logo

trugen jacn
12 Temmuz 2016

DEŞT-İ KIPÇAK

Ahmed Yesevi Oğuz’du; bunu gerek Savran Oğuzları ve gerekse Karaman-Akman komşulukları ve muhabbetinden daha rahat anlıyoruz! Ona Karluk demek mümkün değildir; çünkü taşlar yerine oturmuyor! Karluklar Türkistan’da adları ile müsemma “Bayır” yerleri tercih etmişlerdir. Ahmet Yesevi’de kültür ve inanç olarak Tarım Havzası yerine Orhun esintisi vardır. Bugün bile Yesevi coğrafyasının doğusuna muhayyel iç deniz demek mümkündür.

DEŞT-İ KIPÇAK

Ali BADEMCİ  (alibademci@gmail.com – SMS:0542.311.1564)

Yeni kuşaklar rahat anlayamayabilir; aslı Arapça olan Deşt sözcüğü terim olarak “Çöl, kumlu-bitkisiz yer, sahra , ova , yaban” anlamına geliyor. Aslında bizim dilimizdeki en güzel ve şirin karşılığı Yazı’dır; yaban, ıssız- susuz yer, çimen, çayırlık gibi Türkçe kelimeler de coğrafya olarak aynı mânâya gelir. Bizim kültürümüzde esas olarak bu deyimin tarihi bir istilâh olarak önemi çok şey ifâde etmektedir. Deyime bu yönü ile bakarsak Deşt, devâsa bir Türk coğrafyası, sahrası, hatta Avrasya’sı demektir. Biz Türkler herşeyi kolay unutan, fakat hafızalardan silmeyen bir milletiz! Tarihî Deşt deyimini hatırlamadan, kadim Orta Asya-Avrupa, yani Avrasya Türklüğünü îzah edemez.

Meselâ tarihimizi başlatan Hunlar, Kumanlar, Hazarlar, Peçenek ve Uzlar, Kıpçaklar, Tatarlar, Macar-Fin ve Başkurtlar’ı; herşeyden evvel günümüzün görünen gerçeği Kazaklar’ı nasıl anlatacağız? Dolayısiyle bu Arapça kelimeye derin bir algı ve anlam kazandıran Kıpçak deyimi ile terkipleşince gönlümüz nasıl da ferahlamaktadır! Öyle ya; Deşt-i Kıpçak, Kıpçak Bozkırları hangi yurtlardır, insanları kimlerdir, hiç düşünebildik mi?

Dar anlamda Deşt-i Kıpçak Orta Avrupa’dan Kafkasya’nın kuzeyi ve Ural Dağları’na kadar olan bölgeyi kapsamaktadır. Orhun Yazıtları’nda adı geçen Demirkapı tam orta yerde bulunmaktadır. Dolayısiyle yazılı kaynaklarımız binbeşyüz yıl önce Deşt’in kapısını da tesis etmiştir! Hunlar, Peçenekler, Uzlar, Macarlar, Finler buradan geçmişlerdir! Attila iki Roma’yı da buradan geçerek sıkıştırdı! Bulgarlar Karadeniz kıyılarını bu akınlar sonucunda yurt edindi! Ah Kırım, her taşı dibinde bir Türk yatmaz mı! Anadolu’ya dünya kadar göç oldu! Bugün bunlar unutulmuştur, ama işte Anadolu’nun Karadeniz kıyıları! Peki Mısır ve Suriye nasıl Deşt’in uzantısı oldu; bunu hiç düşünebildik mi? Elbette Kırım’dan gidenler oldu da, ya Mısır’a Kıpçaklar nereden geldi? Orta Doğu esasında ikinci bir Deşt’dir; neden farkında değiliz? Esasında Ural ötesinde Maveraünnhr bile Deşt’in doğu ucudur ve kadim ahalisi ile Sibirya bozkırları da bu coğrafyanın sonraki değil önceki müştemilâtıdır.

