logo

trugen jacn
22 Şubat 2016

ÇİN’İN UYGUR TÜRKÇESİNİ KATLETME GİRİŞİMİ VE BUNA KARŞI TOPLUMSAL DİRENİŞ SÜRECİ

Mehmet Emin Hazret

Mehmet emin HAZRET

 

“  Çift Dilli Eğitim = Uygurca-Çince ” Kavramını Kim İcat Etti?

Doğu Türkistan’ı zorla işgal ederek yöneten bütün Çin yönetimleri tarihi boyunca,işgal altında  yaşayan  Doğu TürkistanTürklerinin eğitim ve öğretimden yararlanmasını yanı  aydınlanmasını hiç bir zaman istememişlerdir. Türkiye’den Kaşgar’a bir eğitim gönüllüsü olarak giden idealist eğitimci Ahmet Kemal 1913 yılında Doğu Türkistan’ın Kaşgar’a bağlı Artuş şehrinde ilk modern (Usuli Cedit) Darulmuallimini İttihadı Osmanı adında bir çağdaş  okul açmıştır. Doğu Türkistan’ın yeni Uygur Maarif(Eğitim) tarihi İstanbul’dan gönderilen Ahmet Kemal’in açtığı bu Okul ile başlamaktadır. Ahmet Kemal kısa zamanda büyük başarılara imza atmasına rağmen,Çin’in bölge valisi Yang zengşing Ahmet Kemal’ı mahalli işbirlikçilerini kullanarak yakalatıp Urumçi’ye getirtirmiş ve ardından polis nezaretinde Şanhay’e gönderip sınır dışı etmiştir.Kendisini Şanghay’dan zorla gemiye bindirerek Türkiye’ye göndermiştir.Doğu Türkistan’da genelge yayınlayıp,Müslüman Uygurların medrese eğitimini devam etmesini,cedit usulü yeni okul açanların sert cezaya çarptırılacağı emredilmiştir.

Çin komünist partisi  yönetimi de Doğu Türkistan’ı  işgal ettikten sonra Uygur Türklerinin kullandığını Türkiye başta bütün Türk dünyasında kullanılan ortak alfabeyi dafalarca değiştirmiştir. Önce Uygur Arap alfabesini Rus kırıl alfabeye,sonra kırıl alfabesini  değiştirihp ,Latin alfabesine ve  23 yıl Latin alfabesini eğitimde kullandırdıktan sonra Uygur eğitim sisteminde  tekrar Latin alfabesini yürürlükten kaldırıp,eski Arap alfabesini Uygurların kullanmasını zorunlu hale getirmiştir. Böylelikle Uygurların çağı yakalaması ,Uygur kültürünün gelişmesini engellemiş aksine, gerilemesini  zorla  sağlamıştır.  Bütün bunlara rağmen Çin yönetimi,Uygurların Çince öğrenerek milli kapasitesini geliştirmesi konusunda herhangi bir telkin veya girişimde bulunmamıştır. Uygurlar kendi ihtiyaçları için liseden başlayarak bir çok öğrenci Çince öğrenmeye başlamış,bir çokları Üniversitelerde bir yıllık hazırlık sınıfta Çince öğrenmek sureti ile Çin Üniversitelerini kazanmıştır. Bir kısmı ise, Urumçi’ de Üniversitede Çinli öğrenciler ile aynı sınıfta okumayı tercih etmiştir.Uygur memur ve aydınları içinde dil sorunu olmamıştır.durum böyleyken “çift dilli eğitim” kavramını kim icat etti? Nasıl ortaya çıktı?
Bu sözün ilk icat eden kişi sözde Uygur Özerk Bölgesinin kukla başkanı Uygur asıllı Nur Bekri’dir. Nur Bekri Doğu Türkistan’ın    İli vilayetine bağlı  bir İlçe iken,daha sonra Sözde Böritala Moğul Özerk bölgesi ilan ettiği  ve tamamen etnik Çinli  göçmenlerin  yerleştirildikleri ve  toplu yerleşim bölgesinde doğmuştur. ,Çin okulu’ nda Çince okumuş,Üniversite’yi  de Çin’de bitirmiştir. Bu Sözde Özerk Bölge’sinin kukla  Başkanı Uygurlardan,Uygur toplumu ve kültüründen tamamen kopmuş,Mankurtlaşmış bir işbirlikçidir. Çinliler onu Üniversite yıllarında iken fark etmiş ve  bir mankurt olarak yetiştirmeye başlamıştır. Nur Bekri aralık 2001 tarihinde Uygur özerk bölge komünist partisi merkez komitesine üye olarak atanmıştır. Bölgesel parti komitesi yönetim kurulu toplantısına ilk katılan Nur Bekri,gündemde olmamasına karşın “ çift dilli eğitim” kavramını ortaya atmış ve Uygurların büyük Çin ulusuna entegre olması için Üniversite,lise ve orta okullarda Uygurların Çince eğitim görmesini öne sürmüş ve teklif etmiştir. Uygur ve Çinli yöneticileri içinden, toplum içinde etnik temelli kargaşa çıkabileceği endişesi ile bu teklife karşı çıkanlar olmuştur.Nur Bekri toplantıda “ geçici etnik kargaşa tehlikeli mi,yoksa Çin devletinin bölünmesi tehlikeli mi?” diye  kükremiştir. Bölgesel yönetim Nur Bekri’nin önerisini kabul etmiştir.Nur Bekri’nin “zeka”sına hayran kalan Çin yönetimi bir ay sonra yeni ocak 2001.tarihinde onu Uygur özerk bölge parti komitesi daimi üyeliğine getirmiş, “çift dilli eğitim” projesini uygulama görevini ona teslim etmiştir.
Nur Bekri 2 sene içinde yüz binlerce Uygur öğretmeni işten çıkarmış,yerine Çin’den yeni gelen Han asıllı Çinli öğretmenleri atamıştır. Doğu Türkistan genelinde Uygur okulları Çince okula dönüştürme devrimi gerçekleştirmiştir.Pekin onun cesaretini ödüllendirmek için Nisan 2003 tarihinde Nur Bekri’yi Uygur özerk bölgesi ÇKP. partisi merkez  komitesi sekreter yardımcılığı görevine atamıştır.Ödül olarak Emniyet,adalet(Yargı) başta bir çok kurumun idaresini onun yetkisine vermiştir. Nur Bekri bir elinde Uygur milli eğitimini Çinlileştirme adımını hızlandırıyorsa, diğer bir eli ile polis ve yargıyı kullanarak,Dili ve dinini kurumak girişiminde bulunan Uygurları “bölücü”lük ile suçlayarak ceza evlerine doldurmuştur. Çin işgal yönetimi her sene onlarca yeni ceza evi inşa etmek sureti ile İşbirliği yaparak Nur Bekrinin ihanetinin hızına yetişememiştir. Buna rağmen,Çin yönetimi 2005’te yargı,  emniyet ve güvenlik kurumlarını yönetimini Nur Bekri’nin elinden geri almıştır.
Çinlilerin karşısında telaşa kapılan Nur Bekri bu defa “Çift dilli eğitim” adı altındaki Çince eğitimi Uygur ilk okullarına kadar indirme çağrısında bulunmaya başlamıştır.Pekin’e bu konuda uzun ve kapsamlı bir rapor yazmıştır.Bununla de yetinmeyerek bir yıl içinde defalarca Pekine gitmiş ve üst düzey Çin yetkililerin(Patronlarının) gözüne girmeye çalışmış ve bu hain emelini uygulamayı sonunda “başarmıştır”.

