logo

trugen jacn
29 Mayıs 2015

DOĞU TÜRKİSTAN’DA KÜLTÜR KATLİAMI VE DİRENİŞ YOLU (1.BÖLÜM)

118555Mehmet Emin Hazret

DOĞU TÜRKİSTAN’DA GÜNÜMÜZDE MEVCUT DURUM

Küreselleşmenin gün geçtikçe hakim olduğu 21.yüz yılda, dünya ekonomisi bütünleşirken,milli ,kültürel,etnik farklılıklar bariz bir şekilde önem kazanmakta ve ön plana çıkmaktadır. Çin yönetimi,Doğu Türkistan’da kapsamlı ve sistematik bir şekilde kültür katliamına girişmiş bulunuyor. 2003’ten itibaren, aşamalı olarak Üniversite,lise,ilk Okullarından itibaren “Çift Dilli Eğitim” adı altındaki Çince öğretiminin esas alındığı ve Uygur Türkçesinin öğretilmeyip terkedildiği bir eğitim sistemine geçilmiş bulunuyor. 2011’de başlayarak 3-5 yaşlar arasındaki Uygur çocuklar evlerinden alınarak ana okullarda zorunlu Çin dili eğitimine tabı tutulmaktadır.65 Seneden beri hiçbir devlet yatırımı görmeyen Yoksul Uygur köylerinde devlet eli ile Lüks ana okullar bahar’da bitiveren rengarenk mantarlar gibi bir biri ardı sıra açılıp çoğaltılmaktadır. 3 Yaşından gün alınmış bebekler evinden alınıyor, ana okula götürülüyor.Evinde süt içemeyen körpe çocuklar gittiği ana okulunda süt içebiliyor, eski elbisesi çıkarılıp,banyo yaptırılıp yeni elbise giydiriliyor. Hayatında çikolata görmeyen çocukların eline lezzetli çikolata tutuşturuluyor, enva-i çeşit oyuncaklar, yataklar, ve lüks döşenmiş sınıf ve oyun odaları ve onlara sunulan diğer cezbedici imkanlar ile Uygur Çocuklar birkaç gün içinde ana okula alışıyor. Annelerin çocuklarını gündüzleri gelip görmesi serbest. Ana okul öğretmenleri bir kelime bile Uygurca bilmeyen,Çin’den getirilmiş Çinli öğretmen kızlardan oluşmaktadır.Bu yatırımların hepsi tek bir amaç için yapılmaktadır; Çocuğun beynindeki Uygur dili ve kültürünü hafızalarından silmek, yerine Çin dili ve kültürünü yerleştirmek
Üç yıl bu şekilde Çince öğretilen ve öz ana dili olan Uygur dili ve kültüründen arındırılmış Uygur yavruları dönüştürülmüş ürün halinde Çince ilk okullara veriliyor. Tüm Doğu Türkistan’da Hiç taviz verilmeyen “çift dilli eğitim” adı altındaki kültür katliam makinelerinin “Çince Öğretim Veren Okulların” seri üretimleri işte böyle işlemektedir. Eve getirildiğinde annesinin öpmesine izin vermeyen, evinde fazla kalmak istemeyen çocuklar bahaneler ileri sürerek sevdirildiği okuluna bir an önce kaçıp gitmek istiyor. Şu anda Uygurca bilmeyen ve dil engelinden dolayı çocukları ile iletişim kuramayan anneler mevcuttur.Yavrularının eski giysilerini koklayarak teselli bulmaya çalışan, göz yaşlarını içine akıtarak uyumadan geceyi geçirmekte olan yüz binlerce Uygur anneler topluluğu oluşmuş durumdadır.
Uygur Özerk bölgesi Maarif (eğitim) Nazırlığı internet sitesi’nde açıklanan rakamlara göre , 2014 yılı itibari ile Çin dili okullarında eğitim görmekte olan Uygur öğrencilerin sayısı 2 milyon 830 bin kişidir. Son 5 sene içinde, sadece Tanrı Dağlarının güneyinde kalan ve Uygur nüfusun çoğunluğu oluşturduğu Altışeher bölgesinde, özellikle kalabalık kırsal kesimlerde Çin dili ana okulu için Çin devletinin ayırdığı bütçe 5 milyar yuan (820 milyon dolar) olarak açıklanmıştır. 2011 -2014 yılları arasında Çin dili ana okulunda eğitimden geçirilen Uygur çocukların sayısı 450 bin kişidir.

