logo

trugen jacn

ÇİN’İN BATI BÖLGESİ TEORİSİ : BÜYÜK TÜRKİSTAN POLİTİKASI (2 BÖLÜM)

İşbu yazıdaki Batı kavramı Merkezi Çin’in batısında olan Doğu Türkistan ve Büyük Türkistan’ı kastetmektedir.

İşbu makalenin Yazarı Liu Yazhou, Çin Halk Cumhuriyeti ordusunda Tuğgeneral olup, Çin Savunma Üniversitesi Rektörü, Çin Halk Cumhuriyeti eski Devlet Başkanı Li Xian Nian’nın damadıdır.

İlk olarak 2010 yılında kaleme aldığı bu yazı daha sonra kendisi tarafından güncelleştirilmiştir.

Doğu Türkistan başta olmak üzere Büyük Türkistan coğrafyasının Çin için stratejik önemini tarihi ve güncel şartlara göre yorumlayarak, günümüzde Çin Devleti’nin Büyük Türkistan politikasının oluşumuna yön vermektedir.  ( Editörün Notu )

Enerji Güvenliği : Süper Güçlerin Can damarı

Bugün birileri “Tarihte Qin hanedanı doğudaki altı tane ülkeyi nasıl kendi egemen altına aldı?” diye sorarsa, verilen cevap kesinlikle şudur ki: Çünkü Qin Devleti, Şangyang Reformunu hayata geçirerek tüm toplumun kaynaklarını etkin bir şekilde harekete geçirebilecek militarist bir ülke haline geldi. Peki, Qin Devletinden önce reform yapan Wei Krallığı ise daha üstün askeri güce sahip olmasına rağmen neden diğer devletlere açtığı savaşlarda ardı ardına yenilgiye uğradı?

Aslında, Almanya’nın neden hızla yükseldiğini ve neden iki savaşta kaybettiğini düşünürsek, Wei Krallığı’nın neden başarısız olduğunu anlayabiliriz. Haritayı açıp dikkatle incelersek Wei Krallığı’nın bugünkü Çin’deki konumu Almanya’nın Avrupa’daki konumuna benziyor. Sadece ters yönde olduğunu görürüz. Coğrafi konum bakımdan hem Wei Krallığı hem Almanya güçlü devletlerin tam ortasında yer alıyorlar. Almanya ve Wei Krallığı’nin iki büyük savaş yenilgisinde çarpıcı bir benzerliği vardır: stratejik savunma alanının darlığından dolayı iki yönden gelen düşman saldırılarının ortasında sıkışıp kaldılar. Zamanındaki Qin devletinin arkasında geniş topraklara sahip olan aciz ve küçük ülkeler vardı, saldırmak kolay, çekilmek ve savunmak için de çok müsait, Sovyetler Birliğinin coğrafi konumuna gayet benziyor.

Sincan (Doğu Türkistan) neden önemlidir? Batı bölge (Orta Asya) neden önemlidir? Bir zamanlar Çin tarihindeki “Savaşan Devletler (zhanguo)” döneminde yükselen Wei Krallığı’nı ve Avrupa’da yükselen Almanya’yı göz önümüze getirirsek her şeyi anlarız.

Zuo Zongtang (1884 yılında Doğu Türkistan’ı işgal eden Mançu Çin Generali) zamanında şöyle demişti:  “Çin‘in güçlenmesi Kuzeybatı (Doğu Türkistan) olmadan olmaz”

İmparator Qin Shihuang’ın Çin’i birleştirmesinden bu yana geçen iki bin yıl zarfında Çin’de üç altın çağ yaşandı: Birincisi, Han Hanedanlığı döneminde (M.Ö.2- M.S.3.Yüzyıl), İmparator Liu Che Çin topraklarını ikiye katladı. İkincisi, Tang Hanedanı Zhenguan dönemi (M.S.7.yüzyıl), üçüncüsü, Qing Hanedanı Kangxi ve Qianlong dönemi ( M.S.18.yüzyıl ), devletin toprak büyüklüğü tekrar iki katına çıktı. Her üç hanedanın ortak bir özelliği vardır, yani batı (Doğu Türkistan, Orta Asya)’yı tartışılmaz bir şekilde kontrol altına almışlardır. Yirminci yüzyılda, Çin devrimi güneyde başladı, batı Çin’de güçlendi ve kuzeydoğuda başardı. Görünüşe göre batı (Doğu Türkistan, Orta Asya) Çin’in yükselişi için tek yoldur. Batıyı kontrol altımızda tutabilsek ancak doğuda ayakta durabileceğiz.