Uygur çocuklarının daha ilk okullardan başlayarak asimile edilerek Çinlileştirilmesi için devletin bütçe ayırmasını sağladı.27 Aralık 2005’de Xinhua ajansı muhabiri Zhou shengbing(周生斌) Nur Bekri ile yaptığı söyleyişi’de şöyle yazıyordu; “Nur Bekri, Ocak /2006 başlayarak tüm azınlıklar okullarında “Çift dilli eğitim” uygulaması sürecinin başlayacağını ilan etmiştir. Nur Bekri, 6-10 yaş arası çocukların dil öğrenmesi için en uygun ve altın çağıdır.Çocuklarımızın bu altın devrini Çin dili eğitimi ile değerlendirmek gerekir.Çin dili, eğitimini kabul eden her öğrenciye günlük 1.5 yuan (0.60 kuruş),Çin den bölgemize gelip Uygur öğrencilere Çince ders vermeyi kabul eden Çinli Öğretmen’e ise ayda 400 yuan ( 70 $ ) ek yardım verilecektir. Bu teşviki almak için öğrenciler,Veliler ve Çinli Öğretmenler ecele etsinler.” açıklaması ile  Çince eğitim ve öğretime teşvik etmiştir.
Nur Bekri, bölge’deki bütün Uygur ilk okullarını Çince okula dönüştürmek için büyük ve kapsamlı bir seferberlik ilan etmiştir.  Yine yüz binlerce Uygur ilk okul öğretmenini “dil engeline takıldığı için – Çince bilmediği için – işten çıkarmıştır.  Uygurların en çok istihdam ettiği sektör eğitim sektörü idi. Bu sektörde Çinlilerin eline altın tepsi’de sunulmuş oldu. Pekin yönetimi Aralık/ 2007’ de Nur Bekri’yi sözde Uygur Özerk bölgesi Hükümet başkanlığına atayarak onu ödüllendirmiştir.  Ayrıca, 2008’de ise, Çin komünist parti merkezi komitesi yedek üyeliğine atamıştır.
“0 5 Temmuz 2009’daki kanlı Urumçi katliamında,Çinlilerin yaptığı kanlı etnik çatışma olayı” sonrası Pekin, Nur Bekri’nin “Uygurlar bir sürü gibidir. Her şekilde yönetilebilirler.” tezinin doğru olmadığını görmüş   ve kendilerini aldatılmış  olarak hissetmiştir.  Uygur Özerk bölge parti genel sekreteri Vang loçuan’nı Pekine geri çekmixştir.  Nur Bekri’ye dokunulursa Uygurca okulların tekrar açılması, ceza evinde bulunan 200 bine yakın Uygur’un serbest bırakılma konusu gündeme geleceğinden, görevden uzaklaştırmadı,ama ön plana da çıkarmadılar.
Nur Bekri Pekin’in gözüne girme ve gönlünü almada yeterli derecede tecrübe kazanmış birisidir.O, bu kez Doğu Türkistan’daki Uygurlar ile göçmen Çinliler arasındaki etnik nefretin patlamasının nedenlerini “İslam dinini kontrol etmemek,Uygur çocuklarına Çince eğitimi uygulamasını ana okula kadar indirmemek” olarak gördü ve bu tezi ile Pekin’in tekrar gözüne girmek için büyük çabalar harcadı. Bir kaç bölgede 3-6 yaş arası Uygur çocuklarına Çince ana okulda eğitme tabi tutarak yeni bir deneme süresini başlattı.2011’dan başlayarak tüm Doğu Türkistan genelinde Uygur yavruları Çince ana okulda sistematik bir şekilde eğitimden geçirme stratejik planın uygulanması için Pekin’i büyük miktarda bütçe ayırmaya ikna etti. Bu asimilasyon süreci günümüzde de acımasız bir şekilde devam ettirilmektedir.
Nur Bekri ismi Uygur Türkleri arasında bir hakaret, kin ve nefret kelimesine dönüşmüştür. Biri başka birine hakaret etmek isterse diğeri için  “Hey, Nur Bekri” diye hitap etmektedir. Her hangi birine “Nur Bekri” demek adama yapılan en büyük hakaret sayılıyor. Pekin,Nur Bekri’yi daha fazla Doğu Türkistan’da tutmanın bir anlamı kalmadığının farkına vardıktan sonra Ocak/ 2015’te . Pekin’e terfi ettirdi ve Çin Tabii Kaynaklar idaresi başkanlığına atayarak onun Doğu Türkistan ile olan tüm ilişkisini kesmiş kesmiş oldu. Uygurların boğazına zorla ve baskı ile geçirilmiş olan “Çift dilli eğitim “ tasması ise Uygurların nefes almasını her gün bir az daha fazla zorlaştırmaktadır.
Çin işgal yönetimi Uygurların dili ve kültürüne yaptığı katliam girişiminde Nur Bekri gibi bir ihanet sembolü bir mankurt Uygur’u öne çıkararak kullanmıştır. Nur Bekri gerçekten böyle yetkili ve etkili birimi dir? Anlatayım ; Hoten’in Kirye ilçesinde bir Uygur köylünün tarlası Çinli göçmenler tarafından gasp edilmiştir. Adam bir çok defa Urumçiye gelip hükümete şikayette bulunmuş,yetkili kişiler,elinde 20 senelik tarlayı işletme sözleşmesi bulunan köylüyü haklı bulmuş ve Nur Bekri’ ye bu sorunu çözmesi için yönlendirmişlerdir. 2011’de Nur Bekri Kirye ilçesi parti sekreterine köylünün tarlasını geri vermesi konusunda bir talimat yazarak imzalayıp davacı köylü’nün eline vermiştir. Bu yaşlı Uygur davacı adam geçenlerde ABD. merkezli Hür Asya radyosuna şöyle konuşmuştur , “ “Nur Bekri’nin imzalayıp vermiş olduğu evrakı teslim aldığımda sevincimden başım sanki bulutlara değmiş gibi sevindim, Memlekete döndüm ve yol boyu Nur Bekri’ ye dua ettim. İlçe parti genel sekreteri Çinli mektubu aldı ve işlemlerini yaparak beni köy parti sekreterine gönderdi. Köy parti sekreteri yazıyı okudu ve bana şöyle bir baktı. Hiç konuşmadan kağıdı buruşturdu.Daha sonra yırtarak parçaladı ve hışımla yere attı. Daha sonra bana gülerek şöyle dedi ; “ Nur Bekri’ nin sana verebileceği tarla eğer bu köyde varsa gelsin kendisi versin.” Köy parti sekreteri Çinli benim tarlamı alıp Çin den gelen akrabalarına vermişti. Tekrar Urumçiye gittim.Nur Bekri’ye ulaşmak çok zordu.Yardımcılarına ulaşarak durumu anlattım. Aradan 3 yıl geçti hiçbir sonuca ulaşamadım.”
Nur Bekri, Uygurlara böyle kötülekler yaparken ve zarar verirken, diğer yandan kendisi Çinlilerin elindeki keskin bıçak,makineli tüfek,füze,hatta biyolojik,nükleer silaha dönüşebiliyor. Uygurların yararına hayatı boyunca,haksızlığa uğrayan bir çiftçinin 2 dönüm arazisinin geri verilmesi için emir gönderdi,imzası olan kağıdı bir köy parti sekreteri olan Çinli yırtıp attı ve bu olayı Doğu Türkistandaki her kes öğrenmiş durumda. Uygur vatan haini işbirlikçi Nur Bekri ve diğerlerinin,Uygurlara yarar getirme değil, aksine zarar verme yetkisi vardır.Nur Bekri,Uygur diline yönelik katliamında gösterdiği “kahramanlık” ile Çin de Bir Uygur’un erişebileceği en üst makama erişebilmiştir. Ancak ,Uygur toplumunun kalbinde “ Ebediyen af edilemez bir vatan haini” olarak yerini almıştır.

