Son Dakika
Doğu Türkistan’in başkenti Urumçi yakınılarındaki Dawançing’deki bir toplama kampında görevli bir Gardiyan kampta şahit olduklarını Çince kaleme alarak yurt dışına iletmeyi başarmıştır. Orijinal mektup (Çince), 12 Mayıs 2019 tarihinde Erkin Azat tarafından yayınlanmıştır . Mektup, Torchlight Uygur Grubu tarafından İngilizce’ye çevrilmiş ve “Uygurların Trajedisi ve ÇKP’nın İnsanlığa Karşı İşlediği Suçlar ” başlığı ile neşredilmiştir. ÇKP Faşizminin Doğu Türkistan’daki insanlık dışı cinayetlerini gözler önüne seren bu önemli mektubu siz değerli Okurlarımız için Türkçeye aktararak bilgilerinize sunuyoruz.(UYHAM)
Uygur Haber ve Araştırma Merkezi (UYHAM)
Benim adım Berik, ben başkent Urumçi yakınlarındaki Dawanching’de bulunan ve yeni inşa edilen toplama kampında( bir hapishanede) gardiyanıyım. Gardiyan olmadan önce bir kameramandım ve düğün törenlerini filme alıyordum. Ama bu işim 2016’dan sonra bozuldu ve işlerim günden güne düşmeye başladı. 2017’den itibaren binlerce Polis alımı için duyurular yapılmaya başlandı. Ayrıca, Polis olmak o tarihlerde günlerde popüler bir meslekti. A oldu ve annem de ilan edilen Polis maaşlarının makul seviyede ve nisbeten iyi olduğu için Annemin teşviki ile polis yardımcısı olarak işe başladım. Ancak, buu meseleği seçtiğime işe başladıktan kısa bir süre sonra pişman oldum. Çünkü,hiç dinlenme ve tatilimiz yoktu ve maaşlarımız da zamanında verilmiyor ve sk sık kesiliyordu. Bazen ise maaşlarımız birkaç ay ertelenebiliyordu. 24 saat süren stresli bir ortamda çalışmak psikolojik sorunlar başta uyku bozukluğu gibi çok sayıda sağlık sorunu ortaya çıkmaya başladı.
2018 yılının Temmuz ayından sonra Dawanching’deki yeni inşa edilen yeni toplama kampına transfer edildim ve kameramanlık mesleğinde daha önce bazı deneyimlerim olduğu için Kamptaki güvenlik kameralarının kontrol odasında çalışmak üzere görevlendirildim. Gece vardiyasından sorumluydum. Kontrol odasında çalışmamamıza rağmen, bizim her bir eylemimizi izleyen çok sayıda güvenlik kamerası vardı. “Pozisyonumuzu hiçbir zaman terketmemize, uyumamıza ve hareket etmemize izin verilmiyordu. Sürekli ekranlara konsantre olmalı ve her durumu izlemeliydik. Dikkatsizliğimiz yüzünden herhangi bir yanlışlık yapmış isek, derhal cezalandırılıyorduk. Bu cezaların en hafif olanı bir aylık maaşımızın kesilmesi en ağırı ise maaşımızın indirilmesi idi. Bizler her zaman kontrol odasında çalışırken kendimizi işte değil, hapishane hücrelerinde olduğumuzu hissediyorduk.
Çin Nazi Kampında Bir Günlük Hayat
Toplama kampındaki tutukluların bir günlük rutin programı şöyle idi ;
Güvenlik kameraları Kamp ve koğuşların her bir köşesene göremiyordu arada kör noktalar olabiliyordu. Kör noktalar hakkında mahkumları sürekli ikaz ediyorduk. Bazı mahkumlar sigara içmek için kör noktalara gizlice girerebiliyordu. Sigaralar kamplara gizlice sokuluyordu.Buna karşılık sigara içen tutuklular ağır şekilde cezalandırılıyorlardı. Başlangıçta toplama kampının yönetimi çok sıkı idi. Ancak bir süre sonra insanlar buna alıştılar.
Mahkumların Özel Hayatları Kayıt Ediliyordu
Mahkumların eşleri ile düzenli olarak birlikte kalabilecekleri ve buluşmaları için izin verilen bir “çift odamız” vardır. Kış aylarında bir gün, bir mahkum eşi ile birlikte bu oadalardan birinde 24 saat boyunca yalnız kaldı. Mahkumun eşi ile birlikte kaldığı özel odada gözetleme kamerası vardı ve onların bütün hareketlerini gözetliyor ve her şeyi kaydediyordu,Bin mahkumun eşi iki kat yünlü içlik giymişti ve bu yünlü iç çamaşırından birini giymesi için kocasına verdi. Mahkum, gözetleme kamerasının kayıt yaptığını bilmiyordu ve sorun olmadığını düşünüyordu. Daha sonra gündüz vardiyasından sorumlu iş arkadaşım bu “suçu” yetkililere rapor ettiği için para ödülü aldı.Mahkem da bir daha eşi ile görüşme hakkını kaybetti.
