logo

trugen jacn
21 Kasım 2015

JAPONYA’DA ULUSLARARASI UYGUR KÜLTÜR VE MEDENİYETİ SEMPOZYUMU YAPILDI

mqdefault

Uygur Haber ve Araştırma Merkezi (UYHAM)

15 Kasım 2015 tarihinde Japonya  merkezli   ve  Japonya’nın ve  dünyanını çeşitli ülkelerinde    toplam 57 yerleşkesi  bulunan OPEN Üniversitesi tarafından düzenlenen “Uluslararası Uygur Kültür ve Medeniyeti  Sempozyumu” 15 Kasım 2015 Pazar günü Japonya’nın başkenti Tokyo’da yapıldı.

Sempozyom, kendi meslek ve uzmanlık  dallarında  öne çıkmıış  ve dünya’nın dört bir yanında muhaceret hayatı yaşayan 4 Uygur  Türkü aydın’ın konuşmaları ile  gerçekleştirildi. Open Üniversitesinin  daveti  üzerine,  Türkiye’den Fikir  adamı, şair,Yazar,Senarist, film yapımcısı ve Sitemiz yazarlarından Mehmet Emin Hazret, İngiltere’den Çin’in Doğu Türkistan’daki nükleer  denemeleri ve sonuçları  üzerinde çalışan kanser  Hasatalıkları Uzmanı ve Uygur İnsan Hakları aktivisti Dr.Enver Tohtı, ABD.’dan ise, Arkeolog ve Tarihçi  ve  Kaşgarlı Mahmut’un mezarının bulunması ile ilgili kurulan ve kabrini bulan Araştırma Heyeti’nin üyesi de olan   Kadim Türk  Tarihi Uzmanı Kurban Veli ile  Kanada’da yaşayan Uygur Türklerinin önde gelen önemli  şair-Yazarlarından  ve Uygur İnsan Hakları aktivisti Ahmetcan Osman  katılarak  hazırladıkları  bildirilerini katılımcılarla paylaştılar.

Uluslararası Uygur Kültür ve medeniyeti Sempozyom, 15 Kasım 2015 Pazar günü Saat 13,oo’te OPEN  Üniversitesi Rektörü  Prof.Dr. Tatsuo Okano’nun açılış konuşması ile başladı. Prof.Dr.Dr Okano  açılış konuşmasında  şöyle konuştu, ” Üniversitemizde şimdiye kadar, yüzlerce bu tür toplantılar gerçekleştirilmiştir.Bu etkinliklerimizin hepsinin dili ingilizce idi. Bu Sempozyum’un çok özel bir yeri ve önemi bulunmaktadır. Bu  sempozyum,ilk kez sadece Uygur  uzmanlar tarafından Uygur Türkçesi ile ve Japonca’ya çevrilerek yanı UYgur-Japor dilleri ile yapılmaktadır. Bunu çok önemsiyorum.Davetimize icabet eden ve dünya’nın çeşitli ülkelerinden gelen konularında uzman,şair-yazar ve bilim adamlarımıze de teşekkür ediyorum.” diye başlayan sözleri dinleyiciler tarafından büyük beğini  topladı ve ve alkışlarla  karşılandı.

Mehmet Emin Hazret

Sempozyum’un ilk konuşmacısı Türkiye’nın  İstanbul şehrinde katılan şair-yazar,Senarist ve ödüllü Filim yapımcısı  ve Sitemiz yazarlarından Mehmet Emin Hazret idi.  Mehmet Emin Hazret,  senaryolarını bizzat kendisinin yazdığı 3 filmin  1980’lı yıllarda  Doğu Türkistan’da filme çekilmesi ile ilgili anılarını anlattı ve bilgiler verdi.  Uygur sinema tarihi, gelişmesi ve bugünkü  mevcut durumu hakkında akademik sunumunu yaptı. Uygur sinemacılığının dünya’da pek tanınıp  bilinmemesi ile diğer ülke sinemaları ile   rekabet edebilecek  durumda olmaması ve sanatsal açıdan  yeterli olamamasının  altında yatan  tek sebebin siyasi rejimden kaynaklandığı anlattı ve örneklerını sıraladı. Şiir,sanat ve  edebiyat ile güzel sanatların  Çin Komünist Partisi’nin birer   propaganda araçlarının bir parçasına  dönüştürüldüğünü anlattı.Şair, yazar ve sanatkarların ruhunun onların ellerine   birer kelepçe olarak yansıdığını kendisinin bizzat  yaşadıklarından örnekler sundu.  Uygurlara yapılan Milli zulümlarda,etnik ayrımcılık ve ırkı dışlanmanın en önce  şiir,edebiyat ve sanata siyasi baskı  olarak yansıtıldığını kendi deneyimlerinden örnekler vererek aktardı. Doğu Türkistan’da iken, kendisinin sürekli Çin istihbaratı tarafından takıp edildiğini kendisini sürekli baskı altında hissettiğini ve geleceğinden büyük bir  tehlike içinde olduğunu sezdiğini ve bu durumdan bir an önce kurtulabilmek için  ülkeden ayrılmak zorunda kaldığını belirtti.  Kendisinin Türkiye’ye geldiği 26 yıldan beri, ikinci vatanı olan ve Türkiye’de yaşayan öz kardeşlerine yanı  Anadolu insanına Doğu Türkistan gerçeklerini  devamlı anlatmaya çalıştığını ifade etti. Dayanılması çok zor ve telafisi olmayan   vatan özlemi ile hicran  ateşinin,yürütmeye çalıştığı özgürlük mücadelesinde kendisi için tükenmez bir enerji kaynağı olduğununu belirtti.  Doğu Türkistan  hürriyetine kavuştuktan ve bağımsızlığını tam elde ettikten sonra, gerçek  manada özgür edebiyat- sanat eserlerinin ortaya çıkacağını, bu yüzden  düşünceleri ile   yazan kaleminin önceliğinin ,mazlum ve mahkum milletininin  özgürlüğü olduğunu  ifade etti. Sözleri  salonu dolduran dinleyiciler tarafından çok ilgi  ve ateşli alkışlarla karşılandığı görüldü.