 Uygur Dilinin Eğitim Dili Olmaktan Kaldırılmasında Suskun Kalan Uygur Aydınları Ne Kadar Masum?

Dil sadece toplumun iletişim aracı değildir,toplumun geçmişini geleceğe bağlayan köprüdür.Toplumu bilgi ile donatma,geleceğe taşıma aracıdır.Bir milletin milli karakteri,etnik ve sosyal yapısı,kültür hazinesi dil temelinde oluşur.Tarihte,Türk dili,Arap,Farsı dillerinin baskısı altında yok olma tehlikesi altında kaldığında Kaşgarlı Mahmut “Divanü-Lügatit Türk”ü,Yusuf Has Hacib “Kutadgu Bilig”i Hoca Ahmet Yesevi “Divan-ı Hikmet”i Türk dilinin Uygurca lehçesinde yazdı ve Türk dilini yaşattı,sonraki kuşaklara aktardı.

Bu şaheserleri kendi bağrında dünyaya getiren ve bu ulu alimlerin türbeleri bulunan Türkistan coğrafyası,bugün Türk kültürü katliamının savaş meydanına dönüşmektedir.Uygur dilinin aşağılanması,ikinci sınıf dil konumuna düşürülmesinde Uygur aydın kesimi masum değildir.Doğu Türkistanda ilk okul öğretmeninden Üniversite hocalarına kadar devletten maaş alarak eğitim sektöründe çalışan Uygurlar ve devletin değişik kademelerinde maaşlı çalışan Uygur memurların toplamı,toplum,”Uygur aydını sınıfı” çerçevesi içinde değerlendirmektedir.Okur-yazarlığı olan her kes aydın değildir.Bizdeki,boynuna  maaş adlı tasma geçirilmiş bu kişilerin tamamına yakını devlet maaşından mahrum kaldığı günden itibaren geçimini sağlayabilme yeteneği olmayan kişilerdir.1980.yıllarda Çin ekonomik reformlar yapmaya,ticarette dünyaya açılmaya başladı.Parti ve memuriyette Çince iyi bilen Uygurlar makam sahibi olmaya,herkese iş yokken,Çince Üniversite,lise mezunu gençler kapış-kapış işe alınmaya başladı.Bölgedeki üst ve orta düzey makam sahibi Uygurlar,Uygur okullarda okumakta olan çocuklarını,torunları aldı,Çin okullarına yerleştirdiler.1990.Yıllarda Urumçideki memurlar,Üniversite ve orta okul hocaları arasında çocuklarının Çin okullarında okutma eğilimi yaygınlaştı.Urumçide ikamet eden bir kısım Uygur işçiler,şehir ahalisi bu rüzgara kapılarak çocuklarını Çin okullarına vermeye başladılar. 2000.Yılına gelindiğinde Uygur orta okul,liseler öğrencisizlikten kapatılmaya başladı veya Çin okullarına devredildi.Uygur ilk Okullarının çoğu Çin okullarına dönüştürüldü.Eğitim sektöründe ilk işsiz kalanlar Kendi çocuklarını dahil Çin okullarına gönderen Uygur öğretmenler ordusu oldu.Ben bir çok aydına neden çocuklarını Çin okullarına verdiğini sorduğumda,aşağı yukarı aynı  cevabı aldım; “ çocuğumun geleceği için”.Onlara “Uygurlar artık Uygur dilini kullanmayacak mıyız?” sorusuna “zaman değişti,Uygur dili ile çocuklar artık ekmek bulamayacak”. Dediler.