Çin’in Gerekçesi ve Uygulaması

Son 35 yıl içerisinde Çin gelişmesine paralel olarak sanayileşme ve şehirleşme yolunda hızla ilerledi. Çin toplumunda tarihten beri sürekli devam eden açlıktan kaynaklanan kitlesel ölümler sona erdi. Barınma ve beslenme sorunu çözüme kavuşturuldu. .Çinin sanayi ham madde ve enerjiye olan talebi arttıkça, Doğu Türkistan’in stratejik önemi de aynı oranda artmaktadır. Tanrı dağın kuzeyindeki Kazakistan sınırındaki Korgas şehrinden başkent Urumçi ye kadar uzanan Uygur’suz(Bir tek Uygur’un olmadığı ve yerleşmesine izin verilmediği) şehirler dizisinde, Cunggar ve Tarım havzalarındaki petrol ve doğal gaz sahalarında büyük ekonomik gelişmeler meydana geldi .Doğu Türkistan’daki 10 milyon göçmen etnik Çinli toplumunu refah ve huzura kavuştu, ve bu Çinli toplum güven içinde mutlu olarak yaşayan modern bir toplum olarak ortaya çıktı. Doğu Türkistanın asıl sahipleri olan Uygur toplumu sanayileşmeden,iş imkanlarından sürekli ve bilinçli olarak dışlandı ve böylece ekonomik gelişme ve refahtan mahrum bırakıldı. Uygurların Toplum olarak kendi iç dinamikleri ile doğal gelişim ve dönüşümü engellendi. Doğu Türkistandaki iki büyük etnik grup iki ayrı zit kutuplara ayrıştırıldı ve zorla bölündüler.Bu etnik ayrımcılık ve Uygurları dışlama uygulamaları sonucunda “ 05 Temmuz 2009. Urumçi olayı” patlak verdi. Çıkan olayalar,karşılıklı Etnik çatışmalar sonucu binlerce masum insan hayatını kaybetti.

Sorunun esas kaynağı ve sebebi ise, Çin işgal yönetiminin etnik Çin ırkçılığına dayanan, sömürü düzeni üzerine kurulmuş etnik politikalarında yatıyordu. Pekin, sorunun kaynağını “Uygur toplumunun Çin toplumuna entegre olmaması” olarak gördü. Entegre olamamanın önündeki en büyük engel ise, “ Uygurların geleneksel feodal yapısı ” olarak teşhis konuldu. Bu “feodal yapı”nın  belirti ve sebepleri ne idi? Çin yönetimi derhal ve hemen keşfetti; dil ve din.
Çin komünist Partisi’nin diktatörlüğünde yönetilen bir devlettir. Çin anayasasında “ Bütün Toprakların devlet aittir” diye belirten bir madde bulunmaktadır.Çin anayasasındaki bu tanıma göre, soyulup soğana çevrilen Uygurların oturduğu evin arsa tapusu bile Çin devletine aittir. Uygur toplumunun elinde kalan tek varlık konuştuğu dil ve inandığı islam dini’dir. Din ve dil için ayrı ayrı resmi programları düzenlenmiş ve Uygurların bu iki varlığının yanı, dili ve dininin imhası ve yok edilmesi için dev bütçeler ayrılmıştır.
Doğu Türkistan’da mevcut 24 bin Cami, Mescit ve benzeri ibadet mekanları 24 bin komünist partisi üyesi denetçi tarafından denetlenmekte ve kontrol edilmektedir. Devlet memurları, Komünist Partisi üyeleri,18 yaşından küçükler ile kadınların camiye girmesi çıkarılan bir yasa ile tamamen yasaklanmıştır. Ailelerde çocuklara din eğitimi vermek suç kapsamına alınmıştır. Erkeklerin sakal bırakmaları,kadınların tesettürlü kıyafetler giymeleri dini içerikli objeler ve aksesuarlar takmaları Çin ceza kanunda “Terör kanıtı” olarak tanımlanmış ve işlem görmektedir. Çin’in Doğu Türkistan’daki din politikası iki ucu de keskin bıçaktır.

  Sözde Uygur özerk bölge Başsavcısı Nişan Habibullah 2014 yılında bölgede dini referanslı suçlardan dolayı 27 bin 146 kişini hüküm giydiğini açıklamıştır. Halen Doğu Türkistan’da dini inancından dolayı tutuklu ve ve hükümlü olarak 200 bin Müslüman Uygur Türkü ceza evlerinde meşhur Çin usulü fiziki ve manevi işkenceye tabi tutularak ölüme gönderilmektedir.

