin, Rusya, Brezilya ve Türkiye gibi aktörler, ABD ile müttefiklerinin egemen olduğu sisteme eleştiriler yöneltmiştir. Mevcut uluslararası kurumlar ile bağını devam ettiren Çin diğer taraftan, bu kurumlara rakip olacak bir mekanizmayı da kurma çabasındadır. Çin, ABD hegemonyasına üç girişimle karşı durmaya çalışmıştır. Bunlar, Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS ve Kuşak-Yol Projesidir. Şanghay İşbirliği Örgütü esasen, Orta Asya’da ABD’ye karşı oluşturulan bir yapılanmadır. Örgüt 2005 yılında, ABD’nin Orta Asya’daki askerlerini bölgeden çekmesini istemiştir. Yine Örgüt,  2007 yılında, bölgede “Barış Misyonu 2007” adıyla ortak askeri tatbikat gerçekleştirmiştir. BRICS ülkelerinin, 2050 yılında dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer almaları beklenmektedir. BRICS, ABD hegemonyası karşısında, yeni alternatifler ortaya koyma girişimidir. Çin öncülüğünde kurulan Yeni Kalkınma Bankası ve Asya Altyapı Yatırım Bankası, ABD ve Batılı ülkelerin baskın olduğu IMF ve Dünya Bankasına karşı kurulmuş olup, hegemonik çatışmanın finans alanındaki tezahürleridir. Kuşak-Yol Projesi, ABD’nin tasarladığı tek kutuplu dünya düzenine karşı bir başkaldırı niteliğindedir.

  1. BÖLÜM: PROJE KAPSAMINDA TÜRKİYE ÇİN İLİŞKİLERİ

 IV.1. TÜRKİYE’NİN ÇİN’DEN ALDIĞI KREDİLER

Kuşak-Yol projesi kapsamında Türkiye ve Çin arasında 14 Kasım 2015 tarihinde “İşbirliği Mutabakat Zaptı” imzalanmıştır. Bu tarihten itibaren Çin Türkiye’ye proje bazlı krediler sağlamıştır.

  1. 15.12.2017’de Çin Kalkınma Bankası ile 600 milyon dolarlık kredi anlaşması imzalandı.
  2. 2018’de Çin Endüstri ve Ticaret Bankası, Türkiye’ye enerji ve ulaşım projeleri kapsamında 3,6 milyar dolar kredi sağladı.
  3. 2019’da, Çin Merkez Bankası, TCMB’ye 1 milyar dolar nakit akışı sağladı.
  4. 11.09.2019’da Türkiye Çin Kalkınma Bankası’ndan 200 milyon dolar kredi aldı.
  5. 26.03.2020’de Çin İhracat ve Kredi Sigorta Şirketi, Türkiye’nin Varlık Fonu’na 5 milyar dolar aktardı.
  6. 31.03.2021’de Çin Exim Bank Türkiye’ye 400 milyon dolar kredi sağladı.
  7. Çin, Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 3’ünü karşılaması planlanan Akdeniz’deki Hunutlu kömür santrali için 1,7 milyar dolar aktardı.

IV.2. ÇİN’İN TÜRKİYE’DEKİ YATIRIMLARI

Kuşak ve Yol Girişimi ile ilgili olarak Çin Türkiye’de bugüne kadar yaklaşık 5,8 milyar dolar tutarında yatırım gerçekleştirdi.

  • Bakü-Tiflis-Kars demiryolu, Osmangazi, Yavuz Selim ve 1915 Çanakkale köprüleri, Avrasya Tüneli, Marmaray, hızlı tren yolları, bölünmüş yollar, otobanlar, lojistik üsleri ve iletişim alt yapı yatırımları bu bağlamda yapılmış ve yapılmakta olan projelerdir.
  • Orta Koridor Girişimi, Kervansaray projesi, Marmaray, Avrasya Tüp Geçit Projesi, Üçüncü Köprü, İstanbul Havalimanı, Üç Katlı Tüp Geçit projesi, Zonguldak’taki Filyos, Kuzey Ege’deki Çandarlı ve Mersin Limanları ile Edirne-Kars Hızlı Tren projesini İpek Yolu’nun yeniden canlandırılması kapsamında Türkiye’de atılan adımlardır.
  • Türkiye ve Çin arasında 2015’te imzalanan anlaşma çerçevesinde, İstanbul’u Pekin’e bağlayacak demiryolu hattı inşası yönünde ortak çalışma grubunun oluşturulmasına karar verildi.
  • Çinli bankaların Türkiye pazarına katılması, iki ülke arasındaki ticari bağları güçlendirmiş, Türkiye’de ticaret yapan Çinli şirketlerin sayısı da artmıştır.

IV.3. PROJE KAPSAMINDA TÜRKİYE-ÇİN İLİŞKİLERİNDEKİ SORUNLAR

Günümüzde proje, iki ülke arasındaki birtakım sorunlarla karşı karşıyadır.

IV.3.1. Jeopolitik Risk

Kuşak-Yol projesinin güzergâhlarından birinin, Ortadoğu’daki sorunlu ülkelerden ve Türkiye’den geçecek olması, Çin tarafından jeostratejik risk olarak algılanmaktadır. Ortadoğu bölgesinde proje kapsamında, bir NATO üyesi ile işbirliği içine girecek olması, Çin’in kendi öncelikleri açısından endişe kaynağıdır.

IV.3.2.  Doğu Türkistan ve Uygur Sorunu

Projeye ilişkin önemli sorunlardan biri de Doğu Türkistan sorunudur. Çin, Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yıllardır baskı ve zulüm uyguluyor, inanç, ibadet ve kültürün yaşatılmasını engelliyor, insani hak ve özgürlüklerden mahrum bırakıyor. Güvenlik bahanesi ile Uygur bölgesinin dış dünya ile bağlantılarını kesmiş durumda. Bölgede halen Kazak ve Uygur Türklerinin elindeki pasaportlar ve yeşil kartlar toplatılmaktadır. Kazak ve Uygur aydınları ve din adamları baskıya uğramakta, tutuklanmakta, gözaltında ve hapishanelerde şüpheli şekilde hayatını kaybetmektedir. Türkiye’nin bu konudaki tepkilerinden rahatsız olan Çin, Uygur sorununun dış destekçisi olarak Türkiye’yi görmekte ve Türkiye’yi Çin’in içişlerine müdahale etmekle itham etmektedir. Bu sorunun halen çözülememiş olması, Türkiye’nin Çin’e güven duymasını engellemekte ve stratejik işbirliği ilişkisinin sarsılmasına neden olmaktadır. Kuşak-Yol kapsamında Türkiye ve Çin’in tam bir işbirliği yapabilmesi için, Uygur sorununun uluslararası hukuk ve insan hakları çerçevesinde, adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması şarttır.

IV.3.3. Ticaretin Türkiye Aleyhine Açık Vermesi

Çin’le Türkiye arasında yapılan ticarette, ihracatla ithalat arasında Türkiye aleyhine 10 katlık fark bulunuyor. Türkiye’ye göre, ihracat ve ithalat arasındaki fark, sürdürülebilir olmaktan uzaktır. İhracatın en azından ithalatın yarısı oranına çıkartılması ve Çin’in pazarını Türk ürünlerine daha fazla açması için iki ülke arasında bir anlaşma yapılması şarttır.