Çocuklarını,torunlarını büyük bir sevinç içinde Çin okuluna kendi elleri ile teslim eden “aydın”, “memur” denilen okumuş cahiller, aslında Çin sömürü düzeni tarafından dışlanmış,aşağılanmış insanlar idi.Çocuklarını Çin okullarına göndermelerinde,bilinç altındaki köleleşmeyi kabullenme duygusu yatıyordu.Çinlilerin karşısında değersiz olan Uygurlar kendisi idi.Ancak bu değer kaybına uğramış insanlar,evlatlarının Uygur dilinden kurtulması ile değer kazınacağını düşündüler.Bu okumuş cahiller içinde bilim adam,Profesör geçinenler arasında para karşılığında Çince eğitimin Uygurların modernleşmesi,bilgi toplumu olması yolundaki avantajları konusunda “akademik yazılar” yazanlar,televizyon,radyolarda nutuk atıp nefes tüketenler oldu.

Boynuna maaş adlı  kontrol tasması geçirilmiş olan Uygur “aydın takımı”  etkisi ile Uygur Toplumu kitle halinde yaşamakta olan ve işsizlik,yoksulluk hat safhada olan Hoten,Kaşgar,Aksu,Turfan,Kumul,Gulca gibi şehirlerdeki makam sahipler,memur,aydınlar arasında çocuklarını Çin okuluna gönderme eğilimi yaygınlaşmaya başladı.

Doğu Türkistanda hayat standardı ve milli bilinci en yüksek olan Gulca şehrinden bir örnek vermem yeterlidir; Eylül 2004.tarihinde yeni eğitim yılı başlaması nedeni ile Gulca şehri Aydön mahallesindeki  Uygur okulu  12.ilk okulun müdürü ve 10 küsur öğretmenden oluşan ekip kapı kapı dolaşıp anne babaları, çocuklarını Uygur okuluna vermesi için ikna turuna çıkıyor.15 günlük çaba sonucu 3 aileyi ikna edebiliyor.12.İlk okul 1.sınıfı 3 öğrenci ile ders başlıyor. Aydön mahallesine yakın olan Gulca tekstil fabrikası yanındaki Çin okulu olan 11.ilk okulun 1.sınıf kotası 60 kişidir.Bu Çin dili sınıfına 47 Uygur öğrenci yazdırmıştır. Çinliler kalan kota 13.Tekstil fabrikasında çalışan çoğunluk Çinliler olduğu için,ek bir sınıf açılmasını istemişler ise de şehir eğitim müdürlüğü Çinli ebeveynleri başka okullara yönlendirmiş.Sonuç şöyle oldu,3 öğrenci ile ders başlayan 12.ilk okula Çinli eğitim müfettişleri geldi,tutanak tuttu. Bir hafta sonra Gulca şehir eğitim müdürlüğü 12.ilk okulun 1. Sınıfı öğrenci yetersizliğinden dolay kapandığını ve  iki öğretmenin kadrosuzluk nedeni ile işten çıkartıldığını açıkladı.Diğer Çin okulu olan 11.ilk okulda 47 Uygur öğrenci ile beraber okuyan 13 Çinli öğrenci içinde 10 öğrenci 4 ay içinde sınıftan alındı ve başka okullara götürüldü. Çinli ebeveynler gerekçe olarak, çocuklarının huyları değişmeye başladığını,bu yüzden Uygur öğrenci olmayan okullara nakletmek zorunda kaldıklarını ifade ettiler. Kalan 3 nefer Çinli öğrenci Müslüman Çinlilerin çocukları idi ve Uygur toplumuna karışmış  ailelerin çocukları idi. (bu verileri 1995-2001.arası Gulca şehrinde 20 bin Uygur işçinin hangi yöntemler ile işten çıkarıldığı konusundaki yazımda,dışlanma korkusuna kapılan toplumun milli kaderlerini nasıl ayaklar altına almakta olduğunu anlatmış ve 2006.yılı yayınlamıştım.)

Doğu Türkistan’ın diğer bölgelerinde durum daha da vahimdi.Ama,Doğu Türkistan daki göçmen Çinliler durumdan hoşnutsuzdu.Uygurların Çin okullarını istila ettiğini,bunun önlenmesi gerektiği,her etnik grubun kendi dilinde kendi okulunda okuması gerektiğini dile getirmeye başlamışlardı ki,tam bu zamanda Nur Bekri ortaya çıkarak Uygur dilini eğitim dili olmaktan kaldırma girişimine girişti.

Bugün Kazakistan’ın Almata Şehrinde Uygur dilinde eğitim veren 26 Uygur lisesi bulunmaktadır.Ancak Çine bağlı Uygur özerk bölgesinin başkenti olan Urumçide bir tek Uygur lisesi yoktur. (Uygur,Çinli karışık eğitim gören karma  bir kaç lise kalmıştır).Kazakistan’ın resmi verilerine göre tüm Kazakistandaki Uygur nüfusu 250bin.Çin resmi verilerine göre Urumçideki 4 milyon nüfus içinde Uygur nüfusu 600 bin.Nüfus oranına göre Urumçide en az 250-300 Uygur lisesi olması gerekmiyor mu?

Aynı yıllarda çocuklarını ellerinden tutup bizzat kendileri Çin ana, ilk okuluna teslim eden Uygur “aydın,yönetici,memur,yazar,saatçi”lar arasında,sonra lise,Üniversite bitiren o  çocukları Türkiye’ye gönderenler oldu.Öğrenci vizesi ile gelen o öğrenciler arasında uyuşturucu bağımlısı olanların sayısı şaşırtıcı boyutlarda idi.Bizim o “aydın”lar telefonun öbür ucunda ağlıyordu; “ Ne olur çocuğumu kurtarın,dini okullarda okursa eroin bağımlılığından daha kolay kurtulur.Burada ortam çok kötü,orada kalsınlar.Oturduğumuz daireyi satarız,ev eşyalarını satarız,onlara göndeririz.Yeter ki çocuklar kurtulsun!”. Benim Uruımçiden çok iyi tanıdığım o aydınların kız,erkek çocuklarından zehirlenerek,kriz geçirerek veya AİDS den dolayı mezar taşları Türkiye’de kalanlar oldu.Aynı şekilde Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde,Avrupa’da ölen,ölmek üzere acı çekmekte olan Uygur gençler var. Hollanda,Danimarka gibi ülkeler bağımlıları hem tedavi ettiği hem uyuşturucu temin ettiği için, son yıllarda Uyuşturucu bağımlısı çocuklarını bir yolunu bulup o ülkelere göndermektedir bizim “aydın”lar.

