logo

trugen jacn

YENİ ABD BAŞKANI TRUMP’IN ASYA POLİTİKASI VE DOĞU TÜRKİSTAN’A ETKİLERİ (4.BÖLÜM)

Mehmet Emin HAZRET

Türkiye – Rusya Yakınlaşması Türk Dünyasının Hayrına Olacaktır

24 Ocak 2015 tarihinde Türk uçaklarının Rus savaş uçağını  düşürmesinin ardından,   krizıin   ilk haftası  içerisinde  konu hakkında 3 makale kaleme aldım ve yayınladım. Türk dünyasının, bilhassa Türkistan Türklerinin Türkiye- Rusya ilişkilerine  çok  büyük önem verdiklerinin özellikle  altını çizdim. Kazan’dan Aşkabat’a kadar Kumul’dan Gence’ye  kadar olan Türk boyları bir eline Rusya’ya, bir elini Türkiye’ye vererek el ele yürümek istediğinin sebeplerini anlattım. Bugün Türkiye- Rusya ilişkisi memnuniyet verici boyutlara ulaşmıştır.  Türkiye ile Rusya’nin el ele vererek ve  samimi ve yakın bir iş birliği yaparak Suriye’de ateş kes anlaşmasını ortaklaşa  sağlayabilmesi  tarihi bir başarıdır. Türkiye’nin güvenliği açısından da çok önemli bir adımdır. Türkiye – Rusya arasındaki iş birliği Karadeniz ve Kafkasya’da Türkiye’nin güvenliği açısında da hayatı öneme sahiptir.

Sibirya, Türkistan  ve Kafkasya’da yaşayan Türk boyları  çok uzun yıllar sürecince    Rus egemenliği altında kaldığı bir gerçektir. Bugün Rusya Federasyonu içindeki  Muhtar Cumhuriyetler ile diğer bölgelerde   en az 20 milyon  Türk kökenli halklar  yaşamaktadır. Birde Orta Asya, Kafkasya’dan gelerek   Rusya’nın değişik bölgelerinde  çalışıp ekmeğini kazanmakta olan 12 -15  milyon arasında Türk soyundaki Kardeşlerimiz   vardır. Bağımsız Türk Cumhuriyetlerinin Rusya ile olan ilişkileri ise,özel bir statü içerinde sürdürülmektedir.  Bütün bu etkenleri   göz önünde bulundursak, Türkiye – Rusya ilişkisinin seyri ve derecesi , bu Türk Cumhuriyetleri,Özerk Bölgeler ve  Rusya’nın diğer bölgelerde yaşayan Türk boylarını yakından ve  direkt olarak  etkileyecektir. İki ülkenin iyi ilişkileri bağımsız Türk Cumhuriyetleri dahil Avrasya Türklüğünün güven,huzur  ve refah içinde  yaşaması ve hayat şartlarının gelişmesinin teminatı olacaktır.

Türkiye bir Avrupa ülkesi, diğer yandan  bir NATO üyesi olarak küresel demokratik değerler noktasında  elbetteki batı bloğunua mensupdur. Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması orta vadede ABD ile Rusya’nın  da yakınlaşmasını sağlayacaktır. Türkiye, Kırım konusunda ABD ve Avrupa birliği ile aynı saftayken, Suriye’de Ruslar ile iş birliği yaparak bu krizii çözmek yoluna  gitmektedir. Suriye’de Türkiye’ye semimi olmayan ABD, PKK’nın Suriye kolu PYD.’yi Terör örgütü diye tanımlamaktan imtina ederken ve  diğer yandan  bu terör örgüt’tünü yakın işbirlikçisi ve müttefiki olarak kabul etmekte ve silah desteği sağlamaktadır.  Diğer yandan ise, Rusya PKK’nı terörist örgütleri listesine dahil etmemekle beraber, Moskova’da PKK’nin ofis açmasına müsaade etmektedir. Durum bütün bunlar göz önüne alındığında, karşılıklı ilişkiler  biraz karışık  gözükmektedir. Buna rağmen,bu ülkelerle yakın ve samimi  bir şekilde işbirliği yapılması ve   diyalog kanallarının  açık  tutulması mevcut sorunların eninde sonunda ikna ve diğer diplomatik yollar kullanılarak  çözüm bulunmasına imkan sağlayacaktır.