IV.4. PROJENİN TÜRKİYE’YE OLASI OLUMSUZ ETKİLERİ

Çin’le yaşanacak piyasa rekabeti, Türk ekonomisi üzerinde olumsuz etkilere yol açma ihtimali taşıyor. Kuşak-Yol projesinin tamamlanmasıyla Türkiye, pazarlarını kaybetme riski yaşayabilir. Çinli işletmelerle girilecek rekabet halinde, Türk KOBİ’lerinin ayakta kalması zor olacaktır. Bu durumda, KOBİ’lerin çoğu batma riskiyle karşılaşabilir. Çin böyle bir durumda, KOBİ’leri yok pahasına satın alacaktır. Proje tamamlandığında şehirler lojistik merkezlere dönüşecektir. Bu yolla Çin mallarının Türkiye’yi istila etmesi, Türk sanayisinde yıkıcı bir etki doğuracaktır. Türkiye, Çin’le olan ilişkilerinde, işin başında Türk sanayisini koruyacak tedbirleri almalı ve kuralları koymalıdır.

  1. BÖLÜM: KUŞAK-YOL’UN TÜRK CUMHURİYETLERİNE ETKİLERİ
 V.1. TÜRK CUMHURİYETLERİNİN YERALTI KAYNAKLARI

Kazakistan 5,4 milyar ton petrol, 3 trilyon metre küp doğalgaz ve 31,3 milyar ton kömür rezervine sahip. Dünya çapında rezervler bakımında tungstende birinci, krom ve manganez de ikinci, borda üçüncü, molibden ve fosfatta dördüncü, bakırda yedinci olduğu gibi uranyum üretiminde birinci durumda. Demirde de bilinen dünya rezervlerinin yüzde 10’una sahip. Üstelik yıllık 30 ton civarındaki altın üretimi gerçekleştiriyor.

Kırgızistan’da yıllık altın üretimi 80 ton civarında. Dünya antimon talebinin yüzde 13’ü ve cıva üretiminin yüzde 11’ini karşılıyor. Kömür, ham petrol, doğal gaz, uranyum, çinko, kalay ve tungsten gibi stratejik öneme sahip yer altı kaynakları da mevcut.

Özbekistan doğal gazı ile öne çıkıyor. 5 trilyon 95 milyar metreküplük rezerve sahip. Ayrıca yıllık 80 ton kadar altın üretiyor. Uranyum cevherleri açısından da dünyanın en zengin ülkelerinden biri.

Azerbaycan’da ise ülkenin yüzde 70’i petrol ve gaz yataklarıyla kaplı.

V.2. PROJENİN TÜRK CUMHURİYETLERİNE ETKİLERİ

Jeopolitik ve jeostratejik önemi ve muazzam enerji kaynaklarıyla Çin için vazgeçilmez bir değere sahip olan Orta Asya (Türkistan) Kuşak-Yol projesinin kara ayağının merkezini oluşturuyor.

Kazakistan’a 15 milyar dolardan fazla yatırım yapan Çin, petrol, gaz, kimya, enerji, madencilik, tarım ve madencilik sektörlerinde, 27 milyar dolar tutarında projeyi uygulamaya koymayı planlamaktadır.

Çin ile Tacikistan enerji, ulaştırma ve tarım sektörü gibi alanlarda anlaşmalar imzalanmıştır. Ülkeye önemli döviz geliri sağlayan büyük tekstil ihracatçısı Yeni İpek Yolu Tekstil Sanayi şirketini Çin kurmuştur.

Kırgızistan’da, ulaştırma projeleri ağırlıklı yapılan Çin yatırımları, 984 milyon doları bulmuştur.

Çin Özbekistan’da toplam 23 milyar dolar tutarında ar-ge, turizm, kültürel ekonomik alanlarına yönelik yatırım yapmıştır.

“Daimî Tarafsız” statüsüne sahip Türkmenistan, Çin’in Kuşak-Yol projesini ikili ilişkiler çerçevesinde desteklemiştir. Çin ve Türkmenistan ilişkilerinin ticaret hacmi 6,9 milyar doları aşmıştır.

Görüldüğü üzere Çin, Orta Asya (Türkistan) ülkelerinin ticari alandaki en büyük ortağıdır. Özellikle ham madde ve enerji ihtiyacını bu ülkelerden temin eden Çin, bu ülkelerle ticari ilişkileri sayesinde Kuşak-Yol’a destekleri devam ettirme çabasındadır.

V.3. PROJENİN TÜRK CUMHURİYETLERİNDE OLUŞTURDUĞU TEHDİTLER

Projenin bölge açısından olumsuz etkiler ya da tehditler doğurması da muhtemeldir.

V.3.1. Siyasi Tehditler

Çin’in Türk Cumhuriyetlerine yönelik toprak talepleri, bu ülkelerin kaynaklarını ele geçirme çabası ve siyasi baskıları ciddi tehdit seviyesindedir. Ülke hükümetleri Çin’le yakın ilişkiler kursa da, halk nezdinde Çin’e duyulan güvensizlik hat safhadadır.

V.3.2. Ticari Tehditler

Öte yandan, Çin’den alınan kredilerin doğurduğu ödeme sorunları ve şartlarının halkla paylaşılmaması yer yer protestolara neden olmuştur. Kredi şartlarında, Çinli şirketlere iş verilmesi ve kullanılacak malzemenin Çin’den temini şartları tepki çekmektedir. Yeraltı kaynakları konusunda neredeyse bütünüyle Çin’e bağlı hale gelen Kırgızistan’da da, altın madenlerinin işleticisi Çinli şirketlere karşı yerel direnişler görülmektedir.

Çin Ulusal Petrol Şirketi, Kazakistan’dan 1,3 milyar dolar karşılığında Uzen petrol yatağının % 60’ını satın almıştır. Kazakistan’daki doğal gaz ve petrol üretiminde Çin payı % 50’yi aşmış durumdadır.Dış borcun GSYH’nin % 40’ını aşması, ülkeler için güvenlik tehdidi olarak değerlendirilir.Çin’e olan borcu 1 milyar 711 milyon dolarla GSYH’nin % 62’sine denk gelen Kırgızistan’ın gelecekteki borcunun % 71oranına çıkacağı hesap edilmektedir. Kazakistan’ın Çin’e olan borcu da 13,6 milyar dolarla toplam dış borcun % 8,8’ine karşılık gelmektedir. 1,8 milyar dolar borcun toplam dış borcunun % 53’ünü oluşturduğu

Tacikistan, Çin’den aldığı 331 milyon dolar karşılığında, ülkenin iki altın madeninin işletme lisansını Çinli bir şirkete devretmiştir. Tacikistan giderek Çin’e bağımlı hale gelmiştir. Tüm bu tablo dikkate alındığında, Çin’in ticari ilişkilerle, Türk Cumhuriyetleri üzerinde hegemonya kurduğu açığa çıkmaktadır.

V.3.3. Güvenlik Tehditleri

Çin bölge ülkelerine yönelik emperyal taleplerinde, askeri gücünü bir tehdit unsuru olarak kullanmaktadır. Ayrıca, Kuşak-Yol projesiyle batı sınırlarında güvenli bölge oluşturmayı amaçlayan Çin, Doğu Türkistan Özerk bölgesindeki Uygurların, bir tehdit unsuru oluşturmasını engellemek için adımlar atmaktadır. Çin, kurduğu ŞİÖ kapsamında, “mücadele edilmesi gereken üç tehdit” olarak belirlediği ayrılıkçılık, aşırıcılık ve terörizme karşı karşılıklı güven arttırıcı önlemler adı altında, ortak güvenlik sistemi inşa etmeyi amaçlamıştır.