2000.yılı idi.Tanıdıkların çocuklarından biri 18 yaşlarında idi.Türkçe öğrenmesi için verdiğimiz TÖMER de okumadı.Her gün para diye arıyordu.haftada 100 dolar veriyorum,hafta sonu yine,babacığım bana para ver,diye ağlıyor.Çocuk İstanbul’da bir sene çok acı çekti.Sonunda onu dini eğitim görmesi için Uygur öğrenciler çok olan Mısır El-Ehzer’e gönderdim.6 Ay sonra yine kapı önünde buldum.Çocukla dertleştim. –Oğlum,canım yavrum.Baban Uygur toplumu içinde çok saygın bir insan.Senin bu duruma düşmen aileni çok üzmüş.Mısırdan neden döndün? Seni bu kötü alışkanlıktan ancak iman arındırabilirdi.Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?

-Bütün suç anne babamda-dedi çocuk-“Beni Çin ilk okuluna vermişler.Çince harfleri iyi öğrenemediğim için derslerim kötü gitti.Sınıfta sevilmedim.Mahalle’de Uygur çocuklar ile oynamak istiyordum,onlar araya almıyordu.Hatta ara sokaklarda karşılaşırsak “dövelim bu Çinliyi” diye beni dövüyorlardı.Çinli çocuklar “sen Uygursun” diye benimle oynamak istemiyordu.Anne,babam hafta içi akşamlar,hafta sonu bana para veriyordu “çık oyna” diye,kendileri misafire,düğüne,toplantılara gidiyordu.Kimseden sevgi görmedim.Uygurlardan da,Çinlilerden de nefret ediyorum.Her kes beni aşağılıyor.lise yıllarında derslerim iyi idi,ama arkadaş edinemiyor,bunalımdaydım.Bizimle aynı sitede oturan bir çocuk uyuşturucu alıyormuş,bir defada bir şey olmaz dedim,denedim.öyle bir neşe,güzellik ki…alıştım,bırakamadım.Kara kola düştüğümde babam öğrendi.Kara koldan alıp eve getirdi.Babam o gece beni çok dövdü.annemde,babamı engelleyemedi.”Ben milletin yüzüne artık nasıl bakacağım?” diye sürekli bağırıyordu.Ellerimi iple bağladı.Ondan sonra babam bir daha yüzüme bakmadı.Bırakmak istedim bırakamadım.annem her şeyi satıp bana para veriyordu.Gene kara kolluk oldum.Babam rüşvetle bana pasaport almış,uçak biletini de almış. Havaalana götürdüler.İstanbul’a gideceksin,seni karşılayacak adam var.Bir daha döneyim deme,dedi.-” çocuk ağlıyor,ben ağlıyorum…

Bu aslında bir ailenin değil,bir milletin trajedisi idi.Babası,çocuk kara kola düştükten sonra durumu fark etmiş ve çocuğunu “ben milletin yüzüne artık nasıl bakacağım?” diye hiddet içinde dövüp yorulmuş.Uygurlar arasında ün kazanan,yüksek derecede saygı gören bu zat,Çocuğu okul yaşına geldiğinde elinden tutup Çin okuluna teslim etmiş. “Uygur ve Müslüman doğmuş çocuğumu neden  kendi elimle Çinliye dönüştüreyim?” diye düşünmemiş.Uygur dilini imha edecek ordunun askeri olmayım, tarihte adım kötü anılmasın” dememiş.

Ağzında milliyetçilik edebiyatı yapıp,pratikte Çin yönetimi çizdiği çizgi içine toplumu sürükleyip hayatını tamamlayan Bu tür aydınlar az değildir.Onlar işi  kendi evlatlarına,kendi itibarlarına zarar vermekle başlamaktadırlar.Devlet maaşı onları, dinden uzak durmaya,kendi halkını küçük görmeye,Çinlilerin gözüne girerek mevki,makam,akademik unvan sahibi olma yolunda bilgi,yetki,etkisini Çin yönetiminden yana kullanmaya zorlamışlardır.

Para da aynı zamanda bir uyuşturucudur.Alıştın mı, bırakamıyorsun.Bizin Uygurlar içinde nice yetenekler,dehalar ne yazık ki,para,makam adlı uyuşturucu tarafından sürüklenerek halkın gözünden düşürüldü,tarihin kara listesinden yer aldılar.

Çocuk İstanbul’da yene 6 ay gibi bir zaman kaldı.Bünyesi çok zayıflamış,sağlık durumu kötüleşmişti.Uçakla Urumçiye yolladık. Çocuk birkaç ay sonra vefat etmiş. Bir seneye varmadan babası kalp krizinden  vefat ettiğini duydum.

Toplum bireylerden oluşur.Ancak,toplumun çıkarı olmayan yerde bireyin çıkarı olmaz.Kurtuluş ancak toplumun kenetlenmesi ile gerçekleşir.Kendi topluluğundan koparak mutluluğa erişme girişimi hüsranla sonuçlanır.Tek başına kurtuluş, kurtuluş değildir.Her beyini bir bilgisayar diye düşünürsek,beyin adlı bilgisayarın yazılım dili,o beyin ait olan toplumun dilidir.Ana dilinde değil,yabancı dilde düşünen bir kişi,kendi kültürünün değersiz olduğu kanısına varır.Kendi dili,kültürüne sevgi beslemez.Kendi kültürünü düşük görerek,yabancı kültüre özenir.Yabancı kültürü benimseyen kimse kendi toplumuna sevgi beslemez.Dilden kopan milletten kopacaktır. Dile ait olmayan millet yoktur.dil yok olursa millet yok olacaktır.

Tanıdığım o aydın gibi sevdiği evladına sevgi vermek yerine,sevilmeyen ortama terk ederek,kendi yarattığı ailevi acılara boğularak bu dünyadan göçüp giden,veya acı çekerek ölümünü bekleyen mutsuz kardeşlerimiz hala az değildir.Ölen acıdan kurtulur.Acıdan kurtulmak,tehlikeden kurtulmak değildir.Çünkü,siz getiren tehlike toplumun peşini bırakmıyor.Basit bir problemi çözeyim derken,içinden çıkılmaz karmaşık hale getirerek problemin kurbanı olmak akıl dışı bir aptallıktır.Şansızlık aptalların gölgesidir.