Türkiye, Rusya yakınlaşmasına karşı itiraz sesleri Avrupa’dan yükselmektedir. Ancak,  Avrupa’nın omurgasını teşkil eden  Almanya’nın Rusya ile olan siyasi ve ekonomik ilişkileri  Türkiye’yi gölgede bırakacak derecede daha üst düzeylerdedir. Türkiye’nin Rusya ile iyi ilişkiler kurması Avrupa’dan kopma anlamına gelmemelidir. Çünkü, Türkiye jeostratejik  konumu,NATO üyeliği,AB.ile olan ortaklığı ve bu aday ülke konumunda olması ve başka ortak   değerler notasından bakıldığında  köklü bir Avrupa ülkesidir. Türkiye- Rusya dostluğu,ayrıca  Çin işgali altındaki Doğu Türkistan Türklerinin geleceği için de olumlu bir adım olarak görülmektedir.

Rusya,idaresi altındaki  etnik azınlıklara geniş özerklik  hakları tanımakta iken, Çin etnik azınlıkları toptan imha etme yoluna gitmektedir. Türk  aydınlarının  yukarıda arzettiğim konularda   yeterli fikir ve  bilgilere  sahip olduklarını  düşünüyorum.

Rusya’nı  mevcuk krizlerden çıkaracak,geliştirerek eski gücüne kavuşturacak ve  büyük yapacak kişi,şimdiki devlet başkanı Vladimir Putin, Türkiye’yi  ise,karşı karşıya bulunduğu badirelerden çıkararak düzlüğe çıkaracak ve gelişmiş ve büyük ülke  yapacak  kişi de şu anda Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayip Erdoğan  gözükmektedir.  Sayın Erdoğan ve Putin ülkelerinde toplumlarının  çoğunluğunu arkasına alarak büyük değişimi gerçekleştirecek  karizmatik liderler olarak öne çıkmaktadır.  ABD’yi de demakrasi değerlerinin ve dünya barışının koyucusu olma misyonuna yeniden kavuşturacak ve  büyük yapacak olan yeni Başkan Donald Trump’ın görüşleri  de bu iki lider ile  büyük oranda uyuşmaktadır. Eğer bu 3 lider el ele vererek işbirliği yaparlarsa ve beraber yürürlerse dünya’da  başta Ortadoğu’da barışın yeniden sağlanması başta olmak üzere  savaş,kriz açlık ve ekonomik sıkıntılar ile boğuşan bir ülkelerin düzlüğe çıkması ve bir çok şeyin değişmesini sağlayabilecektir.

Çin’in İcadı,  ” Popülizm Virüsü “Dünya Liderlerine Nasıl Bulaştı?

Çin’de popülizm Çin ırkçılığı şeklinde  1990 sonlarından başlayarak  yaygınlaşma sürecine girmiştir. Çin’de Marksizm’ın Mao versiyonu  çökmüş, Çin komünist parti iktidarı ülkede devlet kapitalizmi fiilen uygulamaya başlamıştı.  Dini  inancı hiç olmayan veya bazı dinlere inanan  bazı Çin toplumlarında   zaten  çok zayıf olan dini inancın  yerine   din olarak kabul ettiği Marksizm’in de buharlaştığını görünce, manevi boşluk içindeki Çin toplumu, Çin komünist partiden soğumaya başlamıştır.  Çin, toplum ve devlet olarak  kadim  tarihinden itibaren  “Kültürel Üstünlük” takıntısı ile doludur. Bu dönüşümün farkına varan ÇKP, Marksizm yerine Kunfüçyüs  felsefe öğretisini ortaya atmıştır. İktidarın Marksizm söylemi ile Kungfuçyos  öğretisi arasındaki çelişkileri,  zaten  Çin toplumunu tatmin etmeyecekti ve  etmedi de. Bunun üzerine temelde Milliyetçiliği düşman olarak kabul eden ÇKP.iktidarı Markisizmin ruhuna zit olduğunu iddia ettiği Milliyetçilik fikrini  öne çıkarmaya başladı.  Ülkesinde yaşayan  ulusların birlik ve beraberliğini sağlamak için  Han Şöverizmini öne çıkararak milli duyguları tahrik edici somut  bazı söylemeler ve sloganlar  icat  etmesi   gerekiyordu. Kısa zamanda Çin Şövenizmi temelinde  ülke dışında Japonya’yı,  ülke  içerisinde ise  Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman  Uygur Türkleri ile   Tibetlileri düşman olarak seçti.  Çin Milliyetçiliğinin  daha da güçlendirilmesi için  Japonların  1884 -1945 yılları arasında Çin’e yaptıkları saldırıları öne çıkarmaya,Japonların Çinlileri aşağılayarak hakaretler ettiğini ve Çin ulusunu   çok ezmiş olduklarını ileri çıkararak  yeni bir kampanya başlattı.  Çin genelinde  Japonya’ya karşı öfke patlamasının hızlı bir şekilde oluştuğu görüldü.  Doğu Türkistan ve Tibet’te tarihte ünlenen  envaiçeşit Çin işkence  yöntemleri acımasızca uygulamaya sokuldu. Uygurları ve Tibetlileri kasıtlı olarak  işsiz,aşsız, aç  ve  yoksul   bırakıldı,  ekonomik gelişmelerden dışlandı, ellerindekileri de zorla gasp etti ,  din ve etnik benliği inkar etme   ve etnik aşağılayıcı baskılar,zulümler ve işkenceleri  resmi Çin devlet uygulaması olarak devreye sokuldu.   Bu Çin işkenceleri,assimilasyon ve soykırım uygulamaları    yavaş  yavaş meyvelerini  vermeye başladı. Doğu Türkistan’da şiddete karşı şiddet Ateşe karşı ateş kuralı şekillenmeye başladı.Çin’in baskıları  ve tahrikleri sonucu meydana gelen şiddet olaylarında Çin işgal ordusu  silahsız ve masum sivil halkın  üzerine ağır silahlarla acımasızca ateş açtı. Yüzlerce kişi  Çin ateşi altında can verdi.  Uygur Türklerine karşı  katliamlar yapıldı. 05 Temmuz 2009 Urumçi katliamı ve 28 Temmuz 2014 Yarket İlişku Katliamı,Hoten Karakaş ve Guma katliamı bunlara birer açık örnektirler. Tibet halkı ise,Çin’in baskı ve tahriklerine karşı Budist Rahipler  kendini yakarak karşılık vermeye başladı. Bu şekilde intihar ederek  protestosu etme yöntemi yaygınlaştı. Tibet’te şimdiye kadar bu şekilde kendilerini yakarak intihar eden Budist rahiplerin yüzlere ulaşmıştır.

