logo

trugen jacn
11 Mart 2016

OSMANLI ŞEHZADESİ ABDÜLKERİM’İN JAPONLARIN DESTEĞİYLE DOĞU TÜRKİSTAN’A HÜKÜMDAR OLMA MESELESİ ÜZERİNE (1.BÖLÜM)

Prof.Dr. Ali Merthan DÜNDAR (Ankara Ün.DTC.Fakültesi Öğretim Üyesi)

Giriş
Asya’nın Türk halklarını ve yaşadıkları coğrafyayı 1880’lerde tanımaya başlayan Japonlar, 1894-1895 Çin-Japon savaşından sonra Doğu Türkistan’ın, 1904-1905 Rus-Japon savaşının ardındanda Batı Türkistan’ın jeopolitik, ekonomik ve askerî açılardan arz ettiği önemini kavramışlardır. Asya’nın lideri ve dünyanın büyük devletlerinden biri olabilmek için gere-ken askeri gücü sağlamak, anakaranın hammadde ve pazarınıele geçirmeyebağlı olduğundan Japonya, bölgedeki Müslüman Türk halklarını potansi-yel müttefik olarak görmüştür. Özellikle, tüm Asya’yı Hıristiyanlardan vebeyazlardan temizleyerek Japon İmparatorluğu altında birleştirmeyi amaç-layan “Büyük Asyacılık”ideolojisi (Miwa 2007: 21), Japonya’nın Türk halklarına nüfuz edebilmek için kullandığı en önemli araçlardandır.

Bölgede etki sahasına sahip olan İttihad-ı İslâm ve Türkçülük fikirlerininüzerine inşa edilen bu akım, kimi Türk soylu liderlertarafından da kısmenkabul görmüştür. Genyousha ve Kokuryukai gibi aşırı milliyetçi dernekler,Molla Muhammed Abdulhay Kurbanali (Gabdulhay Kurbangali) önderli-ğinde Japonya’da örgütlenmiş olan Türk-Tatarlar aracılığı ile Rusya veÇin’de baskı altındaki Türk halklarının liderleri ile derin ilişkiler kurarak, Asya’daki bağımsızlık talep ve mücadelelerine açık ya da gizli destek sağ-lamışlardır (Dündar 2006: 180-182).1930’lu yıllara kadar Japonya önceKore’yi sonra da Çin’in bir bölümünü işgal ederek ihtiyaç duyduğu geniştarım arazilerine, hammaddeye ve pazara kavuşmuş ayrıca, ilerideki ha-rekâtları için anakarada uygun sıçrama taşlarıdöşemiştir. Japonların1932’ye kadar, coğrafi ve siyasi durumun elverdiği ölçüde, doğrudan işgalyolunu kullandığını söylemek mümkündür. Çin işgalinden sonra ise Ja-ponya, kukla devletler kurma yoluyla doğrudan kendi idaresinde tamponbölgeler yaratma projesini başlatır. Mançurya bölgesi ve İç Moğolistan’ınbir kısmı üzerinde 1932 yılında Japonya tarafından kurdurulan MançukoDevleti (Manshū-koku),bunun ilk örneğidir (Yamamuro 2006: 39-82).Rusya’ya bağlı Dış Moğolistan ve Çin’e bağlı Doğu Türkistan ise, aynımetotla elde edilmeye çalışılan diğer hedeflerdir. Japonya’nın aşırı milliyetçi örgütler, ordu ve hükümetin milliyetçi kanadıaracılığıyla Türk dünyasına yönelik olarak uyguladığı en önemli harekât,1933’de Doğu Türkistan’da çıkan ayaklanmayı devşirerek bölgede PadişahII. Abdülhamid’in torunu Şehzade Abdülkerim Efendi’nin idaresinde, Japonya güdümlü yeni bir kukla devlet kurdurma gayretleridir. Şehzade Abdülkerim Efendi’nin devletin başında bulunması Osmanlı Haneda-nı’nın tekrar ihya olması anlamına geldiği gibi Hilafet kurumu da şehzadeeliyle tekrar tesis edilecek ve dünya Müslümanları bu yolla Japonya’ya bağlanmaya çalışılacaktı. Sonuçta, başarılı olamayan bu harekâtın ardından  Amerika Birleşik Devletlerine giden Abdülkerim Efendi, burada bir otelde intihar ederek yaşamına son vermiştir. Biz daha önce Şehzade’nin hayatını ve diğer bazı Osmanlı Hanedan mensuplarının Japonlarla olan siyasi ilişkilerini Japon, Amerikan, İngiliz, Türk ve Türk-Tatar arşiv belgelerine da-yanarak detaylı olarak incelemiştik(Dündar 2006: 222-251). O zamanvardığımız sonuçlardan biri deTürkiye Cumhuriyeti’nin ve Sovyetler Birli-ği’nin Japonya destekli bu operasyonu bertaraf etmek için ortak hareketettikleri şeklindeki kanaatimiz olmuştu. Bu makalede, Şehzade Abdülke-rim’in Japonya ile olan ilişkileri tekrar detaylı olarak anlatılmayacaktır.Sadece gerekli yerlerde açıklama yaparak, Japon arşivinde yeni bulduğu-muz iki istihbarat raporu üzerinden konuya biraz daha açıklık getirmeye  çalışacağız.

