logo

trugen jacn

ÇİNİN “BARBARLARA KARŞI BARBARLARI KULLANMA” STARATEJİSİNİN TARİHİ ARKA GÖRÜNÜŞÜ

Mehmet Emin HAZRET

Çinlilerin Kutsal kitaba dayalı bir dinleri yoktur. Çinlilerin  dini ise,geçmiş  tarihidir. Bugünün problemlerini çözmek için  geçmişe ve tarihe başvururlar. Çin’in etkin ve başarılı diplomasi silahı şark kurnazlığı temelinde şekillenen  “Zayıf kozu büyük beceri ile kullanmak” olmuştur. Tarihte Çin seddinin kuzeyinde yaşayan Hunlar ve diğer Türk boyları Çine akınlar düzenleyip, Çin şehirlerini yağmalamaya alışmışken, onlara karşı koymaktan aciz  olan Çin hanedanları, Çin’e saldırmak akıllarında olmayan ve Çinlileri  yağmalamayı asla düşünmeyen  gelmeyi  Kuzey bölgelerdeki  komşu soy ve  kabilelere elçi göndererek, Çin ülkesinin çok zengin olduğunu ve onların de diğerleri gibi  saldırı ve yağmalama   akınlarına  dahil olmasını teşvik ettiler. Çin’in  bu hilelerine kanan   Hunlar ve diğer  Türk kavimlerin, Çin’de ganimet kapma savaşlarına giriştiler. Barış içinde kardeşçe yaşamakta olan  bu Türk boylarının Çin’de başlayan bu ganimet kapma ateşi  daha sonda  kendi yaşadıkları ana vatanlarında ; uçsuz bucaksız  bozkırlara yayıldılar. Çinlilerce bu bu şekilde sinsice tuzağa düşürülen bu cengaver Türk  topluluklar kendi aralarında savaşarak zayıf düştüklerinde ise, Çin saldırmış ve   onları darmadağın ederek o topraklardan ebediyen sürüp çıkarmışlardır.  Türklerden kendilerini korumak için  10 milyon Çinli köle işçinin  hayatına mal olan dünyanın en uzun savunma hattı Çin seddini inşa eüüiler. Temelinde milyonlarca Çinli köle işçilerin  kemiklerinin barındıran ve yapımı bin yıl süren Çin Seddi ile , Çinliler  kuzeydeki “barbar” lara karşı Çin topraklarını koruma altına aldıklarını zannettiler. Geleneksel  “ zayıf kozu büyük beceri ile kullanma” yöntemini ustaca ve sinsice kullanan   sabırlı Çinliler  daha sonda Çin seddini  aşarak kuzeye doğru yayıldılar. Bugün Çin seddinin kuzeyinde   Hunlar,Göktürkler ve ne de diğer Türk boyları  bulunmuyor. Ayrıca Türk olmayan  Tonguzlar, Mançurlar ve  diğer kavimler de  yaşamıyorlar.

Mançurlar Çin’e  Hakim Oluyor

18.Yüz yıla gelindiğinde Qing hanedanlığı ihtişamın zirvesindeydi.Çünkü 1664 yılında kuzey doğudan Çin seddini aşarak gelip Çin’i işgal eden  savaşçı bir atlı  Ulus olan Mançurlar  Çin’de   Mançur (Menqing) İmparatorluğunu kurdular. Mançurlar daha sonra Çin’in uzat komşuları olan  Moğolistan, Tibet ve Doğu Türkistan’a saldırarak işgal etti ve bu ülkelerin bağımsızlıklarına son vererek  Pekin’e bağımlı hale getirdiler. Mançurlar bir kez daha  Çin’i tekrar büyük bir devlet ve muazzam bir  bir askeri güç haline getirmişlerdir. Çin’in adı bugünde Çin dilinde kullanıldığı gibi – Zhunggo – idi. Zhung –merkezi, ortası, demektir. Go- ise ülke demektir. Yani Çinliler ülkelerini dünyanın merkezi olarak  tanımlıyor ve öyle görüyorlar. Bu yüzden Çinli olmayan bütün yabancıları toptan hepsini birder  “ barbarlar” demektedir. Çin’in şövenist  algı ve anlayışına göre . dünyadaki tüm barbarlar Çine harç ödemesi gereken kölelerdir.