Pekin’deki ÇKP.   Yönetimi “ ÇKP iktidarı  olarak yönetimder gidersek,ülke bölünecek,bunun sonucunda ise,Japonlar geçmişte olduğu gibi ülkemise saladıracak ve Çin’i işgal edecektir.” söylemleri ile   yoğun bir  Propaganda kampanyasına girişti.  Tek merkezden idare edilen Çin medyasının gücü kendini gösterdi. ÇKP.yönetimi bu suretle geleceklerinden endişe ve  korkuya kapılan Çin toplumunu  bir arada tutabilmek için  yeterli  altı yapı ile aşırı milliyetçi duyguların hakim olduğu yeni bir psıkolojik  ortamı  oluşturdu. Diğer taraftan Pekin,  Çin’in taklit ve sahte ürünler  cenneti olmasına imkan sağladı. Çin gümrüğü taklit ve sahte ürünlerin ihracatına özel teşvik uyguladı. Bu suretle  kısa zamanda başdöndürücü bir hızla Zenginleşen elit kesim kesim ÇKP.kodamanları ile sırt sırta ve el ele vererek hep  birlikte “kültürel üstünlük” hastalığına tekrar kavuştu ve bu hastalığa kapılanların sayısı hızla yayılmaktadır.

ÇKP.genel sekreteri ve Çin tek Lideri Xi jingping  2012  yılınde “ Çin ulusunun tekrar uyanışı” (Zhunghua veida fuşing)   devletin resmi söylemi şeklinde ve slogan olarak   ortaya attı. 2013 de büyük propagandalar ile açıklanan“Çin rüyası” (Zhunggo ming)   Çin şoven milliyetçiliği temelindeki popülizmi  bir kaç basamak daha yukarıya taşımış oldu. Bundan sonra Çin,güney Çin denizinde yapay adaların  inşasını  hızlandırdı. Doğu ve güney Pasifik denizinde savaş gemilerinin sayısını  arttırdı ve  komşu ülkeler üzerindeki tehdit ve baskılarını arttırmaya başladı.

Çin’deki ekonomik kalkınma ve üretim artışı,  bir çok ülkenin ekonomisinin zayıflaması ve sonunda   çöküşüne sebep oldu. Çin’deki sosyal güvenlikten yoksun yoğun istihdam, ucuz işçilik ve  % 20-30’lara kadar  varan ihracat desteği Çin mallarının dünyayı istila etmesini sağladı. Bu durum bir çok ülkede kitlesel işsizliğe, sosyal patlamalara ve vatandaşların gelirlerinin düşmesine neden oldu. Daha sonraları ise, Çin’de tekrar diriltilip canlanan popülizm virüsü yavaş  yavaş dünyadaki diğer ülkelere bulaşmaya başladı.