Dil politikasında ise, durum üzerine şeker serpilmiş zehirli bir pasta veya zehirli bir içecek gibidir. Çin,bu konuda geleneksel sinsi,kökünden çözüm elde edebilecek yöntemlerle, Uygur annelerin kocaklarındaki yavrularını toplayarak hepsini birden birer etnik Han Çinliye dönüştürme projesini uygulamayı tüm hızıyla sürdürmektedir.
Çin medyası, Çinin propaganda mekanizması,Uygurların gelişmesi,refaha kavuşması önündeki doğal ve tarihi engelin “toplumun feodal yapısı” olduğu,Uygur toplumu Çine entegre olması ile kabuk değiştirerek refah içinde yaşayan çağdaş,modern bir topluma dönüşeceği konusunda bas-bas bağırmakta,diziler,sahne oyunları,şiirler, hikayeler,söyleşiler, çeşitli yarışmaları düzenleyip bunu öven taraftar ve çomaklarına bol-bol para ödülü dağıtmaktadır.
Çin yönetimi,bir avuç Uyguru,kalabalık Çin nüfusu ve dev Çin kültürü içinde eritip bitiremediği için çok öfkeli ve çok hiddetlidir. Çünkü Çin’i 300 yıl yönetimi altında tutan Mançurları Çin potasında eriterek yok etmişlerdir. 1931’de Çin’in kuzeydoğu bölgesinde Japonların himayesinde Mançuku devleti kurulduğunda Çin de 100 milyon etnik Mançur vardı.2010’da ise, bir Mançur kökenli Sosyolog 3 yıl Çini gezip dolaştığını, Mançur dilinde konuşabilen 100 kişiyi bulamadığından yakınıyordu.

   Uygurlar Çin anayasasında Çin halk cumhuriyeti kurucu üyesi olarak yer almıştır. Bu yüzden Çin banknotu olan Yuan’ın arka yüzünde Çince yazı ile eşit konumda Uygurca yazı da yer almaktadır. Uygur dili Çin’in “Bölgesel Milli Özerklik “yasasında bölgenin resmi dilidir. Ancak,günümüzde Uygur dili bölgedeki resmi idarelerin tabelasında göstermelik olarak yer almış olsa da,devlet dairelerinde,resmi yazışmalarda,pasaport,kimlik bilgilerinde Uygur dili kullanımdan tamamen kaldırılmıştır. Doğu Türkistan’daki 91 ilçe kaymakamlığı, İl ve İlçe belediyesi’nin 70 ten fazlasının Uygur dilinde internet sitesi bile yoktur. Çin dili imtihanından geçemeyen her hangi bir Uygur kendi doğduğu topraklarda belediyenin temizlik işçiliği dahil hiçbir işe kesinlikle alınmamaktadır.

“Çift Dilli Eğitim” Kavramını Kim İcat Etti?