İlk Rus – Çin İlişkileri

Çarlık Rusyası, Çin’i ilk keşfeden batılı “barbarlar” olmuştur. Rusya ilk kez Doğu Türkistan, Moğolistan ve  Mançurya’da  bir çok ticari imtiyazlar  elde eden ülke olmuştur. Çin’in  “Sarı saçlı barbar”  olarak tanımıladığı  Ruslar başkent Pekin’de ilk  Büyükelçiliğı  açmak istemiştir. Ancak Çin devlet sisteminde  dış işleri bakanlığı yoktu. Çin’de dış işleri Bakanlığı veya bu işleri yürüten bir organ  sadece  yerine “ barbarlar”dan haraç toplama dairesi  adınıda bir devlet organı vardı. Çarlık Rusya’nın  ülkesine saldıracağından endişe eden ve  korkan Qing hanedanı 1715 yılında Pekin’de bir Rus Ortodoks Misyonunun  kurulmasına izin verdi. Ruslar, elçilik kavram ve tanımı  olmayan Pekin’de Misyon ofisi  tabelasının  asıldığı  binayı 100 yıldan fazla bir süre   resmen elçilik olarak kullanmıştır.

Daha sonraki yıllarda, Çin’in güneyindeki Sömürgeci   İngiliz Fransız Birleşik Ordusunun  askeri başarısını kıskanan Çarlık Rusyası, Bugünkü Vladovostok  Liman şehri dahil  kuzeyde bulunan Mancurya bölgesindeki büyük miktardaki kuzey Çin topraklarını ve kuzey doğu limanlarını  işgal ettiler. Çin’in Muçurya bölgesi ile    güzeydoğu denizinin Rusların eline geçmesi Japonya’nın ciddi  şekilde endişesine sebep oldu ve Japonya’nın dikkati bu kez Çin’e  çevrilmiş oldu.

İlk İngiliz – Çin İlişkileri

Büyük Britanya imparatorluğu , Çin’in büyük zenginlikler ülkesi olduğunun çoktan beri  farkında idi. Ayrıca, Çin  İmparatorluk ordusunun silah olarak  sadece ok ve yay  kullanan, deniz’de ise, donanması bulunmayan,eğitimsiz,disiplinsiz ve kuru   kalabalıktan  meydana gelen  bir çağdışı bir kalabalık  topluluk  olduğunu   çok iyi bilmekteydi. İngilizler, Çin’in kaymağını sadece Ruslara bırakmak istemiyordu. Bu yüzden Britanya kralı 3. Gerge Londra ile Pekin arasında Büyükelçilik düzeyde bir diplomatik ilişki kurmak  için teşebbüse geçti. Rusyanın başkenti  Saint Petersburg’da Çariçe Katerina’nın sarayında 3 yıl elçilik yapmış ve sonra Hindistan’da Madras valisi olarak görev yapan, doğu diplomasisini çok iyi bilen  Lord George Macartney’ni 700 kişilik kalabalık bir heyet ile  Büyükelçii olarak  Çin’e gönderdi. 1793’te başlayan ve  bir yılı aşkın süren  yolçuluğun ardından Çin’e ulaşan İngiliz Büyükelçilik Heyetinin  bu girişimi      hüsranla sonuçlandı. Çin  İmparatoru  Qianlong ve sarayı  tarafından “kızıl saçlı barbarlar “ olarak  adlandırılan Büyükelçi Macartney aşağılandı ve Çin imiparatoru önünde diz çöktürülerek  zorla kenedisine secde ettirildi.Buna rağmen  İngiliz Büyükelçisinin  Londra’dan getirdikleri  yanında imparatora hediye olarak  getirdiği çok değerli ve çok miktardaki  kıymetli objeler ve modern teknoloji ürünü silah ve gereçler İngilizlerin kendileri ile eşit olamayacağı gerekçesi ile  hediye olarak kabul edilmedi.İmparatorun huzurunda açılmasına dahi müsaade edilmedi.Bu kışmetli hediyeler İngilizlerin Çin İmparotoruna gönderdiği bir Haraç olarak kabul edilerek açılmaksızın imparatorluk saray oeposuna konulması emdedildi . Büyükelçi Macartney, Cahil ve  kibirli “kültürel üstünlük” sarhoşluğu içindeki  Pekin’den hayal kırıklığı ile ve  başarısız bir şekilde Londra’ya dönmek zorunda kaldı. Macartney  daha sonra yayınladığı hatıralarında, Pekin hükümetinde dış işler bakanlığı diye bir birim olmadığından yakınırken, Kendinisini  “ Gök Tanrının oğlu “  olarak gören  Çin İmparatorluğun muhteşem sarayında tuvalet bulunmadığı konusunda detaylı bilgiler yer almaktadır.