Putin ve Rusya 

Vladimir Putin 2. kez devlet başkanlığına seçilip  Kremlin sarayına girdiğinde “Rusya’yı tekrar büyük yapma” hedefini ortaya koymuştu. Açıkladığı bu hedefe yönelik ilk icraatı Kırım Türkü Kardeşlerimizin tarihi ana vatanı  Kırım’ı ilhak etmek olmuştur. Daha sonra, Vietnam’daki askeri üslerini  kullanarak güne Pasifikte askeri faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Suriye iç  savaşında Tartus’taki deniz  ve Lazkiyedeki hava üssünü genişleterek Ak deniz kıyılarında önemli  ve etkili bir konum elde etti.  Riskler  alarak yoğun askeri operasyonlara girişti. Rusya’nın Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Ermenistan gibi eski SSCB. ülkelerinde de askeri üsleri  bulunmaktadır. Rusya Federasyonu  toprakları dışında bulunan  Rus ordusuna ait askeri üslerin toplam yüz ölçümü toplam 700 bin hektardır. Putin,  son günlerde güney Amerika’da da askeri üsler  kurma girişiminde bulunmaktadır.

Putin popülizmi, devletçi geleneğe sahip olan Rus halkına ekonomik sıkıntıları unutturmuştur.  Rusya toplumunun Milliyetçilik duyguları Putin’i bir onur abidesi olarak yükseklere taşımaktadır.

Donald Trump ve ABD.

Donald Trump “ABD’yi büyük yapacağım”  sloganı ile ABD başkanlık seçimi kazanmıştır.  Trump’ın sanayi üretimini tümüyle ABD. topraklarına  geri getirme  çabaları, ithal mallara yüksek gümrük vergisi uygulama stratejisi ve yabancı iş gücünü sınır dışı etme vaatleri, serbest ticaretin beşiği ABD’nin  tekrar içe kapanmasını sağlayacaktır. Trump 16 ocak 2017 günü “Serbest ticaret değil, akıllı ticaret yapacağız”  şeklinde demeç verdi. ABD’dan  yükselecek ABD.Popoliziminin dalga dalga yayılacak bir kasırga şekline dönüşeceği ve daha sonra  dünyayı sel gibi  basması büyük bir ihtimal dahilindedir.

Abe ve Japonya 

Japon başbakanı Şinzo Abe “ Meiji Restoration= Tekrar Meiji Reformları ” sloganı ile Japonya’yi Asya’nın 21.  yüzyıldaki   en büyük  ve güçlü bir ülkesi haline  yeniden  dönüştürme  hedefine emir adımlarla yürümektedir.

Modi ve Hindistan

Hindistan’da  genel seçimleri kazanarak başbakanlığa gelen Kongre Partisi Genle Başkanı  Narendra Modi  ” Hinduizm ve Budizm Temelli  Hint  Milliyetçiliği ” sloganı ile yeni bir  toplumsal harekat  başlatmıştır.

Orban Ve Macaristan

Macaristan’da genel  Seçimlerini kazanan Başbakan Viktor Orban  Macar milliyetçiliği  sloganını öne çıkararak   oy topladı. Macaristan’nın 1. Dünya savaşında kaybettiği toprakların geri alınmasını konuşuyor.

İngiltere

İngiltre’nin Avrupa Birliğinde Ayrılması Avrupa’da milliyetçilik akımının pay hattını harekete geçirmiştir.

Fransa

Fransa’da “ Milli Cephe” ( National Front) partisi lideri Marine Le Pen ise, Fransız Emperyalizminin  özlemini çeken  aşırı Milliyetçi bir  partidir.  Her seçimde oy oranını arttırarak adım, adım iktidara yürümektedir.

Almanya

Almanya’da Sağcı Milliyetçi parti yükseliyor.” Almanya’yı büyük yapmak” Alman milleti tarafından konuşulmayan, ancak herkes tarafından benimsenen bir fikirdir.

Bunların dışında Hollanda, Kanada, ve Avustralya da  Milliyetçi  söylemler öne çıkmakta ve  siyasi hava de  aynı yöne doğru ilerlemektedir.

Çin’in kronikleşen “Kültürel Üstünlük” hastalığından doğmuş olan popülizm virüsü, dönüp, dolaşıp  eninde sonunda yine Çin’i vuracaktır. 40  yıldan beri  Demokrasi kuralları ile demokrasiyi, Liberal ve  serbest piyasa kuralları ile serbest piyasayı vuran Çin, bu kez  kendi yöntemi ile yarattığı rakipleri tarafından vurulacaktır. Önce ekonomik savaş, onu takiben askeri savaş ufukta görünmektedir.  (4. bölümün sonu.yazı devam edecektir.)

 

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » »
Share
893 Kez Görüntülendi.