logo

trugen jacn

DOĞU TÜRKİSTAN’DA YAŞAYAN BİR UYGUR PROFESÖR’ÜN PİŞMANLIK VE NEDAMET MEKTUBU

Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de yaşadığı anlaşılan ancak, ismi belirtilmeyen bir Uygur Türkü  Profesör’ün  orjinalı Uyghurnet.org Haber sitesinde yayınlanan ve sosyal Sosyal medya’da paylaşılan  “Bir Uygur Profesör’ün Pişmanlığı ”  başlığındaki bir mektubu  günümüzde Çin işgal yönetiminin baskı,zulüm, asimilasyon ve soykırımlarının  derecesi hakkında  en iyi bir örnekleme olarak  fiili durumu yansımaktadır.  Yıllarca Çini işgal rejimine sadakat ile hizmet eden ve  ve bu rejimle işbirliği yapan bir bilim adamının  sırf etnik kimliğinden yanı Müslüman Uygur Türkü olmasından dolayı acımasız ve hak ve hukuk tanımayan etnik ayrımcılığının tipik örneğidir.Mektubun Türkiye Türkçesine aktarımını aşağıda bilgilerinize sunuyoruz . (UYHAM)

Bir Uygur Profesör’ün Son Pişmanlığı 

 

Elimde kalem ve çalışma masamda bilgisayarım. Ben ÇKP.’ne yıllarımı verdiğim sadakat ve işbirlikçiliğimin  nedamet ve   pişmanlığımı yazmak  istiyorum.

Yazacaklarım bir bilimsel yazı veya  araştırma  sonuç raporu değildir. Bu yazdıklarım  yıllarca yaptığım riyakarlık ve  iki yüzlülüğümün  bir itirafı ve bir Nedametname’dir.

Bu gece  “İtirafname”mi  tamamlayıp   yarın sabah üniversite yönetimine teslim etmez isem profesörlüğüm  bilimsel  ünvanım, daha sonra ise, işim ve  ardından  ise  pek tabii ki tek  geçim kaynağım olan  maaşım  kesilecektır. Daha sonra ise,  ta genç yaşlarımda büyük bir gururla üye olduğum ve yıllarca  hizmet ettiğim ve her emir ve talimatını kayıtsız ve şartsız  benimseyip kabul ettiğim  Çin Komünist Partisi üyeliğimden kovulacağım.  Daha kötüsü ve  korkuncu ise, bu ileri yaşımda “Ayrılıkçı -Bölücü”  suçlaması ile ellerim kelepçelenip ve e ayaklarıma zincir vurularak diğer Uygur arkadaşlarım gibi  (kişenlenip) karanlık zindanlara atılacağımı şimdiden  tahmin edebiliyorum.  BBenim şahsıma reva görülenler ve  ÇKP.yönetiminin  bana verdiği bu  kişisel  ödül ( !)  sadece benimle sona ermiyor. 30  yılıdır, hastalıklarla boğuşan   vefakar ve cefakar  eşimi  , canımdan birer  parça  olan  sevgili çocuklarımı ve onların evlatları olan umak  torunlarımı kaybedebilirim.  ÇKP.iktidarının Cehennem Zebanisi bir birlerinden kötü ve acımasız Gardiyanlarından göreceğim insanlık dışı muameleleri   şimdiden  görebiliyorum.

Ne kadar korkunç bir suçlama  bu !  Ben gerçekten  Çin Komünist Partisine , Çin halkına iki yüzlülük mü ettim? Onlara ihanet mi ettim ?  Ben bir aşağılık ve adi bir  nankör müyüm?  Bütün bunlara tek cevabım olacaktır. Asla Hayır ! Ben  hayatım boyunca şimdiye değin ve   hiçbir zaman  Çin Komünist Partisi’ne ve onun Xinjiang’daki iktidarına itaatsizlık etmeyi,eleştirmeyi veya  iki yüzlülük etmeyi aklımın ucundan bile  bile geçirmedim.  Şimdi ise,  bu  asla  düşünmediklerim ve  asla  beni iki yüzlülük yapmadığım halde işlediğim iddia edilen   “İkiyüzlülük suçu İçin  İtirafname”   yazmaya zorlanmaktayım.

