logo

trugen jacn
13 Ağustos 2015

İŞGALCI ÇİN’DEN KAN DONDURAN AŞAĞILIK BİR ZULUM DAHA : “BEŞİK”E BELEYİP,İŞKENCE EDEREK ÖLÜRMEK

Çin işgal yönetiminin Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Türklerine yaptığı baskı,zulum ve assimilasyon uygulamaları ile işkence çeşitlerinin yeni bir örneği  daha ortaya çıktı ; ” Tutukluyu Beşiğe Beleyerek işkenceler yapmak ve  Ölüme Terketmek”

Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)

 Türkiye’de yaşayan ve “Beşik’e Belemek ” işkencesine  bizzat  şahit olan ve adının açıklanmasını  ailesinin güvenliği açısından istemeyen bir Uygur Türkü’nün anlattıkları ilk kez günedeme geliyor tüyleri ürpertiyor. Özgür Asya Radyosuna konuşan bu  Uygur genci İşgalcı Çin’in tutukluya işlemediği suçu zorla itiraf ettirmek için onlarca çeşit işkence uyguladıklarını belirtti. Bu işkence türlerinin içinde en kan donduran , aşağılık ve ancak Çinlilerin yapabileceği en kötü işkence türünün ise, bizzat kendisinin de bizzat şahıt olduğu “Beşiğe Beleyerek ” haftalarca bağlı şekilde bırakmak ve tutuklunun pislik içinde bırakılarak vücudunun zamanla çürümesi ve kötü kokular ve oluşan mikroplardan dolayı acı içinde ölüme mahkum edilmesi olduğunu açıkladı. İşgalcı Çin’in bu işkence türünü daha çok Doğu Türkistan’ın güney bölgelerindeki Hapishanelerdeki  Uygur Türkü genç tutuklulara uyguladığını belirten Uygur genç sözlerini şöyle sürdürdü ; “ Beşik” denilen cezalandırma aleti(yeri) ,Hapishane Meydanının orta yerinde yapılan sofa’da, betondan “Beşik= Böşük” adı verilen beşik şeklinde beton bir çukurdur.Yalnız bu tabut şeklindeki beşik’te tutuklunun kalça bölgesine kadar olan kısmı normal ve düz şekilde yatırılır. İşkence aleti Beşik’in kalçadan sonrakı bölümü ise dik bir beton duvardır.Kalçadan sonra ayaklar 90.o.lik bir açı ile buraya kelepçe ile bağlanır. Beşiğe bağlanan tutuklunun el ayak ve bütün vücudu bağlı ve kelepçelenmiş vaziyettedir. Burada “Suçunu İtiraf Edene Kadar” hiç çözülmeden bağlı ve hareketsiz halde tutulur.Günde sabah ve akşam iki öğün yemeği ve suyu diğer mahkum tarafından Gardiyanın nezaretinde yedilir. Mahkum bağlandığı ve yatırıldığı yerde büyük ve küçük abdestini yapmak zorundadır .Zamanla pislikten dolayı kalça etlerinden başlayarak bütün vücudu kokar ve daha sonra çürümeye başlar. Sıcak yaz günlerinde güneş altında bekletilen zavallı mahkum sıcaktan ve kendi vücudundan gelen pis kokulardan dolayı işkence çeker ve istiraptan bayılır. Suçlarını itiraf etmeyenlere önce onur kırıcı ve ağır hakaretler edilir ve feci şekilde dövülürler. Bu dayanılmaz işkencelere dayanamayan tutuklu işlemediği suçu itiraf etmek zorunda kalır. Bu kez suçunu itiraf ettiği için idam veya uzun süreli hapis cezalarına mahkum ediler. İtiraf etmeyenlerden serbest bırakılanlar çok azdır. Ancak,tutuklulardan çoğu bu işkencelere dayanamaz ve vücutları zamanla çürür ve etleri dökülerek feci şekilde acı içinde hayatlarını kaybederler.” Şeklinde konuştu.
Nisan/ 1999’da şüphe üzere tutuklanan ve daha sonra serbest bırakılan ve bin bir zorlu ve dolambaçlı  yollarla Türkiye’ye gelmeyi başaran Uygur genci ailesinin Doğu Türkistan’da hayatta olduğu için onlara zarar gelmemesi için adını veremediğini belirtti .Kaşgar’ın Maralbaşı ilçesi’nin Karakıçın Hapishanesinde tutuklu iken bizzat şahit olduğu “ Beşik’e Beleş” cezasını bizzat gördüğünü ifade ederek bu Hapishanede’ki işkence usullerini şöyle anlattı ; “Çinli işgalcilar tutuklayıp hapsettikleri Müslüman Uygur Türkü kardeşlerimize envai-i çeşit Çin işkenceleri uyguluyorlardı.Hangi birini anlatayım ki, bu işkenceler anlatılmakla bitmez. Beşik cezası verilen  bir Kardeşimizin 3 ay içinde vücudu çürüyüp dökülerek, acılar içinde inleyerek hayatını kaybettiğine bizzat şahit oldum. Vücudu şişmiş ve renk değiştirmişti. Tırnakları uzamış ve korkunç hale gelmişti.İnsanlıktan çıkmış gibiydi adeta. Saçları uzamış ve pislikten keçeye dönmüştü.Yüzü tanınmayacak halde idi. Buna rağmen,Can çekişir haldeki Kardeşimize ağır ve onur kırıcı hakaretler ediliyordu. Çok ağır şekilde dövüyorlardı. “ dedi.
Halen İsveç’te yaşayan ve Hüseyin Tecelli adındaki bir Doğu Türkistanlı aktivist şunları şöyledi ; “ Ben Hapishane’de çok uzun süre kalmadım.Ama kaldığım süre içerisinde bir çok işkence olaylarına bizzat şahit oldum.1997-1998 yıllarında kaldığım Hapeshane’de sırtında yara ve vücudunda işkence izi olmayan hiçbir kardeşimiz yoktu. Bir kaç kez Beşik cezasına yatırılan Kardeşlerim ile de bizzat konuştum. Anlattıkları çok vahşice ve korkunç idi. İşgalcı Çin,Müslüman Uygur Türklerine akla hayale gelmedik bin bir türlü Çin işkencelerini tatbik ediyor.Uluslar arası toplumdan Çin’in bu vahşı ve insanlık dışı işkencelerine karşı maalesef hiçbir tepki yok.Bu işkenceler ile meşgul olan her hangi bir kuruluş te yok.Böyle olunca dünya bu işkencelerden habersiz kalıyor.Dünya tepki göstermeyince de İşgalcı Çin bu işkencelerini pervasızca devam ettiriyor. Bu böyle devam etmemeli.Çin, bir şekilde durdurulmalıdır.”şeklinde konuştu.

Etiketler: » » » » » »
Share
1763 Kez Görüntülendi.