Kamplarda Taciz ve Tecavüz Olağan Bir Uygulama
Bir gün, yaşları 18 cıvarında olan 3.000’den fazla lise öğrencisi kız, kampın genişletilmesinden hemen sonra, Dawanching toplama kampına transfer edildi. İlk sırada duran kızlardan biri sessizce bana şöyle dedi: “Kardeşim, beni buradan çıkarabilirseniz fiziki olarak bana her şeyi yapabilirsiniz.Yeterki beni buradan kurtarın” dedi, O zaman onun gözlerinin içine bakamadım ve o zamandan beri neredeyse her gün bu zavallı genç kızın bu yalvarar sözleri kulaklarımda yankılanıyor.
Bazen Çinli Memurlar çalışmalarımızı “denetlemek ve incelemek” için izleme odamızı ziyaret ederlerdi. Aslında, onların amacı başka idi,Onlar kameralardan “tutuklu genç kızları” seçiyorlardı. Kamerayı kızların yüzlerine yaklaştırmamızı istiyorlardı. Hatta şaka yollu benden kendisi için en güzel kızı seçmemi istiyordu. Ben de onun bu talebini sert biçimde reddettim. Onlar Kızı seçtikten sonra, alt personelden seçtiği kız ile tanışmak ve konuşmak için kızı “ofisine getirmelerini istiyordu. “Ofis” dediği yer ise aslında çalışanlara yemek yapılan mutfaktı. Orada kamera olmadığı için “konuşma-buluşmalar ” genellikle gündüz yapılıyordu. Çalışan herkes bu Ofis’te kızlara ne yapılacağını ve ne olacağını bilirlerdi. Mutfakta iki masa vardı.Biri yemek için diğeri ise , diğeri ise yatak olarak kullanılıyordu. Çoğu zaman, memur kendisinin seçtiği kıza burada tecavüz ederdi. Bazen Üst Memur kendisinden sonra astlarına da bu zavallı kızlara tecavüz etmesine izin verirdi. Tecavüz edilen kız hücreye geri getirilirdi. Kız sessizliğe gömülür kimseye hiçbir şey söylemez, ama onu gözyaşlarını kameradan görebiliyordum. Hücrelerde ağlanmalarına, duygularını ifade etmelerine ve konuşmalarına izin verilmiyordu. Bu kısıtlamalar nedeniyle tutukluların duyguları körleşiyor ve psikolojileri bozuluyordu. Bu yüzden ruh halleri zamanla aşırı derecede korkunç olabiliyordu.
Kamplarda İntihar Olayları ve Ağır Cezalandırmalar
Yemek yenilen kap kaçaklar mahkumların kendilerine zarar vermemeleri için plastikten yapılmıştır, Buna rağmen,bir mahkum duygusal olarak kendisinin parçalandığı duygusuna kapıldı ve plastik tabağı kırarak karnına saplamaya ve bu yolla intihara kalkıştı.Ancak,başarılı olamadı. Bu mahkum daha sonra bir akıl hastanesine gönderildi.
Bir keresinde hücrenin içinde kavga eden iki adam yakalandı.Onlar kaldıkları Hücrede kör bir nokta olduğunu biliyorlardı, ancak buna rağmen onlar kavga ederlerken, kolları kamera tarafından yakalandı. Daha sonra her ikisi de “kaplan sandalyesi” adı verilen demir İşkence koltuğuna oturtularak cezalandırıldılarBu mahkumlara Kaplan Koltuğunda oturtuldukları 48 saat boyunca yemek verilmedi ve tuvalet ihtiyaçlarını da bu işkence sandalyesinde yapmak zorunda bırakıldı.
Mahkumlara Bilinmeyen İlaçlar Zorla Veriliyordu
Dawanching kampında, genç ve orta yaşlardaki mahkumlara her ay bir kez iğne( enjeksiyon) yapılırdı.Yaşlı olanlara ise toplama kampına ilk hapsedildiklerinde sadece tek bir kez iğne yaparlardı. Kamp yetkilileri, yapılan bu iğnelerin mahkumların sağlıklarını korumak, soğuk algınlığı veya grip gibi hastalıklardan korumak ve bu hastalıkları önlendiğini idea ederlerdi.
Biz Gardiyanlara ise her gün yasal ve politik doktrinleri ezberlememiz ve düzenli değerlendirmeler yapmamız isteniyordu. Bu eğitim ve değerlendirmelerin Sonuçlarının yetersiz olması bizim için çok sıkıntılı ve hatta çok tehlikeli oluyordu.
Etnik Ayırımcılık ve Dışlama Olağan Bir Uygulama
Bir gün evimde misafirlerim vardı. Belki sahbet esnasında sesimiz biraz yüksek olduğu için, alt katta yaşayan yaşlı bir Han Çinlisi komşu bizi şikayet etti ve polis çağırdı.Gelen polis hepimizi “ Yeniden eğitim” ve öğrenmek” için kampa göndermekle tehdit etti. Neyse ki, ben de bir “polistim” ve polis memurları da beni tanıdı. Sonuçta , yaşlı Çinliyi şikayetini geri alması için ikna edebildik.Ama ben adama bir daha rahatsız etmeyeceğime dair bir garanti mektubu imzaladık. Eğer ber Polis olmayıp sıradan bir insan olsaydım, kesinlikle “gürültü yaparak Çinli Komşumu rahatsız ettiğim” için toplama kampına gönderilecektim.
Kaynak : http://blog.freedomsherald.org/
BENZER HABERLER