Doğu Türkistan’ı zorla işgal ederek yöneten bütün Çin yönetimleri tarihi boyunca,işgal altındaki Doğu Türkistanlıların aydınlanmasını hiç biri zaman istememişlerdir. Hatta Türkiye’den Kaşgar’a bir eğitim gönüllüsü olarak giden idealist eğitimci Ahmet Kemal 1913 yılında Doğu Türkistan’ın Kaşgar’a bağlı Artuş şehrinde ilk modern (Usuli Cedit) Darulmuallimini İttihadı Osmanı adında bir çağdaş  okul açmıştır. Doğu Türkistan’ın yeni Uygur Maarif(Eğitim) tarihi Ahmet Kemal’in açtığı bu Okul ile başlamaktadır. Ahmet Kemal kısa zamanda büyük Başarılara imza atmasına rağmen,Çin’in bölge valisi Yang zengşing Ahmet Kemal’ı mahalli işbirlikçilerini kullanarak yakalatıp Urumçiye getirtirmiş ve ardından polis nezaretinde Şanhay’e gönderip sınır dışı etmiştir.Kendisini Şanghay’dan zorla gemiye bindirerek Türkiye’ye göndermiştir.Doğu Türkistan’da genelge yayınlayıp,Müslüman Uygurların medrese eğitimini devam etmesini,cedit usulü yeni okul açanların sert cezaya çarptırılacağı emredilmiştir. Çin komünist partisi bölgeyi işgal ettikten sonra da,Uygur Arap alfabesini Rus kırıl alfabeye,sonra kırıl alfabeyi kaldırıp,Latin alfabeye,23 yıl Latin alfabesini kullandırdıktan Uygur eğitim sisteminde  tekrar Latin alfabesini yürürlükten kaldırıp,eski Arap alfabesini Uygurların kullanmasını zorunlu hale getirmiştir. Böylelikle Uygurların çağı yakalamasını engellemiş,Uygur kültürünün gelişmesini engellemiş aksine, gerilemesini temin etmiştir. Bütün bunlara rağmen Çin yönetimi,Uygurların Çince öğrenerek milli kapasitesini geliştirmesi konusunda herhangi bir telkin veya girişimde bulunmamıştır. Uygurlar kendi ihtiyaçları için liseden başlayarak bir çok öğrenci Çince öğrenmeye başlamış,bir çokları Üniversitelerde bir yıllık hazırlık sınıfta Çince öğrenmek sureti ile Çin Üniversitelerini kazanmıştır. Bir kısmı ise, Urumçi’ de Üniversitede Çinli öğrenciler ile aynı sınıfta okumayı tercih etmiştir.Uygur memur,aydınları içinde dil sorunu olmamıştır.durum böyleyken “çift dilli eğitim” kavramını kim icat etti? Nasıl ortaya çıktı?
Bu sözün ilk icat eden kişi sözde Uygur Özerk Bölgesinin kukla başkanı Uygur asıllı Nur Bekri’dir. Nur Bekri Doğu Türkistan’ın   Börtala Moğul Özerk bölgesinde göçmen Çinlilerin toplu yerleşim bölgesinde doğmuştur. ,Çin okulunda Çince okumuş,Üniversiteyi Çinde bitirmiştir. Uygurlardan,Uygur toplumu ve kültüründen tamamen kopmuş,Mankurtlaşmış bir işbirlikçidir. Çinliler onu Üniversite yıllarında iken fark etmiş ve yetiştirmeye başlamıştır. Nur Bekri aralık 2001 tarihinde Uygur özerk bölge komünist partisi merkez komitesine üye olarak atanmıştır. Bölgesel parti komitesi yönetim kurulu toplantısına ilk katılan Nur Bekri,gündemde olmamasına karşın “ çift dilli eğitim” kavramını ortaya atmış ve Uygurların büyük Çin ulusuna entegre olması için Üniversite,lise ve orta okullarda Uygurların Çince eğitim görmesini öne sürmüş ve teklif etmiştir. Çinli yöneticileri içinde,etnik temelli kargaşa çıkabileceği endişesi ile bu teklife karşı çıkanlar olmuştur.Nur Bekri toplantıda “ geçici etnik kargaşa tehlikelimi,yoksa Çin devletinin bölünmesi tehlikelimi?” diye  kükremiştir. Bölgesel yönetim Nur Bekri’nin önerisini kabul etmiştir.Nur Bekrinin “zeka”sına hayran kalan Çin yönetimi bir ay sonra yeni ocak 2001.tarihinde onu Uygur özerk bölge parti komitesi daimi üyeliğine getirmiş, “çift dilli eğitim” projesini uygulama görevini ona teslim etmiştir.
Nur Bekri 2 sene içinde yüz binlerce Uygur öğretmeni işten çıkarmış,yerine Çin’den yeni gelen Han asıllı Çinli öğretmenleri atamıştır. Doğu Türkistan genelinde Uygur okulları Çince okula dönüştürme devrimi gerçekleştirmiştir.Pekin onun cesaretini ödüllendirmek için nisan 2003.tarihinde Nur Bekriyi Uygur özerk bölge parti komitesi sekreter yardımcılığı görevine atamıştır.Ödül olarak Emniyet,adalet(Yargı) başta bir çok kurumun idaresini onun yetkisine vermiştir. Nur Bekri bir elinde Uygur milli eğitimini Çinceleştirme adımını hızlandırıyorsa, diğer bir eli ile polis ve yargıyı kullanarak,Dili ve dinini kurumak girişiminde bulunan Uygurları “bölücü”lük ile suçlayarak ceza evlerine doldurmuştur. Çin işgal yönetimi her sene onlarca yeni ceza evi inşa etmek sureti ile İşbirliği yaparak Nur Bekrinin ihanetinin hızına yetişememiştir. Buna rağmen,Çin yönetimi 2005’te yargı,polis kurumlarını yönetimini Nur Bekri’nin elinden geri almıştır.
Çinlilerin karşısında telaşa kapılan Nur Bekri bu defa “Çift dilli eğitim” adı altındaki Çince eğitimi Uygur ilk okullarına kadar indirme çağrısında bulunmaya başlamıştır.Pekine bu konuda uzun ve kapsamlı bir rapor yazmıştır.Bununla de yetinmeyerek bir yıl içinde defalarca Pekine gitmiş ve üst düzey Çin yetkililerin(Patronlarının) gözüne girmeye çalışmış ve bu hain emelini uygulamaya sonunda “başarmıştır”.