ABD.’den bu Sempozyoma gelen  Uygur Tarihçi, Arkeolog Kurban Veli,  Uygur Türklerinin etnik  ve ırkı mensubiyeti  üzerinde durdu. Uygur Türklerinin  Türk Milletinin en önemli ve kadim boylarından biri olduğunun altını çizdi ve bulunan arkeolojik buluntulardan elde edilen insan kalıntılarının DNA testleri sonucunda Uygurların   beyaz ırka mensup Aryan  kategorisine mensup olduğunun belirlendiğini buna ait raporlar eşliğinde anlattı.  Çinli  tarihçilerin   “Uygurlar Çin soyundandır,Sarı ırka mensuptur.” teorisini hiç bir bilimsel temele ve ya kanıta dayanamadığı anlatan Tarihçı Kurban Veli,   Doğu Türkistan’da  yapılan kazılar sonucu  bulunan ve bu topraklarda yaşadıkları kesin olarak kanıtlanan insanalara ait mumyaların kesinlikle   Çinlilere ait olmadığını,aksine,bu topraklarda yaşayan UYgur Türklerine ait  en önemli tarihi  bulgular olduğunu  belirterek ; ”  Ben Doğu Türkistan’da bir Arkeolog ve Tarihçi olarak çalışırken, Türklere ait olduğu bilimsel olarak  kesinlik kazanan  tarihi mumyalar ve yazılı eserlerin  Çinlilere  ait olduğuna dair hazırlanan ve imzalanması için  bana  dayatılan    “Akademik ve  bilimsel raporlar ve  makaleler” e imza atmayı reddettim. Bilimi ve tarihin,Çin’in  siyaset için kullanmasına karşı direndim.aya karşı Bu sebeple, sözde Uygur Özerk Bölgesi Arkeolojik  Müzesi  başkanlığı  görevimden uzaklaştırıldım.   Müze’deki işime de son vedildi. İşsiz kaldım. Bilimsel ve akademik çalışmalarımı devam etmek için doğduğum ve canım kadar sevdiğim vee bağlı olduğum  topraklardan ayrılmak zorunda kaldım ve ABD.’ne mülmteci olarak gelerek yerleştim. Ben vatanımdan 1992’de  ayrıldım. Çin yönetimi, siyası mulahazalarla  2005′ te   yayınladığı ve  piyasaya sürdüğü   “Uygurların Kısa Tarihi” adlı kitaba editör olarak benim adımı koydular. 25  yıldır, ülkeme gidemiyorum. Çünkü bana vize verilmiyor.Çin yönetimi  beni bir yandan  “düşman” olarak  ilan etti.  Ama,diğer yandan benim halkımın  nezdindeki itibar ve  kariyerimden   yararlanarak,şahsımın ve Uygur Türklerinin kesinlikle reddettiği   sahte tarih kitabını  halkıma yutturmak ve beni kullandı ve editör olarak benim adımı yazmaktan çekinmedi. Bu tarihi yalanlara halkıma  ve bana yutturmak  için böyle sinsiliklere ve  sahtekarlığa baş vurmaktan çekinmediler.”