Büyük Britanya hükümeti, Pekin’in  karşılıklı  dialog ve saygıdan değil, güçten ancak anlayacağı  kanaatine  vardı ve Pekin’in anlayacağı dilden konuşmaya ve buna göre hareket etmeye  karar verdi.  İngiliz Donanması 1840’de  Çin’in güney kıyıları ile  güney limanlarını topa tutarak tahrip etti ve  Hongkong’u de işgal etti.Daha  sonra  5 büyük Çin Şehri  limanlarının   İngiliz mallarına gümrüksüz  olarak açılmasını sağlayan bir anlaşma yaptı. Hindistan’da üretilen İngiliz Afyonu engelsiz  ve gümrüksüz bir şekilide Çine  akmaya başladı ve Çinililerin çok beğendikleri bir madde haline geldi. Çin’e getirilen İngiliz Afyonu karşılığında ise,  Çin’in  muhteşem ipek dokumaları ile enfes  Çin çaylarını  Büyük Britanya topraklarına  taşımaya başladılar.  İngilizlerin modern teknolojik silahlar ile donatılmış donanması karşısında bir çuval incir gibi ezilerek dağılan Çin ordusunun savaşacak medarı hiç kalmamıştı.

“Kızıl saçlı barbar” İngilizlerin baskısı altında çaresiz kalan Guangzhu valisi Linzeşüi, Qing hanedanlığı adına İngilizler ile direk temaslarda bulunan ve yabancıların huyunu iyi bilen iş arkadaşı Vei Yuan’a “kızıl saçlı barbar” ecnebilere karşı gelmenin  ve onları yenmenin bir formülünü bulmasını istedi. Vali Lin arkadaşı Vei Yuan ile birlikte  İmparatora sunulmak üzere bir rapor hazırladılar.  Raporda Çin yönetimine “barbarlara karşı barbarları kullanmak” tarihi stratejini tekrar kullanmak önerisinde bulundular. Bu raporun uygun görülmesi üzerine  Pekin yönetimi , Fransa ve ABD’ye birer heyet göndermeye ekarar verdiler.Heyet,bu ülkelere giderem ülke yönetimlerine  İngilizlerin Çin’in güneyinde nasıl zenginleştiğini, aynı zenginlikten Fransızlar ile  Amerikalıların da yararlanmasını istediklerini anlattılar. Bunun üzerine Fransızlar donanmalarını Çine gönderme kararı aldı. Fransız donanması  Çin sahillerine henüz ulaşmadan Londra yönetimi  Fransa ile   anlaştılar. Anlaşla sonucunda oluşturulan İngiliz Fransız Birleşik Ordusu 1856 yılında  Çin tarihinide  2. Afyon savaşı olarak geçen savaşı başlattılar. 1862 ye kadar  6 yıl kadar süren savaşlar  sonucu Çin Ordusu her yerde bozguna uğratıldı. Pekin&i dize getiren iki ülke ordusu  işbirliği yaparak Çin’in bir çok sahil şehirlerini işgal ettiler ve Çin’de daha fazla imtiyazlar elde etti ve  hak ve hukuk  kazanmış oldular.

İlk Japon-Çin İlişkileri

Japonya da Çin gibi  kendi içine kapanık ve uygar dünyadan habersiz bir durumda idi. Ancak,Japonlar kendilerinin özel bir soydan  geldikleri oldukları inancı hakimdi.    Japonların   yabancılara karşı düşünce ve tavırları    Çinliler gibi   olağandışı ve kötü değildi ve  gelen yabancıları  meydan okumamış ve dostça davranmıştır.  1853 de Amerikalı Amiral Matthev Perry’nin gemileri Japon sahillerine yanaştığında Japonlar onları dostça karşıladılar.ABD.aracalığı ile batı’yı ilk kez tanıyan Japonlar batının yeni ve modern  teknolojilerini hemen kolayca benemsedi ve  kapılarını de  açtılar. Kısa sürede Japonlar onların  yeri buluş vee teknolojilerini benimseyip öğrenmeye ve keşif ve  icatlarını taklit etmeye koyuldular.Japonya yönetimi geleneksel  devlet kurumlarını  ve yönetimini hızla  batı standartlarla uyumlu hale getirmeye  başladılar.  1868 de Japon İmparatoru Miji tahta çıktı. Miji yemin töreninde Japonya’nın yol haritasını şöyle açıkladı; “ Bilgi, dünyanın her yerinde aranacaktır. Böylelikle İmparatorluk düzeninin altyapısı güçlendirilecektir.”  “ Miji Restrasyonu” diye adlandırılan reform harekatı Japonya’nın bilim ve teknolojide hızlı  ilerlemesine ve güçlenmesini  sağlamıştır.