 V.4. PROJE KAPSAMINDA TÜRKİYE ve TÜRK CUMHURİYETLERİ İLİŞKİLERİ

Dış ticaret verileri incelendiğinde Türkiye’nin Asya bölgesindeki etkisinin kısıtlı ve yetersiz olduğu görülmektedir. Türkiye ile bölge arasındaki ulaşım zorlukları bu durumun oluşmasında önemli etkendir. Lojistik açıdan ciddi maliyet gerektirmesi, Türkiye’nin bölge ülkeleri ile doğrudan ticari ilişkiler kurmasının önündeki engeldir. Bu açıdan, Türkiye’nin Kuşak-Yol’a katılması, gelişen Asya pazarına ulaşmasında kolaylık sağlayacaktır. İthalatta ağır gümrük vergileri uygulayan ve yabancı yatırımcılar için kısıtlamalar getiren Türkmenistan, Türk yatırımcıların, altyapı, imalat sektörü, kimyasal ürünler ve pamuk işleme sanayi gibi alanlara yatırım yapmaları halinde, teşviklerden faydalanabileceğini ve gümrük vergisinden muaf olabileceğini bildirmiştir.

Türkmenistan-Afganistan-Tacikistan uluslararası demiryolu Çin, Hindistan ve Pakistan hattı ile birleşecektir. Bu hat Türkiye’nin Türk Cumhuriyetlerine ulaşımını önemli ölçüde kolaylaştıracaktır.

V.5. ORTA ASYA’DA RUSYA-ÇİN REKABETİ

Rusya ve Çin Orta Asya’da katı bir rekabet içerindedir. Rusya bölgedeki etkisini giderek yitirirken, proje kapsamında gerçekleştirdiği yatırımlar Çin’in bölgedeki etkisini artırmaktadır. Orta Asya–Çin ticareti, önceden 750 milyon dolarken, proje sonrasında 30 milyar dolara yükselmiş, Rusya’nın 18 milyar dolar olan ticareti ise yarıdan fazla azaltmıştır. Rusya’nın bölgedeki siyasi ve ticari hegemonyasını ABD değil, Çin zayıflatmıştır.

                      1. BÖLÜM: ÇİN HAKKINDA DEĞERLENDİRME

 VI.1. ÇİN’İN BM’DE TEMSİLİ

BM’nin kuruluş yılı olan 1945’te ülkede Çin Cumhuriyeti hakimdi ve bu Cumhuriyet BM’de kurucu ve veto hakkına sahip daimi üye sıfatıyla yer aldı. Bu durum 1971 yılına kadar devam etti. İç savaştan sonra kurulan Çin Halk Cumhuriyeti ise 1971 tarihine kadar BM’de temsil hakkı elde edemedi. 1971’de ABD başkanı Nixon, Çin Halk Cumhuriyeti ile gizli görüşmeler başlattı ve Rusya ile ittifak kurmaması şartı ile BM’de Çin Cumhuriyeti yerine Çin Halk Cumhuriyetinin temsil edilmesinin önünü açtı.

VI.2. ÇİN’İN DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜNE KATILMASI

Çin, 11 Aralık 2001’de Dünya Ticaret Örgütü’nün üyesi oldu. Katılımdan sonra Çin ekonomisinde önemli değişiklikler gerçekleştirdi. Hizmet sektörü önemli ölçüde serbestleştirildi ve yabancı yatırıma izin verildi, perakende, toptan ve dağıtım üzerindeki kısıtlamalar sona erdi, bankacılık, finansal hizmetler, sigortacılık ve telekomünikasyon da yabancı yatırıma açıldı. Tüm bunlar Çin’in dünya ülkeleriyle ticaretindeki engelleri kaldırdı ve Çin ekonomisinin hızla büyümesinin önünü açtı. Görüldüğü üzere, gerek BM’de, gerekse DTÖ’nde Çin’in önünü açan Amerika’dır. Aslında Amerika’daki küreselcilerdir.

VI.3. ÇİN’İN GÖRÜNEN YÜZÜ / ÇİN’İN EKONOMİSİ

Bir Doğu Asya ülkesi olan Çin’in yüzölçümü 9.600.000 km2, nüfusu 1.415 milyar ve 2023 verilerine göre GSYH 17,71 trilyon dolardır. Çin, 2022 yılı itibariyle Amerika’dan sonra dünyanın en büyük ikinci ekonomisi oldu. 2022 yılında dünya ihracat sıralamasında birinci, dünyada en fazla ithalat gerçekleştiren ikinci ülke konumunda. Bu dönemde Çin’in toplam dış ticaret hacmi 6,3 trilyon dolara ulaştı. Çin, 4 trilyon dolarla, dünyanın en büyük döviz rezervine sahiptir. Çin 2021 yılında dünyada en fazla doğrudan yabancı yatırım alan ikinci ülke olurken, aynı dönemde dünyada en fazla yabancı yatırım yapan üçüncü ülke oldu.

VI.4. ÇİN’İN ÖBÜR YÜZÜ / GERÇEK ÇİN

Çin ekonomide gösterdiği gelişmeye rağmen, komünist otoriter rejimi, insan hakları ve demokrasi alanındaki ihlalleri yüzünden dünyada güven vermeyen ve ihtiyatla yaklaşılan bir ülke olmuştur. Tek parti yönetiminin hakim olduğu Çin’de, özel mülkiyet sınırlı, hukukun üstünlüğü ve şeffaflık konusunda ciddi sorunlar var. Gelir dağılımının adaletsiz olduğu ülkede, güvenlik ağırlıklı polis-asker devleti hakim.

Çin’in finans ve bankacılıkta kendine özgü bir sistemi bulunuyor. Mali kontrolün temel araçlarının Devlet Konseyi yönetiminde olduğu Çin’de, bankacılık varlıklarının % 98’i devlete aittir. Dili ve alfabesi dünyada az bilinen Çin, geçmişten buyana dünyaya entegre olmamış, kapalı bir sistemi sürdüre gelmiştir. 1951 yılında Çin Tibet‘i işgal etti ve topraklarına kattı. 1997’de Hong Kong ve 1999’da Makao Çin Halk Cumhuriyeti’ne devredildi. Çin saldırgan ve yayılmacı dış politika izliyor, neredeyse tüm komşularıyla sınır anlaşmazlıkları var. Ayrıca Doğu Türkistan, İç Moğolistan ve Tibet’te uygulanan baskı politikasının devam etmesi Çin’in dünya ile bütünleşmesi önündeki en önemli engeldir. Kazan-kazan anlayışına uymayan agresif ticaret, vahşi kapitalizm uyguluyor. Ödenmeyen kredilere karşılık ülke kaynaklarına el koyuyor. Borçlandırdığı fakir ülkelere askeri üsler kuruyor. Askeri gücünü ve ticareti, siyasi baskı aracı olarak kullanıyor.Gelişen ekonomiye rağmen halkın gelir dağılımı arasında büyük uçurum var. Çin, 2023 yılında kişi başına düşen milli gelirde dünyada 75. sırada yer almaktadır (Türkiye 55. sırada). Çin’de asgari ücret 360 dolardır ( Türkiye’de 500 dolar). Çin orta gelirli ülkeler arasında yer alıyor. Yoksulluk sınırının altında geliri olan kişi sayısı 184 milyon. Nüfusun  % 13’ü yoksul (Türkiye’de % 9). Çin’deki ekonomik gelişme ve refah, halkın büyük kesimine yansımıyor.

