Son Dakika
Geçtiğimiz Haziran ayında Çin İşgalindeki Doğu Türkistan’ı ziyaret eden ve döndükten sonra bu Müslüman Türk ülkesinde yaşayan Uygurların maruz kaldıkları baskı ve zulmü Ankara ve İstanbul’da verdiği Konferanslarda canlı tanık olarak yeniden gündeme taşıyarak büyük bir hizmete imza atan, İslam dünyası ilgisi ve duyarlılığı ve bu konuda yaptığı değerli çalışmaları ile tanınan Yeni Şafak Gazetesi yazarı Taha Kılınç bu yazısında FETÖ’nün geçmişte Türkistan ve İslam dünyasındaki bazı art niyetli faaliyetlerine dikkat çekerek gözler önüne seriyor. Sayın Taha Kılınç , FETÖ’nün sadece bir örgüt değil , ümmet bilincine de düşman bir zihniyet olduğunu örnekleri ile ortaya koyuyor. Ayrıca, yazısında FETÖ’nün ümmetin hassas noktalarını kullanarak nasıl bir istismar ağı oluşturduğunu de gözler önüne seriyor.
Bir dönem Türkiye’de duygu sömürüsü ve FETÖ’nün halka bakan yüzünün parlatılması için de bolca istismar edilen “Türk okulları”, ABD tarafından Rusya’nın Orta Asya’daki tesirlerinin kırılması için kullanılıyor, CIA ajanları buralarda cirit atıyordu. Söz konusu gizli ajandayı ilk fark eden ülke, İslâm Kerimov liderliğindeki Özbekistan oldu. 1999’da Kerimov’un emriyle ülkedeki bütün FETÖ okulları kapatıldı, eğitimci kadrolar sınır dışı edildi, örgütün bütün mal varlıklarına el konuldu. FETÖ’nün doğurduğu şüphe ve endişeler sebebiyle, Kerimov rejimi sonraki yıllar boyunca İslâm’ın sosyal hayattaki çeşitli tezahürlerine karşı daha baskıcı ve otoriter bir çizgiye yöneldi.
Dahası, FETÖ yapılanması, Ankara-Taşkent arasındaki siyasî ilişkileri de zehirledi. Kerimov’un 2016’daki ölümüne kadar Türkiye ve Özbekistan, birbiriyle neredeyse hiçbir resmî temas kurmadı. Şimdi bugün şahit olunan yakınlık, FETÖ’nün Türkiye’de devreden çıkarılması süreciyle paralel ilerledi. Özbekistan’ın kapıları Türkiye’ye ve Türklere yeniden açılırken, karşımızda FETÖ virüsünden tamamen arınmış bir ülke bulmak da, münasebetlerin “stratejik ortaklık” boyutuna ulaştırılmasında başrol oynadı elbette.
Orta Asya bağlamında FETÖ zihniyetinin şu anda hâlâ zehirlemeye devam ettiği bir başka dosya ise, Doğu Türkistan meselesi. Amerikan yönetiminin sırf Çin’i zayıflatma adına sınırsız biçimde destek verdiği kampanyalar çerçevesinde, ABD’de önde gelen ve seslerini yüksek biçimde duyurmaya devam eden bütün FETÖ üyeleri, aynı zamanda Uygurların sözüm ona avukatlığını yapıyor. Böylece Uygur Türklerinin Çin eliyle maruz kaldığı asimilasyon ve baskı, FETÖ tarafından ABD’nin siyasî emelleri uğruna şuursuzca istismar ediliyor. Bunun neticesi ise, Çin yönetiminin Uygurlar konusundaki paranoya ve şüphelerinin sürekli derinleşmesi; Doğu Türkistan’da inşa edilen korku ve sindirme atmosferinin giderek yoğunlaştırılması.
“Ümmet” ve “İslâm coğrafyası” şeklinde herhangi bir dert taşımayan FETÖ yapılanmasının, dünyanın farklı yerlerindeki gerçek problemleri istismar ederek zehirlemesi ve sulandırması, elbette tesadüf değil. Türkiye’de “zinde” oldukları dönemde, aynı şeyi Filistin meselesi için de ustalıkla ve ısrarlı biçimde yaptılar. 2000’lerin ilk yıllarında Türkiye kamuoyunda Filistin’le alakalı yaşanan çok sayıda güncel polemiği FETÖ’yle iltisaklı kalemlerin başlattığını, eminim mevzuyla ilgilenen herkes hatırlayacaktır.
Konuyla alakalı yazdığım çeşitli yazılarda sürekli altını çizdiğim şu noktayı çok önemsiyorum:
FETÖ sadece mücerret bir örgüt değil, aynı zamanda bir zihniyet ve düşünce yapısıdır. Ümmet mefhumuyla ve İslâm coğrafyasıyla problemli olmak da bu zihniyetin ve düşünce yapısının en bariz alametlerindendir.
Kaynak : https://www.haksozhaber.net/filistinden-dogu-turkistana-fetonun-istismar-stratejisi-192336h.htm?fbclid
BENZER HABERLER