Sincan (Doğu Türkistan) Jeopolitik önemi dışında, ayrıca Çin’in 21. yüzyıl sürdürebilir kalkınması için doğal kaynaklar tedarik merkezidir.

Süper güçler için, istikrarlı ve güvenli enerji kaynak bulundurmak olmazsa olmaz bir stratejik politikadır. Zamanında Almanya’nın yenilgiye uğramasının sebeplerine bakarsak, olumsuz coğrafi konumu dışında diğer bir önemli sebep ise bu ülkenin stratejik kaynaklarının nerede ise tamamını yurtdışından ithal etmeye bağlı kalmasıdır, üstelik büyük bir kısmının deniz yolunu kullanmak zorunda olması, fakat deniz yolu ise her zaman İngiliz İmparatorluğu’nun elinde olmasıdır.

Bugünkü Çin, enerji ve maden kaynaklarına diğer dönemlere göre daha fazla bağımlıdır. Çin gibi kalabalık nüfusa sahip bir ülkenin her bir hareketi diğer ülkelerin çıkarlarına dokunabilir. Hatta Çin’in kalkınması ve refahı, dünyada pek çok öfkelere yol açabilir. Dünyadaki doğal kaynaklar sınırlı olduğu için sen çok fazlasına sahip olursan bana az kalır mantığıyla kavga başlar. Çin’deki araç yaygınlaşma oranının son derece düşük olduğu zamanlarda Clinton, Çin’in otomobil endüstrisindeki aşırı gelişiminin diğer ülkelerin enerji güvenliğine yönelik bir tehdit oluşturacağını defalarca vurgulamıştı.

Çin bugün yurttaşları yurtdışında (fidye için) kaçırılmaya başlanan bir numaralı ülkesi haline gelmiştir. Neden? Çin (dış yatırımda) geciken bir ülke olduğu için, dünyanın en bol, en uygun maliyetli ve nakliyesi en kolay olan enerji ve maden kaynakları daha önce gelenlerin kontrol altına çoktan girmiş, Çin’e bırakılan yerler ise, Batı ülkeleri tarafından terk edilen Afrika’daki Sudan, Nijerya gibi siyasetin en çalkantılı ve istikrarsız olduğu bölgeler olmuştur . Çin çaresiz halde bu en güvensiz bölgelere ayak bassa da hala enerji ve maden ihtiyacını karşılamakta ciddi yetersizlik vardır. Bugünlerde, Çin liderlerinin yurtdışı ziyaretlerindeki en önemli gündem maddesinden biri Çin’in enerji güvenliği içindir. Enerji diplomasisi uzun zamandan beri Çin hükümetinin en önemli diplomatik politikası haline gelmiştir. İşte bu, geç kalanlar için ödenmesi gereken bedeldir.

Şu anda, Çin’in ham petrol ithalatının % 60’ından fazlası istikrarsız olan Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan geliyor ve toplu halde deniz yolu kullanıyor. Bu ham petrolün 4/5 kadarı Malacca Boğazı’ndan geçmek zorunda olduğu için, Çin’in enerji güvenliği bu “Malacca kıskacı” tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Çin’in petrol ithalatı ve nakliyesinin ana rotası sadece ABD donanmasının gözü önünden değil, aynı zamanda Hint donanmasının kontrol ettiği bölgelerden geçiyor.  Çin’in enerji güvenlik zafiyetini böyle açıkça görebiliyoruz.

Enerji ve maden kaynakları bakımından çok zengin ve tehlikeli olmayan, vatandaşlarımızın kaçırılma ve terör saldırısına uğrama ihtimalleri olmayan, daha da önemlisi, ulaşım kanalının başka bir büyük ülkenin kontrol altında olmayan tek bir yer var, burası da Sincan (Doğu Türkistan)’ın hemen yanı başındaki Orta Asya ülkeleridir.

Eski Sovyetler Birliği’nin arka bahçesinde bulunan bu bölge petrol ve doğalgaz açısından zengin olmakla kalmayıp, aynı zamanda uranyum gibi önemli stratejik maden kaynaklarına sahiptir, dahası Sincan’ın petrol ve doğal gaz rafine tesislerine ve nakliye boru hatlarına yakındır.  Biraz daha boru hatları döşersek Sincan’dan Çin’in iç bölgelerine uzanan mevcut boru hatlarımızı bu bölgeye ulaştırabiliriz. En önemlisi, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bölgedeki Rus etkisinin zayıflaması nedeniyle, buraya ilk gelenler için inanılmaz değerli bir topraktır. Avrasya kıtasının tam ortasında yer alan Orta Asya ülkeleri, denizden uzak olduğu için petrol ve doğal gaz kaynakların ihracatı sadece kara yolu üzerinden boru hatıla gerçekleştirebilir.