Ucuz ve yüzeysel sosyoloji! Hazarlar, Araplar’a engel olmasaydı acaba Deşt’de taş taşın üstünde kalır mıydı? Yağmacı Araplar İran’a yaptığı soykırımı neden Deşt’e genişletemediler? Mesele bir din meselesi değildi; çünkü buralardan zaten müslümanlaşıyordu! İşte ilk Bulgar Müslümanlar örneği! Bunun ötesinde Deşt’in kadim ahalisi olmayaydı Moğol istilâsı nereye kadar uzanırdı, hiç düşünebilir misiniz? Cengiz Moskova’yı görmedi, ama Toktamış burayı yaktı, kavurdu! Acaba Deşt olmasaydı Avrupa’da Hristiyan kalır mıydı? Cengiz’in iki köpeği Deşt’e kaç kişilik ordu ile geldi bilinmiyor ama, Karakorum’a dönerken 4000 kişi kaldıklarını Tiesenhausen yazıyor! Cengiz’in batıya hareket eden ordusuna bir milyon kişi demek âdet olmuştur; halbuki Otrar’a 140.000 askerle indiler ve bunun kelle kalle sayılmış açılım sonucu 110 binin Şaman-Türk asıllılar olduğunu tarih biliyor! Moğol’un gücünü Herazmşah ordusunun Kanglılları çoğalttı! Nerede Moğol varmıştı da bir milyon olsun! Müslüman Türk askerlerle İslâm-Türk yurtlarını vurmuştur Cengiz Han; inanın Emir Timur da öyledir! Ama ne yapalım ki tarih bizim tarihimizdir! Biz daima kendi insanına karşı zâlim yabancıya karşı müşfik olmuşuzdur! Doğru mu bu gelenek? Dünyanın hesabını Türk insanından sormak ne kadar doğrudur? Ne yazık ki iki istilâdan da Hristiyanlar zarar görmedi! Zararlı olan Müslümanlar oldu! Bu vahşet ve cehâletin neresini savunacağız!

Deşt’in en doğu ucu Şark Sırderya havzasıdır; ki buraya daha Soğdlular zamanından beri Oğuz Yurdu denmiş ve Türkistan kelimesi bu kültür yoğunlaşmasından çıkmıştır. Bugünkü Türkistan şehri, Otrar, Cend, Yengikend, Farab, Sayram, Savran uç Deşt olarak merkezî Oğuz yurtlardır; Selçuklu Kınık Oğuzları mutlak surette Hazar idi; bunu Dukak’ın oğullarının adlarından anlıyoruz! Oryantalistlerin sandığı şekilde Mikail, İsrafil gibi adların Selçuklular’ın menşeinin Hristiyan olduğuna delalet etmez; çünkü Hazarlar da sadece hanedan Musevi idi; halk çoktan İslâmiyeti seçmişti! Selçuklu âilesi Yabgu ile bir geçimsizlik dolayısiyle Buhârâ istikameti, yani güneye sarktılar! Bundan sonra Oğuz hareketinin İran üzerinden Ortadoğu ve Anadolu’ya nasıl indiğini biliyoruz! Büyük Selçuklular İran’ı vatan edinmiş muazzam bir Oğuz hareketiydi! Selçuklular Arap istilâsının soykırımına uğrayan İran’da sadece yeni bir devlet değil, aynı zamanda yeni bir medeniyet ve millet ortaya koydular! O sebeble bugünkü Farslar konuştukları dil ile Sasaniler’i anlayamazlar! Selçuklular Abbasi halifesini himaye ederek aynı zamanda yeni bir din ortaya koydular; belki de bunun adı İslâm’ın hakiki mecrasına oturmasıydı! İran’ı Oğuzlar ile birlikte yeni bir vatan, İslam’ı yeni bir din, İranılar’ı da yeni bir millet kabul etmek şarttır.

Şüphesiz Ahmed Yesevi Oğuz’du; bunu gerek Savran Oğuzları ve gerekse Karaman-Akman komşulukları ve muhabbetinden daha rahat anlıyoruz! Ona Karluk demek mümkün değildir; çünkü taşlar yerine oturmuyor! Karluklar Türkistan’da adları ile müsemma “Bayır” yerleri tercih etmişlerdir. Ahmet Yesevi’de kültür ve inanç olarak Tarım Havzası yerine Orhun esintisi vardır. Bugün bile Yesevi coğrafyasının doğusuna muhayyel iç deniz demek mümkündür. Cengiz gibi Emir Timur da Oğuz coğrafyasının altını üstüne getirdi ama hâlâ Savran’nın batıssındakı ovanın adı Teke’dir. Altın Orda’da Moğol ve onu takib eden yıllarda Tatar baskısı artınca Deşt’in Kıpçakları Oğuz yurduna taşındılar. Onlara Oğuz Kıpçakları, Kıpçak Kırgızları, Özbek Kıpçakları, Kazak Kıpçakları denmeye başladı. Gerçekten bugün tarihi Deşt-i Kıpçak rüzgarları Türkler’i millet yapan tarihi Oğuz yurdunda esmektedir. Hala Ukrayna’nın adı Deşt-i Kıpçaktır, ama ne yazık ki kendi gitti adı kaldı yadigâr.

Kaynak : http://www.ulkucukadro.com/2016/07/47380/

Etiketler: » » » » » » »
Share
946 Kez Görüntülendi.