logo

trugen jacn

DOĞU TÜRKİSTAN VE ÇİN’DE ÇİN KOMÜNİST PARTİSİ’NİN UYGULADIĞI ÇİN DEVLET TERÖRÜ

İlgili resim

Dilşatsultan  Uygur 

Dünyada İsrail, terör devleti olarak tanınır. Bana göre İsrail, İslam dini düşmanı ve Islama karşı teröre başvuran bir devlettir. Tüm insanlığa karşı terör uygulayan devleti ise komünist Çin (Çin Halk Cumhuriyeti) dir.  İnsan haklarını hiçe sayan, dünyanın tepkisini umursamayan ve BM’nin konu ile ilgili kararlarını da ihlal etmekten çekinmeyen Çin Hükümeti her ne kadar ülkede estirdiği terör ve vahşetleri dış dünyadan gizlese de, ülkeden kaçıp hür dünyaya sığınan görgü tanıklarının ifşaatları sayesinde az da olsa birinci ağızdan haberdar olunabilmektedir.  Çin yönetiminin bu  acımasız vahşetlerden biri de 1999 yılından  beri, canlı  organ temini için gözünü kırpmadan canlı insanlardan hunharca organ söküp alma ve çalma  yöntemidir.

1999  yılında Çin genelinde canlı organ temininin aniden kolaylaşarak  bollaşması, dünyanın dikkatini çekince bazı konuya  meraklı kişi ve kuruluşlar bu durumu araştırmaya koyulmuştur.  Kanıtlarla  doğruluğu kesinleşen, devlet eliyle kendi yasaları çiğnenerek canlı insanlardan organlar alınması vahşeti, açığa çıkmış ve  2006 yılından itibaren de  sosyal medyada yer almaya başlamıştır.  Bunun er çarpıcı örneği ise şudur ; ABD’li yazar Ethan Gutmann’ın Çin’de yapılan organ nakli cinayetleri ile ilgili araştırmasını yazdığı The Slaughter adlı kitabında ifşa ettikleri, (kaynak: Interview With Ethan Gutmann of  New China Organ Harvesting Report);  2) 28 Mayıs 2006 günü İnsan Hakları Avukatı David Matas’ın Toronto Üniversitesi’nde konu ile ilgili verdiği seminer; 3) Çin’de çalıştığı sıralarda organ cinayetlerine şahit olduktan sonra ülkesini terk edip ABD’ye sığınan Dr. Wang Zhiyuan’ın kurduğu araştırma örgütünün araştırmalarında uyguladıkları ağız yoklama yöntemiyle tespit ettikleri itirafçı devlet adamları (1998-2004 yıllarında görev yapan Kurtuluş Ordusu Lojistik Sağlık Müdürü Bai Shuzhong, Eski Ticare Bakanı Bo Xilai, Şanghay Fu Dan Üniversitesi Zhongshan Hastanesi Karaciğer Hastalıkları Patoloji Bölümü Başkanı Dr. Tan Yunshan, Duihua Çin Gelenek Tıp Fakültesi Tongji Hastanesi Kardeoloji Cerrahi II. Bölge doktorlarından Dr. Gong, Çin Komünist Partisi Merkez Siyasi Bürosu Daimi Komite  üyesi Zhang Gaoli, Zhang Dejiang, Li Changchun, Siyasi Bürosu Daimi üyesi ve Yasa komitesi Sekreteri Zhou Yongkang, eski Savunma Bakanı, Merkez Asker Komite üyesi Liang Guanglie, eski Çin Komünist Partisi Merkez Siyasi Büro üyesi, Merkez Askeri Komite Başkan Yardımcısı Guo Boxiong, eski Merkez Siyasi Büro Daimi üyesi Cheng Qinghong vb.’nın, Devlet Başkanı Jiang Zeming’in talimatıyla organ nakli görevini bizzat yürüttüklerini ağızlarından kaçırdıkları ) dahil, bazı ihbarcılardan derlediği belgeler; (World Organisation To Investigate The Persecution of  Fa Lungong, www.zhuichaguoji.org, www.upholjustice.org), 4) 2015 yılında ABD’ye sığınan Çinli iş adamı Guo Wengui’in ifşa ettiği, Çin Komünist liderlerinin yolsuzlukları, 5) Urumçi Demir Yolları Merkez Hastanesi’nde Onkoloji Cerrahı olarak çalıştığı sırada bizzat katıldığı canlı insandan organ alma operasyonundan sonra vicdan azabı çekmesi (Dr. Tohti olayı, sosyal medyada yayınlanan röportajında şöyle anlatmıştır: “O gün Başhekim beni çağırıp, ‘Bugün önemli bir göreve gideceksin. Yanına iki doktor daha al’ dedi. Nereye gidecek ve ne görevi yapacağımızı sordum. ‘gidince görürsün’ dedi. Operasyon mahalli, bir idam sahası idi. Bizi bir kenarda beklettiler. Biraz sonra bir silah sesi duyuldu. Hemen oraya gitmemiz emri verildi. Gittik. İnfaz edilen genç bir adam, kurşun beline isabet ettiği için ölmemiş, inliyordu. Şefimiz hemen organlarını alma emrini verdi.  Biz de ‘idam edilmiş bir mahkum’ olduğu için narkoz vermeden organlarını aldık”.)   ve bundan dolayı Komünist Çin hükümetine duyduğu nefret nedeniyle  İngiltere’ye iltica eden Dr. Enver Tohti’nin belgelerle verdikleri bilgiler, Çin’deki bu zulmü  açığa çıkarmış ve başta ABD ve Kanada olmak üzere batı dünyasında şok etkisi yaratmıştır.

