logo

trugen jacn

ÇİN SÖMÜRGECİLİĞİNİ ANLAMAK

Doğu Türkistan tarihinin özeti ve Çin işgali

UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)

Baskı ve zulüm  acıdır, onu  ifade edememek ve anlatamamak  bu acının şiddetini  10 kat  daha artırır. Bu acının  seviyesini Çin’in esaretinde yaşamak zorunda kalan  Uygurlar, Tibetlilerin ve Moğolların çok  daha iyi bilmektedirler.

Uluslararası arenada Uygurlara sıklıkla sorulan bir soru şudur: “Soykırımla karşı karşıya olduğunuzu söylüyorsunuz ama biz neden Ruanda ve Bosna’da olduğu gibi ceset görmüyoruz?”

Siz bir Uygur olsaydınız ne derdiniz?

Ya şöyle cevaplasaydınız: “Sorunun kaynağı sizin vizyon eksikliğinizdir. Bu, sizin zayıflığınızın ve Çin’in gücünün bir göstergesi ve bu bizim samimiyetimizle ilgili bir konu değildir.”

Böyle sert bir tepki,  elbette Uygurların durumuna ilgi duyan ve  dikkat çeken  dostları üzecektir.

Bu soruyu gerçekten  doğru cevaplamak için şunları  söylemek gerekir: “Dünyadaki tüm katiller   öldürme eylemleri ile öldürdüklerinin cesetlerini saklarlar. Ruanda’daki soykırım, kendi ülkelerinde tam hakimiyet kuramayan Hutu’lar tarafından işlendi. Bosna’daki soykırım, tarihe karışmış  Yugoslavya’nın halefi olan Sırplar  tarafından işlendi. Dünyanın en ileri teknolojisine ve iletişimine sahip olan ve suçlarını gizleme ve başkalarını susturma konusunda daha büyük bir yeteneğe sahip olan Çin,  öldürdüğü insanların cesetlerini  saklamayı başardı.”

Doğal olarak, bu cevap teori üzerine bir ders olarak kabul edilebilir, ancak mantığın ötesine geçmez.

Bir diğer soru da şu: “Suriyeli mültecilerin çocuklarının denizlerde öldüğünü ve Rohingya mültecilerin kaçış  yolculuğunda öldüklerini izledik – sizin böyle trajedileriniz yok. Uygur soykırımına nasıl inanabiliriz?”

Bu soru da şöyle cevaplanabilir :  “Rohingya Müslümanları  komşu  ülkelere  kaçma ve sığınma  fırsatına  sahiple. Ancak Uygurlar komşularına kaçmak ve sığınmak bir yana  yakınlarının ve komşularının  evini ziyaret etmek için  Çin’in Polis Merkezi’ne rapor vermek ve izin almak zorundadır.”

Böyle bir açıklamanın, sadece  Çin yönetiminin  altında yaşayanlar(Uygurlar,Tibetliler ve Moğollar)  için  bir anlamı vardır.

Size yardım etmesini beklediğiniz din kardeşleriniz ise  size tam Çin’in istidiği şekilde : “Kendi Uygurca TV kanalınız olduğuna ve şehirlerinizdeki restoranlardan Uygur müziği çaldığına tanık olduk – kimsenin şikayet etmediğine dair ne söyleyebilirsiniz?  Çin hükümetinin anlattığı  ve görünüşe göre dünyadaki diğer Müslümanlardan daha mutlu olarak yaşıyorsunuz!?” cevabını verir ve üstelik sizi eleştirmeye kalkar.

Buna cevabımız ise : ” Uygurca Tv. kanalı, hayatta kalan bir dilin Uygurcanın hala hayatta olduğunu göstermek  için  gizleme  aracı  o5larak yayın yapmaktadır.  Bunun sebebi Çin yönetiminin Uygurlara  merhametinden değil, diğer kültürel formatlarla birlikte yok edilmek için sırada beklediğinin  bir işaretidir.

Şunları da sorabilirsiniz: “ Bölgede Bağımsız bir soruşturma yürütebildiniz mi? Uygurlar, mahallelerinde kara listeye alınmış kişilerden telefon aldıkları için 10 yıl hapis cezasına çarptırılıyor. Duygularını bir yabancıyla paylaşmaları mümkün mü?”