Sizler şöyle bir Düşünün ! Hayatını ÇKP,Üyesi bir Uygur olarak Çin yönetiminin Xinjiang’ın her tarafında  yükseklere gerdiği  ” Canbaz  Halatı ” üzerinde  ölüm korkusu ile geçmeye çalışan  ve  her söz ve hareketinde ihtiyatla davranmak zorunda hisseden   ve sadece  öğretim üyeliği  maaşı ile geçinen  bu kadar yıllık yaşlı bir  profesör !

Şimdi kendi kendime  düşündüm ve bir vicdan muhasebesi yaptım ve  sonunda kendimin gerçekten bir iki yüzlü ve riyakar bir  insan olduğum kanaatine vardım !   Bunu ise, 40 yıl sonra yeni  fark ettim.
Ben gerçekten iki yüzlü  ve riyakar  bir adammışım. Hayatım boyunca kendi Milletime  ihanet ederek,onlara yapılanlara  gözüm kapalı kişisel olarak onaylayarak  yanı iki yüzlülük yaparak  yaşamışım.
Ben bir Hukuk profesörü olarak, öğrencilerime kendi Milletimin  Yanı Uygurların Çin anayasası ve Özerk bölge yasalardaki haklarından  hiç  söz etmedim.  Bu hakları özellikle verilen talimat üzerine daima zihinlerden gizlemeye  ve Uygurlardan saklamaya çalıştım.  Hatta bu konular hakkında  bana soru soran öğrencilerimi hep tersledim ve bazen de  onları azarlayarak susturdum. Derslerimde ve özel görüşmelerimde  Öğrencilerime bu işleri fazla kurcalamamaları için onları uyardım ve  telkin ve  nasihatlerde  bulundum.

Babam  ve sevgili  annem   vefat ettiklerinde ÇKP.’nin direktif ve emirlerine uyarak onların  cenaze namazlarına dahi katılmadım. . Cemaat Cami avlusunda onların cenaze namazını kılarken,ben   cenaze namazına iştirak etmedim ve    cami  kapısı önünde diğer Parti’daşlarım ile birlikte bekledim.
Benim ders   verdiğim  sınıfta ders dinleyen öğrencilerimi  Çin Polisleri ellerini kelepçeleyerek  gözaltına hiç bir müdahalede bulunmadım.Baskı ve zulme göz yumdum. Polislere  ” Bu çocukların ne suçu var ?  ellerinizde tutuklaması için Yargı kararı var mi ?   diye sormaya cesaret edemedim. Fakülte idaresi tutuklanan öğrencilerde bölücülük düşüncesi var dediklerinde  ben sınıftaki diğer öğrencilere aynısını söyledim. Öğrencilerden bazıları tutuklanan arkadaşlarımızın yasaya aykırı suçu hakkında net bir delil var mı  ? diye sorduğunda yüce Partimiz,  ÇKP’nın emrindeki emniyet güçlerimiz yanlış bir şey yapmaz diye  kesin cevap verdim ve bu  haksız baskı ve zulmü  savunmaya çalıştım.

Bir oğlumu eğitim alması için yurt dışına gönderdim. Orada Çinliler nazarında bölücü olarak bilinen insanlar ile görüşmemesi için onu sürekli uyardım.
Çin devlet adamları o ülkeye ziyaret için gittiklerinde  oğlumu arayarak etnik  Çinli vatandaşlarla birlikte  eline Çin bayrağı alıp karşılamaya gitmesini tembihledim.