1870’lı yıllarda  Rusya’yı Çin’de engellemek isteyen Japonlar, bu kez Kore Yarımadasına  göz dikti. Kore 13.yüzyılda Moğollar tarafından işgal edilmişti. Pekin’de Çin tahtında oturan Oktay Han ve varisleri   Kore üzerinden Japonya’ya iki defa  akın düzenlemiş ancak,başarısız olmuştur. 17.yüzyıl’dan sonra Çin’in  Qing hanedanlığı döneminde Kore  Çin’e tabi olmuştu. Ancak.Pekin’e vergi ödemek zorunda olmasına rağmen,  ana  dilini kullanmak başta bir çok haklara ve geniş yetkilere sahip  bir özerk yönetime sahip idi. Kore milliyetçilerini destekleyen Japonya, 1894’da  başlayan  büyük  halk ayaklanmasından sonra ülke’de  Japon yanlısı bir hükümetin kurulmasını sağladı. Böylece Çin ve Japonya denizlerde karşı karşıya gelmiş oldular. Japonya artık modern deniz kuvvetlerine sahipti. Çin’de ise,  Çin donanmasının  modernleştirilmesi için toplanan para, Pekin’de İmparatorluk  yazlık sarayın inşaatı  için el konulmuştu.Bu yüzden donanmanın  modernizasyon süreci başlatılamadı bile.  Japon donanması, Çin deniz kuvvetlerini iki saatte büyük ve kesin bir bozguna uğrattı ve Çin donanması darmadağınık bir duruma düşürüldü.  Savaşta yenilen Çin,  savaş tazminatı olarak,Tayvan’ın egemenlik hakkını Japonya’ya bırakmak zorunda kaldı.  Çin, Kore’nin tam bağımsızlığını  tanımakla birlikte  Çin’in Liaodong yarımadasını Daliyen, Lushun limanlarını Japonya’ya teslim etti.  Japonya’nın Şimonoseki şehrinde  yapılacak barış görüşmelerine katılmak için gelen  ve Çin imparatoru’nun  fevelade Yetkili Temsilcisi olan Çin Heyeti Başkanı  General Li Hong jiang, bir Japon milliyetçisi tarafında vurularak yaralandı.Bu saikast’tan   son derece üzülen ve  utanç içinde kalan Japonlar,  barış görüşmelerinde Çin’den daha fazla toprak ve tazminat istemekten vaaz geçtiler.

Çin’in Kendi Topraklarını Avrupalılara Peşkeş Çekmesi

Çinli general Li hongjiang Pekine döner dönmez,  Çin’de bulunan Rus, Alman ve Fransız Ordularının  “Üçlü oluşumu” ‘nun liderliğini  Çarlık Rusyasının  üstlenmesini istedi ve bu isteği  ısrarla savundu. Batılı lar ve >aponlar karşısında yenilen ve zayıf düşen Pekin yönetimi, baş edemediği Japonlara karşı koymak için Çin’in Şandong eyaletini Almanlara  peşkeş çekti . Almanlar ilk olarak Çingdao limanını işgal etti. Vietnam’ı işgal altında tutan Fransızlara  Çin’in Guangdong  eyaletinden  topraklar verildi.

Britanya ise, Hongkong’ta kendine ait toprakları sürekli genişletti ve kuzeyde  Lushun limanı karşısında yeni bir deniz üssü de elde etmiş oldu. Rusya, Mançurya bölgesinde etkisini  daha çok artırdı. Britanya’nın desteğini alan ve  bu üçlü askeri gücü Japonya’ya karşı kullanan Çin, Liaodong yarım adasını Japonlardan geri aldı ancak ,daha sonra bu toprakları  Ruslara kaptırdı.