Bahsi geçen kaynaklardan derlenen bilgiler aşağıda sıralanmıştır ;

  1.  1999 yılına kadar Çin Hükümeti, ülkede organ naklinin sadece ölüm cezasına çarptırılanların infazından sonra alınan organlarıyla yapıldığını iddia etmişti. Bunun tamamen yalan olduğu, sadece şu örnekle ortaya çıkmıştır:  Adı geçen ülkede son 7 yılda yıllık ortalama 60 bin-100 bin organ nakli yapılmıştır. Hal bu ki ülkede ölüm cezasına çarptırılanların sayısı,  yıllık ortalama 1995-1999 arası 1,680;  2000-2005 yıllarında 1,616 civarındadır. Resmi kaynaklı bir tek kent örnek verilecek olursa,  Tienjin’de 2006 yılına kadar yılda ortalama 40 kişi idam cezasına çarptırılmıştır. Adı geçen kentin  I. Merkez Hastanesi organ nakli doktoru Shen Zhongyang ise, hastanelerinde 2006 yılına kadar 1,600 karaciğer nakli gerçekleştirdiklerini açıklamıştı.  Dünya ortalamasında organ nakli için şart olan kan uyuşması oranı %6.5 olduğu hesaba katılırsa, uyumlu organ sayısı daha da düşer.  Oysa 1999’dan itibaren Çin’de yapılan organ nakli sayısı kat be kat artmıştır.  Eski Sağlık Bakan Yardımcısı Huang Jiefu, ülkesinde gerçekleştirilen, akraba dışı kişilerden alınan organ naklinin 1999’da  yıllık ortalama 2,000 iken, 2004’te 5,500-10,000’e çıktığını açıklamıştı.  Oysa nakli gerçekleştirilen bu rakamlar için 42,000 -72,000 uyumlu organa ihtiyaç vardır.  Çin Hükümeti, 2006 yılında batı dünyasından yükselen tepki karşısında bunca organın nerden ve nasıl temin edildiğini açıklamakta zorlanınca ağız değiştirerek organ ihtiyacının gönüllü bağışçılardan temin edildiği ve ülkede 2013 yılında organ bağış sayısını 1,000 olarak açıklamak yalanına başvurmuş ancak bu yalanı da gerçeklerle gün yüzüne çıkmıştır zira gönüllü bağış sistemini ancak 2015 yılında yürürlüğe koymuş ise de, resmi beyanlara göre organ bağışı yapanların sayısı 10 milyonda 6’yi geçememiş ve bu rakam, 2016 yılına kadar da değişmemiştir.  Hükümet, Organ bağış kampanyası başlatıp ülkenin 10 kentini model seçmiş ve ödül, terfi gibi teşvik edici yöntemlerine rağmen başarılı olamamıştır.  2011 yılındaki  resmi açıklamaya göre model seçilen kentlerden Nanjing’de tek bir bağışçı çıkmamış, geçen 20 yılda ise toplam 3 kişi organ bağışı yapacağını bildirmiştir. Hal bu ki adı geçen kentteki hastanelerden sadece Gulo Hastanesi bir yıl içinde 2,000 organ nakli gerçekleştirmiştir ki bu rakam, Çin’deki bu duruma şaşıran bir Alman doktoruna göre Almanya’nın tümünde bir yılda yapılan organ nakline eşittir.

