logo

trugen jacn
17 Ekim 2014

DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ İDAMLARA CAN DAYANMIYOR ..!

Şakir Tarım                                                                  Şakir  TARIM

DÜNYA küçük deniyor ama… Bazı yerlerde yaşanan olaylar büyüklüğü oranında gündem oluşturmuyor, sanırım. Bunda uzaklık ve yetersiz bilgi akışının da rolü olmalı. Belki başka sebeplerin de. Evet, Doğu Türkistan’da, son 65 sene içinde, 35 milyon insan katliama tabi tutulmuş. Dile kolay, 35 milyon can. Katliamlar hâlâ durmuş değil. Müslüman kardeşleri olarak bu insanlara karşı da ciddi sorumluluğumuz olmalı.
Doğu Türkistan… Orta Asya’nın göbeğinde bir ülke! Çevresinde Rusya, Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan, Keşmir, Çin, Tibet gibi ülkeler var. Nüfusu 40 milyon civarında. Yüzölçümü 1.828.418 kilometrekare. Başkenti Urumçi. Halkın büyük çoğunluğu Müslüman! Taoizm, Budizm, Hıristiyanlık da mensubu bulunan dinler arasında.
Doğu Türkistan’ın gözü Müslümanlıkta! 1933’te Kaşgar merkezli “Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti”ni kurmuşlar. Güçlü komşuları hazmedememiş halkın bu tercihini. Rusya’ya kan kusturan Stalin ile Çin kuvvetleri, birlikte hareket ederek, daha gelişme fırsatı bulamadan kaynağında boğmuşlar bu güzel oluşumu.
1949’da Çin’in kontrolüne geçmiş bu güzel ülke. Çin’in insafına terk edilmiş o güler yüzlü insanlar. 65 yıldır çektiklerini bir Allah biliyor, bir de kendileri. Her sene ortalama yarım milyondan fazla insan katliama uğruyor burada. Sadece 1958- 1960 yıllarında katledilen insan sayısı 6 milyon 800 bin. Buna can dayanacak gibi değil.
İçlerinden, İsa Yusuf Alptekin gibi büyük liderler de çıkmış ama yine de dinmemiş katliamlar. Onlara da göz açtırmamışlar. İnsanların acımasızca öldürülmesi karşısında, hiç de mi insaf ve insanlık duygusu kalmamış bu zalimlerde, diyerek şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Zulmün boyutu o noktaya ulaşmış ki, işkenceye uğrayanlara bakabilmek bile cesaret işi.

BÖYLE CANİLİK GÖRÜLMEDİ
Acımasızlığın hangi boyutta olduğunu düşünebiliyor musunuz? Çin’de öylesine gaddar insanlar var ki, dilsiz masum hayvanların diri diri derisini yüzmek, onlar için bir eğlence(!) aracı. Bu görüntüler internette de var. Dünyada neler oluyor görüyor musunuz? Bu vahşete can mı dayanır? İnsanlık, Doğu Türkistan’da yaşananlara ne zamana kadar seyirci kalacak?
İHH, Doğu Türkistan’la ilgili ciddi bir rapor hazırlamış. Orada yaşanan insanlık dışı dram şu sözlerle yansımış rapora:
“Doğu Türkistanlılar şimdi Kur’an okuduklarında dayak yiyor, Kur’an öğrenmek istediklerinde hapse giriyorlar. Daha doğmadan yasaklarla karşılaşıyorlar. Eğer devlet tarafından ‘fazlalık’ olarak addedilirlerse annelerinin karınlarından zorla çıkartılıp öldürülüyorlar. Kendi dillerini, kendi tarihlerini öğrenme hakları yok. İstedikleri üniversiteye girmek, istedikleri işte çalışmak onlar için hayalden de öte. Hayatlarının her aşamasında kimlikleri soruluyor onlara; aidiyetleri sorgulanıyor.”
Hak aramanın bedeli zulüm, işkence, hapis veya ölüm! İşkence ve hapisten sonra eve gelme şansını yakalayanlar bir daha normal hayata dönemiyor. Çünkü fiziksel ve psikolojik olarak insan tahammülünün üzerinde acılara maruz kalıyorlar. İnsanın bu derece canileşebileceğini düşünmek bile istemiyor insan. Ama gerçekler de ortada.
Doğu Türkistanlılar, vicdandan nasibini alamamış Çinlilerin insafına bırakmamalı. Dünya, bu insanlar için mutlaka, ama mutlaka bir şeyler yapmalı.

NİMET ÇOK, ADİL DÜZEN YOK
Eylül ayı başında, mazlum milletlerin haklarının teslim edilmesi amacıyla Bosna’da Avrasya Hukuk Kurultayı toplandı. 35 ülkeden katılımın sağlandığı toplantıya Türkiye’den Saadet Partisi İzmir İl Başkanı kıymetli dostum Av. Bayram Sakartepe de katıldı. Toplantıdaki sunumlardan hareketle şu bilgileri nakletti bana:
“Doğu Türkistan’da camiye gidebilecekler için talimatnameler yayınlanmış. Komünist Partisi yöneticileri 18 yaşından küçükler, kadın, işçi, memur ve öğrencilere camilere giriş yasağı getirmişler. Oruç tutanlar cezalandırılıyor. Hem de ne ceza! Bir kadının doğum yapması Çinlilerin iznine bağlı. 2. doğuma kesinlikle izin verilmiyor. Topuktan yaptıkları iğne ile Müslümanları kısırlaştırıyorlar. Her fırsatta bu ülkeye Çinli nüfus yerleştirilmeye çalışıyorlar. Kısaca, soykırım ve asimilasyonun her çeşidi uygulanıyor.”
Doğu Türkistan’da yaşananları öğrendikten sonra Hintli âlim Hasan en-Nedvî’nin “Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti?” adlı eserini hatırladım. Kurumsal ve uluslararası temsil anlamında Müslümanların devrede olmayışının insanlığa ne büyük zarar verdiğini düşündüm. İslâm Birliği’nin olmazsa olmaz bir zaruret olduğunu daha iyi anladım.
18. 9. 2014 günü, Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Malezya’da Cemaat-i İslamî Partisi’nin kongresine katıldı. Burada yaptığı konuşmada, “Vakit geciktikçe mazlum coğrafyalardaki katliamlar artıyor” diyerek İslâm dünyasını şöyle uyardı:
“Müslüman kardeşlerimizin can güvenliği ve tüm insanların huzur ve saadeti için bir araya gelip İslâm Birliği’ni kurmak zorundayız. Irkçı küresel emperyalizmi durdurabilmek, zalimlere diz çöktürebilmek için İslâm Birliği’ni kurmamız gerekmektedir. Dünyada herkese yetecek kadar yer de vardır, nimet de. Ancak Adil Düzen yoktur. Adil Düzen’i ancak Müslümanlar kurabilir.”
Görev Müslümanlara düştüğüne göre, bu projeyi bir an önce fiiliyata geçirmek gerekmez mi?

Kaynak : http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Dogu_Turkistandaki_Katliama_Can_Dayanmiyor/21603#.VEAHT_msXYg

 

Etiketler: » » » » »
Share
1673 Kez Görüntülendi.