Oğlum    bulunduğu ülkedeki  Uygurlardan  bu Çinperestliği yüzünden her türlü hakaret ve  dışlamayı göze almasına rağmen yine de benim  isteklerime uydu ve her dedeğimi de yerine getirdi.
Ben Türkiye’ye  oğlumu ziyaret ve gezmek için gittim. Üniversitede aynı sınıfta eğitim aldığım arkadaşım da  bu ülke’de yaşamaktaydı.  Onunla  görüşmeyi çok arzu etmeme rağmen, Çin yönetiminin talimat ve tembihlerine uymak için onunla hiç bir şekilde görüşmedim. Üstelik onu başkalarından dahi sormadım ve hatta selam bile yollamadım. Birlikte gittiğimiz diğer UYgud kafilesindeki arkadaşlarıma da  İstanbul’da yaşayan hiç bir Uygurla görüşmemeleri ve onlarla hiç bir şekilde temas etmemeleri  yolunda telkin ve tavsiyelerde bulundum.Onlar size bir şey sorsalar dahi cevaplamamalarını istedim. Onlara Çin yönetimi adına göz ve kulak da oldum.
İstanbul’un Aksaray semtinde bir binaya ay yıldızlı gök bayrak asılıydı, bizim Turist Kafilesini gezdiren  Uygur rehber bayrağı bize gösterdi ve şöyle dedi ” Bu ay yıldızlı mavi bayrak bizim öz bayrağımız. Biz Uygurlar hürriyetimize kavuşup bağımsızlığımızı ilan ettiğimiz zaman bu bayrağı kullanacağız.” dedi. Herkes  bayrağa dikkatle baktı. Bayrağı görünce   çok duygulandım ve benim gözlerimden yaş geldi. Bunu fark eden biri bana  niye ağlıyorsunuz diye sordu. Ben de ona cevap olarak ” O bayrağı   oradan indirerek, yırtıp yere atamadığım için ağlıyorum.” şeklinde cevap verdim.  dedim.
Bu  yıl  Uygurlar tarafından kutlanan  Doppa (Uygur kültürüne ait başlık) bayramı yaklaşınca öğrencilerim yanıma geldi ve bana  ” Hocam, bu bayram gününde hepimiz milli  başlığımız(baş giyimi) olan  Doppa  ve gömlek olarak Kanvay ( önüne Uygurlara özgü tarihi  motifler ve  Çiçek desenleri işlenmiş) giyerek Okula gelmek istiyoruz.Kız öğrenciler ise,  öz el tezgahlarımızda dokunan İpekli Atlas  elbiselerini giyerek gelecekler. DOppa bayramımızı böyle milli kıyafetler giyerek kutlamak istiyoruz. Siz daha önceki yıllardaki Doppa bayramı kutlamalarında bir kere olsun,  doppanızı giyerek bizimle birlikte   olmadınız. Bu bayramda doppalı olarak sizi bir Ustadımız olaraak aramızda görmeyi çok arzu ediyor ve özellikle sizden istiyoruz.
Öğrencilerimin bu ricası üzerine   ilk defa   başıma doppa  ve üstüme de Kanvay gömlek giyerek öğrencilerimle  birlikte Üniversite kampüsündeki  Doppa bayramı kutlamalarına katıldım. Öğrencilerim benim Doppa bayramına katılmamdan dolay  çak sevindiler. Öğrencilerim “ Hocam milli kıyafetleriniz size çok yakışmış.”  diyerek benimle hatıra fotoğrafları de çekildiler. Ben de o anki heyecanla Uygur öğrencilerime “Ben Uygur’um ve Uygur olmaktan da gurur duyuyorum. Sizler de gurur Uygur olmanızdan  duyunuz!” şeklinde farkında olmadan bu sözleri   ağzımdan kaçırmışım. İşte bu cümle sözlerimden dolayı ”  ikiyüzlü ” oldum.