İngiltere ve Rusya Çin’i Doğu Türkistan’ı  İşgale Teşvik Ediyor

Çin’in güneyinde  sömürgeci olarak  bulunan  İngiliz ve  Fransızlar, kuzeyinde  ise, Rus, Alman, Japonlar bir birlerin hareketlerini büyk bir dikkatle  kontrol ederek  yakından  gözetiyorlar ve bir birilerini daha ileri gitmelerini önlemeye çaba sarfediyorlardı .Çin’de bulunan sömürgeci güçlerin rekabet ve doymaz bilmez aç gözlülükleri zirvede idi. Bu arada Çin’in sahil bölgelerini bölüşme mücadelesinde bir birleri ile dalaşmaktan kaçınmayan bu   “ Deniz aşırı, Sarı Saçlı Barbar”lar, diğer yandan morali çökmüş Pekin’e moral vermek ve güya onu motive etmek istiyordu. Çin’i bölüşme mücadelesinde  Çin’i  başka bir olayla meşgul ederek daha rahat hareket etmek istilyorlardı.  Çin’i meşgul etmek için, Çin’den  çok uzakta bulunan  Doğu Türkistan’ı işgal etmeyi önerdiler ve bu işgalı de kendilerince  teşvik ettiler. Bu teklifi görüşen Çin imparatorluk Savaş Meclisi’nde bu konu tartışılmaya başlandı. Japonya ile barış görüşmelerini yaparken suikastte yaralanan ünlü General Li Hongjiang, Doğu Türkistan’ı işgal etmek için yeterli  silah, erzak ve para olmadığını ileri sürerek Doğu Türkistan’a asker gönderilmesine şiddetle  karşı çıktı.  Bu esnada İngilizler Doğu Türkistan işgal harekatı için Çin’e kredi açmayı teklif etti. Bu teklifi kabul eden Çin,İngilizlerden aldığı 400 milyon Sterlin  savaş kredisi  ile Çaralık Rusyası’ndan  Silah, erzak ve lojistik malzemeler satın alarak Çin Ordusunu silahlandırdı ve savaşa Uygur ve  güçlü hale getirdi. Böylece Mançur Generali Zo Zungtang  400 bin kişilik ordusu ile Doğu Türkistan’ı işgal etmek ve bozulan Çin  halkının  moralini  yükseltmek için yola çıktı.  Pekin yönetimi,   Doğu Türkistan’ın  işgali ve  daha sonra bu ülke’de ve kuzey Çin’de  baş gösteren  isyanlar ile uğraşırken, Ruslar,Japonlar ve Avrupalı sömürgeci güçler  Çin’ in en önemli limanlarını,  zengin  üretim merkezleri ile ticari bölgelerinin tamamını  ele geçirmiş oldular.

Çin’de Batılı  Sömürgeci Güçlere Karşı İsyanlar

Yabancıların aşağılama ve zulmüne dayanamayan Çin halkı 1898 de Şandong eyaletinde Alman misyonerleri öldürerek ilk isyan hareketini başlattılar.  1899’ da başkent Pekin’i işgal eden isyancılar Alman elçiliği başta olmak üzere tüm yabancı elçilikleri  basarak yaktılar. Yabancı ve Çinli Hıristian müritlerinden 20 binden fazla kişiyi öldürdüler. İsyancılar, kendilerini kurşun  İşlemeyen  boksörler olarak  adlandırdıkları için , bu  ayaklanmanın adı Boksör Ayaklanması adı ile anılmıştır.

“Barbarları Barbarlar Eli İle Bastırma” yönetimine göre  bir yöntem uygulayan Çinliler tarafından  aralarına fitne ve fesat sokularak birbirine düşürülen yabancıların hepsi boksör ayaklanmasından  büyük zararlar  gördüler.  Çin yönetimi isyanın bastırılmasında çaresiz kaldı. Bunun üzerine  Britanya, Fransa, ABD, Rusya, Japonya, Almanya, Avustruya – Macaristan ve İtalya’dan oluşan  sekiz ülkenin  silahlı güçlerinden oluşan  “Birleşik Ordu “  ayaklanmalara müdahele etti ve kısa sürede boksör isyanını bastırmayı başardılar. “Birleşik Ordu”  Böksörlerin  işbirlikçisi olarak  saydığı Çin ordusunu dağıttı ve başkent  Pekin’i işgal ettiler. İsyanı bastıran Avrupalı ülkeler  savaş ve  zararlarının tazmin edilmesi için Çin’de daha fazla  imtiyaz  hakkı  ve nakit tazminat elde ettiler.