1999 yılında ülkede toplam 19 organ nakli hastanesi bulunurken, 2005 yılında 500, 2016 yılında ise 880’e, organ nakli yapan doktor sayısı ise 10,000’e çıkmıştır. (Bir organ nakli ameliyatı, bir doktor, iki hemşire ve bir narkozcu ile yapılmaktadır). Çin’deki kolay ve bol organ temini, yukarda adı geçen devlet yetkililerinin ağızlarından kaçırdıkları gibi, 1999 yılında zamanın Devlet ve Askeri Komite Başkanı Jiang Zeming’in emri ve yazılı talimat ile parti, hükümet, asker, polis, politik ve yargı organları  ile tıp kurumları birlikte harekete geçerek 1900 yıllarında kurulan ve üye sayısı 70-100 milyon olduğu tahmin edilen Fa Lungong adlı tarikatı devlet düşmanı ilan etmeleri ve bunların organlarını alıp değerlendirmeleriyle başlanmıştır.

2. İlk etapta Komünist Çin liderleri ve ailelerinin organ ihtiyacını karşılamak üzere başlatılan bu uygulama, (20.09.2016 günü internette yayınlanan “Büyük Dilin Gizemli Ses Kaydı”nda geçen, devletin zirvesindeki iki kişinin şu konuşmalarına yer verilmiştir: “Çin Komünistleri, üst makama ulaştıktan sonra sadece iki amaç için çaba sarf ederler. 1- makamlarını ölünceye kadar korumak; 2-Uzun yaşamanın çarelerini bulmak, yani sürekli organ yenilemek. Organ nakli işini bitirince beyin nakli de yaptırıyorlar.” Bahsi geçen kayıtta şu bilgilere de yer veriliyor: Organ nakli yaptıran kişilerde nakil sonrası komplikasyonlar görülür. Bu nedenle periyodik olarak kan değiştirmesi gerekiyor. Ordudaki genç askerler, merkezi liderler ile komutanlarına sürekli kan bağışında bulunurlar. Elde edilen organların çokluğu sayesinde tüm ülke vatandaşlarına, nihayetinde yabancılara kadar genişletilmiştir.

3. Çin’in Güney Hafta Sonu dergisinin bir yayınında yer alan  “Organ var, sahibi yok” başlığı altındaki makalesinde, Çin’deki organ nakli nitelik itibariyle 1- canlı insan organı, 2- ölüm cezası alan mahkumların organı,  3- gönüllü bağışçı organı olmak üzere üç gruba ayrıldığı belirtilerek, ülkede 1999 yılında organ naklinin önceki yıllara kıyasla 10 kat, 2005’e kadar tekrar 3 kat, yani 6 yıl gibi kısa bir sürede toplam 30 kat artış meydana geldiği bilgisine yer verilmiş ve 1991-1998 yıllar arasında ülkede yapılan karaciğer nakli sayısının toplam 78, 1999 yılına kadar olan geçmiş 20 yılda toplam 135, 1999-2006 yıllar arasında ise 14,085’e (yıllık 1,760) yükselmiş olup aynı süreli iki dönem arasındaki farkın, 180 katın üzerinde olduğuna dikkat çekilmiştir. Yine ülkenin resmi kaynaklı raporuna göre 2006-2007 arası karaciğer nakil sayısı toplam 4,231’e  ulaşarak, 1991-1998 arasındaki yıllık orana kıyasla 436 kat artmıştır.  Bir örnek: Tienjin İli I. Merkez Hastanesi, 1994-1999 yıllar arasında toplam 8,  2004 yılında 507,  2005 yılında ise 647 organ (karaciğer ve böbrek) nakli gerçekleştirmiştir. (Yıllık fark 300 kat)

4. Çin Kanunda organ nakli yapabilmek, bazı şartlara bağlı tutulduğu halde bu şartlara sahip olmadıklarından organ nakli yapma izni alamayan hatta anılan branşla hiç alakası olmayan Çin Geleneksel Tıp ile Kadın Doğum ve Çocuk hastaneleri dahil 408 adet  3. derece hastane ile 153 orta ve küçük çaplı hastaneler bile yılda ortalama 3,000-7,000 arası organ nakli ameliyatı yapmaktadır.

5.- Organ temini kolaylığının bir örneği daha: Şanghay Organ Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Tan Jianming, 2003 yılında aynı hastaya iki ay içinde tam 8 adet böbrek nakletmiş olup, ilk 7’sini alıcının bedeni ret etmiş, 8’incisinin uyuşmasıyla nakil işlemini bitirmiştir.  Diğer bir örnek: Devlet Başkanı Jiang Zeming’in oğluna da yukarıdaki örnek gibi 8 adet böbrek ile nakil yapılmıştır.