VI.5. SERMAYE ÇİN’E AKIYOR

Evet, Çin en hızlı büyüyen ekonomi. Büyük oranda dış yatırım çekiyor. Dış yatırım para, yani küresel sermaye demek. Esasen, ekonomideki hızlı büyümenin nedeni, küresel sermayenin Çin’e akması. Aslında sermaye, hukuk, demokrasi, şeffaflık, dünya ile entegrasyon, öngörülebilirlik gibi evrensel kabul görmüş standartlar ve uygulamalar ister. Çin’de bütün bunlar yokken, küresel sermayenin Çin’e akması kuşkusuz ticari saiklerle açıklanamaz. Öyleyse tüm bu olup bitenlerin ardında, başka nedenler, başka planlar ve kurgular aramak gerekiyor.

VII. BÖLÜM: KUŞAK-YOL PROJESİ VE YENİ DÜNYA DÜZENİ

 VII.1. TİCARETİN GÜZERGAHI DENİZDEN KARAYA, SIKLET MERKEZİ BATIDAN DOĞUYA KAYIYOR

Geçmişte dünyanın önemli şehirlerini birbirine bağlayan İpek Yolu Doğudan Batıya uzanmakta idi. Çin ve Osmanlı Devleti bu avantajlı ticari güzergâhlar üzerinde büyümüş ve zenginleşmiştir. Ancak 17. yüzyıldan sonra ticaret güzergâhlarının karadan denizlere kaymasıyla, kara güzergâhı üzerinde bulunan ülkeler ve Doğu için zenginlik çağı sona ermiş, 18. yüzyılın başından itibaren güç ve iktidar merkezi Batıya kaymıştır. Günümüzde ise Batı’dan Doğu’ya doğru dünya sıklet merkezinde tekrar bir değişim yaşanıyor. Çin tarafından başlatılan Kuşak-Yol projesi ile deniz ticaret yollarının yerini, kara ve demiryolları alıyor. Ticarette tüccarlar üreticilerden fazla kazanır. Geçmişte Çin ve Hindistan’ın ürettiği mallar, İpek Yolu üzerinden dağıtılırken, bu ulaşım ağına hakim olan Osmanlı’ya büyük zenginlik getirmiştir. Bugün yeni kurulan küresel demiryolu ve kara yolu ağları, coğrafi konum itibariyle Osmanlı’da olduğu gibi bir süreç hazırlayarak, Türkiye’yi yukarılara taşıyabilir. Dünyada oluşan jeopolitik kayma ve yeni ticaret yolları, yeni lider ülkeler ve yeni dünya düzeninde belirleyici olacaktır.

VII.2. YENİ DÜNYA DÜZENİ ŞEKİLLENİYOR

Çin’in 2013 yılından bu yana uygulamaya koyduğu Kuşak-Yol projesi, küreselci söylemin ilkeleri üzerinde inşa edilmeye devam ediyor. Çin’in projeyi, kazan-kazana dayalı serbest ticaret, ulaşım, altyapının geliştirilmesi, ülkelerin refahını artırmaya dayalı karşılıklı işbirliği ve ekonomik entegrasyon şeklinde yumuşak sunumu, esasen projenin görünen pembe yüzü. Bir de, yeni blok, yeni kutup, nihayetinde yeni dünya düzeni yolunda, ülkelerin hesapsız borçlandırılması, baskı ve tehditle toprak ve kaynakların ele geçirilmesi, devletler üzerinde hegemonya kurulması gibi projenin söylenmeyen karanlık yüzü var. Çin, yumuşak gücün iş görmediği yer ve durumda, istediğini almak için sertleşmekten çekinmiyor. Çin’in şimdiden bu türlü uygulamaları, kurulmakta olan yeni düzenin karakteristiği hakkında önemli ip uçları veriyor. Çin her geçen gün, emperyalizmin kılıcı haline geliyor. Çin’in bugüne kadar Kuşak-Yol için dünyaya dağıttığı para miktarı 2,5 trilyon dolar, hem de Çin’de açlık sınırında yaşayan yığınlar varken. Çin proje kapsamında dünyanın güvenlik ve istikrar açısından en riskli bölgelerine yollar, limanlar ve altyapılar inşa ediyor, hem de Çin’in doğusuyla batısı arasında ulaşım, altyapı, gelir dağılımı ve gelişmişlik sorunları hat safhada iken. Bütün bunlara rağmen Çin, dünya çapında, olağanüstü bir entegrasyon projesine soyunuyor.

VII.3. CEVAP BEKLEYEN SORULAR

  • Çin bu proje için trilyon dolarları dünyaya nasıl saçabiliyor?
  • Çin’in bu kadar parası varsa, bu parayı kendi ülkesinde kullanıp,  önce kendi içindeki fakirliği, gelir dağılımındaki adaletsizliği, bölgesel farklılıkları gidermesi beklenmez miydi?
  • Kendi ülkesinde halen ulaşım sorunları varken, dünyanın dört bir yanına ulaşım ağları yapmak nasıl anlaşılmalı?
  • Düne kadar kapalı sistem, dünyaya entegre olmamış, ayrışmış bir ülkenin, birden bire tüm dünyayı ulaşım ve ticaret yoluyla entegre edecek devasa bir projeyle ortaya çıkması düşündürücü değil mi?

Çin’in vizyonu böylesi bir projeyi ortaya koymaya ve hayata geçirmeye yetmez. Çünkü bu proje sadece bir ticari proje değil esasen bir dünya entegrasyonu projesidir. Geçmişten bu yana otoriter ve dünyaya entegre olmayan kapalı bir rejime sahip Çin’in zihinsel yapısı buna uygun değildir, geçmişten gelen kültürel ve kurumsal yapıları buna müsait değildir.

Peki nasıl oluyor da Çin, böyle bir projeyle dünyanın karşısına çıkıp, devletleri ikna etmeye çalışıyor?

Evet, Çin’in vizyonu buna yetmez, ancak anlaşıldığı üzere kendisine verilen misyon bunu gerektiriyor. Küreselciler dünya entegrasyonu ve ekonomik bağımlılık projesinin yürütülmesi vazifesini Çin’e vermiş durumdalar. Yani Çin bugün, kendinse verilen küresel vazifeyi icra ediyor. Çin tüm dünyaya para saçıyor, çünkü bu para Çin’in parası değil. Bu para, yabancı yatırım adı altında, dünyanın borçlandırılması için son yıllarda Çin’e aktarılmış olan “Küresel Sermaye”dir. Çin’in son dönem ekonomik verileri incelendiğinde, ülkeye giren yabancı yatırımın 2,5 trilyon dolar ve Çin’in dünyaya dağıttığı paranın da 2,5 trilyon dolar olduğu ortaya çıkar. Görüldüğü üzere bu para Çin’in değil, küresel sermayenin yeni düzen kurma yolunda dağıttığı güdümlü parasıdır. Kuşak-Yol Projesinin oyun kurucusu “Küresel Sermayedir.”