xxx
Ben şimdi  yıllarca sadakatle hizmet  kayıtsız şartsız onaylayarak iş birliği yaptığım ÇKP.rejimi tarafından “İki yüzlü ” olarak damgalandım ve bu İtiraf mektubunu  yazıyorum. Ben gerçekten ikiyüzlü bir adamım. Peki kime ikiyüzlülük yaptım? Anne-babama, kendi halkıma, kendi Milletime, kendi tarihime,kendi dinime, kendi kültür medeniyetime ve bilcümle  değerlerimi inkar ettim ve bu suretle ikiyüzlülük yaptım.Böyle bir geçmişi olan gerçekten “İkiyüzlü”  bir adamım ben.
Üniversite’de hukuk okudum, bir hukukçu ve hukuk uzmanı bir  profesör olarak halkımın   haklarıyla korumasını bilmedim.  Yasaları  kendi halkımın kollarına bir kelepçe ve  ayaklarına pranga olarak takılmasına öncülük yapan  ve ön  ayak olan bir ” ikiyüzlü “yüm ben. Kendi Uygurlarının  haklarını korumak   için iki kelime  söz  eden cesur kızlarımız ve yiğit oğlanlarımız  cezaevlerine tıkıldıklarında onları es geçen ve kayıtsız kalan benim.  Bu masum Uygur gençleri  Çin zindanlarında envaiçeşit Çin işkencelerine maruz kaldıklarında sessiz kalan ben eelbette “İki Yüzlü”yüm. Bu Yiğitlerimiz   ceza evlerine  gündüz  ağır işlerde aç ve bitap çalıştırılarak  ağır fiziki işkenceler yapılırken,tepki vermeyen ben elbette “İki Yüzlü’yüm.  Bu masum Kahramanlarımız geceleri bakıcısız kalan anne, babalarını, eşlerini,  sevgili yavrularını, sevgililerini en düşünerek gözlerinden  akan kanlı  göz  yaşları yaralı elleri ile silerek uykusuz sabahlayan vatan evlatlarını hayatımda bir kere olsa da düşünmeyen,vicnanı körleşmiş ve  nankör ” ikiyüzlü” sözde  “Okugan Uygur Ziyalisi”yim ben.
Ben ÇKP.üyesi olarak hayatım boyunca Çinliler için çalıştım, Etnik Çinli olmaya özendim. Hayatımı garantiye alabilmek için  mensubu olduğum Uygurlardan yana değil, Çinlilerden yana olmayı  yanı karşı tarafta bulunmanın  ve durmanın   “Sözde  akil işi olduğunu düşünen benim.  Ancak,  bütün bunlara rağmen ömrümün bu son demlerinde ne Çinli olabildim, ne ÇKP,’nin gözüne girebilidim ne de  Çinlilerin gönlünü kazanabildim. Bütün bunlara rağmen onlar bana “iki yüzlülük”   yaftasını  yapıştırdılar . Onurumu yerle bir ettiler. Zaten bende onur diye bir şey kalmamıştı. Kendi onurumu kendim ayaklar altına alan bir Profesörüm ben.
Ben kendi vatanımda kendi halkımın Çin’de yaşayan bir  siyah ırk olduğunu fark ettiğimde  kendimin dipsiz bir kuyunun karanlığına ölümünü bekleyen çaresiz bir yarı ölü  zavallı  olduğumu ancak hissedebildim ve bu acı gerçeğin farkına varabildim.  Ama  artık çok geç. “Sonraki pişmanlık,  kendine düşmanlıktır.” ata sözümüzü şimdiye kadar unuttuğuma ve hiç aklıma getirmemiş olduğuma çok  pişmanım.

