logo

trugen jacn

ÇİN’İN İŞGALİNDEKİ DOĞU TÜRKİSTAN MİLLİ DAVAMIZ MİDİR ?

Çin’in esaretindeki Doğu Türkistan, Türk milletinin milli bir davası haline gelmiş midir, diye soracak olursanız maalesef cevabım kocaman bir “HAYIR” olacaktır.

Barış Yüksel - Körfez Krizi

Barış YÜKSEL

 Doğu Türkistan, Türk milletinin milli bir davası haline gelmiş midir, diye soracak olursanız maalesef cevabım kocaman bir ‘hayır’ olacaktır. Aziz ve büyük milletimizin yüz yıllar boyunca var olduğu ata topraklarına ve her türlü kültür mirasını da bünyesinde barındırdığı coğrafyaya neden bu denli kayıtsız kaldığının cevabı hala zihinleri meşgul etmektedir. Bölgenin yüzölçümü Türkiye’nin iki katı kadardır ve yaklaşık 23 milyonluk bir nüfusu bulunmaktadır. Bu nüfusun %45’i Uygurlardan, %40’ı ise Çinlilerden oluşmaktadır. Geri kalanının da önemli bir kısmı Müslüman olan Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler, Tacikler, Çinli Müslümanlar gibi muhtelif azınlıklardan meydana gelmektedir. Bölge, Çin hükümeti için son derece kritik bir öneme sahip zira Doğu Türkistan’ın bulunduğu bölgenin sekiz ülkeye komşu olması bölgenin stratejik önemini bir kat daha arttırıyor. Çin devleti bünyesinde çeşitli etnik unsurları barındıran üniter yapıya sahip bir devlettir.

Doğu Türkistan’da çıkabilecek milliyetçi ayaklanmaların diğer etnik kökene sahip unsurlar için ilham verici olması her daim Çin hükümeti için endişe verici olmuştur. Bölgenin zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip olmasının yanı sıra jeopolitik konumu itibari ile Avrasya’da son derece kritik öneme sahip enerji nakil hatlarına sahip olması Çin’in Doğu Türkistan politikasında katı önlemler almasına neden olmuştur. Doğu Türkistan’ın sahip olduğu bu kritik önem sonucunda, Çin’in baskıcı politikaları ve uygulamaları da aynı eksende sert ve insanlık dışı uygulamalar haline dönüşmüştür. Gelinen süreçte Uygur Türklerine uygulanan politikalar öylesine acımasız bir hal almıştır ki, binlerce insan ailelerinden koparılmak suretiyle toplama kamplarında esir hayatı yaşamaktadır. Bu kamplarda çeşitli işkence, keyfi gözaltı ve idamlar yaşanmaktadır.

Ailesiz kalan çocuklar zorla Çinli ailelerin yanına verilerek asimile edilmeye çalışılmaktadır. Bölgede Uygurca yasaklanmış, ana dilde eğitime engeller getirilmekle beraber, ilkokuldan üniversite eğitimine kadar Uygurca kullanımına yasaklar getirilmiştir. Çin’in baskıcı uygulamaları sadece bununla sınırla kalmamaktadır. Doğu Türkistan’da yaşayan Müslümanların ibadetlerini yapmaları büyük oranda engellenmekte ve kısıtlanmaktadır. Evlerde çocukların dini eğitim alması ve Kur’an-ı Kerim bulundurulması Çin hükümeti tarafından yasaklanmıştır. Böyle bir durumun tespit edilmesi halinde hapis cezasına varan yaptırımlar uygulanmaktadır. Bunlara ek olarak son dört yıl içerisinde dinî nikâh kıyılması, cenazelerin İslamî usulle kaldırılması, türbe ziyaretleri ve açık alanlarda namaz kılmak gibi konularda yasaklar getirilmiştir. Müslüman kadınların başörtüsü takması yasaklanmış olup erkeklerin sakal bırakması da çeşitli ölçü ve tarzlarda olmak şartıyla kısıtlanmıştır. Çin hükümeti bölgenin demografik yapısıyla da oynamıştır, bölgede zorunlu göç gibi politikalar uygulayarak Uygur Türklerinin sayısını azaltıp Çinli vatandaşlarının sayısını arttırmayı hedeflemiştir.

Bu politikasında da başarılı olmuş, Doğu Türkistan bölgesindeki Uygur nüfusunun genel nüfusa oranı %90’ın üzerindeyken bugün ise bu oran %45’e düşmüş durumdadır. Çinlilerin oranı ise %40 dolaylarındadır. Bölgenin başkenti Urumçi’de ise Çinli oranı %70’e ulaşmış bulunmaktadır.

Doğu Türkistanlı kadınlara yönelik insanlık dışı uygulamalar öylesi boyutlara gelmiştir ki; kadınlar zorla  etnik Han Çinlileri ile evlenmeye ve zorunlu olarak kürtaj uygulamasına muhatap kalmaktadır. Kürtaj yapılırken ölen ve sakat kalan kadınların oranı azımsanmayacak kadar çoktur. Uygur Türkü kadınlar bu politikalar neticesinde çeşitli travmalar ve depresyonlar yaşamaktadır.

Türk milletinin geleceği ve umudu olacak olan binlerce çocuk bu politikalardan en fazla etkilenen taraf olmaktadır. Geleceğini ve istikbalini düşünen milletlerin yapacağı gibi önlemler alınmalı, akabinde Çin devletinin bu politikalarını terk etmesi için uluslararası arenada kamuoyu oluşturulmalıdır.

Müslüman devletlerinde ortak bir şekilde hareket edip, bölgedeki Müslümanlara yönelik baskıcı politikaların terk edilmesi için ekonomik ve politik birtakım yaptırımlar uygulaması şarttır.

İnsan hakları ihlalleri mutlaka uluslararası kamuoyunda devlet büyükleri tarafından dillendirilmelidir, ciddi adımların ise zaman kaybetmeden atılması son derece zaruridir.

Bölgenin asıl sahibi olan Türklerin maruz kaldığı asimilasyon politikasının acil olarak terk ettirilmesi öncelikli hedef olmalıdır.

Doğu Türkistan Meselesi Türkiye’mizin Bir Milli Davası  Haline Getirilmelidir  !

Yazımın başında ifade ettiğim gibi Doğu Türkistan maalesef bir milli dava haline gelememiştir. Bunun ekonomik ve siyasi sebepleri ise birer mazeret şeklinde gösterilmemelidir. Doğu Türkistan meselesi siyasi ve politik bir takım oyunlara alet edilemeyecek kadar büyük ve kutsal sayılmalıdır. Yüz yıllar boyunca tarihin derinliklerine kök salmış milletimizin mukaddes tarihinin yazıldığı bu topraklar yüce Türk milletinin namus davası haline gelmelidir. Devletimizin ve milletimizin başka milletlere karşı göstermiş olduğu hassasiyetin kat ve kat fazlasını hak eden Doğu Türkistan, elbet bir gün hak ettiği ilgiye ve alakaya ulaşacaktır.

Tarihte sayısız kızılca gün geçiren Türk milleti geleneklerine ve töresine sadık kaldığı müddetçe kendi içerisinden liderini tayin edecektir. Yazıma son verirken başta TamgaTürk ailesi olmak üzere, tüm okurlarımızın mübarek Kurban Bayramını en içten dileklerimle kutlarım.

Kaynak : https://www.tamgaturk.com/yazi/dogu-turkistan-milli-davamiz-midir-15767.html?fbclid

Share
331 Kez Görüntülendi.