logo

trugen jacn
22 Nisan 2024

ADALET BAKANLIĞI RAPORU : UYGURLARIN İNSAN HAKLARI ÇİĞNENMEKTEDİR

yona maruz bırakılmaktadır.
C. SİNCAN UYGUR MÜSLÜMAN
TÜRKLERİ BAKIMINDAN
Komisyon özet sonuç raporunda Müslüman
Uygur Türkleri hakkında şu değerlendirmelerde bulunmuştur: “While discussing the situation of Uyghur Muslims in Xinjiang, China,
the Commission reiterated that Muslim community in Xinjiang has the right to protect and
preserve their religious and cultural identity
without any prejudice to maintaining social
cohesion and harmony. Freedom of religion is
a fundamental right, practice of which should
not be construed as a source of radicalization.
The Commission by taking note of the findings and evaluations in the report of the Office
of the United Nations High Commissioner for
Human Rights on the situation in the Xinjiang Uyghur Autonomous Region published in
August 2022, urged the OIC GS to continue
to monitor the situation and engage with the
People’s Republic of China at all levels, for
the preservation of their fundamental rights
and freedoms. (Komisyon, Çin’in Sincan bölgesindeki Uygur Müslümanlarının durumunu
ele alırken, Sincan’daki Müslüman toplumun,
toplumsal uyum ve ahengin sürdürülmesine
halel getirmeksizin dini ve kültürel kimliklerini koruma ve muhafaza etme hakkına sahip olduğunu yinelemiştir. Din özgürlüğü temel bir
haktır ve bu hakkın uygulanması radikalleşme
kaynağı olarak yorumlanmamalıdır. Komisyon, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek
23 İİT 14. İslam Zirvesi kararı için bkz. https://www.oic-oci.org/
docdown/?docID=4496&refID=1251 (Komiserliği’nin Ağustos 2022’de yayınlanan
Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki duruma
ilişkin raporunda yer alan bulgu ve değerlendirmeleri not ederek, İİT GS’yi durumu izlemeye devam etmeye ve temel hak ve özgürlüklerinin korunması için Çin Halk Cumhuriyeti
ile her düzeyde temas kurmaya çağırmıştır.)”
Çalışmamızın bu kısmında, Sincan Uygur
Özerk Bölgesinde yaşayan Müslüman Uygur
Türkleri’nin karşılaştıkları insan hakları ihlalleri, aynı zamanda bir teyit niteliğinde olan
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin (BM İnsan Hakları Komiserliği)
31 Ağustos 2022 tarihli raporundaki tespitler
nazarında ortaya konulmaya çalışılacaktır.
BM İnsan Hakları Komiserliği, 2017 yılının sonlarından bu yana BM insan hakları
mekanizmalarının dikkatine sunulan Uygur
Türklerine ve diğer Müslüman topluluklara yönelik ciddi insan hakları ihlalleri iddialarının ardından Çin Halk Cumhuriyeti’nin
terörizm ve aşırıcılık ile mücadele politikaları
ve tedbirleri hakkında inceleme başlatmış ve
hazırladığı raporu 31 Ağustos 2022 tarihinde
yayımlamıştır.24
Raporda, insan hakları ihlallerinin genel
olarak terörle ve aşırılıkla mücadele mevzuatının kamu görevlilerine çok geniş yetkiler
tanımasından ve kamu görevlilerinin denetiminin bağımsız mercilerce yapılmamasından
kaynaklandığı belirtilmiştir. Komiserliğe göre
mevzuat, belirsiz ve ucu açık müdahalelere
müsaade etmesi nedeniyle uluslararası insan
hakları normlarının çok gerisindedir. Raporda bu eksikliğin, Uygur Türklerinin ve diğer
Müslüman toplulukların keyfi olarak ve ayrımcılığa tabi tutularak özgürlüklerinden mahrum bırakılmasına yol açtığı kaydedilmiştir.
Raporda, Çinli yetkililerin etkili işbirliği
yapmadıkları ve denetime sınırlı erişim sağladıkları not edilmiştir. Komiserliğe göre bu
durum, Mesleki Eğitim ve Öğretim Merkezi
olarak adlandırılan sistemde tutulan kişilere
yönelik işkence ve kötü muamele iddialarının
24 BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin 31 Ağustos 2022 tarihli raporu için bkz. https://www.ohchr.org/sites/default/files/
documents/countries/2022-08-31/22-08-31-final-assesmbüyük ölçekte gerçekleşmesi için uygun bir
ortam sağlamaktadır.
Raporda, Uygur Türklerine ve diğer Müslüman topluluğa karşı keyfi tutuklamaların
yanı sıra insan hakları ve temel özgürlükleri
ihlal eden geniş kapsamlı, keyfi ve ayrımcı kısıtlamaların yapıldığına dair ciddi emarelerin
mevcut olduğu belirtilmiştir. Bu müdahaleler
arasında dini kimliğe, ibadet özgürlüğüne, ifade hürriyetine, özel hayatın gizliliğine, hareket
özgürlüğüne, aile planlaması ve doğum kontrolü politikalarının zorlayıcı ve ayrımcı bir şekilde uygulanması yoluyla üreme hakkına yönelik keyfi kısıtlamalar bulunmaktadır. Raporda
ayrıca, işgücü ve istihdam programlarının dini
ve etnik temelde belirlendiğine dair emareler
bulunduğu not edilmiştir. Sincan Uygur Özerk
Bölgesi’ndeki söz konusu uygulamaların
sınırları aşarak aileleri birbirinden ayırdığı, insani temasları kopardığı, Uygur, Kazak ve diğer ağırlıklı olarak Müslüman azınlık ailelerinin acı çekmesine neden olduğu belirtilmiştir.
Raporda, çarpıcı olarak Uygur Türklerine ve
diğer Müslüman gruplara yönelik uygulanan
keyfi ve ayrımcı kısıtlamaların insanlığa karşı
suç teşkil edebileceği not edilmiştir.
Öte yandan, Çin Hükümeti ise, yayınladığı
131 sayfalık cevapta,25 BM raporunun yanıltma haber (dezenformasyon) ve yalanlara dayandığını belirtmiştir. BM İnsan Hakları Konseyi’nin 6 Ekim 2022 tarihli 51. oturumunda,
Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki
insani durumun değerlendirilmesi için yapılan
özel toplantı talebi, 17 kabul oyuna karşı 19
ret ve 11 çekimser oyla reddedilmiştir.
SONUÇ
İİT BDİHK’nın 20. Olağan toplantısında,
Müslümanların yaşadığı diğer bölgelerde yaşanan insan hakları ihlallerinin yanı sıra Batı
Trakya Türkleri, Kıbrıs Türkleri ve Uygur
Türkleri’ne yönelik insan hakları ihlalleri de,
toplantı sürecinde gerçekleştirilen tartışmalar
/ görüşülen konular arasında yer almış; toplantı sonrası kamuoyuyla paylaşılan özet so25 BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin 31 Ağustos 2022
tarihli raporuna karşı Çin Halk Cumhuriyeti’nin cevabı için
bkz. https://www.ohchr.org/sites/default/files/documents/
countries/2022-08-31/A