Çin, “barbarlara karşı barbarları kullanmak” stratejisini tekrar kullanıyor

“Kültürel üstünlük” sarhoşluğundan uyanan  Çin yönetimi,  çaresizlik içinde  “barbarlara karşı barbarları kullanmak” stratejisini tekrar kullanmaya kalkıştı. Çünkü, Çin’in, Japonya’ya karşı  yanına çektiği Rusya, Mançurya’ya yaptığı demir yollarını koruma bahanesi ile bu bölgeye asker soktu ve ardından, Japonya’nın çekildiği Liaodong yarım adasını işgal etti. Çaresiz kalan pekin, İmparatorluk Saray elçilerinden bir heyeti, Tokyo’ya gönderdi. Bu heyet Japonlardan, Çin’in kuzey doğu bölgesinden Rusların çıkartarak Japonların yönetmesini istediler. Diğer bir Çin heyeti ise, Saint Petersburg’a  gidip aynı talebi tersten anlatmaya ve Rusları ikna etmeye çalıştılar.

Mançurya ve Liaodong yarım adası için Rusya ile Japonya 1904 yılınde Çin topraklarında savaşa giriştiler.  Savaşta ölen 1.5 milyondan fazla  insanın 500 binden fazlası savaşa taraf olmayan, ama iki yabancı ordu tarafından atılan bombalar altında can veren Çin vatandaşları idiler.

Savaş 1905 de Japonya’nın zaferi, Rusya’nın büyük mağlubiyeti ile sonuçlandı. Portsmousth Antlaşmasında Japonya, Kore üzerinde hak kazandı. Çin topraklarındaki etkisini artırmış olsa da, Japonya’nın Mançurya topraklarına tamamen hakim olmasına, antlaşmada arabuluculuk rolünü üstlenen Amerika Birleşik devletleri önlemiş oldu. Rusya, Japonya ve  ABD arasındaki Çin üzerinde egemenlik  kurma ve bilek güreşi Asya’da 2. Dünya savaşının patlak vermesine kadar devam etmiştir.

 Japonlar Asya’da Son Kez Sahneye Çıkıyor

2.Dünya savaşında Japonya “Asya Asyalılarındır” sloganı ile Asya’da 36 ülkeyi işgal etti. Filipinler’den ABD’ni, Vietnam’dan Fransızları, Hongkong, Tayland, Miyammar’dan İngilizleri, Malezya, Endonezya ve diğerlerinden  İngiliz ve  Hollandalıları, Çin’den ise,  Rusya başta ve diğer tüm batılı ülkeleri kovdular. Japonlar, gittiği her Asya ülkesinde milli uyanış harekatı başlattı, milli orduların kurdurup silahlandırdı ve her ülkenin bağımsızlığını ilan ettirdiler. 2. Dünya savaşında Japonlar teslim olduktan sonra Britanya krallığı, Malezya, Endonezya’daki teslim olan Japonya ordusundan bu ülkelerde daha 6 ay düzeni sağlamasını rica ettiler. Çünkü, Britanya’nın bu eski sömürgelerine tekrar asker göndermesi için 6 aylık bir zaman dilimine ihtiyacı vardı. Gerçi batılı ülkeler bu uzak doğu ülkeleri Japonlardan geri almış olmasına rağmen, bu ülkelerde barınamadılar ve bu ülkelerini bağımsızlığını kabullenmek zorunda kaldı. Çünkü, Japonlar bu milletleri silahlandırmıştı ve Batılı işgalciler ile sonuna kadar savaşmayı öğütlemiş ve ikna etmişti.