6.-Organ cinayetinin devletçe yapıldığının tipik bir örneği: Çin Komünist Partisi Sağlık Bakan Yardımcısı Huang Jiefu, 28.09.2005 günü Xinjiang (Doğu Türkistan) Tıp Fakültesi I. Hastanesi’nde bir hastaya yapacağı böbrek nakli için bir tek telefon talimatıyla 3’ü ülkenin güneyinden biri de yerinden olmak üzere tam 4 adet böbrek bulundurmuştur. Bu olaya Çin’in resmi medyası “Urumçi’nin Yeni Ağı Şebekesi”, “Çağın  Hemşiresi” ile Hong Kong’un Anka Haftalık Dergisi” yer vermiştir.  Ameliyatın gerçekleştirildiği Urumçi ile 3adet böbreğin getirildiği güney iller arasında 5000 km.’lik mesafe vardır. Vericiden alınan bir organ,  muhafaza kutusunda en fazla 15 saat bekletilebilir. Çin’in güneyinden  Urumçi’ye uçakla yaklaşık 7 saatte gelinir. Vericinin aranması, uyuşma testlerinin yapılarak organ verebilecek doğru kişinin bulunması işlemlerinin tamamı 15 saatte yapılması mümkün değildir. Bu nedenle, bu illerden getirilen böbrekler yerine organların nakil yapılacak mahalde alınmak üzere 3 kişinin canlı olarak getirilmiş olduğunu anlamak zor değildir.  Devlet işin içinde olmasaydı, bir Bakan Yardımcısının tek bir telefon talimatıyla aynı anda birden fazla organın hazır bulunması mümkün olamazdı.

7.- 2006 yılında ABD ve Kanada’da  bu vahim vakanın duyulması ile yükselen tepkinin artmasına rağmen Çin’deki organ nakli kolaylığı ve rakamın yüksekliği değişmeden hatta artarak devam etmiştir. Örnek: Hunan Eyaleti Halk Hastanesi’nin 28.04.2006 gün verdiği reklamda, 20 kişiye ücretsiz karaciğer ve böbrek nakli yapacaklarını beyanla “çabuk gelen kapar” sloganına yer verilmiştir.

8.- 2006 yılından sonra da organ naklinin artarak devam ettiğinin diğer örnekleri: 1) Kurtuluş Ordusu 309 Hastanesi’nin raporuna göre, 2010 yılına kadar 5 yılda organ nakli 8 kat artığından, 2012 yılında yatak sayısı aynı oranda arttırılmıştır. 2) Tienjin I. Merkez Hastanesi raporuna göre, 2005 yılında inşa edilen ve 36,000 M2 alanı kaplayan 17 katlı Organ Nakli Merkezi’nin 120 yatak kapasitesi 2006 yılında 500’e çıkarılmış olup, anılan yılda kullanılan yatak oranı %90 iken, 2013’te %131.1’e, yıllık organ nakli sayısı ise 5000-8000 arası olmuştur. Adı geçen hastanede sadece karaciğer ile böbrek nakli yapılmamakta, kalp, akciğer, kemik iliği, pankreas, dalak, safra kesesi, kök hücre, kornea, gırtlak, saç ve deri nakli de yapılmaktadır. (kaynak: Enorth Netnews, www.cntransplant.com)

9.- Şanghay Renji Hastanesinin 2004 yılında 13 olan yatak sayısının 110’a; Sıchuan Eyalet Hastanesinin 2007 yılındaki 8 yatak sayısının 2011’de 100’e çıkarıldığı; Şanghay Doğu Karaciğer ve Safra Kesesi Cerrahi hastanesinin ise 2015’e kadar 742 olan yatak sayısının 2015’te 1,500’e çıkarılmakla kalmayıp, Fujian ilinde de şubesi açıldığı vb. bilgiler, yine resmi kaynaklıdır. Adı geçen hastane Başhekimi Wu Mengchao, dünyada en çok organ nakli yaptıklarını açıklamaktan çekinmemiştir. Çin’de organ nakli yapan doktorlar, her birinin günde 10’un üzerinde organ nakli yaptıklarından dolayı hafta sonu ve bayram tatillerinin iptal edilmesi nedeniyle eve uğrayamaz hale geldiklerinden, hatta hastanede birbirleriyle karşılaştıklarında  selamlaşacak halleri bile kalmadığından yakınmaktadırlar.

