logo

trugen jacn
24 Ocak 2016

ÇİN EMPERYALİZMİNİN TÜRKİYE VE DÜNYA’DAKİ ÖNCÜ KURUMU : KUNG-Zİ ENSTİTÜLERİ

İşgalcı Çin’in son diktatörü Xi’nın iktidara geldikten sonra Çin yayılmacağılı için ortaya attığı”Çin Rüyası- Tarihi İpek Yolunun Yeniden Canlandırılması” söyleminin gerçekleştirilmesinde ” Kung Zi(Konfüçyüs) Enstitüleri öncü kurum olarak ortaya atılmıştır. Diktatör Xi ve yönetimi, Doğu Türkistan’da “Çift Dilli Eğitim öğretim” sinsi yalanı ile Müslüman Uygur Türklerinin dillerini,dinlerini ve tüm ırkı ve etnik kimiliklerini değiştirerek,dönüştürerek ve assimile ederek yok etmeye çalışırken,Türkistan Cumhuriyetleri,Türkiye,İslam alemi ve dünya’nın dört bir tarafında insan hakları ve demokrasinin nimetlerinden yararalanarak   bu Enstitüleri peş peşe  tesis etmektedir.

 İşgalcı Çin emperyalizmi, uluslar toplum’un demokrasi ve  temel insani  değerlerinden sonuna kadar yaralanirken,Doğu Türkistan,Tibet ve diğer işgal altında tuttuğu Çinli olmayan bölgelerde “Demokrası  kılıcını kullanarak Demokrasi’yi” katletmektedir.

Çin yönetimi son yıllarda İstanbul ve  Ankara’da bir  çok Vakıf ve devlet Üniversitesi’nde bu Kung-Zi Enstitülerini faaliyete geçirmiştir. Bunun dışında Anadolu’da bir çok Üniversite’de özellikle Doğu Türkistanlıların topluca yaşadığı şehirlerde de Çin Dili ve Edebiyatı bölümlerini de  açmışlardır.Çin Büyyükelçiliği’nin bizzat girişimleri ile kurulan bu Enstitüsü ve bölümlerde çalışan Çinli sözde bilim adamlarının  En Çüen Tung’un’Çin gizili Servisi’nin)  maaşlı elemanları olduğu söylenmektedir.  Bu sözde öğretim üyeleri görev yaptıkları Kurumlarda Çin işgal yönetiminin birer Propaganda elemanı gibi çalışmaktadırlar.Çin kültür emperyalizminin bu öncü kurumlarını Türkiye’de ilk kuran Yüksek öğretim kurumu ise, Rektörü bir süre önce yurt dışına kaçan bir vakıf Üniversitesi olmuştur.

İşgalcı Çin günümüzde ülkemizde yeni bir  girişime imza atmıştır. Bu durum, “KONFÜÇYÜS’ÜN DOĞU TÜRKİSTANDAKİ KATLİAMCI ÇOCUKLARININ TÜRKİYE TÜRKLERİNİ KONFÜÇYÜS-MEVLANA HÖŞGÖRÜSU ADI ALTINDA UYUTMASI”  olduğu açık olarak    görülmektedir.

Yücel TANAY
Doğu Türkistanı işgal eden Çin burdaki katliamlarının üzerini örtmek için Doğudan Batıya Konfüçyüs ve Mevlana Hoşgörü Sempozyumu” sempozyumu adı altında organizasyonlar yaparak Türkiye Türklerini uyutma moduna girmiş.
Türk-Çin Kültürel İşbirliği Dayanışma ve Diyalog Derneği, TCCA tarafından İstanbulda düzenlenen “Doğudan Batıya Konfüçyüs ve Mevlana Hoşgörü Sempozyumu destekleyen bu sempozyuma konsolosluk düzeyinde katılan Çin halk cumhuriyeti hoş görülü mudur?
Çin halk cumhuriyeti denen uluslar hapishanesinin hoşgörüden yoksun olduğunu Doğu Türkistanda uyguladığı politikalardan görürüz