Aklı ve bilgisi,yabancı bir hakimiyet tarafından kiralanmış olan okuma-yazma bilen bir takım Uygur,Uygur kültürünü katletme savaşında Uygur toplumunun karşısında yer almaktadır.Mutluluğun kaynağı sevgidir.Kalbinde sevgi olmayan insanlar mutluluğa kavuşamaz.Çocuk ailenin mutluluk kaynağıdır.Sen,mutluluğu başkasının eline verirsen er ve geç kıracaklardır. Bu insanlar,kendilerinin en değerli varlığını,mutluluğunu yabancı,hatta düşman ellere teslim etmişlerdir.”Çift dilli eğitim” tuzağına düşen bu zavallı aydınlarımız, Uygurlar üzerinde oynanan oyunların farkındalar.Hepsinin kalbi cerahatlidir.Bazen kendi aralarında Uygur toplumunun kaderine göz yaşı dökerler.Zaten kendileri her gün dışlanıyor,aşağılanıyorlar.Çin yönetimine nefret edenler çoğunluktadır.Onlar vicdan ile cüzdan arasında sıkışıp yaşıyorlar.Uygur elitlerinin vicdanı cüzdanına yenik düşmüş olmasaydı,Uygur toplumu bu durumlara düşmezdi. Onlar,sahibinden hoşlanmayan,ama köleliği kader olarak benimsemiş kölelere benziyorlar.Yavrularının geleceğini garantiye almak için beşikteyken,modern köle yetiştirme ana okullarına teslim etmekle kalmadılar, halkı bu yola teşvik ettiler.

Kendilerini “cahil halkın uyanık aydınları” olarak gören bu insanlar nasıl bir başarıya erişti? 2014.Yılı ilk birkaç ayda 200 Uygur anne Karamay belediyesi önünde oturma eylemi düzenlediler.Bu anneler,Karamay şehrinde, Üniversite mezunu 5000 öğrencinin 2-8 yı arası işe yerleşemediği için işe yerleşemediği için protesto yürüyüşüne çıkmış olan annelerdi.Çocuklarına iş  istiyordu.Bu 200 anne 5000 Uygur anne içinden gönüllü olarak öne çıkmış ve organize olmuşlardı.Onların dosyalarında  o 5000 öğrencinin diploma foto kopyaları,notları vardı.Bu öğrencilerin tamamı çocuktan başlayarak Çince okullarda okumuştu,aralarında 8 sene iş arayıp yorulanda,2 seneden beri iş aramakta olanda vardı.

Karamay,Doğu Türkistan’nın en büyük petrol şehridir. Congarya havzasından çıkarılan ham petrol boru hatları ile burada toplanır.Kazakistandan boru hatları ile gelen petrollerde boraya gelir.Tanrı dağın kuzeyindeki ve Türkmenistan’dan gelen doğal gazlarda boru hatları ile buraya gelir.Karamay petrol rafine ve aktarma merkezidir.Karamay Çinin en büyük petrol,doğal gaz depolama,aktarma merkezidir.Karamay,maytağ ve  bölgedeki kuyu işletmeleri ile beraber bir milyona yakın nüfusa sahiptir.Bölgeye her yılı yeni rafine tesisleri kurulmaktadır.Her yılı ortalama 20-30 bin iş gücüne ihtiyacı bulunmaktadır.Ama 5000  Uygur öğrenci,üstelik Çin Üniversitelerinde okumuş,aralarında kimya,fizik,elektronik,makine,jeoloji mühendisliği okuyan öğrenciler vardır.Karamay belediyesi önünde  oturma eylemi yapan Uygur annelerin sayısı çoğalmaya başlayınca “kamu düzenini bozma” suçlaması ile Çin polislerince tartaklanarak tutuklu evine kapatıldı.çoğunluk serbest bırakılmış olsa da,bir kısmı hala ceza evindeler.Bu anneler çocukları okul yaşına girer girmez ellerinden tutarak Çin okullarına teslim eden annelerin ta kendisidir.Bugün biz o annelerden “Yavrularımız Çince okullarda okurlarsa iş,kare yer sahibi olacak “diyordunuz? Nerede o iş?  Hani o kare yer? Diye sorarsak,yaralanmış yüreklere tuz basmış olmayacak mıyız? Bu yüzden onların yüzüne vurmuyoruz,bundan sonra aynı hatayı yapma eğilimi olan anne babaları uyarıyoruz.

Urumçi’de durum daha vahimdir.”5 temmuz 2009 olayı” sonrası Çin devlet kaynakları “Uygur özerk bölgesinde Üniversite mezunu öğrenciler arasında işsiz olanların %85 i Uygurlar” olduğunu itiraf etmek mecburiyetinde kalmıştır.Bugün,Uygurca okuyana iş yok.Çince okuyanda farksız.Urumçi’de taksi şoförlüğü, restoranlarda garsonluk,market,mağazalarda satıcı,devlet dairlerinde kapı güvenlikçisi…olarak çalışan Çin dilinde lise,Üniversite bitirmiş gençler kendilerini şanslı sayıyorlar.Çünkü onların çalışabilecek saygın bir işi var.Üniversite mezunu olup mezbahada kasap, maden ocaklarında kamyon şoförü olarak çalışanlar var.Siz Urumçideki toptan mal satış merkezlerine gidin.Oralarda Çinli patronların mallarını kamyonlardan indirip,yükleyen genç ve dinç Uygur hamalları göreceksiniz.Onlar Çinceyi pekin lehçesinde akıcı bir şekilde konuşuyorlar.Çünkü,ilk okuldan başlayarak Çin okullarında okumuşlar.Urumçide hamallık dahi bulamayan on binlerce Üniversite mezunu,yüz binlerce lise mezunu vardır.Çünkü,Üniversite bitirip diğer bölgelerden iş arayıp Urumçiye toplanan Uygur gençler çoktur.Onların hepsi Çinlilerden güzel Çince biliyorlar.Neden onlara iş yok? Çin’de Çince konuşan 1.5 milyar Çinli nüfus vardır da,ondan.

Çin komünist yönetimi,bizi dilinden,dininden kopmuş,geçmişi hatırlama hafızası olmayan,bugünden habersiz,geleceği düşünme yeteneğinden mahrum olan bir mankurt toplum yaratmayı amaçlıyordu.Beyinleri yıkanmış,ezilen halkını küçümseyen,ezene hayranlık besleyen okur-yazarlarımız bu kadım kültür ağacının dibine asit dökme işine bizzat katılmıştır. O asit ilk olarak onların ellerini,sonra canlarını yakmaya başlamıştır. Evi içinden yıkmaya çalışanlar dam,duvarın altında ezilmeye mahkumdur.Kültürü içinden yıkmaya çalışanlar o kültürün altında ezilerek yok olacaklardır.