10.- Dünyada organ nakli sistemi en gelişmiş ülke olan ABD’de 120 milyon bağışçı bulunmasına rağmen organ nakli için bekleme süresi 2-3 yıl arasıdır. ABD eski Başkan Yardımcısı Dick Cheny bile kalp nakli için internet aracılığıyla 2 yıl beklemiştir. Çin’de ise organ temininin kolaylaşması nedeniyle bekleme süresi en fazla 2 hafta, ortası bir hafta, acil durumlarda 4 gün, en acil durumlarda ise 4 saate inmiş durumdadır.  Bu da Çin’de devlet idaresinde dev bir canlı insan organ ambarının tahsis edildiğinin açık kanıtıdır. Zira dünyada organ nakli için organların eşleştirilebilme (uyumluluk) oranı %6.5’tır. Diğer bir ifade ile her 15 kişiden birinin organı uyuşur. Bu da o kişinin ya da bağışçının ya hastalanıp ölmesi beklenen veya ölüm cezasıyla infazı gerçekleştirilenlerin arasından çıkar. Çin’deki organ nakli için bekleme süresinin kısa oluşu hayret vericidir.  Bir örnek: 2. Askeri Tıp Fakültesi, Uzun yürüyüş Hastanesi’nin organ nakli müracaat listesinde karaciğer nakli için bekleme süresi bir hafta; Tienjin Belediyesi Doğu Organ Nakli Merkezi’nde bekleme süresi ise iki hafta olarak açıklanmıştır. Daha da şaşırtıcı olan örnek ise, Shenyang Tıp Akademisi I. Hastanesi’nin İnternet sitesinde şu açıklamaya yer verilmiştir: “….Ancak nakil için alınan karaciğerin yağlanmış olduğu görülmesi halinde, alıcının karnı yarılmadan önce ameliyat iptal edilip, bu hastaya öncelik tanınacak ve bir hafta içinde uygun organ bulunup nakil işi yeniden yapılacaktır”.

11.- Dünyada acil nakil için organ temini zorluğundan bu vakalara çok nadir rastlanmaktadır. Çin’de ise 1999’dan sonra  acil organ nakli yaygınlaşarak  en fazla 72 saatte yapılabilmektedir. Örnek: 06.04.2005-31.12.2006 arası 29 organ nakil merkezinde gerçekleştirilen toplam 8,486 karaciğer nakil rakamının arasında acil olduğu düşünülenlerin sayısı 4,331 olup bunlardan acil nakil yapılanların sayısı 1,150 olmuştur. (Toplam nakilin %26.6’sı).  En acil nakil için bekleme süresinin 4 saate indiğinin örneği: Şanghay Uzun Yürüyüş Hastanesinde 2003-2006 arası yapılan 120 hastanın acil organ bekleme süresi 4 saat olmuştur. Yani, hastanın muayene edilmesi, kan tahlili, vericinin bulunması ve uyumlu testlerinin yapılıp teyit edilmesi ile nakil ameliyatının gerçekleşmesi işlemlerinin tamamı sadece 4 saatte bitirilmiş ki bu tıp tarihinde görülmemiş vakadır. Bu da ihtiyaç duyulduğu an organ temin edilebilen ve öldürülmeye hazır insan kaynağının mevcudiyetini açıkça göstermektedir. Organ nakli yapan Çinli doktorlardan biri, “Organların en iyi ve sağlıklı muhafaza edildiği yer insanın içidir” ifadesi de bir itiraf niteliğinde değil midir?

12.- Her ne kadar Çin Komünist hükümeti inkar etse de, bazı yetkililerin dikkatsiz beyanatları ile konuşmaları, nakil için temin edilen organların, canlı insanlardan alındığının başka bir örneği: 2006 yılında Çin’in Shenyang İli Tıp Fakültesi Hastanesinin Uluslar arası Organ Nakli Çin Şebekesi Destek Merkezince yayınlanan bir makalede, Çin’e  gidip organ nakli yaptırmayı düşünen bir Japon hasta ile Çinli doktor arasındaki konuşmaya yer verilmiştir. Konuşmanın bir bölümü şudur: Japon: “….Organ nakli başarılı olsa bile, yaptıranın ömrü sadece 2-3 yıl değil mi?” Çinli doktorun cevabı: “Doğru söylüyorsunuz. Biz sık olarak bu tür sorularla karşılaşıyoruz. Ancak kısa ömürlü bu durum, Japonya’da yapılan beyin ölümü gerçekleşen hastalardan alınan organların nakli ile görülür. Çin’de ise nakli yapılan organlar, canlı insandan alındığı için Japonya’daki durumum tam tersidir. Çin, 20 yıl önce canlı insan organ nakline başlamıştır.”