Çin işgali altındaki Doğu Türkistan düşünce, ifade ve din hürriyeti alanlarında tamamıyla kuşatılmış durumdadır. Barışçı örgüt kurma, toplanma, siyasi haklar, kanun önünde eşitlik, azınlık hakları, eğitim hakkı, çalışma hakkı, mülkiyet hakkı, serbest seçimler, eşitlik, adalet, haysiyet ve ünü koruma, göç ve iltica gibi haklar bu halk için söz konusu değildir. Bu bağlamda hiçbir özgürlük sunulmadığı için, Doğu Türkistanlıların gerek ferdi gerekse ailevi ve toplumsal mahremiyeti hiçe sayılmaktadır. Çünkü mahremiyet, insanın insanca muamele gördüğü yerde vardır.
Doğu Türkistan’da devlet memurlarının, işçilerin ve öğrencilerin ibadet yerlerine gitmeleri ve ibadetle meşgul olmaları yasaklanmıştır.
İbadet yaptığı tespit edilen kişiler işten ve okuldan atılmaktadır. Bu kişiler keyfi olarak gözetim altına alınmakta ya da para cezalarına çarptırılmaktadır. Dini eğitim almak isteyenlerin herhangi bir şekilde gidebileceği bir eğitim kurumu bulunmamaktadır. Camilerde ise, dini değerler değil, devlet yasaları tebliğ edilmektedir. Evlerinde dini kitap bulunanların kitaplarına el konulmakta; hatta evinde dini kitap bulundurma, bir suç unsuru olarak kabul edilmektedir. Bu tür kişilere para cezasından hapis cezasına varan birtakım cezalar verilmektedir. Aynı zamanda hükümet, bölgedeki Müslüman nüfusun dini haklarına getirdiği kısıtlamaları artırarak Ramazan ayında devlet kademelerinde ve bütün eğitim kurumlarında oruç tutmayı yasaklamaktadır. Doğu Türkistan’da ibadet olarak vasıflandırılabilecek her şey yasaklanmış durumdadır. Birçok cami kapatılmış, Müslüman din adamları üzerindeki resmi denetimler artırılmıştır. “Yurtsever olmayan” ya da “yıkıcı” olarak görülen dini liderler gözaltına alınmakta ve tutuklanmaktadır. Halka önder olabilecek kapasitedeki bazı aydınlar zehirlenerek öldürülmektedir.


Periyodik Tutuklamalar
Doğu Türkistan’da medya kuruluşları ve bazı devlet dairelerini “istenmeyen unsurlar”dan kurtarmak için “temizlik” amacıyla periyodik tutuklamalar yapılmaktadır. Bununla ilgili sayılamayacak kadar çok örnek vardır. Doğu Türkistan halkının çok sevdiği ve saydığı Abdulahad Mahdum, söz konusu durumun mağdurlarından biridir. Mahdum, yaşı 75’in üstünde olmasına rağmen, tam olarak suç teşkil etmeyen zanlara dayanılarak beş sene hapis cezasına çarptırılmış durumdadır. Hapishanelerde 1,5 m2’lik hücrelerde tutulan kişiler tüm ihtiyaçlarını burada görmekte, dış dünya ile hiçbir irtibatları bulunmamaktadır.
Etnik Çinli Göçmen  Nüfusu Artırılıyor
Çinli nüfusun Doğu Türkistan’a çok hızlı bir şekilde yerleştirilmesi sonucunda, yerli halkın asimilasyonu hızlandırılmaya çalışılmaktadır. Bu uygulamanın bir parçası olarak yürütülen bir durum da şudur: Doğu Türkistan’daki Çin nüfusunu artıran Çin yönetimi, kimi zaman da Doğu Türkistan’ın çeşitli bölgelerindeki kimsesiz kız çocuklarını Çin’in muhtelif bölgelerine götürüp türlü işlerde kullanmaktadır. Eğitim amacıyla Çin’e götürüldükleri iddia edilen çocukların durumu da benzer şekildedir.
Aile (Nüfus) Planlaması Adı altında Etnik Temizlik-Soykırım
Uygur Türkleri şiddetli olarak yürütülen bir nüfus planlamasına da maruz kalmaktadırlar. Uygur Türklerinin nüfusu Çin nüfusuna oranla %1,5 civarındadır. Çin devleti Doğu Türkistan’da yaşayan ve azınlık olan halkı doğum kontrolü adı altında, büyük-küçük demeden öldürmeyi planlamaktadır. Genelde en fazla iki, nadiren de üç çocuk doğurmalarına müsaade edilen Doğu Türkistanlı kadınlar, “plan dışında” hamile kaldıklarında hamileliklerinin son günleri dahi olsa mecburi kürtaja tabi tutulmaktadırlar. Nüfus planlaması dışında olan çocukların gizli olarak dünyaya getirilmesi hâlinde ise aileler çok yüksek maddi cezalara maruz kalmakta, doğum yapan kadın veya eşi memur ise bu kişinin görevine son verilmektedir. Bu uygulamalar, Çin kanunlarında açık olarak yer almaktadır.