VII.4. KÜRESEL SERMAYE ÇİN’İ SEÇTİ

Kuşak-Yol Projesi, tüm kurum ve kuruluşlarıyla oluşturulmak istenen yeni dünya düzeninin zeminini hazırlayan öncül hamledir. Küreselcilerin söylemleri, serbest ticaret ve açık piyasalar, doğrudan yabancı yatırım ve birbirine bağımlı bir dünya ekonomisi, uluslararası normların devletlerin davranışlarını şekillendirdiği entegre bir sistemi ve yönetim anlayışıyla küresel bir iktidarın var olduğu yeni bir dünya düzeni kurmak üzerinedir. Çin, 2015’te yayınladığı “Kuşak-Yol Projesinde Vizyon ve Faaliyetler” bildirgesinde; Kuşak- Yol’un ilke ve hedeflerini şöyle açıkladı. “Ülkeler arasında işbirlikleri, politika koordinasyonu, küresel bağlantılılığa, ortak ekonomik kalkınmaya dayalı, engelsiz ticaret, finansal bütünlük içerisinde uluslararası normlara uyacak yeni bir uluslararası işbirliği paradigması ve bir dünya düzeni vizyonu sunmaktadır.” Çin’in söylemlerinin, küreselcilerinkiyle bire bir aynı olması elbette tesadüf değildir. Kuşak-Yol Projesinin, küreselcilerin yeni dünya düzeni kurma yolundaki stratejik adımı olduğu açıktır.

ABD’de özellikle başkanlık seçimlerinde yansımaları görüldüğü şekilde, küreselciler ve ulusalcılar arasındaki mücadele durmaksızın süregelmekte. Ülkede ulusalcılar, silah sanayi, enerji sektörü, askeri teknoloji ve istihbarat örgütlerine hakimken, küreselciler özellikle finans, ticaret ve teknoloji alanlarını ellerinde tutuyorlar.

ABD’nin pek çok bölgede askeri güç kullanması, kaos çıkarması, ambargolar koyması, dünyada serbest ticareti, açık piyasaları olumsuz etkilemesi ve küresel tedarik zincirinde kopmalara neden olması, küreselcilerin düzenini baltalıyor. Küreselciler artık dünya hegemonyasını askeri müdahaleler yerine, daha maliyetsiz ve sürdürülebilir olan ekonomik bağımlılık ve örgütsel entegrasyonla gerçekleştirmeyi öngörüyorlar. Tüm bunların yanı sıra, küreselcilerin Amerika’da gördükleri ulusalcı direnç, küresel sermayeyi kendi düzenini rahatlıkla kurabileceği güvenli ve itaatkar bir merkez seçmeye itti. Soğuk savaşın sona erdiği 90’larda Çin’le el sıkışan küreselciler, o tarihten bu yana sermayenin yönünü Çin’e çevirdiler. Elbette Çin’e yükledikleri “küresel misyon”la birlikte. Amerika dış politikasında başlangıçta, Çin’den ziyade Rusya’yı rakip görmüş, Çini adeta görmezden gelmiştir. Bu durum, 2010 yılı sonrasında değişmeye başladı. Bu tarihten sonra Amerika, ekonomik güçle hegemonya kurma yolunda ilerleyen Çin’in bu girişimini, askeri güçle bloke etme çabasına girmiştir. Çin Amerika mücadelesi, esasen Amerika’nın içindeki ulusalcı-küreselci çatışmanın dünyadaki yansımasıdır.

VII.5. NEDEN ÇİN?

Küresel sermayeye, dünyada operasyon yapabilecek güç ve potansiyele sahip bir devlet lazımdı. Bu devlet, toprak büyüklüğü, nüfusu, ekonomik potansiyeli ve askeri gücü ile devletleri dönüşüme ikna etmede etkili olabilecek, gerektiğinde devletler üzerlerinde hakimiyet kurabilecek güçte olmalıydı. Mevcut düzene ve hegemonyaya baş kaldırabilecek dirayette sahip, dönüşüme, yeni bir düzene ve başat aktör olmaya hevesli olmalıydı. Çin bütün bu özelliklere sahipti ve küresel sermaye, büyük dönüşümün taşeronluğunu Çin’e verdi.

 VII.6. NEDEN DOĞU?

Kuzey yarım kürenin doğusu, dünyanın hammadde, maden ve enerji kaynaklarının merkezi durumunda. 18. yüzyılın başından bu yana, hammadde Doğudan Batıya getirilip, işlenerek mâmül mal şeklinde doğu pazarına tekrar satılmaktadır. Bu, birincisi Doğudan Batıya, ikincisi Batıdan tekrar Doğuya olmak üzere iki nakliye, iki maliyet ve iki kere ticari risk oluşturmaktadır. Halbuki, üretimin bizzat hammaddenin bulunduğu Doğuda yapılması ve buradan dünyaya satılması, taşıma maliyetlerini ve ticari riskleri yarı yarıya azaltmak anlamına gelecektir. Bu yüzden küresel sermaye, hammaddenin membaını yani Doğuyu seçti. Ayrıca nispeten pahalı olan deniz yolu yerine, daha kısa süreli ve ucuz olan kara ve demir yoluyla nakliye için dünya çapında bu yolların yapılması gerekiyordu.  İşte Kuşak-Yol da bu işin projesidir.

VII.7. KOMÜNİST KAPİTALİZMİN İNŞAASI

Tüm bu olup bitenler arasında, gözden kaçırılmaması gereken bir gerçek daha var. Küresel sermaye, kendi eliyle kurduğu ve surları içinde hiçbir engelle karşılaşmaksızın, sınırsız büyüdüğü güvenli kalesi “kapitalizm”i, daha fazla kazanmak ve daha fazla sömürmek uğruna, yine kendi eliyle parçalamaktan çekinmiyor. Baş düşman ilan ettiği “komünizm”in sırça köşküne kurulmaktan geri durmuyor.

Dünya bugün Çin’de, “komünist kapitalizm”in inşasına şahit oluyor.

Bu surette küresel sermaye, bir yandan, vatansız ve ideolojisiz olduğunu, dünyaya uygulamalı  olarak gösterirken, diğer yandan kapitalizm, komünizm ve bilumum “izm”lerin arkasındaki o gizli eli de açık ediyor.

VIII. BÖLÜM: YENİ DÜNYA DÜZENİ VE TÜRKİYE

 VIII.1. YENİ DÜNYA DÜZENİ ve TÜRKİYE

Yeni dönemde, Amerika giderek zayıflamakta ve düzen üzerindeki hegemonik gücünü kaybetmektedir. AB ülkeleri ise, sarsılan ekonomileri ve kendi sorunlarıyla uğraşmaktadır. Mevcut uluslararası kurum ve kuruluşlar, fonksiyonunu yitirmiş, görevini icra edemez duruma gelmiştir. Türkiye ise, mevcut düzen içerisinde kurum ve kuruluşlarda sorumluluğunu yerine getiren ancak karar verme yetkisi olmayan bir pozisyondadır. Öte yandan özellikle son yüzyılın başından bu yana, sermayenin doğuya kaydığı, başta Çin olmak üzere, Asya ekonomilerinin hızla yükseldiği ve dünyanın Asya üzerinden yeniden şekillendiği ve öncü kurumlarıyla, yeni bir düzenin kurulmakta olduğu görülmektedir. Yeni dünya düzeninin barışçıl yollarla mı, yoksa savaşla mı kurulacağı sorusu önemlidir. Bunu zaman gösterecek. Ancak yeni düzenin kurulması için dünya çapında bir savaş çıkacaksa, Türkiye bu savaşta mutlaka “tarafsız” kalmalıdır. Zira savaşa girmesi halinde, kazanan tarafta olsa bile Türkiye zarar görecek ve yıpranacaktır. Bugün Türkiye’nin geldiği noktadan bir adım bile geri düşme lüksü yoktur. Aksine Türkiye daha fazla güç devşirmelidir. Günümüzde, bir yandan ABD-Çin arasındaki ticaret savaşları, diğer yandan Rusya-Ukrayna savaşı dikkate alındığında, şu an lider ülkelerin yıpranmaya maruz kaldıkları muhakkaktır. Bu durum rekabetin dışında kalacak Türkiye için avantaj oluşturmaktadır. Kuşak-Yol projesinin devamında, yeni düzenin alternatif kurumları oluşturulacak ve kuralları konulacaktır. Yeni düzen, hegemonik tek bir gücün değil, birden çok küresel gücün, hatta uluslararası çok uluslu şirket ve yapıların var olduğu ve bunların mücadelesi ya da işbirliği üzerinden şekillenecektir. Çin, ABD, Hindistan, Rusya, Japonya, AB, İngiltere yeni düzenin küresel güçleri olarak öne çıkıyorlar.

