logo

trugen jacn
24 Şubat 2018

DÜNYA TÜRK BİRLİĞİ MERKEZİ : “SOYDAŞLARIMIZA YAPILAN ZULME SEYİRCİ KALMAYACAĞIZ”

İzmir Merkezli  olarak kurulan ve ülkemiz genelinde teşkilatlanma çalışmalarını sürdüren Dünya Türk Birliği Merkezi, Türk dünyasının  değişik bölgelerinde  son günlerde  meydana gelen   üzücü olaylar ve Türk dünyasının karşı karşıya bulunduğu  sorunlar ile ilgili bir açıklama yaparak kamu oyu ile paylaştı.  Çin işgal yönetiminin Doğu Türkistan’da  Türklere yönelik  insanlık dışı cinayet ve soykırım uygulamalarına dikkat çekilen bildiride Doğu Türkistan başta bütün mazlum ve esir Türk yurtlarının  bir an önce özgür olmaları ve en yakın zamanda bağımsızlıklarına kavuşmaları  temenni edildi .

Uygur Haber ve Araştırma Merkezi (UYHAM)

Otomatik alternatif metin yok.

AZİZ VE BÜYÜK TÜRK MİLLETİ 

Şu gerçeği sizinle paylaşmak isteriz ki; Türk Dünyasının sevinciyle, üzüntüsüyle bütün meseleleri Dünya Türk Birliği Merkezi’nin temel meselesidir. Nitekim bizim kuruluş amacımız da Türk Dünyasının her şeyi ile yakından ilgilenmek, Türkiye ile Türk Devlet ve Toplulukları ve kardeş halklar arasında dayanışma içinde olmaktır.