Kendi dillerinin,kendi kültürünün değersiz olduğunu düşünerek,aşağılanmışlık duygusundan kurtulmak için,evlatlarını Çince okula veren ve onların saygın bir makam,meslek sahibi olmasını umman anne babalar bugün, hem evlatlarını,hem kendilerini,hem milleti tüketmektedirler.”Sonraki pişman, kendine düşman” Uygur  ata sözünü tekrarlayıp durmakla acılar dinecek mi?

Uygur lehçesinde, ziyalı, diyoruz aydını.Ziyalı,Arapça kelimedir. Uygurca’da,ay ışığı aydınlatan geceyi,aydın,diyoruz.Uygurca’da “aydın gece” başlıklı şarkılar,şiirler,hikayeler,romanlar vardır.Yanı,Anadolu Türkçesindeki  anlamı ile Uygur Türkçesindeki anlamı aynıdır,kullanma yeri farklıdır.Demek ,aydın,gece karanlığını ışıklandıran ay ışığı demektir.Doğu Türkistan karanlık içindedir,aydınlığa ihtiyacı vardır.Karanlık içinde yön bulamayan toplumların rehberi aydınlardır.Kendi aydınlarının himayesinden mahrum kalan halk,haydutların ganimet sürüsü olmaya adaydır.Aydın Toplumun vicdanıdır.Vicdan,acı çeken ruhu harekata geçirecek adalet duygusudur.

Yurdumuzda durum tam tersi olmaktadır.Uygur toplumu,hakları gasp edilen kendilerini,onurları çiğnenen Uygur aydınlarını korumak için ölüm kalım savaşı vermektedir.Ancak,Uygur aydınlar içindeki çoğunluğun sessiz kalması,ilgisizliği,ihaneti çok üzücüdür.Dıştan saldırı toplumu birleştirir.İçten saldırı toplumu dağıtır.Uygur toplumunun kan kaybını durdurmak için içten gelen saldırıyı durdurmamız şart.Uygur aydınları içinde çok iyi yetişen aydınlar vardır.Ama her kes korkunun esiri olmuştur.Korkup yaşamanın acısı ölümden yamandır.Artık bir kısım aydın risk alarak ortaya çıkmalı,uyumuş numarası yapan arkadaşlarını uyandırmalı.Onlarla beraber,Uygur milletinin diline,dinine,kültürüne zarar vermekte olan arkadaşlarını sosyal baskı altına almalı.Uygur aydınlarının,Uygur milletine vermekte olduğu zararı minimuma indirmeli.Eğer bunu da yapamazlarsa,tarih onları af etmeyecektir.

Uygur  Türkçesinin  Sarsılmaz Kalesi Uygur Toplumudur

Bir milletin eğitiminde başka bir yabancı dilin sistemli bir şekilde eğitim dili olarak kullanılması,milli kültür katliamı uygulaması demektir.Katliam illa kan dökerek olması gerekmiyor.Kansız olarak gerçekleşen  katliamın adı kültür  katliamıdır.

Yurdumuzda dil katilleri alkışlanmakta,parayla ödüllendirilmektedir.Ana dilini öldüren katil,öz annesini öldüren katilden farksızdır.O katiller toplumun vicdanında ölüme mahkum edilmiştir.Bugün biz Uygurların elinde son kalan ve düşman elimizden almaya çalışan varlığımız dil ve dindir.Dil ve din bizim kültürümüzdür,hayatımızdır,her şeyimizdir.bu iki hazinemiz için savaşmak kutsal bir görevimizdir.

Uygur halkının uluslar arasındaki geçerli  markası Uygur dilidir.Uygurların etnik milliyet olduğunu kanıtlayacak patent de Uygur dilidir.Fakat Uygurca konuşabilen,yazabilen,Uygur dilini seven Uygurlar bu markanın,bu patentin tescilli sahibi olmaya hak kazanır.Uygur dili,biz Uygur toplumunu bir birimize bağlayan kardeşlik tutkalıdır.Bizim çocuklarımıza mal-mülkten önce bırakacağımız mirasımız anne babamızdan miras aldığımız ana dilimiz olmalıdır.Milli dilsiz milli duygu olmaz.Çünkü,duyguyu ifade edecek olan dildir.duygu düşünceyi etkiler.düşünceyi söze dönüştürecek,yazıya dökecek olan yine dildir.Allah bizi sevdiğinin kanıtı olarak farklı bir etnik kavme olarak yaratmıştır ve bizi etnik milliyetler bahçesine farklı bir gül olarak görmek istemiştir.Allah yaradan bir etnik grubu insan eli ile başka bir etnik gruba dönüştürme girişimi,Allaha baş kaldırıdır.Tabiat yasalarına karşı savaş açmaktır.

Uygur dili ve kültürünün ne anlama geldiğini teorik olarak açıklama yeteneği olmayan,ama diline,kültürüne sadık köy,kasabalarda yaşayan Uygur toplumu bu değerlerini bütün azim ve sevgisi ile korumaktadır.Onlar,yoksulluk,acı ve tehdit içinde yavrularına evlerinde akşamları ana dilinde okuma –yazmayı,kuran okuyup namaz kılmayı öğretmektedirler.Düşmanımızın kim,dostsumuzun kim olduğu konusunda bilinçlendirmektedirler.Çocuklarına evinde dil ve din öğrettiği için tutuklansalar da,ağır para cezasına çarptırılsalar da,kararlılıklarından taviz vermeden yolunu davam ettirmektedir.Onları himaye edecek,yaptığı işin kutsal olduğunu söyleyip moral verecek parmakla sayacak kadar az olan cesaretli vicdan sahibi aydınlarda vardır.

“Çift dilli eğitim”in Uygur toplumuna kurulmuş olan en tehlikeli bir tuzak olduğunu ilk fark edenlerin başında Pekin Milletler Üniversitesi öğretim üyesi Prof.D.r.İlham Tohti gelmektedir.İlham Tohti Çince eğitim görmüş,Üniversitede öğrencilere Çin dilinde ders veren,tüm akademik eserlerini Çince yazan bir akademisyendir.O 15 sene Uygur toplumunu “çift dilli eğitim” tuzağına düşmemesi için uyardı.Uygur öğrencilerin Uygur diline iyi  hakim olduktan sonra lisede Çince öğrenmeye başlamasını,ecele edenler,orta okuldan başlaya bileceğini,ilk ve ana okulda Uygur yavrularını Çin dili eğitimine vermenin tehlikesi konusunda akademik yazılar yayınladı. “Çift dilli” eğitim adı altında etnik asimilasyonu durdurması için Çin devletine defalarca rapor yazdı.Bu konuyu dünya kamuoyuna duyurmak için  Batı medyası aracılığı ile dış dünyaya yorulmadan haykırdı. “5 temmuz 2009 Urumçi olayı” sonrası Doğu Türkistanda  gençler sosyal medyada konuyu dile getirmeye başlamış olsa da,Çin yönetimi birkaç tutuklama ile halkın sesini susturmayı başardı.