Bu sömürge topraklarında ve diktatör bir liderliğin olduğu tek parti rejimi altında yerel halkın kaderinin ne olacağı herhangi bir bağımsız düşünür için açık olmalıdır.

Pakistan Başbakanı Imran Han’ın da kabul ettiği gibi, bu durumda sorun, vizyon eksikliği, cehalet veya yanlış anlama değil, daha çok Çin’in parasına duyulan ihtiyaç veya   Çin’e olan aşırı sevgidir.

Tarihsel olarak, Uygur liderleri bu eşi görülmemiş baskıyı açıklamak için benzersiz yollar kullanmışlardır. Örneğin 1944 yılında kurulan ikinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin liderlerinden Ahmetcan  Kasimi, Doğu Türkistan’ın Mançular tarafından işgal edilmiş olmasını   “Kaderimizin en üzücü yanı  geçmişteki kölelerin kölesi olmamızdır” demiştir. Mancurlar 1644-1911 yılları arasında Çin’i yönetmişlerdir.

Çinli Reformist Sun Yat-sen (孫逸仙) Mançur kökenli  Qing Hanedanlığı  imparatorluk yönetimine  son verdi. Ancak  o aynı imparatarluğun(Marçurların) bütün miraslarını devreladı.  Kasimi, bu açıklamasıyla 300 yıldır Mançu egemenliği altında yaşayan Çinlilerin insan hak ve özgürlükleri konusunda zayıf bir anlayışa sahip olduklarını, Doğu Türkistan’da iktidara geldiğinde Çin’in öncekilerden daha acımasız olduğunu vurgulamıştır.

Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin bir diğer Uygur devlet adamı Abdurrahim İsa, Çin sömürgeciliği ile Batı  (Avrupa) sömürgeciliğini karşılaştırırken şu ifadeyi kullanmıştır : ”  ” Çin,  çok yoksul bir  nüfusa sahip ve son derece kaba bir ülkedir. Çin sarayında yaşamaktansa İngiliz  Kulübesinde yaşamak daha iyidir.”

Abdurrahim İsa, bu sözü ile  Müslüman bir lider olarak İngiliz olmayı  asla düşünmüyor ve  özlemiyor. O Uygurların Çin’in bir parçası olmasının(Çin’in idaresinde yaşamanın) nasıl bir şey olduğunu  bu benzetme ile ifade etmek istiyor.

Bugün Uygur lideri Rabiye Kadir,   Çin Komünist Yönetiminin ” Tek Kuşak-  Tek Yol”  girişimi kapsamında Çin’in yeni sömürge politikasıyla  karşı karşıya bulunan(Özellikle Türkistan Cumhuriyetlerini)   ülkeleri uyardı. O   Çin’in  ‘Birleştirme’ veya ‘Keşif’ Tedbirlerinin tek olduğunu  belirterek : ”  Yayla veya  meranızda  Çinliler ile birlikte sığır ve diğer hayvanları beslediniz.  Daha sonra ortak beslediğiniz bu hayvanlardan birini   keserek çorba  veya  Haşlama yaptınız.  Çinli ortağınız  çorbanın etinin tamamını  kendi yer ve kemiklerini  mutlaka size bırakmak isteyecektir. Ancak  günümüzde Çin sömürgeciliği çok farklıdır.  Kesteğiniz hayvanın etini, kemiğini, çorbasını  yanı her şeyini kendisi yer. Kemiklerini dahi bırakmaz. Yanı sonuçta size  sana hiçbir şey kalmaz.  Çin, daha güçlendiğinde ise güçlendiğinde seni de  sığırlar ile birlikte  birlikte yemeye başlar.

Çin’in Doğu Türkistan’da “Büyük Batı Kalkınma Projesi” markasıyla(aldatmacısı) ile onlarca yıldır  sürdürdüğü  gasıp ve  talanın   şiddetini arttırarak devam ettiriyor. Günümüzde Çin’in  Uygur soykırımı,  insanları aldatmak için Çin sömürgeciliğinin tipik bir deneme  sahnesinden başka bir şey değildir.

NOT :  Bu yazının ABD’de yaşayan Kök Börü takma  isimli bir Uygur tarafından  yazıldığı tahmin edilmektedir.

 KAYNAK : www.taipeitimes.com/News/editorials/archives/2021/10/20/2003766422?fbclid

 

Share
433 Kez Görüntülendi.