Şehzade Abdülkerim Efendi’nin Japonya’ya Gelişi ve Tepkiler
Bombay, Singapur, Shanghai güzergâhıyla 21 Mayıs 1933’de Tokyo’ya varan Şehzade Abdülkerim Efendi (Honna I.1933: 134), bazıMillet Mec-lisi üyeleri,generaller,amirallerve Japon Milliyetçi Öğrenciler Grubu’na üye 100-150 kişilik bir heyet tarafından,
Banzai (Yaşa) sloganlarıyla karşılanır. Sabah saat dokuzda, Tokyo’ya varan şehzade, polis eşliğinde kalacağıotele yerleşerek,ziyaretleri kabul eder (Yeni Yapon Muhbiri 7. 1933: 44).Tokyo’da kaldığı zaman içinde tarihî yerleri gezen şehzade, bazı üst düzey Japonlarla ve Tokyo’daki Türk-Tatarlarla sık sık bir araya gelir. Bu arada,dünya basınında özellikle de Rusya’da, Abdülkerim Efendi’nin Doğu Tür-kistan İmparatoru olacağı yönünde haberler çıkmaya başlar. Şehzade, buhaberler üzerine verdiği demeçlerde iddiaları yalanlamıştır.
Yeni Yapon Muhbiri’nde yayımlanan konuşmasında, Abdülkerim Efendi Japonya seyahatini şu sözlerle açıklıyor:
-Altı aydan beri dünya seyahatine çıktım ve nihayet, Tokyo’ya kadargelmeye muvaffak oldum. Benim buraya gelmem hakkında, yalan veasılsız haberler yayanlar oldu. Mesela Moskova’da neşr olunan Pravda gazetesi, bir münasebet ile Japonya’da Pan İslâmizm hareketinin mer-kezi olduğunu ve Türkistan Çin’ine, hâkim olmak niyetinde olduğumbeyan olunmuştur. Bu haberler, kesinlikle yalan ve hepsi asılsız olarak başka türlü maksatlar ile yayılmaktadır. Turan milletlerinden birisiolan Türk milletinden olduğum için, Turancılığa muhabbetim olmasıtabiidir. Dünya seyahatim esnasında Japonya’ya geldim. Japonya’yıgörmek ve Türk şehitleri ziyaretine ve İmparator Meiji ziyaretgâhını zi-yaret etmek için geldim. Türkistan Çin’indeki olaylarla kesinlikle hiç-bir alakam yoktur(Yeni Yapon Muhbiri 10. sayfa)  Şehzadenin Japonya seyahati, Sovyetler Birliği’ni tedirgin ettiği gibi dönemin Türk yönetimini de rahatsız etmiş, şüpheleri yatıştırmak için Japon aşırı milliyetçi derneklerinden Kokuryukai üyesi Jitsukawa Tokijiro, Türk Büyükelçiliğini ziyaret etmiştir. Jitsukawa, şehzadenin Tokyo’daki varlığının tamamen turistik amaçla olduğunu bildirmesine rağmen Türk Büyükelçisi Nebil Bey,şehzadenin hemen Japonya’dan ayrılmasının Türk- Japon ilişkileri açısından önemli olduğunu beyan eder (Esenbel 2002: 207,208).