13.- Künming İlindeki bir hastanede çalışan Wu Jian adındaki bir doktorun 2014 yılında yayınlanan makalesinde, organ naklini nasıl gerçekleştirdiklerini şöyle anlatmıştır: “Organ verici ameliyathaneye alındıktan sonra normal ameliyat usulünce narkoz verilir, nefes borusu takılır, toplar damarına  bir gr. … ile 3 mg. kan sulandırıcı ilaç enjekte edilir. Anestezi gerçekleştikten sonra her ameliyatta olduğu gibi dezenfekte işlemi yapılıp bezle karnı örtüldükten sonra göğsün tam ortasından ters T şeklince kesilerek göğüs kafesi açılır. Hızlı bir şekilde ana atar damar ile akciğer atar damarı ayrılır ve süratli bir şekilde kalp, karaciğer, böbrek vb. organlar çıkartılır.” (Ölü insandan organlar alınması için narkoz verilmeye gerek var mı sorusunun insanın aklına gelebileceğini düşünememesi ne tuhaf!) Bu tür makalelerin açıkça sosyal medyada paylaşılması, işlenen cinayetin yaygın ve sıradan bir iş haline gelen devlet terörünün vahametinin kanıtıdır.  Çin’deki 200 hastanenin bu tür belgelere ilişkin yayın sayısı 300’ün üzerindedir. (2006 rakamı). Bu tarz yapılan organ alma operasyonu, aşağıda verilecek, görgü tanığı bir polis’in Dr. Wang Zhıyuan’ın ekibine telefonla anlattığı vahşet karşısında hiç değilse narkoz verip ağrı çektirmeden organlarının alınmasından dolayı yine “insanca” dedirtir. Polis, yakalandıktan sonra dövülmesi, elektrik verilmesi vb. ağır işkenceler neticesinde kötü yaralı Fa Lungong tarikatı üyesi, 30 yaşlarındaki  bir kadının organlarının alınması sırasında yaşananları şöyle dile getirmiştir: “Kadın, bir hafta boyu yeme-içmeyi ret ettiği için tam 7 kilo vermiş ve çok zayıf düşmüştü. Organını almak için yaşatmak mecburiyeti vardı. Biz de onun burnunu sıkarak zorla ağzından süt verdik. Bir hafta sonra organlarını almak üzere iki askeri doktor, bir hemşire ile bir de hükümet görevlisi geldi. Ben de silahımla güvenliği sağlamak üzere aynı odada bulunuyordum. Yarı baygın vaziyetteki kadını masaya yatırıp elbiselerini yırttıktan sonra hemen karnını yardılar. Karnının yarılmasıyla kan fışkırdı. Kadın birden uyanıp başını kaldırdı. Gözleri dışarıya fırlamıştı  ve  “Beni öldürmekle 100 milyon Fa Lungong üyesini yok edebilecek misiniz? Fa Lun Dafa iyi, Fa Lun Dafag iyi” (Fa Lungong’un yeni adı) diye gücü yettiğince bağırdı. Doktorlardan biri bir an durakladı ve bana baktı,  birkaç saniyeliğine göz göze geldik. Sonra o doktor devlet görevlisine baktı. O da başını sallayıp “devam et”  emrini verdi. Doktorlar hemen kadının kalbini, karaciğerini ve böbreğini aldılar. Kalbi çekilirken kadın bir “ah!” çekip can verdi. Tüm bunları yaparlarken doktorların ellerinin hiç titremediğine hayret ettim. Ben 25 yıllık polisim. Görev süremce silahımla çok insan öldürdüm, O insanları öldürürken ellerim titrememişti. Ama bu kadıncağızın organlarını ben alsa idim ellerim kesin titrerdi. Çünkü bu başka bir tür adam öldürmekti. O an içime bu kadıncağıza derin bir acıma ve bu ameliyatı yapanlara karşı da derin bir nefret doğdu. Silahımda 11tane mermi ve odada ben dahil 5 kişi vardı. Bir an kafamdan hepsini öldürmek geçti ama yapamadım. Bu lanet ve alçak Komünistlere güvenmemek ve onların hiçbir sözüne inanmamak gerektiğini anladım. O günden sonra psikolojim çok bozuldu ve görev yapamaz raporu  verilip başka bir göreve getirildiysem de onu bile doğru düzgün yapamadım. O olay hep gözümün önüne geliyor. Daha doğrusu artık bu Komünistlere hizmet etmek istemedim. Şimdi işten tamamen ayrılıp evimde oturuyorum. Başıma gelecek felaketleri bile bile şahit olduğum  bu vahşeti anlatmak istedim çünkü artık içime sığdıramıyorum.” (Bu olaydan bir müddet sonra Dr. Wang’ın ekibi bahsi geçen polisin akıbetini merak edip aradılarsa da adama ulaşamamışlar. Hiç şüphe yok devlet sırrını ifşa edene ölüm cezası verilmiştir.

