logo

trugen jacn
09 Mart 2014

ÇİN’İN UYGUR BÖLGESİ’NDE UYGULADIĞI MİLLİYETLER POLİTİKASI VE SONUÇLARI

(2.BÖLÜM)

 Doç.Dr.İlham TOHTI

Kaynak  : Uyghurnet(Uygurca)

Aktaran ve Düzenleyen  : Hamit Göktürk

UYGURLAR İLE ETNİK GÖÇMEN ÇİNLİ’LERİN “BİR ARADA YAŞAMA”SÜRECİNDE  KARŞILIKLI   DÜŞÜNCELER

       Uygurlar ile bölgeye sonradan  yerleşen Çinliler, milli farklılıkları çok fazla ve bariz  olan iki ayrı millet. Uygurlar, Uygur özerk bölgesinin temel nüfusunu  oluşturan bir millet. Çin’liler ise,  Çin Halk cumhuriyetinin esasını oluşturan bir ulus. Bu farklı iki milletin çeşitli sahalardaki ilişkileri çok çetrefilli ve  karışık.  Bu nedenle Uygurlar kendilerini  Özerk bölge olarak adlandırılan bu bölgenin bağımsız otonom hukukuna sahip bir millet olarak tanımlar. Çinlileri ise, bölgeye sonradan göç ettirilmiş göçmen millet olarak kabul eder. Bu nedenle Uygurlar kendi adları ile adlandırılan bu topraklarda kendilerinin otonom hak ve hukukuna hem de Uygur milletinin yasal hak ve hukukunun  temin  edilmesinin gerekliliğini düşünürler. Uygurlar kültür ve medeniyeti, dili ve geleneksel eğitim ve öğretim vd.tüm özelliklerine saygı gösterilmesini ve korunmasının gerekliliğine inanırlar.Halbuki,bölgeye yerleştirilen  Çinliler  Çin genelindeki  hakim milletin kendileri olduğu düşüncesinde ısrarlıdırlar. Çin yönetimi son  yıllarda  bölgeye milyonlarca etnik Çinli nüfusu göç ettirerek yerleşmelerini sağladı. Bu göçmenler  her sahada kendilerine tanınan pozitif ayırımcı  ve imtiyazlı  politikalardan sonuna kadar istifade ettirildi ve hatta Özerk bölgede hükümran mevkiine yükseltildiler. Bölgede etnik Çinlilerin hakım olduğu “Özerk Yönetim”e  göre  Uygurlar hükümran olan Çinlilerin  belirlediği  emir ve talimatlara  itaat etmeleri  gerekir. Halbuki, göçmen Çinliler Uygurların  hoşnutsuzluk ve tüm itirazlarına  karşılık ;”Sizin sanssızlığınızın biz Çin ulusu ile  bir ilgisi yoktur. Sizler sorunlarınızı bizimle değil, Komünist Partisi ve Hükümet ile çözmeniz gerekir” karşılığını veriyorlar. Bu basit  teoriyi toplum  çok iyi anlamaktadır. Bu tartışmalarda  bölgede yaşayan Uygurların   Çinliler nezdinde   adalet ve eşitliğe erişmeleri  çok zordur.  Uygurlar ile Çinliler hangi şartlarda birlikte yaşayabilirler ? Bu mesele hakkında şimdiye kadar  müsbet bir sonuç elde edilmiş değil. Bu topraklarda  bu iki millet arasındaki  milli problemler en temel ve önemli  mesele özelliğini  sürekli  korumaktadır. Uygurlar ve  Çinliler  60 yıldan beri birlikte yaşamaktadırlar. Ancak,bu milletler arasındaki etnik sorunlar, iki  millet arasındaki en hassas  sorun olarak  önemini korumaktadır.Bundan sonra da bölgedeki  etnik sorunlar temel mesele olarak kalacaktır,diye düşünüyorum.