Kültürel Assimilasyon
Farklı Türk lehçelerinde konuşan yerli halkın Çinceyi kullanmaya zorlanması gibi meseleler de bir çeşit zulümdür. Doğu Türkistan’da yaşayan milletlerin gelenek-göreneklerini, dini inançlarını, kendilerine özgü dillerini ve toprak bütünlüklerini ellerinden kaybetmeleri demek, bir milletin tarihten silinmesi demektir. Eylül 2002’den itibaren Sincan Üniversitesi’nde birçok derste Uygur dilinde eğitim yapılmasını yasaklayan bir resmi politikanın dayatılması, zulmün açık tezahürlerinden biridir.
Tehdit ve Şantaj ile  Geri Dönüşe Zorlamak
Çin yönetimi, türlü yöntemlere başvurmak suretiyle sürgündeki Uygurları geri dönmeye zorlamaktadır. Uluslararası Af Örgütü, son yıllarda Nepal, Pakistan, Kazakistan, Kırgızistan ve bazı komşu ülkelerden Çin’e zorla geri gönderilen Uygur mültecileri ile ilgili dikkate alınması gereken raporlar yayımlamıştır. Bu ülkelerin hemen hepsi Çin’in taleplerine hayır dememiş ve kendilerine sığınan Doğu Türkistanlıları teslim etmiştir.
Sürgündeki Uygurların Doğu Türkistan’da bulunan aile üyeleri ve yakın akrabaları, Çin yönetimi tarafından tutuklanabilmekte, mal varlıklarına el konulmakta, telefon görüşmeleri dinlenmektedir. Çin, sürgündeki Uygurların ailelerini sürekli olarak sorguya çekerek onlara psikolojik baskılar yapmaktadır. Devlet yönetimi ile barışık olmayan ve yurt dışında yaşamayı tercih eden Doğu Türkistanlıların aile fertlerine, hatta uzaktan akrabalık bağları bulunan kişilere dahi pasaport verilmemekte, devlet kurumlarında iş imkanına sahip olmaları engellenmekte ve bu kişiler adeta toplumdan tecrit edilmektedirler. Bu tür uygulamaların deşifre edilmesi, hatta uluslararası hukuk normlarının hiçe sayıldığının ilan edilmesi dahi o topraklarda suçtur.