Teoride, Orta Asya ülkelerindeki petrol ve doğal gazın ihracatı boru hattıyla en yakın deniz limanına ulaştırılmalıdır, bu durumda, ya batıya doğru İran üzerinden denize ulaşacak veya güneye doğru Pakistan üzerinden Hint Okyanusu kıyısına taşınmalıdır. Petrol ve doğal gazın en yakın deniz limanından ihracat yapılmasında, mesafenin kısalmasının yanı sıra, daha önemli bir avantaj ise belirli bir müşteriye bağlı kalmamasıdır.

Ancak sorun şu ki, İran güzergahı en yakın olmasına rağmen, İran’daki durum istikrarsız, gerekli siyasi güvenliği yok ve politik olarak Orta Asıya ülkeleri İran’la birbirine güvenmiyorlar.   Güneye doğru giden güzergah ise, dünyanın en istikrarsız olan Afganistan – Pakistan koridorundan geçiyor.

Bu nedenle, Orta Asya’daki petrol ve doğal gaz kaynaklarının güzergahları belirlenirken geriye sadece aşağıdaki alternatifler kalmıştır:
I. “Kuzeyden güneye taşıma güzergahı”: Orta Asya’nın doğusundaki petrolü, güney Sibirya’daki Omsk’tan, Kazakistan’ın doğusundaki Pavlodar ve Çimkent üzerinden Özbekistan’a taşımak ardından rafine noktalarından diğer ülkelere ulaştırmak.

2, “Kuzeye doğru taşıma güzergahı”: Orta Asya’nın batı kesimindeki petrol ve doğalgazını, Hazar Denizi’nin kıyısı üzerinden Rusya’ya taşımak, rafine ve petrokimya tesislerine tedarik etmenin yanı sıra, Rusya boru hattı ağından batıya dağıtmak.

3, “Doğudan Çin’e taşıma güzergahı”: Boru hattını Sincan (Doğu Türkistan)’a uzatarak Sincan’daki mevcut boru hattı ağına bağlamak ve doğrudan tek büyük enerji tüketicisi olan Çin’e ulaştırmak.

İlk iki güzergah Sovyet döneminde yapılmış, dolaysıyla Çin’e doğru nakledilmediği sürece Orta Asya’daki tüm petrol ve doğal gaz kaynakları Rus boru hatları ve limanlarına bağlı kalacaktır.

Şu anda Orta Asya‘da faaliyet göstermekte olan “Kuzey petrolünü Güneye Aktarma” ve “Güneydeki petrol ve doğal gazını kuzeye aktarma” güzergahlarındaki mevcut boru hatları eski Sovyet döneminin sanayi düzeninin tarihsel mirasıdır. Tek elin kontrol altında olması Orta Asya ülkelerinin pek hoşuna gitmez, çünkü böylece Rusya’nın bu konuda söz sahibi olacağını biliyorlar. Ancak bu durumun kısa sürede değişmesi zordur.  Bu da şu gerçeği gösteriyor ki, boru hattı projesine yapılan uzun vadeli stratejik yatırımın büyük sermaye gerektiren ve çok müşakkatlı bir süreç olmasına rağmen, şayet başarıya ulaşıldığı takdirde inanılmaz güzel netice ve faydalar getirecektir. Elde edilen bu servetlerden evlatlarımız da yararlanacaktır.

Büyük ülkelerin Orta Asya ülkelerinin petrol ve doğal gaz endüstrilerini ve ekonomik can damarlarını (özellikle petrol ve gaz ihracat boru hatları) sıkı kontrol altında tutmaları, bu ülkeleri ekonomi ve petrol doğal gaz üretiminin gelişmesinde belli ölçüde pasif durumda bırakıyor ve bu nedenle Orta Asya ülkelerinin petrol ve doğal gaz ihracatında çok kutuplu güzergah arama arzusu Çin‘in petrol kaynaklarını çeşitlendirme arayışıyla tam olarak uyuşuyor.