Uygur çocuklarının daha ilk okullardan başlayarak asimile edilerek Çinlileştirilmesi için devletin bütçe ayırmasını sağladı.27 Aralık 2005’de Xinhua ajansı muhabiri Zhou shengbing(周生斌) Nur Bekri ile yaptığı söyleyişi’de şöyle yazıyordu; “Nur Bekri, Ocak /2006 başlayarak tüm azınlıklar okullarında “Çift dilli eğitim” uygulaması sürecinin başlayacağını ilan etmiştir. Nur Bekri, 6-10 yaş arası çocukların dil öğrenmesi için en uygun ve altın çağıdır.Çocuklarımızın bu altın devrini Çin dili eğitimi ile değerlendirmek gerekir.Çin dili, eğitimini kabul eden her öğrenciye günlük 1.5 yuan (0.60 kuruş),Çin den bölgemize gelip Uygur öğrencilere Çince ders vermeyi kabul eden Çinli Öğretmen’e ise ayda 400 yuan ( 70 $ ) ek yardım verilecektir. Bu teşviki almak için öğrenciler,Veliler ve Çinli Öğretmenler ecele etsinler.”
Nur Bekri, bölge’deki bütün Uygur ilk okullarını Çince okula dönüştürmek için büyük seferberlik ilan etti. Yine yüz binlerce Uygur ilk okul öğretmenini “dil engeline takıldığı için – Çince bilmediği için – işten çıkardı. Uygurların en çok istihdam ettiği sektör eğitim sektörü idi. Bu sektörde Çinlilerin eline altın tepsi’de sunulmuş oldu. Pekin yönetimi Aralık/ 2007’ de Nur Bekri’yi sözde Uygur Özerk bölgesi Hükümet başkanlığına atayarak onu ödüllendirmiş oldu. Ayrıca, 2008’de ise, Çin komünist parti merkezi komitesi yedek üyeliğine atadılar.
“0 5 Temmuz 2009’daki kanlı Urumçi katliamında,Çinlilerin yaptığı kanlı etnik çatışma olayı” sonrası Pekin, Nur Bekri’nin “Uygurlar bir sürü gibidir. Her şekilde yönetilebilirler.” tezinin doğru olmadığı kanısına vardı ve kendilerini aldatılmış hissetti. Uygur Özerk bölge parti genel sekreteri Vang loçuan’nı Pekine geri çekti. Nur Bekri’ye dokunulursa Uygurca okulların tekrar açılması, ceza evinde bulunan 200 bine yakın Uygur’un serbest bırakılma konusu gündeme geleceğinden, görevden uzaklaştırmadı,ama ön plana da çıkarmadılar.
Nur Bekri Pekin’in gözüne girme ve gönlünü almada yeterli derecede tecrübe kazanmış birisidir.O, bu kez Doğu Türkistan’daki Uygurlar ile göçmen Çinliler arasındaki etnik nefretin patlamasının nedenlerini “İslam dinini kontrol etmemek,Uygur çocuklarına Çince eğitimi uygulamasını ana okula kadar indirmemek” olarak gördü ve bu tezi ile Pekin’in tekrar gözüne girmek için büyük çabalar harcadı. Bir kaç bölgede 3-6 yaş arası Uygur çocuklarına Çince ana okulda eğitme tabi tutarak yeni bir deneme süresini başlattı.2011’dan başlayarak tüm Doğu Türkistan genelinde Uygur yavruları Çince ana okulda sistematik bir şekilde eğitimden geçirme stratejik planın uygulanması için Pekin’i büyük miktarda bütçe ayırmaya ikna etti. Bu asimilasyon süreci günümüzde de acımasız bir şekilde devam ettirilmektedir.
Nur Bekri ismi Uygur Türkleri arasında bir hakaret, kin ve nefret kelimesine dönüşmüştür. Biri başka birine hakaret etmek isterse diğeri için  “Hey, Nur Bekri” diye hitap etmektedir. Her hangi birine “Nur Bekri” demek adama yapılan en büyük hakaret sayılıyor. Pekin,Nur Bekri’yi daha fazla Doğu Türkistan’da tutmanın bir anlamı kalmadığının farkına vardıktan sonra Ocak/ 2015’te . Pekin’e terfi ettirdi ve Çin Tabii Kaynaklar idaresi başkanlığına atayarak onun Doğu Türkistan ile olan tüm ilişkisini kesmiş kesmiş oldu. Uygurların boğazına zorla ve baskı ile geçirilmiş olan “Çift dilli eğitim “ tasması ise Uygurların nefes almasını her gün bir az daha fazla zorlaştırmaktadır.