nuç raporunda da bu hususlara değinilmiştir.
Önemle belirtmek gerekir ki, tıpkı diğer coğrafyalarda yaşananlarla birlikte Batı Trakya
Türkleri, Kıbrıs Türkleri ve Uygur Türkleri’ne
yönelik insan hakları ihlallerinin, insan hakları
boyutunun yanı sıra diplomatik ve tarihsel
boyutları da bulunmaktadır. Bu bakımdan
sorunların çözümünde, devletlerarası ilişkiler
son derece önem arz etmektedir. Bu süreçte,
yürütülecek diplomaside temel referans noktası insan haklarına saygı, dinsel, etnik vb.
tüm farklılıklara rağmen insan olmanın bir
gereği olarak birlikte yaşama kültürünün tesisi
ile insan onuruna saygı olmalıdır. Sorunların
çözümünde diyalog, karşılıklı işbirliği sonuna kadar işletilmelidir. Bu süreçte BM’den
sonra, dünyanın en büyük ikinci hükümetler
arası siyasi organizasyon olarak İİT’ye çok iş
düşmektedir. Proaktif bir yaklaşımla Müslümanların yaşadıkları bölgelerde yaşanan insan
hakları ihlalleriyle ilgili olarak, bir bakıma taşın altına elini koyarak gerektiğinde sorunların
tespiti bakımından bölgesel saha ziyaretleriyle sorunları yerinde tespit etmesi, muhataplarıyla yerinde görüşmeler yaparak olabilecek
muhtemel çözüm yollarına yönelik politikalar
geliştirmesi bir beklentinin ötesinde bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle
İİT BDİHK’nın daha önce gerçekleştirdiği,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan
(Karabağ), Keşmir ziyaretleri, sorunların yerinde tespiti bakımından isabetli olmuştur. Bir
temenniden öte, sorunların çözüldüğü, barışın
tesis edildiği ve birlikte yaşama kültürünün
hâkim olduğu bir dünya için var gücüyle çalışmak / bu hususta çaba göstermek, tüm akıl ve
vicdan sahibi bireyler için bir yükümlülüktür.
KAYNAKÇA
Büyüktavşan, Muhammed Taha; Mollamahmutoğlu, Ahmet (2022), “İslam İşbirliği
Teşkilatı Bağımsız Daimi İnsan Hakları Komisyonu (OIC IPHRC) 19. Olağan Oturumu
Üzerine Bir Değerlendirme”, İnsan Hakları
Dergisi, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı Yayınları, Sayı: 10, Ağustos
2022, Ankara, s. 55-60

https://inhak.adalet.gov.tr/Resimler/Dokuman/251020231055005_iit.pdf

Share
136 Kez Görüntülendi.