Çinin Orta Asyadaki Mevcudiyeti

Atalarımıza şükürler olsun ki, böyle özel bir toprak kazanıp bize bıraktılar. Çin haritasına dikkatle baktığımda, gözlerim uzun sure hep batısına  (Türkistan’a) dikilip kalıyor. Bazı insanlar Çin haritasını bir horoza benzetiyorlar, ama bana göre daha çok bir kartala benziyor. Kanatlarını yayarken, doğuda Pasifik Okyanusu, batıda Ortadoğu’ya kadar kucağına alıyor. Uçarken de,  bütün dünyayı gagasıyla kaldırıyor. Eğer doğu onun başı ise, batı ( Doğu Türkistan ) uçuş dengesini sağlayan gövdesidir. Denge noktası olmadan o uçamaz. Bu gövde merkezinin konumu son derce mükemmeldir: geniş arazı ve geniş yaylalar, gökyüzüne yükselen Tanrı Dağları, Altay Dağları ve Altun Dağları. Yerde uzanan Tarım ve Jungar havzaları. İşte bu bizim bildiğimiz  “üç dağ arasında iki havza”. Burası denizlere uzak, Asya’nın kalbine doğru sokulan demir mızrak gibi. Mükemmel ortama sahip bu özel coğrafi birim zaten Orta Asya’nın bir parçasıdır. Amerika Birleşik Devletleri ve Büyük Petro’nun geçmişte kontrol etmek istediği “Orta Asya Koridoru”nun bir bölümü işte burasıdır.

Bu yerin kültürel cazibesi daha da büyüktür. Dünyanın en uzun tarihine, en geniş yelpazesine ve geniş kapsamlı etkisine sahip, dört medeniyet vardır. Yani Çin medeniyeti, Hint medeniyeti, Yunan medeniyeti ve İslam medeniyeti, beşincisi yok. Bu dört medeniyetin sadece bir tek kesişme noktası var, yani, Batı Çin  (Doğu Türkistan), ikinci bir yer yoktur.

Genellikle, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Sincan (Doğu Türkistan) Orta Asya olarak adlandırılır. O (Orta Asya) Tanrının bugünkü Çinlilere lütfettiği en zengin bir parça pastadır. Orta Asya, dünya petrol ve doğal gaz rezerve ve tedarik bölgelerinin tam merkezinde yer alıyor, güneyde Ortadoğu, kuzey de Rusya’nın Volga-Ural petrol ve doğal gaz yatakları ve Sibirya petrol ve doğal gaz yataklarına bağlanıyor, batıda ise Hazar petrol yatakları var. Dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz potansiyeline sahip bölgelerinden biridir.  Değerlendirmeye göre, Tarım, Jungar ve Turfan-Kumul olmak üzere bu 3 havzada toplam 20,9 milyar ton petrol kaynağı ve 10.85 trilyon metreküp doğal gaz kaynakları bulunmuştur, bu Çin’in toplam petrol ve doğal gaz kaynaklarının sırasıyla% 30 ve% 34’ünü oluşturmakta olup Çin’in en büyük petrol ve doğalgaz aramasında potansiyel eyalet sayılmaktadır. Sincan (Doğu Türkistan)’nın hemen batısındaki Kazakistan’da 5,4 milyar ton petrol ve 6 trilyon metreküp doğal gaz rezervleri, Türkmenistan’da 6,3 milyar ton petrol rezervleri ve 15,5 trilyon metreküp doğal gaz rezervleri bulunuyor, Özbekistan’ın petrol ve doğalgaz rezervleri sırasıyla 300 milyon ton ve 2 trilyon metreküp. Kırgızistan ve Tacikistan’ın daha az petrol ve gaz rezervine sahip olmasına rağmen, bunlar nakliye açısından önemli geçiş güzergah ülkeleridir.

Çin ve Orta Asya ülkeleri arasındaki enerji işbirliği 1990’larda başladı, ancak son yıllarda ulusal ekonomi gücü hızlı büyümekte olan Çin, ABD ve Rusya’nın bölgede aktif girişimde bulunmamasından yararlanarak bu bölgede tüketim pazarını adeta ele geçirdi. Orta Asya kısa bir sürede Çin’in yurtdışı sabit sermaye yatırımlarının en çok gerçekleştiği bölge haline gelmiştir.

(2.bölümün sonu.3.bölüm başlığı  : Orta Asya : İstikrarlı olmayan bölge)

Kaynak :  http://www.sinoturknews.org/bati-bolge-teorisi-cinin-buyuk-turkistan-politikasi/

  

Etiketler: » » » » » »
Share
1163 Kez Görüntülendi.