14.- Dış ülkelerde bir kalp 1.4 milyon Dolar, bir adet böbrek 850 bin Dolar ve bir adet kara ciğer 880 bin Dolar civarında olduğu halde Çin’de bir karaciğer 800 -900 bin Çin Yuanı  ($1=Yuan 6.0), bir böbrek 500-600 bin Yuan’dır. Hem fiyatının ucuzluğu hem de bekleme süresinin kısalığı nedeniyle organ nakli için ülke, yabancı hasta akınına uğramış , dolayısıyla organ nakli Çin’in resmi ticaret faaliyeti, diğer bir deyişle ülkeye her yıl milyarlarca Dolar kazandıran bir teşebbüs haline gelmiştir.

15.- Çin’de temin edilen insan organları aynı zamanda uluslararası kaçakçılığına kadar genişlemiştir. 2007 yılında Israil’de satmak için getirdikleri organlarla birlikte yakalanan 4 organ kaçakçısı, organların menşeinin Çin olduğunu itiraf etmiştir.

Çin’deki Organ ticaretinin, Mahalle  Polis Merkez’lerine  kadar  Yayıldığının Tipik Bir Örneği

19.04.2016’da Gao Yixi adında bir Fa Lungong üyesi, Heilongjiang İli, Mudanjiang kentindeki Yuanming Komün 610 Karakolunca yakalanıp organları alınıp satılmıştır. Makalemizin başında adı geçen Dr. Wang Zhıyuan’in araştırma ekibinden bir kişinin telefonla aradığı Karakol Polis Şefi Zhu Jianbin’e telefonda yönelttiği yakaladıkları Fa Lungong üyesinin akıbeti ile ilgili sorusuna verdiği cevap: “Organını alıp sattık!” olmuştur. Araştırma görevlisi “Sen nasıl bir insansın. Senin vicdanın yok mu? O kişi öz kardeşin olsaydı, onun organını alıp satar mıydın?” tepkisine “Kalbim yerinde ve gayet güzel küt küt atıyor.” cevabını vermiştir. (Çincede vicdan, iyi kalp manasında ifade edilir) Bu vicdansızlığa dayanamayıp tepki gösteren araştırmacı, “Sen insan değilsin.” sözüne Zhu, “Adım kasaptır. Cesaretin varsa gel de senin de organlarını söküp satayım.” yanıtını vermiştir.

Çin’in Doğu Türkistan’dan Canlı Organ  Nakletmesi

Önceleri Çin’in doğu ve güney bölgelerinde, 1995 yılından itibaren  de Xinjiang (Doğu Türkistan) başta olmak üzere kuzey doğu illeri canlı organ nakli için verici temin edilen temerküz merkezi haline dönüşmüştür.  İşte kanıtlar:

—   Urumçi Havaalanın bir duvarında asılı duran ve ok işaretliyle yönü gösterilen “İnsan Organı Taşıma Koridoru” yazılı bir tabela. Organ nakli için havaalanında özel bir koridorun açılması, bölgeden temin edilen insan organının fazlalığının açık bir delilidir;

1995-2007 yıllar arasında Doğu Türkistan’da yürütülen “Fanatikleşmeyi Önleme” harekatı içinde yer alan “İdeolojik Islahat Sınıfı”ndan 100 bin kişi kayıp olmuştur. Resmi makamlar buna açıklık getirememektedir;

1995 yılından itibaren Çin’in en büyük hava yolları şirketlerinden biri olan Güney Hava Yolları Nan Hang, organ taşıma görevini üstlenmiş olup, yılda ortalama 500 organ taşımaktadır;

Çin yönetimi Tibetlileri de organ temin edilen topluma dahil etmiştir

2016 yılında yerel hükümet Doğu Türkistan’da yürüttüğü sözde İnsan Sağlığı Projesi kapsamında sadece Uygurlardan kan almıştır. (Doğu Türkistan nüfusunun yarısından fazlası Çinlidir) ABD’li yazar Ethan Gutmann’ın araştırma raporunda 20 milyon olan Uygur nüfusunun %99.7’sinden kan alındığı, bununla birlikte DNA testinin de yapıldığı belirtilmektedir. (The Slaughter adlı kitabında geçen “Mass killing, organ harvesting and China’s Secret Solution” kısmında geçmekte).

Bugün Çin Komünist hükümetinin estirdiği bu terör yüzünden sadece Çinlilerden Fa Lungong üyeleri değil, artık organ temini tedarik merkezi haline getirilen Doğu Türkistan’da Uygur gençleri, her an her yerde götürülüp organları alınır korkusuyla yaşamaktadır.