Kanada’dan katılan  Ünlü Uygur şairi ve Uygur  İnsan hakları aktivisti Ahmetcan Osman İngiliz ce ve ve Japonca’ya çevrilerek neşredilen   iki şiir kitabı hakkındakı düşüncelerini anlatarak söze başladı. düşüncelerinde ve yazdığı  şiirlerinde Çin komünist partisi’ne övgüler yağdarmadığı için  Suriye’ye devlet tarafından gönderilmesi ve tahsilini başarılı bir şekilde tamamalamasına rağmen,iş verilmediğini  işsizlik ve aşsızlığa mahkum edildiğini anlattı.  Bunun  üzserine kendisinin daha önce Üniversitede okuduğu ve aynı zamanda Eşi’nin memleketi olan Suriye’ye gelip yerleştiğinibelirterek şöyle devam etti, ” Suriye yönetimi,Çin yönetiminin talebi ve baskısı ile beni,eşim ve cocuklarım ile birlikte 2003’da Suriye’de zorla sınır dışı etti. in Türkiye’ye  geldim. Türkiye’de BM.Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne başvuruda bulundum. BM.lerce mülteci statüsü verildi ve  sureti ile Kanada’ya gelerek yerleştim. Hayatın en verimli ve önemli 20 yılını korku,endişe ile geçirmek zorunda kaldım. Mülteci ve Göçmen olabilmek için ülkelere arasında suvruldum durdum.Yine de ben daha şanslı olduğumu düşünüyorum.Çünkü,birlikte  okuduğum  ve benim gibi düşünen   şair ve yazar  arkadaşım   yıllardan beri Çin zindanlarında ömrünü ve hayatını tüketiyor.” şeklinde konuştu.

İngiltere’nin Londra şehrinde ikamet eden Uygur tip doktoru Ever Tohtı,Çin’in Doğu Türkistan’da yaptığı 46 kez atom denemesinin Uygur toplumuna ve Doğu Türkistan ekolojisine getirdiği tahribatlar hakkında  sunum yaptı.O, kendisinin bir tip doktoru ve kanser uzmanı olarak,Doğu Türkistan topraklarında yapılan atom denemelerinin bölgede yaşayan insanlar ve  canlılar üzerinde araştırmalar yaptığını anlattı. Bu araxtırma ve incelemeleri sonucunda bir rapor hazırlayıp yönetime sunduğunu ancak,Çin’in bu rapordan  Çinlilerin çok  rahatsız olduğunu anlattı.   Pakistan’ın nükleer denemeler ile aton başlıklı bombalarını ülkesinde test ederek denediğini buna de kendisinin bildiği için işine son verildiğini anlattı. Dr.Enver Tohtı konuşmasını şöyle sürdürdü ; ” Çin yönetiminin yaptığı nükleer  denemeler ve bunun sonucunda insanların maruz kaldığı hastalıklar,canlıların toptan öllümü ve çevre felaketlerini yakinen biliyordum ve bu duruml beni son derece rahatsız ediyordu.  Vicnamın sesine kulak vererek bunu yetkililere raporlar hazırlayarak sbundum ve onların hışmına uğradım. Günümüzde Çin genelinde   30  civarında  nükleerler çalışan elektrik santralı üretim yapmaktadır.Çin yönetimi  merkezi Çin’deki bu Nükleer santralların nükleer atıkları ile bir çok ülkenin nükleer atıklarını  büyük bir gizlilik içinde Doğu Türkistan topraklarına  getirerek burada depolamaktadırlar. Benim halkım  Doğu Türkistan’da hala  nükleer tehdidi altında yaşamaktadır.Atom bombasının ne olduğunu en iyi anlayan Japon halkının Doğu Türkistan’a dikkat  etmesini   özellikle talep ediyorum.” diye seslendi.

Son iki saatlik soru cevapta Doğu Türkistan’daki etnik ayrımcılık,ekonomik dışlanma, İslam dini ve Uygur dilinin yasaklanması assimilasyon,dönüştürme ve soykırım uygulamalarına ait ilginç sorular ve  güncel konular gündeme geldi. Japonların Uygur Türklerine olan ilgi ve  sevgi dolu sıcak tavırları konferans’a   özel bir samimiyet ve renk kattı. Salonda Uygur-Türk ve Japonlar arasındaki tarihi geçmişe dayanan  dostluk havası  bir kere daha  kendini göstermiştir.

Open Üniversitesinin Uygur asıllı öğretim görevlisi  Doç.Dr. Mukaddes Nur’un mükemmel   organizasyon ve  Çevirmenlik  vasfı konferansın başarılı geçmesinde en önemli etken olmuştur.

 Kaynak:   ウイグル文学と文化を語る国際シンポジウム

 

Etiketler: » » » » » » »
Share
1841 Kez Görüntülendi.