Çin Lideri Mareşal Jiang keyşi, Çin’de teslim olan tüm Japon ordu mensuplarını af ettiğini açıkladı ve hepsini sağ salim ülkelerine  dönmesini sağladı.  Çünkü, yüz  yıldan  beri  Çin’in kanını emen batılı  sömürgeci güçleri Japonlar, bu ülkeden  tamamen kovmuş ve ülkeyi batılardan arındırmış ve ter temiz hale getirmişti.  Ancak, Mançurya’ya girip teslim olan Japon ordusunun silahına el koyan Sovyet kızıl ordusu,  kendi işgal ettiği bu bölgede 56 bin Japon askerini esir almıştır. Kızıl ordu eline geçen Japon esirlerden savaştan sonraki 50 sene içerisinde 2 bin Japon kaçarak Japonya’ya ulaşabildiler. 54 bin Japon esir ise Sovyet kızıl ordu ve Komünist Çin ordusu elinde ağır çalışma kamplarında işkence, açlık ve aşırı yorgunluktan hayatlarını kaybettiler. Böylece Ruslar, Japonlardan tarihi intikamını bu şekilde almış oldular.

Mao Liderliğindeki Çinli Komünistler Çin’e Hakim Oluyor

1949’da Çin’de yönetimi  silah zoru ile ele  geçiren  Çin  Komünist Partisi de diğer selefleri gibi    “Barbarlara karşı barbarları kullanma” stratejisini  yeniden kullanmayı devam ettirmektedir. Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki anlaşmazlıkları körükleyen başrol oyuncu Çin olmuştur. Bugün ise ABD ile Rusya’nın kapışmasını teşvik eden ve bu kapışmadan en karlı çıkan ülke yine Çin’dir. Çin ileride  muhtemel  gelişmelere karşı ABD ile kapıştıracak B,C,D  planlarını da hazırlamış durumdadır.  Çin ilk olarak  şimdilik dünya’da yegane müttefiki olduğunu iddia ettiği  Pakistan’a  zenginleştirilmiş  uranyum ve nükleer teknoloji  vermiştir. Hatta Pakistan’ın ilk nükleer denemesini Doğu Türkistan’ın Lopnur bölgesindeki Nükleer Deneme Tesislerinde gerçekleştirmiştir.   Pekin, nükleer teknolojisini  Pakistan’ın eli ile Kuzey Kore’ye, Kuzey Kore’nin eli ile İran’a vermiştir.  Pekin, ABD.nı  önce İran , sonra Kuzey Kore  ve  en sonunda Pakistan ile kapıştırarak, hatta savaşmasını sağlayarak zaman kazanmak istiyor. Çin  günümüzde “Barbarlara karşı barbarları kullanmak” stratejisinin zirvesindedir ve bu stratejiyi büyük bir maheretle uygulamaya çalışmaktadır.   Çin, güney batında İran ve  Pakistan’ı, doğuda kuzey Kore,yı  ABD’nin önüne sürerek kendisinden uzaklaştırmak,  bu ülkelerle kapıtığı için en sonunda zayıf düşen ABD’ni  zayıflamış ve yaralı halde  tek başına yakalamak amacındadır.  Çin, ABD’ni kendi safında gördüğü gün, bir saat değil, bir dakika bile beklemeden Sibirya’ya saldıracak ve bu geniş ülkeyi Rusya’dan kaparak  yutmaya  çalışacaktır.

Çin’in Temel Gücü “Kültürel Dayanıklılığı”ndadır 

Çin’in  esas gücü “ Kültürel Dayanaklığı “’dır. Çin tarihte kendi topraklarını işgal eden Hun, Türk, Moğol, Mançur, Rus, Japon, İngiliz ve diğerlerini Kültürel dayanma gücü sayesinde yormuş ve sonunda  yenmiştir.  Yabancıların yorulup mağlup olmasını   “barbarlara karşı barbarları kullanma” tarihi milli stratejisine borçludur. Bu dev Ejderha  Çin,geçmişte rakiplerini bir birlerine düşürerek  yorgun düşürerek yok ederken, hiç uyanmadan uyuyordu. Şimdi ise uyanmış bir ejderha var. Ejderha uyanıp ayağa kalktıkça Avrasya’da bir Çin korkusu, Dünyada bir Çin tehdidi algısı yükselmektedir.

Tehdit altında olan uygar dünya eğer Çin’e karşı tedbir almak istiyorsa, Çin’in “ Barbarlara karşı barbarları kullanma” silahının sırrını çözmeyi birincil  ve öncelikli ve en önemli bir görevi olarak bilmeli ve derhal çareler ve tedbirler aramaya başlamalıdırlar.

 

Etiketler: » » » » » » » » » » »
Share
1721 Kez Görüntülendi.