Çin işgal yönetimi Uygurların dili ve kültürüne yaptığı katliam girişiminde Nur Bekri gibi bir ihanet sembolü bir mankurt Uygur’u öne çıkararak kullanmıştır. Nur Bekri gerçekten böyle yetkili ve etkili birimi dir? Anlatayım ; Hoten’in Kirye ilçesinde bir Uygur köylünün tarlası Çinli göçmenler tarafından gasp edilmiştir. Adam bir çok defa Urumçiye gelip hükümete şikayette bulunmuş,yetkili kişiler,elinde 20 senelik tarlayı işletme sözleşmesi bulunan köylüyü haklı bulmuş ve Nur Bekri’ ye bu sorunu çözmesi için yönlendirmişlerdir. 2011’de Nur Bekri Kirye ilçesi parti sekreterine köylünün tarlasını geri vermesi konusunda bir talimat yazarak imzalayıp davacı köylü’nün eline vermiştir. Bu yaşlı Uygur davacı adam geçenlerde ABD. merkezli Hür Asya radyosuna şöyle konuşmuştur , “ “Nur Bekri’nin imzalayıp verniş olduğu evrak’ı teslim aldığımda sevincimden başım sanki bulutlara değmiş gibi sevindim, Memlekete döndüm ve yol boyu Nur Bekri’ ye dua ettim. İlçe parti genel sekreteri Çinli mektubu aldı ve işlemlerini yaparak beni köy parti sekreterine gönderdi. Köy parti sekreteri yazıyı okudu ve bana şöyle bir baktı. Hiç konuşmadan kağıdı buruşturdu.Daha sonra yırtarak parçaladı ve hışımla yere attı. Daha sonra bana gülerek şöyle dedi ; “ Nur Bekri’ nin sana verebileceği tarla eğer bu köyde varsa gelsin kendisi versin.” Köy parti sekreteri Çinli benim tarlamı alıp Çin den gelen akrabalarına vermişti. Tekrar Urumçiye gittim.Nur Bekri’ye ulaşmak çok zordu.Yardımcılarına ulaşarak durumu anlattım. Aradan 3 yıl geçti hiçbir sonuca ulaşamadım.”
Nur Bekri, Uygurlara böyle kötülekler yaparken ve zarar verirken, diğer yandan kendisi Çinlilerin elindeki keskin bıçak,makineli tüfek,füze,hatta biyolojik,nükleer silaha dönüşebiliyor. Uygurların yararına hayatı boyunca,haksızlığa uğrayan bir çiftçinin 2 dönüm arazisinin geri verilmesi için emir gönderdi,imzası olan kağıdı bir köy parti sekreteri olan Çinli yırtıp attı ve bu olayı Doğu Türkistandaki her kes öğrenmiş durumda. Uygur vatan haini işbirlikçi Nur Bekri ve diğerlerinin,Uygurlara yarar getirme değil, aksine zarar verme yetkisi vardır.Nur Bekri,Uygur diline yönelik katliamında gösterdiği “kahramanlık” ile Çin de Bir Uygur’un erişebileceği en üst makama erişebilmiştir. Ancak ,Uygur toplumunun kalbinde “ Ebediyen af edilemez bir vatan haini” olarak yerini almıştır.(1.bölümün sonu-devam edecek)

Kaynaklar :

 1-  Uyghur élida «qosh til» maaripida terbiyiliniwatqan ottura-Bashlanghuch, yesli baliliri 3 milyongha yéqinlashqan(Uygur İli’nde Çift Dilli eğitime devam eden Ana, ilk ve Orta Okul öğrencilerinin  sayısı 3 milyona yaklaştı. (rfa.org-Uygurca)

2- Qosh til yeslisidiki sebiy közler néme deydu? (Çift Dilli Ana okulu’n daki Masum gözler neler diyor ?) 

 3.-  新疆教学从幼儿开始-努尔·白克力-(Şinjangda “çift dilli eğitim” ana okuldan başlayacaktır-Nur.Bekri)

Etiketler: » » » » » » »
Share
2953 Kez Görüntülendi.