Şu an  oturduğum Semtteki Kebapçı usta göz önümde canlanmaya başladı. Ben her defa o sokaktan geçtiğimde O , beni çağırır ve ellerimden tutup bana kebap ısmarlardı. O,  ” Hocam siz biz Uygurların  onurumuzsunuz.” derdi  yediğim kebapların  parasını çok ısrar etmeme rağmen almazdı.  Tezgahına  kebap parasını bıraktığım zaman ise, bana gönülleneceğini ve  bıraktığım bu parayı asla  alamayacağını ifade ederek iade ederdi.   Birde şu köşedeki Samsacı( Tandırda bişirilen içi et dolu  bir çeşit ekmek)  “Hocam şu sıcak sıcak samsalardan  bir iki tane yiyin de beni sevindirin” diyordu. Üstelik, pişirdiği o lezezetli samsalardan  paket yaparak eve götürmem için elime tutuştururdu. irde o lezzetli  samsalardan poşete doldurup elime tutuşturuyordu. Uzun yıllardan beri Mahallemin bu vefakar esnafı  beni böyle el üstünde tuttular .20 yıldır,  şu kebapçı ve samsacı gibi  dar gelirli kazancını gündelik olarak temin eden  insanlar sırf beni güya “Okumuş ve kendi Milletinin Onuru olan Ziyalı İnsan” olarak  bana çok büyük saygı gösterdiler.Ben ise Bana saygı gösteren kendi Milletime ve sevgili halkıma değil,  beni aşağılayan, benim Milletimi aşağılayan ve baskı ve zulüm edenlere  yanı zalimlere    saygı gösterdim.
Ben bütün bunları düşündükçe şu kanaate vardım; ” Benim mesleğim şu bana yıllar yılı saygı gösteren Kebapçi, Samsacı ve diğer Uygur esnafı komşularım kadar  onurlu  bir meslek değilmiş.”  Bende onlar kadar  hiç gurur  yokmuş. Onlara  kimse ” ikiyüzlülük” ile suçlamıyon ve haklarında da her hangi bir soruşturma da yapamıyor.   Neden  ? Çünkü onlar kendi rızıklarını helal alın teri ile kazanıyorlar. ÇKP,iktidarı onları Urumçi’den kovalarsa  yine kendi memleketleri Kaşgar’da, Hoten’de yine mesleklerini icra ederek  hayatını kazanıyorlar. Ya ben? Ben maaşımı kaybedersem sokaktaki sahipsiz köpekten farkım kalmıyor. Korktum. Maaşımı kaybetmekten korktum. Sokaktaki it olmayayım diye hayatım boyunca korku içinde yaşadım. Ama boynu  tasmalı bir köpek  olduğumu fark etmeden yaşadım. Pişmanım.Halkım için bir profesör değil, bir zehir kusar olduğum için pişmanım.
Ulu yaradanım Allah Taala da biz kullarının günahlarını  affediyor.

Sizler ey benim sevgili Uygurlarım,    Benim gibi vefasız, iki yüzlü evladınızı da  lütfen affediniz !!!

Ben ömrümün bu son demlerinde artık  yaptıklarımdan çok çok  pişimanım ve bundan da nedamet duyuyorum. Ben şimdi sizlere  zulüm edenlerden değil,  zulme maruz kalan siz mazlum  halkımdan özür diliyorum. Aziz Halkım,sizlerin  yüzüne bakacak  yüzüm yok. Ama buna rağmen sizlerden af diliyorum.Allah beni affetsin.Sizler Allah’tan sonra benim tek  sığınağımsınız !

Benim şimdi,  etnik Çinlilerin yönetimindeki  Çin Komünist Partiden,  “iki yüzlülük” yaptığım hakkında ” itirafname ”  yazmaktansa  ölümü tercih etmem gerekirdi. Onurlu bir halkın şerefli bir ferdi olabilmem için bu Pişmanlık ve Nedametnamenin  geç de olsa çok  önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Aslınıda benim böyle şerefsizce yaşamaktan  onurlu  bir  Müslüman Uygur olarak   ölmem daha iyidir.

Aziz,vefakar ve Cefakar Halkım, ben öldükten sonra,  eğen sizler benim günahkar ruhumu bağışlarsanız  ve  benim iki yüzlülüğümü affederseniz   baki  aleme  huzurlu ve gönül rahatlığı ile gidebilirim.Ne olur ! Sizlere yalvarıyoruum ve sizlerden tekrar af diliyorum.Beni Lütfen af edin. Bu dünyadan  rahat bir şekilide huzurlu olarak gideyim !
Elveda aziz, vefakar, Cefakar  ve mazlum Uygur Milletim ! Sizleri Allah korusun.Amin

20 Mayıs 2017 / Urumçi

Kaynak:    http://www.uyghurnet.org/ug/%D8%A8%D9%89%D8%B1-%D8%A6%DB%87%D9%8A%D8%BA%DB%87%D8%B1-%D9%81%D9%89%D8%B1%D9%88%D9%BE%D9%89%D8%B3%D8%B3%D9%88%D8%B1%D9%86%D9%89%DA%AD-%D8%A6%D8%A7%D8%AE%D9%89%D8%B1%D9%82%D9%89-%D8%AA%DB%86%DB%8B/

ئۈرۈمچىدىن كەلگەن خەت: بىر ئۇيغۇر فىروپىسسورنىڭ ئاخىرقى تۆۋۋەنامىسى

 

 

Etiketler: » » » » » » » » »

Share
978 Kez Görüntülendi.