ABD’li yazar Gutmann, Çin’deki devletçe gerçekleştirilen canlı insan organ kaçakçılığı ile ilgili röportajında, Çin Hükümeti’nin yürüttüğü bu katliamı, toplumda saygın yeri olan tıp camiasına yaptırmasının, bu camianın itibarını düşürdüğünü belirterek, insan vicdanına ters düşen bu cinayetin durdurulması için tüm dünyayı insanlık görevini yapmaya davet etmiş ve yabancı hastaların bu cinayete dolaylı ortak olmamaları için organ naklini Çin’de yaptırmamaları çağrısında bulunmuştur.

Türkiye Ve  Doğu Türkistan Sorunu 
Hayret verici olan şu ki, 2006 yılında batıda infial yaratan bu olaya, gelinen yıla kadar ara sokak kavgalarına ve hiçbir değeri olmayan sıradan olaylara bile gazete, hatta tv haberlerinde yer veren Türkiye medyasının sessiz kalmasıdır. Son zamanlarda batıya karşı bir ittifak arayışı içine giren, Rusya ve İran’la ilişkisini iyileştiren, Çin’i de bu ittifaka katmayı amaçlayan T.C. Hükümeti’nin Çin aleyhinde hiçbir faaliyete izin vermemesi gibi gizli bir talimatı mı var yoksa Çin hükümeti Türkiye’nin medyasını satın mı aldı sorusu akla geliyor. Zira daha iki yıl öncesine kadar bazı sivil toplum kuruluşlarının katkısıyla düzenlenen protesto yürüyüş vb. faaliyetler ile çok yakın zamana kadar bazı TV kanallarında yayınlanan Doğu Türkistan meselesine dair programlarına artık rastlanmamaktadır. T.C. Hükümeti’nin Çin ile iyi ilişki içinde bulunma siyasetini anlayışla karşılarız. Ancak, Çin ile ittifak kurmanın, Doğu Türkistan’ı feda etmek şartıyla gerçekleştirilebileceğini de hatırlatmak isteriz. Bu şartı yerine getirmedikçe Çin, asla Türkiye’nin müttefiki olmaz. T.C. Hükümeti bu şartı yerine getirirse uzun vadede yukarıda bahsi geçen cinayet dahil, Çin Hükümeti’nin yürüttüğü toplu katliam sonucu Uygurların tamamen yok edilmesinin vebali altında kalacaklarını da düşünmelidir. Uygurların vatanlarında tamamen yok edilmesi, dünya Türk coğrafyasında önemli ve stratejik yeri olan, Türkiye’nin iki buçuk katı büyüklüğünde ve yer altı zenginliklerle dolu Doğu Türkistan’ın da Çin’e tamamen teslim edilmesi demektir!!

Bülent Ecevit’in Çin Ziyareti ve Doğu Türkistan Meselesi
1978 yılında Başbakan olan rahmetli Bülent Ecevit, anılan yıl Çin’e yaptığı resmi ziyaretinde Çin Başbakanının, Türkiye’de yürütülen Doğu Türkistan davası ile ilgili etkinliklerden duydukları rahatsızlığı dile getirerek, hükümetin buna engel olmasını istemesi üzerine, usta bir siyasetçi olarak şu cevabı vererek Çin Başbakanı’nı susturmuştur: “ Biz Hükümet olarak Çin’in toprak bütünlüğüne saygı duyarız. Ancak Türkiye, demokratik bir ülkedir. Bu nedenle hükümet olarak biz, sivil toplum kuruluşlarının hiçbir faaliyetine karışamayız.”
Batının tüm baskıları karşısındaki dik duruşu, “Dünya 5’ten büyüktür” , “Türkiye bir kabile devleti değildir” sözleriyle tüm vatandaşları ile dünyadaki birçok ülke halkının saygısını kazanan ve  baki dünya hayatına şeksiz şüphesiz inanan örnek bir mümin  olarak bilinen Sayın Cumhurbaşkanına sahip bir ülke hükümetinin  eski T.C.Başbakanı rahmetli Bülent Ecevit’in Çin tarafına verdiği cevabı söyleyecek  kadar cesareti yok mudur ?

Günümüzde  ülkelerindeki savaştan kaçıp ülkeye sığınan Suriyeli, Libyalı, Iraklı, Afgan, Filistinli Arap, Budistlerden gördükleri zulümden kaçıp Bangladeş’e sığınan Arakanlı ve diğer ülke Müslümanlarına sahip çıkan Türkiye, kendi  dindaş ve soydaşları olan Müslüman Uygur Türklerine   Çin Halk Cumhuriyeti ile olan   dostluğu ve stratejik müttefikliğini ileri sürerek  görmezlikten gelmesini ve onların sorunlarına  sırt çevirmesini nasıl izah ederler acaba?

Etiketler: » » » » » » » » »
Share
1951 Kez Görüntülendi.