Bilhassa başta Doğu Türkistan olmak üzere Kırım, Karabağ, İran, Suriye ve Irak’ta yaşayan mazlum ve mağdur soydaşlarımızın her an yanlarında olmak bizim temel vazifemizdir. Özellikle işgal altında bulunan Karabağ ve Doğu Türkistan’ın hürriyete ve bağımsızlığa kavuşması için yapılması gereken ne varsa yapmak bizim hem insani, hem vicdani hem de milli vazifemizdir…
Ermenistan’ın haksız işgali altında bulunan Karabağ’da soydaşlarımız yaşamıyor olsa da, Doğu Türkistan’da 30 milyon kardeşimiz 1949 yılından bu yana Çin işgali altında kan ağlamaktadır. Türklerin anayurdu olan Doğu Türkistan’da 30 milyon Türk cehennem hayatı yaşamaktadır.
Kaşgarlı Mahmud’un, Saltuk Buğra Han’ın, Yusuf Has Hacip’in memleketi olan, Göktürklere, Kutluk Devleti’ne, Uygurlara, Karahan İmparatorluğu’na ev sahipliği yapan Doğu Türkistan toprakları, 2017 yılından bu yana karantina altına alınmış durumdadır. Hapishaneler masum soydaşlarımızla dolmuş  ve taşmıştır.
Dünya Türk Birliği Merkezi olarak edindiğimiz bilgilere göre; bu atayurtta yaklaşık bir milyon soydaşımız (889 bin kişi) Nazi Tehcir Kampları’na dönüştürülen kapalı spor alanlarına, okullara yerleştirilmiştir. Neredeyse her aileden bir kardeşimiz, 3’er aylık periyodlarla, güya “zehirlendikleri” gerekçesiyle “Beyin Yıkama Kampları”nda gözetim altında tutulmaktadır.
Son bir yıldır bölgeye geliş ve gidişler kısıtlanmış durumdadır. Halkın elindeki bütün pasaportlar toplanmıştır. Yurt dışında bulunan bütün Çin vatandaşı Uygur ve Kazaklar geri çağrılmış, çağrıya uymayanların aile fertleri tutuklanmış olup çoğunun mal ve mülklerine el konulduğu iddia edilmektedir.
“Şincan Uygur Özerk Bölgesi” adı verilen Doğu Türkistan’da tamamiyle kapalı devre bir yaşam sürdürüldüğünü ufak bir araştırma yapan herkes görebilecektir. Sakal ve bıyık bırakmanın; camilerde öğrencilerin, memurların namaz kılmasının, telefonlarda “Allahuekber” gibi dini içerikli yazı ve mesajların, hatta “Selamünaleyküm” diyerek selamlaşmanın dahi yasak olduğu, bölgenin bütün ana caddelerindeki billboard afişlerinde, cami girişlerindeki tabelalarda alenen yazılıdır. Ay yıldızlı tişört giymek, Sakal ve sarkık bıyık bırakmak, çocuklara dini isimler koymak ve “Kurtlar Vadisi” videosunu izlemek dahil bir çok komik derecedeki yasaklarla ilgili onlarca resim, video, belge göstermek mümkündür. Bu yasaklamaları görmemek, duymamak için “kör ve sağır olmak” lazım.
Türk Vatandaşlığını elde etmiş olan ve daha sonra Doğu Türkistan’a giderek yasal olarak ticari faaliyette bulunanlardar 35 Uygur Türkü’nden 6 – 7 aydır haber alınamamakta, nerede oldukları bilinmemekte, yakınlarıyla görüşmelerine dahi izin verilmemektedir. Konuyla ilgili Pekin Büyükelçiliğimiz bilgi sahibi olmasına ragmen, şu ana kadar bu Uygur asıllı T.C. vatandaşlarının akibetleri konusunda Çin makamlarından resmi bir cevap alınamamıştır.
2016 Ağustos’undan beri Urumçi’de ÇKP.iiktidarı adına bölgeyi ırkçı uygulamalar ile yöneten ÇKP.Bölgesel Sekreteri Chen Quanguo’nun göreve gelmesinden beri güvenlik önlemleri dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir boyuta erişmiştir. Polis gücünün 7 kata çıkartılması bile uygulanan “teknolojik gözaltı toplumu” yanında sönük kalmıştır.
Nitekim, Wall Street Journal’da yayınlanan bir haberde Şincang adı verilen bölgenin başkenti Urumçi’yi dünyada en sıkı kontrol edilen yerlerden biri olarak nitelendirmiştir. Haberde, sivillerin ve ziyaretçilerin her gün birçok kez polis kontrol noktalarından, güvenlik kameralarından, yüzlerini, gözlerini ve bazen bütün vücutlarını tarayan makinelerden geçtikleri belirtiliyor. Kentte Uygurların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde görev alan binlerce polis ve asker görevli yetmiyormuş gibi, 2017 yılında 90 bin civarında polisin daha görevlendirildiği ifade ediliyor.
Her sokakta, her kapalı alanda yüz tanıma sistemine sahip yüzlerce kameralar monte edilmiş… Markete girerken dahi gereken dijital kartlar kullanılıyor. Bıçakların üzerinde dahi QR takip kodları bulunuyor. Kasaplardaki satırlar dahi zincire bağlanmış. Cep telefonları ve bilgisayarlara zorunlu takip programları yüklenmiş durumda… The Washington Post’tan, The Guardian’a, CNN’den, The Wall Street Journal’a kadar birçok gazete son aylarda Çin’in, Doğu Türkistan’ı bir “gözaltı laboratuvarı”na çevirdiğini vurguluyor. Yabancı basında özellikle ünlü distopya yazarı olan George Orwell’e atıf yapılıyor. Orwell’in 1984 romanındaki ünlü slogan olan “Büyük Birader Seni İzliyor” tabiri bugünlerde yabancı basının Doğu Türkistan için kullandığı en yaygın tabir. Çin’in her türlü teknolojik gözetim tekniklerinin burada denendiği özellikle vurgulanıyor.
Doğu Türkistan’ı 2017 yılında ziyaret eden Washington Post Journal muhabirinin Uygurlara uygulanan baskı ve kontrol zulmünü sosyal laboratuvar kapsamında “Çin burada geleceğin istihbarat teknolojisinin deneyimini yaşıyor.” diyerek tanımladığı Doğu Türkistan’da yaşam mücadelesi veren soydaşlarımızın tüm bu baskılara ragmen dini ve milli kimliklerini koruyacaklarına dair inancımızı ve ümidimizi muhafaza ediyoruz.
Velhasıl Doğu Türkistan’da cehennemi andıran bir insani dram yaşanıyor iken ve her türlü yazılı, sesli ve görüntülü belgelerle de bu iddialar doğrulanıyor iken; bu mazlumiyetin, bu mağduriyetin, bu insanlık dramının Doğu Perinçek gibiler tarafından görmezden, duymazdan gelinmesini tanımlamakta zorlandığımızı da sizlerle paylaşmak istiyoruz…
Doğu Türkistan’dan gelen feryada kulak tıkamak mümkün mü? “Türk’üm” demenin dahi suç olduğu Doğu Türkistan’daki zulme seyirci kalmak mümkün mü? Elbette değil. Ne insan olarak ne de Türk olarak bu vahşeti, bu zulmü Dünya Türk Birliği Merkezi olarak görmezden duymazdan gelmemiz elbette mümkün değildir. Dolayısıyla hür dünyada yaşayan bizler elbette başta Doğu Türkistan olmak üzere, Karabağ’da, Kırım’da, Telafer-Kerkük’te, Suriye Bayır-Bucak’ta yaşam mücadelesi veren soydaşlarımızın sesi, gözü, kulağı olacağız… Soydaşlarımıza yapılan zulme, haksızlığa seyirci kalmayacağız…

Kamu oyunun bilgisine saygı ile duyurulur.

 

Murat AKAR

Dünya Türk Birliği Merkezi  Kurucu Genel Başkanı

Etiketler: » » » » » » »
Share
1810 Kez Görüntülendi.