Türkiye, Balkanlar, Kuzey Afrika, Asya Türk Birliği bloğunu oluşturabilirse, bu kutuplardan biri olabilir. Batı ile olan ilişkilerinde iniş ve çıkışların hakim olduğu Türkiye’nin, uluslararası arenada kendine yeni alternatifler ve ortaklıklar araması milli çıkarlarının gereğidir. Bunu yaparken, demokrasi, bireysel hak ve özgülükler, hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerlerden uzaklaşmak gerekmiyor. Türkiye iş birliği seçeneklerini çoğaltmak zorundadır.

VIII.2. ENGELLEYEMİYORSAN, ETKİN OL

Günümüzde emareleri ortaya çıkan yeni küresel sistemin çok kutuplu olacağı görülüyor. Bu çok kutuplu esnek yapı, değişken gruplaşmalara ve bu gruplar arasında geçişkenliklere imkan tanıyacak, devletler farklı zamanlarda ve farklı alanlarda, birden fazla ittifak ilişkisi içerisine girebileceklerdir. İlk dönemlerde Kuşak-Yola temkinli davranan Rusya, ilerleyen yıllarda projenin dışarıdan kontrol etmesi mümkün olmayan bir yapıya kavuşması ihtimaline karşı Çin ile anlaşma yolunu tercih etmiştir. Keza İngiltere, resmi olarak projenin içinde yer almasa da, Çin’le anlaşma yaparak kontrolden uzak olmamanın hesaplarını yapmaktadır. Öte yandan Hindistan projede yer almak istediğini ancak, tamamıyla taahhüt altına girmeyi reddettiğini bildirmiştir. Türkiye’nin tüm bu gidişatı durdurması, tüm hatlarıyla gelmekte olan bu yeni düzeni engellemesi, imkan ve kabiliyeti dahilinde değildir. Bu projenin tamama ermesi kaçınılmazdır. İtiraz ve karşı duruşların bir etkisi ve ehemmiyeti olmayacaktır. Bu durumda elzem olan, bu projeyi her halükarda lehimize çevirebilmektir. Bu projenin avantaja dönüştürülmesi, Türkiye’nin atacağı adımlara bağlıdır. Türkiye’nin dışında olduğu bir yapıyı kontrol etmesi mümkün olmayacaktır. Sistemin dışında kalan bir Türkiye kendisi, bölge ve dünya hakkında verilecek kararlara boyun eğmek durumunda kalacaktır. Ancak bir Asya ülkesi olarak, Asya’dan doğacak bir düzene müdahil olması, hem kendisinin hem de temsil ettiği bloğun menfaatlerini koruması açısından gereklidir. Bu nedenle Türkiye yeni düzenin “içinde etkin ol”mak zorundadır. Bu durum, Çin ya da Rusya ile aynı çizgide olmak manasına gelmez. Aksine bu hamle, çıkarları korumak için atılacak stratejik bir adımdır. BM’nin 5’li Güvenlik Konseyinde, ABD, İngiltere ve Fransa’nın oluşturduğu Batı bloğuyla aynı masada, Rusya ve Çin’den oluşan Doğu bloğu oturuyor. Elbette aynı çizgide birbirlerine tabi olmak için değil, aksine ulusal menfaatlerini savunmak ve aleyhe çıkabilecek kararları engellemek kudretine sahip olmak için. Çok kutuplu yeni dünya düzeninde Türkiye, her alanda alternatiflerini çoğaltmalıdır. Alternatifsizlik Türkiye’yi çaresizliğe mahkum edecektir. Sadece bir paktın üyesi olarak kendini sınırlamak yerine, birden fazla pakt veya oluşum ile ekonomik, stratejik, askeri  iş birliğini hedefleyen bir diplomasiyi yönetebilmek Türkiye için zorunlu gözükmektedir. Yeni düzen, BM’ye alternatif kurum ve kuruluşlar ile karar verme mekanizmalarını da oluşturacaktır. Türkiye, genç nüfusu, ekonomik potansiyeli, askeri gücü ve siyasi iradesiyle, yeni düzende mutlaka “karar vericiler” arasında yerini almalıdır. Türkiye bunu ancak hinterlandıyla bütünleşerek başarabilir.

VIII.3. HİNTERLANT’TAN BLOK’A

Türk Devletleri Teşkilatı’nın bütünleşme faaliyetlerini artırması, bölgesel bir güç unsuru haline gelmesi ve bir “Türk Bloğu” olarak ortaya çıkması, yeni bir misyon yüklenmesi imkanını doğuracaktır. Türkiye, Balkanlar, Kuzey Afrika, Ön Asya ve Orta Asya’da bulunan pek çok, Türk ve Müslüman halkları toparlayabilecek öncü ülke konumundadır. Türkiye, dil, din, tarih, kültür ve gönül bağı olan bu halklarla ilişkilerini daha da yakınlaştırmalı ve bunu somut anlaşmalara bağlamalıdır. Türkiye, özellikle komşu devletlerle yakın geçmişte yapmış olduğu ancak günümüzde geçerliliğini yitirmiş olan, Balkan Paktı (1934) ve Sadabad Paktı (1937) benzeri anlaşmaları, içeriklerini genişleterek ivedilikle imzalamalıdır. Balkan devletleriyle Balkan Paktı, Kuzey Afrika devletleriyle Kuzey Afrika Paktı, Ön Asya ve Uzak Doğu devletleriyle Asya Paktı imzalanmalıdır. Anlaşmalar ekonomik işbirliğinin yanında özellikle askeri işbirliğini de kapsamalıdır. Orta Asya’da Türk devletlerle kurulmuş olan Türk Birliği’nde askeri işbirliği hızla genişletilmeli ve ortak askeri yapılanmaya gidilmelidir. Türkiye kendi hinterlandıyla kendi bloğunu süratle oluşturmalı ve yeni düzenin karar vericileri arasına, bir blok lideri olarak oturmalıdır. Türkiye hinterlandını konsolide etmesi halinde buna muktedir olacaktır. Öte yandan Türkiye, yeni düzende, yeni üyelik ve katılımlarında, milli egemenliğine, bağımsız politika yapma yetkisine, çıkarları doğrultusunda karar verme iradesine halel getirecek angajmanlara girmekten, bu türlü hukukunu belli örgütlere, yapılara ve devletlere teslim etmekten şiddetle kaçınmalıdır. Türkiye’nin asıl kırmızı çizgisi bu olmalıdır.