Türkiye’nin Şehzadeyi Engelleme Faaliyetleri
Abdülkerim Efendi’nin Japonlar dışındaki diğer muhatabı ise, Molla Mu-hammed Abdulhay Kurbanali’dir. Türk-Tatarların biraz da zoraki lideridurumundaki Kurbanali, ordu, dışişleri ve milliyetçi Japon liderlerin des-teğiyle İslâm dünyasına yönelik Japon propagandasının ve Sovyetler Birli-ğinin zararına faaliyetlerin odak noktalarından biri haline gelmiştir. Ancak şehzadenin Japonlarla irtibatındaki önemli şahıslardan biri konumundakiKurbanali’nin varlığı, temsil ettiği Türk-Tatarların desteğinin devamına bağlıydı. Bir başka deyişle Kore, Çin ve Japon şehirlerinde örgütlü birşekilde yaşayan Türk-Tatarlar, onu desteklemeyi bırakırlarsa Kurbanali, Japonların gözünde de lider konumu kaybedecekti. Abdülkerim Efen-di’nin Japonya’ya geldiği Mayıs 1933’de, İdil-Ural Türk-Tatarlarının veRusya Müslümanlarının adlarını çok iyi bildiği ve diaspora tarafındansayılan iki Tatar lider, Ayaz İshaki ve Abdürreşit İbrahim de Japonya’ya gelirler. Onların Japonya’ya gitmesi bize göre Türkiye’nin destek ve yön-lendirmesiyle olmuştur (Dündar 2006: 239). Gerçekten de kısa bir süresonra Ayaz İshaki, İdil-Ural Türk-Tatar Medeniyet Cemiyeti  adıyla kurduğu oluşumla, Doğu Asya’daki Türk-Tatarların Japonya’nın güdümünden çıkarak, Türkiye’ye yakın bir pozisyon almalarını sağlamıştır. Bunun sonucunda gözden düşen Kurbanali, 1938 yılında Japon milliyetçilerin muhalefetine rağmen sınır dışı edilmiştir.

Şehzade Abdulkerim Efendi ile ilgili açıklamalarda bulunan Şehzadee Abdulhamit Kayıhan Osmanoğlu – İstanbul- 2015

Japon istihbarat raporlarında İshaki’nin Türk Büyükelçiliği ve hatta Sovyetler Birliği Büyükelçiliği ile olan yakın diyalogu kaydedilmiştir. Hatta İshaki grubunun, Kurbanali ile olan hukuki mücadelesinde kimi zaman Türk Büyükelçiliği’nin Japon avukatı Tanaka Nobuo da görevlendirilmiştir. Bize göre Türkiye, o dönemde Sovyetlerin de desteği ile Japonların, Türk halklarıyla irtibatını sağlamada önemli roller üstlenmiş olan Türk-Tatarları kendi yanına çekerek, Japonla-rın Orta Asya’daki nüfuz kazanma çabalarını engellemeye çalışmıştır. Birbaşka deyişle, Ayaz İshaki ve Abdürreşit İbrahim gibi liderlerin aracılığıyla,şehzade ile 1933’de büyümeye başlayan Doğu Türkistan ayaklanmasının  liderleri arasına girmeye denemişlerdir.(1.bölümün sonu-Devam edecek)

Kaynak : www.academia.edu/3995941

Etiketler: » » » » »
Share
2203 Kez Görüntülendi.