        MİLLİ ÖZERKLİK  YÖNETİMİ, UYGURLARI DIŞLAMA VE AYIRIŞTIRMA  UYGULAMALARI

        Çin yönetiminin Milli Sınırlara sahip Özerk  Bölge  olarak adlandırdığı  Uygur bölgesinde ,bu toprakların gerçek sahipleri olan  Uygurların        yasal hak ve hukuk bakımından  bölgede yaşayan göçmen Çinliler ile eşit haklara sahip olamadıklarını ,Uygurların dışlandıklarını ve ayırıştırmaya tabi tutulduklarını bu uygulamaların da çok açık ve ağır şekilde sürdürüldüğü  bilinmektedir. Günümüzde Merkezi Çin hükümeti  etnik Çin menşe’ili şirketler  aracılığı ile Uygur bölgesinin  yer altı kaynaklarını işlemekte ve  bu zenginliklerden sonuna kadar yararlanmaktadır.Bu toprakların temel ulusu ve sakinleri olarak  adlandırılan Uygurlar bu doğal servetlerin  açılması,işletilmesi  ve ekonomik paydan yararlandırılmamaktadır.  Aşırı  etnik Çinli nüfus baskısı,  üretimin gelişmesi ve mülki ve idari  kadrolardaki Çinlileştirme uygulaması ,gerçekte  etnik Çin milletinin bu özerk bölgedeki hak ve hukukunu  günden güne artan bir şekilde genişletmektedir.Yerli Uygur halkının hak ve hukuku  ise, sadece sembolik bir konuma  gelmesine yol açmıştır. Ayrıca, bölge toprakları idari olarak merkezi Çin’den  topluca göç ettirilen etnik Çinlilere taksim edilmektedir.Örneğin,  Bingtuen(Sözde  Üretim ve İnşaat Ordusu) merkezi hükümete direkt bağlı bir yapı olarak Karamay ve Maytağ gibi  tamamen Çinli nüfusun hakim olduğu  sanayi ve petrol bölgeleri de buna dahildir.Bölgede yaşayan Uygurlar  hükümetçe  etnik olarak ayrıştırılmakta ve  dışlanmaktadır.Geleneksel  sanatlar ile tarımın temel ekonomik  gelir kaynakları olan Uygurlar bu   iktisadı  gelişmelerden sürekli yararlandırılmamaktadır.

Dr.İlham Tohtı konuşmasında ; ”Özerk Bölge Hükümeti, reformlar yapmak  ve çağdaşlaştırmak ve gelişme sağlamak  iddiaları ile  bölgenin tarım ve hayvancılık yapılan verimli bölgelerini, doğal zenginliklerini kısa sürede  el değiştirterek sözde “ Çağdaş Gelişim Bölge”lerine dönüştürdü. Bölgenin temel  ve tarihi  sakinleri olan başta Uygurlar ve diğer azınlık tabir edilen uluslar  dengesiz ve etnik ayırımcı muamelelere tabi tutulmaktadır. Bölgenin esas sakini ve yerli halkı olan Milletlerin assimilasyona maruz kaldıklarının diğer açık bir açık kanıtı de,  ana dillerini kullanma,ana dilleri ile eğitim ve öğretim ve özerk bölge yönetimi ve bağlı idari birimlerde çalışma hakkı  gibi özerk bölge yasaları ile kendilerine verildiği iddia edilen yasal haklarının nasıl gasbedildiğidir. Bu uygulamalara ait örnekler çoğaltılabilir.

Bölge’de yaşayan azınlık milletler daha çok imkanlara erişmeyi ve ekonomik sistemde daha çok yer almayı ümit etmektedir. Ama, uygulamada eşitsizliğe ve ayırımcılığa maruz kalmaktadırlar. Eğitim – öğretim sisteminde ise, yıllar önce Çin dili eğitim dili olarak  kullanılmaya başlandı.  Hatta ana okulu, ilk,orta ve Liselerde dahi Çince resmi eğitim dili oldu. Sonuçta ana dilini kullanan Uygurlar ve azınlık olarak anılan diğer bölge sakini milletlerin yönetime ve ekonomik sisteme katılmaları engellerle karşılaştı. Bu durum Uygurların  sosyal, siyasal ve  ekonomik  faaliyet ve düzenlemelerde  etkisiz  ve karar  merci olma hak ve hukukunu tamamen yok etmiş oldu.

Uygurların yönetim tarafından dışlanmasının bir diğer delili, onlar kendi topraklarından elde edilen yer altı ve yer üstü  zenginliklere sahip olma haklarının olmadığıdır. Milli sınırlar içinden elde edilen bütün kaynaklar merkezi hükümet tarafından kontrol edilmektedir.Bu zenginliklerin elde edilmesi ve işletelmesi ve pazarlanmasında yetki şimdiye kadar  yerel halka hiç  verilmemiştir.Günümüzde ise,Pazar ekonomisinin gelişmesine pararel olarak,zenginlikler şahıslar bazında merkezleşmektedir.Bölgede yaşayan Yerli halk’a bu haklar  kağıt üzerinde tanınmış olsa da  uygulamada bunun hiçbir geçerliliği yoktur.Bu doğal zenginliklerin çıkarılması, işlenmesi ve pazarlanması hakkı  uygulamada tamamen  göçmen etnik Çinlilere tanınmıştır. Pratikte Uygurlar ekonomik sistemin hiç bir devresinde  ve hiçbir zaman iştirak ettirilmemiştir. Tam aksine, Uygurlara ait topraklarda bulunan  yer altı kaynakları için zoraki kamulaştırma ile etnik Çinlilere tahsis edilmektedir. Bu suretle  Uygurlar atalarından intikal eden topraklarından ebedi olarak mahrum bırakılmakta ve geleneksek kültür ve medeniyetleri de  bu ekonomik gelişmeye “ kurban” edilmektedir.

Etiketler: »
Share
1298 Kez Görüntülendi.