1.BÖLÜM: SONUÇ ve DEĞERLENDİRME

 IX.1. SONUÇ ve DEĞERLENDİRME

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in, 2013 yılında gündeme getirdiği Kuşak-Yol projesi, karadan ve denizden Doğu Asya, Orta Asya, Batı Asya, Afrika ve Avrupa’nın birbirine bağlanmasını, güzergah üzerindeki ülkeler arasında ortaklıklar kurmayı ve bu ülkelerde dengeli ve sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Katılan ülke sayısının 155’e ulaştığı Proje, dünya GSMH’nın % 42’sini, dünya nüfusunun % 64’ini, karaların % 40’ını, enerjinin % 75’ini kapsamaktadır. Proje küresel ticaretin üçte birini oluşturan bir coğrafyaya hitap ediyor.

Kuşak-Yol Projesi, “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı” ve “Deniz İpek Yolu” olarak iki kısımdan oluşuyor. İpek Yolu Ekonomik Kuşağı 6 ana kara güzergahından, Deniz İpek Yolu güzergahları ise 2 koridordan oluşuyor. Çin’in Vizyon ve Faaliyetler bildirgesine göre Kuşak-Yol Projesi, barış ilkesini desteklemekte, tüm ülkelerin katılımına açık, karşılıklı fayda gözetilen, piyasa kuralları ve uluslararası düzenlemelere ile uyumlu bir pazarı içermektedir. Eylem planına göre proje, kuşak üzerindeki ülkelerde bağımsız, dengeli ve sürdürülebilir bir kalkınmayı teşvik etmek için, BM Şartı’nın 5 ilkesine bağlı kalınacaktır. Çin Kuşak-Yol kapsamında, 155 ülke ve 31 uluslararası örgütle, 2 trilyon doların aşan değerde, 202 sözleşme imzaladı. 1 trilyon dolar olan yatırımın büyük kısmı, enerji santralleri ve demiryolları gibi enerji ve ulaştırma projelerine aktarıldı. Projeler halen 70’ten fazla ülkede yürütülüyor. Bu süreçte, Yunanistan’ın en büyük limanı olan Pire Limanı’nın hisselerinin % 67’lik kısmı ve Türkiye’nin Kumport Limanının % 65’lik hissesi Çinli şirketlerin eline geçti. İpek Yolu Fonu, Çin Sanayi ve Ticaret Bankası, Çin Kalkınma Bankası, Asya Yatırım ve Kalkınma Bankası, Çin Eximbank, Enerji Kalkınma Fonu, Deutsche Bank, Kuşak-Yol’u finanse eden banka ve fonlardır. Çin’in bu projeye ihtiyacı bulunuyor. Çin, ekonomik büyümeyi sürdürebilmek için, yeni pazarlara ihtiyaç duyuyor. Çin’in Kuşak-Yol projesi, bir ekonomik proje olmanın ötesinde, dünya sistemini, ekonomik ve siyasi açıdan yeniden dizayn etme amacı güden büyük bir planın parçasıdır. Maden ve enerji kaynaklarına güvenli erişim, Yuan’ı küresel para birimi yapmak ve bu sayede ekonomik ve siyasi açıdan başat aktör olmak Çin’in hedefleri arasında. Çin, Kuşak-Yol kapsamında, ekonomik saiklerin ötesine geçen küresel çaplı amaçlar güdüyor. Çin proje sürecinde tepkileri azaltmak için “yumuşak güç” uyguluyor. Çin, güzergah üzerindeki ülkelerden devlet bursu ile 10 bin öğrenci kabul edeceğini, bu ülkeler arasında film ve sanat festivalleri ile TV ve radyo programlarının artırılacağını, turizmin geliştirileceğini, sportif faaliyetlerin artırılacağını ve sağlık alanında işbirliği yapılacağını açıklamıştır.

 Çin, kredi verdiği ülkelerden emperyal taleplerde bulunmaktan çekinmiyor. Çin sınıra askeri yığınak yaparak Rusya’dan da toprak talep etmiş ve taleplerinin bir kısmını da almıştır. Yine, tarım arazisi niteliğinde Ukrayna topraklarının yaklaşık %10’u Çin’in tapulu malıdır. Çin, Kuşak-Yol Projesi kapsamında verdiği kredileri, ülkeler üzerinde baskı aracı olarak kullanıyor. Dahası Çin’in uygulamaları, bu ülkelerin kaynaklarını ele geçirmek için tasarlanmış bir “borç tuzağı politikası” halini almış durumda. Çin projelerin giderlerini karşılayamayan ülkelerin kaynaklarına, liman ve yollara el koymaktadıOECD kredi kuruluşundan alınan bir kredi genellikle yüzde 2,1 faiz oranı ve 20 yıllık bir geri ödeme süresine sahipken, Çin’in sağladığı kredinin faiz oranı genellikle yüzde 4,2 seviyesinde ve geri ödeme süresi 10 yıldan kısadır. Çin’in insan gücünü ve pazar ağını Avrupa sermeyesi ile buluşturmayı hedefleyen Kuşak-Yol projesi, dünya ekonomisini bütünleştirecek önemli bir mekanizma olarak planlanmaktadır. Mevcut uluslararası kurumlar ile bağını devam ettiren Çin diğer taraftan, bu kurumlara rakip olacak bir mekanizmayı da kurma çabasındadır. Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS ve Kuşak-Yol Projesi bu türlü girişimlerdir.

Türkiye ve Çin arasında 14 Kasım 2015’te “İşbirliği Mutabakat Zaptı” imzalanmasının ardından Çin, Türkiye’ye krediler sağlamıştır. Çin’den alınan krediler; 15.12.2017’de 600 milyon dolar, 2018’de 3,6 milyar dolar, 2019’da, 1 milyar dolar, 11.09.2019’da 200 milyon Dolar, 26.03.2020’de 5 milyar dolar, 31.03.2021’de 400 milyon dolar, 2021’de 1,7 milyar dolardır Kuşak ve Yol Girişimi ile ilgili olarak Çin Türkiye’de bugüne kadar yaklaşık 5,8 milyar dolar tutarında yatırım gerçekleştirdi.

Doğu Türkistan meselesi, projeye ilişkin önemli sorunlardan biridir. Çin, Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yıllardır baskı ve zulüm uyguluyor, inanç, ibadet ve kültürün yaşatılmasını engelliyor, insani hak ve özgürlüklerden mahrum bırakıyor. Kazak ve Uygur aydınları ve din adamları baskıya uğramakta, tutuklanmakta, gözaltında ve hapishanelerde şüpheli şekilde hayatını kaybetmektedir. Türkiye’nin bu konudaki tepkilerinden rahatsız olan Çin, Türkiye’yi Çin’in içişlerine müdahale etmekle itham etmektedir. Uygur sorununun uluslararası hukuk ve insan hakları çerçevesinde, adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulması şarttır.