Seyahat Özgürlüğü Kısıtlanıyor
Doğu Türkistan’da seyahat önünde de ciddi engeller bulunmaktadır. Bazen bir köyden diğerine giderken dahi yerel güvenlik kurumlarından belge almak gerekmektedir. Reşit bir insanın bile yurt dışına çıkmak için pasaport alabilmesi neredeyse imkânsızdır. Son günlerde yaşanan bir gelişmeyle ise seyahat özgürlüğünün kısıtlanmasında yeni bir uygulamaya geçilmiştir. Zira daha önce kendilerine pasaport verilen kişilerin pasaportlarına devlet tarafından el konmaya başlanmıştır. Pasaport müracaatında bulunan Doğu Türkistanlılar, devlet memuru da olsalar, ancak çok büyük ücretler ödeyerek pasaportlarını alabilmektedirler. Oysaki bir Çinli pasaport müracaatında bulunduğunda talebi en geç 15 gün içerisinde yerine getirilmektedir.
Fabrika mı, Toplama Kampı mı?
Çin hükümeti, Uygurlara yönelik olarak günlük hayatın her alanında farklı bir yıldırma politikası uyguluyor. Bu siyasetin temel hedeflerinden biri ise Doğu Türkistan’da Uygur nüfusunu azaltarak bölgeyi Çinlileştirmek. Bu bağlamda, Çin hükümetinin 2003 yılından beri uygulamakta olduğu “İşgücü fazlasını başka memleketlere yönlendirme” projesi ile Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar özellikle genç kızlar zoraki olarak vatanlarından koparılıp Çin’in iç eyaletlerine çalışmaya gönderiliyor. Haziran ayında oyuncak fabrikasında saldırıya uğrayan Uygurlar da bu proje kapsamında, zoraki olarak Guandong’a sürülmüştü.
Çinli patronlara teslim edilen genç Uygurlar, ağır derecede aşağılanmakta, ucuz işçi olarak kullanılmakta ve sömürülmekte. Doğu Türkistanlı gençler, kendi milli kültür ve geleneklerinden uzaklaştırılırken, bir taraftan da Çin milliyetçiliği ve yerel halkın baskıları ile karşı karşıya kalmakta. Doğu Türkistanlı kuruluşların raporlarına göre günümüzde Çin’in içeri eyaletlerinde mecburi olarak çalıştırılmakta olan Uygur kız ve erkeklerinin sayıları tahmini olarak 500 binin üzerinde. Uygurlar, kalitesiz atölye ve fabrikalarda, iş güvenliği ve sağlık sigortası yapılmaksızın, fiziki güç gerektiren işlerde çalıştırılmakta. Atölyelere zorunlu olarak getirilen ve çoğunluğunu bayanların oluşturduğu Uygur gençlerinin, hareketleri kısıtlanmakta ve fabrika kompleksinden ayrılmalarına izin verilmemekte. Genç kızların maaşları eksik verilmekte, hatta kendilerine verilmemekte geldikleri köy veya nahiyelerin idarecilerine gönderilmekte. Fabrikalarda çalışan genç kızlar, itilip kakılmakta, adeta sıkı yönetim altında idare edilmektedirler. Uygurların çalıştırıldığı fabrikalar toplama kamplarını andırmaktadır.
Doğu Türkistan’da Konfüçyüs’ün Katilleri ile Mevlana’nın evlatları aynı yaylada barış ve huzur içinde barış ve huzur içinde yaşıyorlar sanmayın, öyle değil , Konfüçyüs’ün evlatları canavarlaştı ve Doğu Türkistan’ı cehenneme çevirende işte bu Konfüçyüs’ün temsilciliğini iddia eden bu Han Çin Milliyetçisi katillerdir.
Çin halk cumhuriyeti öncellikle işgal altında tutuğu Doğu Türkistan halkına özgür yaşam ve barışın tadını çıkarmasına izin versin eğer hoş görüden bash ediyorsa palavra Konfüçyüs tiyatrosunun sahte hoşgörü oyunlarına biz inanmıyoruz,hoşgörüden yoksun Çin halk cumhuriyeti sergilediği Konfüçyüs hoş görü safsatasına ancak kendisi inanır.Türkiye Türkleri Çin’in içyüzünü ÇOK İYİ bilmektedir.
Ey,Çin’ in ipeğine, tatlı sözüne kananlar ve aldananlar, Türkiye’de bu Çinli katillerle işbirliği yapan Çin sevdalıları Çin’in  insanlıktan ve Hoşgörüden nasıl yoksun olduğunu anlamak için Doğu Türkistan, Tibete İç Moğolistan’a  bir bakın !

 Çin işgalindeki bu ülkelerde Çin’in zulmünden başka hiç bir şey yoktur !

Aklınızı başınıza toplayın,Doğu Türkistanlı kardeşlerinize,kendi Milletinize  ihanet ederek kazanacağınız  paralar  (kazanımlar) haramdır size !

UNUTMAYINIZ;  VATAN VE MiLLET’E YAPILAN HER İHANETİN  MUTLAKA BİR BEDELİ VARDIR !

BU DÜNYA’DA  BİR GÜN, MAHŞERDE İSE MUTLAKA HESABA ÇEKİLİRSİNİZ .

BUNU HİÇ BİR ZAMAN AKLINIZDAN ÇIKARMAYINIZ GAFİLLER SÜRÜSÜ ..!!! 

Etiketler: » » » » » » » »
Share
1626 Kez Görüntülendi.