Çin-Türkiye ticaretinde, ihracatla ithalat arasında Türkiye aleyhine olan 10 katlık fark, sürdürülebilir değildir. İhracatın ithalatın yarısı oranına çıkartılması ve Çin’in pazarını Türk ürünlerine daha fazla açması için iki ülke arasında bir anlaşma yapılması şarttır. Projesin tamamlanmasıyla Türkiye, pazarlarını kaybetmekle yüz yüze gelebilir. Çinli işletmelerle rekabet halinde, Türk KOBİ’lerinin direnmesi zor olacaktır. KOBİ’lerin çoğu batma riski yaşaması durumunda, Çin KOBİ’leri çok ucuza ele geçirecektir. Ayrıca, Çin mallarının Türkiye’yi istila etmesi, Türk sanayisinde yıkıcı bir etki doğuracaktır. Türkiye, işin başında Türk sanayisini koruyacak tedbirleri almalı ve kuralları koymalıdır. Orta Asya (Türkistan) muazzam enerji kaynaklarıyla, Kuşak-Yol projesinin kara ayağının merkezini oluşturuyor. Çin, Orta Asya (Türkistan) ülkelerinin en büyük ticari ortağıdır. Ham madde ve enerji ihtiyacını bu ülkelerden temin eden Çin, ticari ilişkileri sayesinde Kuşak-Yol’a desteklerin devamını sağlıyor. Çin’in toprak talepleri, ülkelerin kaynaklarını ele geçirme çabası ve Türk Cumhuriyetlerinde ciddi tehdit seviyesindedir. Hükümetlerin Çin’le yakın ilişkiler kurmasına rağmen, halklar Çin’e güven duymamaktadır. Türkiye’nin Asya bölgesiyle olan ticareti sınırlıdır. Bölgenin ulaşım zorlukları bu durumun oluşmasında etkilidir. Bu nedenle, Türkiye’nin Kuşak-Yol’a katılması, Asya pazarına ulaşmasını kolaylaştıracaktır. Orta Asya’da (Türkistan) Rusya-Çin rekabeti sonucunda, Rusya bölgedeki etkisini giderek yitirirken, Çin’in etkisi giderek artırmaktadır. Çin’in ekonomide gösterdiği gelişmeye rağmen, komünist otoriter rejimi, insan hakları ve demokrasi alanındaki ihlalleri nedeniyle ülkeler Çin’e güven duymakta zorlanmaktadırlar. Çin’deki ekonomik gelişme ve refah, halkın büyük kesimine yansımıyor. Çin’deki ekonomik büyümenin temel nedeni esasen küresel sermayenin Çin’e akmasıdır. Hukuk, demokrasi, şeffaflık, dünya ile entegrasyon, öngörülebilirlik gibi sermayenin aradığı şartlar olmaksızın küresel sermayenin Çin’e akması kuşkusuz ticari saiklerle değildir. 17.yüzyıldan sonra ticaret güzergâhlarının karadan denizlere kaymasıyla, bu güzergâhta bulunan ülkeler için kayba neden olmuş ve 18. yüzyılın başından itibaren zenginlik Batıya kaymıştır. Bugün Çin’in Kuşak-Yol projesi ile deniz ticaret yollarının yerini, kara ve demiryolları alıyor. Dünya sıklet merkezinde Batı’dan Doğu’ya doğru tekrar bir kayma yaşanıyor. Yeni kurulan küresel demiryolu ve kara yolu ağları, tarihte olduğu gibi bir süreçle Türkiye’ye zenginlik taşıyabilir. Dünyada oluşan jeopolitik kayma yeni dünya düzeninde belirleyici rol oynayacaktır.

Çin, istediğini alma konusunda sert uygulamalardan çekinmiyor. Çin’in bu türlü uygulamaları, kurulacak yeni düzenin karakteristiği hakkında bilgi veriyor. Çin her geçen gün, emperyalizmin kılıcı haline geliyor. Çin’in vizyonu, bir dünya entegrasyonu projesi olan bu projeyi ortaya koymaya ve hayata geçirmeye yetmez. Çin’in mantalitesi ve geçmişten gelen kültürel ve kurumsal yapıları buna uygun değildir. Çin’in vizyonu buna yetmese de anlaşılan kendisine verilen misyon bunu gerektiriyor. Çin bugün, kendine verilen küresel vazifeyi yerine getiriyor. Son dönemde Çin’e giren yabancı yatırım 2,5 trilyon dolar ve Çin’in proje için dünyaya dağıttığı para da 2,5 trilyon dolardır. Açıktır ki bu para, küresel sermayenin dağıttığı güdümlü parasıdır. Kuşak-Yol Projesinin ev sahibi “Küresel Sermayedir. ”Küreselciler dünya hegemonyasını askeri müdahalelerle değil, daha maliyetsiz ve sürdürülebilir olan ekonomik bağımlılık ve örgütsel entegrasyonla gerçekleştirilmesini hedefliyor. Küreselcilerin Amerika’da gördükleri ulusalcı direnç, küresel sermayeyi güvenli bir merkez aramaya yöneltti. 90’lı yıllarda Çin’le anlaşan küreselciler, Çin’e yükledikleri “küresel misyon”la birlikte, sermayenin yönünü Çin’e çevirdiler. Bugün yaşanan Çin-Amerika mücadelesi, esasen Amerika’nın içindeki ulusalcı-küreselci çatışmanın dünyadaki yansımasıdır. Küresel sermaye, dünyada operasyon yapabilecek güç ve potansiyele sahip, toprak büyüklüğü, ekonomik potansiyeli ve askeri gücü ile devletleri dönüşüme ikna edecek, gerektiğinde devletler üzerlerinde hakimiyet kurabilecek güçte, hegemonyaya baş kaldırabilecek kudrette bir devlet aradı. Sonuçta,  büyük dönüşümün taşeronluğu Çin’e verildi. Aynı akıl, nakliye maliyetlerini ve ticari riskleri azaltmak için hammadde, maden ve enerji kaynaklarının merkezi durumunda olan Doğuyu seçti. Çin’de bugün “komünist kapitalizm” inşa ediliyor.

Yeni dünya düzeninin barışla mı yoksa savaşla mı kurulacağını zaman gösterecek. Ancak bunun için dünyada bir savaş çıkacaksa, Türkiye bu savaşta mutlaka tarafsız kalmalı, yıpranmaktan ve güç kaybetmekten uzak durmalıdır. Günümüzde, ABD, Çin ve Rusya’nın yıprandığı rekabet ortamının dışında kalmak, Türkiye için avantaj olacaktır. Türkiye, Balkanlar, Kuzey Afrika, Asya Türk Birliği bloğunu oluşturması halinde yeni düzenin kutuplarından biri olması mümkündür. Türkiye milli çıkarlarının gereği olarak, uluslararası alanda yeni alternatifler aramalı ve iş birliği seçeneklerini çoğaltmalıdır.

Türkiye’nin gelmekte olan bu yeni düzeni engelleme imkanı yoktur. Bu durumda Türkiye atacağı adımlarla bu projeyi lehine çevirmelidir. Türkiye’nin sistemin dışında kalması halinde, bu yapıyı kontrol etmesi mümkün olmayacağı gibi, hakkında verilecek kararlara boyun eğmek durumunda kalacaktır. Türkiye’nin düzene müdahil olması, menfaatlerini koruması açısından şarttır. Türkiye yeni düzenin “içinde etkin ol”malıdır. Bu durum, rakip ülkelerle aynı çizgide olmak anlamına gelmeyecektir. Türkiye, Balkanlar, Kuzey Afrika, Ön Asya ve Orta Asya hinterlantının sağladığı avantajı kullanmalıdır. Bu hinterlantı bütünleştirecek anlaşmaları süratle imzalamalı ve kurulacak yeni düzende “karar vericiler” arasında, bir blok lideri olarak yerini almalıdır.

Yeni düzende Türkiye’nin kırmızı çizgisi, milli egemenliğini, bağımsız politika yapma yetkisini, çıkarları doğrultusunda karar verme iradesini korumak ve bu hukukunu belli örgütlere, yapılara ve devletlere teslim etmekten kaçınmak olmalıdır.

KAYNAK : ALARM/Alternatif Araştırmalar Merkezi | ALARM | (alternatifarastirmalar.org)

 

Share
659 Kez Görüntülendi.