İlham Tohti 5 ocak.2014.tarihinde Pekindeki evinde yakalanıp Urumçiye getirildi ve 18-23.eylül 2014.tarihlerinde mahkemeye çıkarıldı.Bu günlerde 50 ye yakın yabancı büyük elçi,gazeteci ve Çinli aktivistler Mahkeme önünde hazır olmuş ve protestolarını dile getirmiştir.Ancak Uygurlardan bir tek  İlham Tohti’nin “Eşim suçsuzdur” diye haykıran eşi Güzelnur Hanımdan başka mahkeme önüne gelen Uygur bulunmamıştır.D.r. İlham Tohti bölücülük suçlaması ile müebbet hapis cezasına çarptırıldı.Tabii ki,Mahkeme Çin polislerince çevrilmiştir.Ancak,Urumçi sokaklarında,yada sosyal medyada İlham tohti için iki kelime hak söz söylemeye cesaret gösteren Uygur aydını çıkmamıştır.(aynı gün yüzlerce Çin aydını sosyal medyada İlham Tohti,ye olan desteğini dile getirmiştir).Ben o gün,Uygur toplumunun hakiki aydınlar sınıfının henüz şekillenmediğini anladım.

Fakat Uygur dili ana okulu açtığı için ceza evine atılan diğer eğitimci Abduveli Eyup’tur.Uygur eğitimci ve dil bilimcisi Abduveli Eyup,Çinin Lanju Milletler üniversitesi öğretim görevlisi iken 2005-2006. Tarihleri arasında Ankara Ünivertesinde misafir akademisyen olarak akademik araştırma yaptı.2009-2011.tarihleri arasında ABD Kansas Üniversitesinde master yaptı.Bütün akademik imkan ve yaşam şartlarını bırakarak ailesi ile Doğu Türkistan’a döndü.Hedefi uğruna Üniversiteden istifa etti.Onun bir rüyası vardı; memleketi Kaşgar şehrinde bir Uygur dili ana okulu açmak ve birde Orta okullarda AQ su yüksek Uygur öğrencileri İngiliz dili kursu açıp,Liseyi bitirir bitirmez Uygur iş adamlarının bursları ile Amerika ve Avrupa’nın en seçkin Üniversitelerine göndermek.Tüm yasal prosedürleri tamamlayarak ,Çin’de olduğu gibi Kaşgar şehir eğitim müdürlüğünden izin aldı ve ilk özel kursları açtı.Bu haber rüzgar gibi Doğu Türkistan’a yayıldı. Özel Uygur dili ana okulu her bölgede istenmeye başladı.Uygur iş adamları içinde maddi destek sağlayıcılar,özel ana okul için ücretsiz ders vermek isteyen emekli öğretmenler kendi adlarını yazdırmaya başladı.Uygur toplumu tarihte az görülmüş kitlesel heyecan içindeydi.Urumçideki işgal yönetimi “çift dilli eğitim” maskesi ardından çıktı ve 20 ağustos 2013.tarihinde Abduveli Ayup ve ona  maddi destek sağlayan iş adamı Mehmet sıdık,Dilyar Ubul’u  yakalayarak ceza evine kapattı.Bu iki iş adamı tarafından Urumçide 2milyon yuan (323 bin dolar)a satın alınan ilk Uygur anaokulu binasına el konuldu. Bu mesaj tüm Uygur toplumunun tekrar susmasını sağladı.Özel Uygur dili ana okul kampanyası yapan internet siteleri bile kapatıldı ve ya parasal cezaya çarptırıldı.Önceden Uygur dili resmi dairelerin tabelalarında resmiyet için yazılı duruyordu.Şimdi Uygur dili tabelalardan da,beyinlerden de top yekun silinmek istenmektedir.

Çin devletinin kültürel soy kırım kararlılığı Uygurlar tarafında net anlaşılmıştır.Susturulmuş toplum,sıkıştırılmış toplumdur.Suskunluk süreci lider arama,yön bulma sürecidir.Çıkış yolu bulanamayınca sıkıştırılmış toplum,tıpkı sıkıştırılmış gaz gibi belli bir aşamaya gelince patlar.Belirti, Doğu Türkistanda intihar saldırılırının yoğun bir şekilde artması olarak kendini gösterdi. İntihar saldırıları Doğu Türkistan’da artmakla beraber,bu defa Çinin iç kesimlerine taşındı.Abduveli ayup tutuklanan gün akşamında cevap olarak Kargalı Nahiyesi yılkıcı köyünde Çin polisi ile halk çatıştı.28.Ekim Pekin Tiyan’anmen meydanında Osman Hasan,eşi Gül kız ve 70 yaşındaki anneleri Kurban Han arabalı intihar saldırısı düzenledi.16.Kasım Maralbaşı Sarı boya karakoluna saldırı düzenlendi.30 aralık Yarken karakoluna saldırısı ve Çinin Güneyindeki Yünnen eyaliti baş kenti Kunming’de 02.mart 2014.tarihi sabahı  saldırı ve buna benzer çok sayıda direniş olayları oldu.Bu olaylar tabii ki,bir çok masum sivilinin ölümüne yol açtı.Pekin durumun gidişatından ders çıkarmamıştır.

Çin Devlet Başkanı Şi Jin peng nisan ayı son haftası.2014 da Doğu Türkistan’a gizlice gelmiş ve Pekine döndükten sonra bu ziyaret hakkında haber yayınlanmıştır.xinhua haber ajansı 28.nisan 2014.tarihindeki haberinde aynen şöyle yazıyor; “Reis Şi Kaşgar Yeni şehre bağlı Tok kazak belde merkezi “çift dilli eğitim “ ilk okulu ziyaret ederken iki Uygur öğrenci “Kaşgara misafire gelin” başlıklı yazıyı Çince okudu.Reis Şi,Çinli öğretmene ,öğrenciler Çinceyi çok iyi öğret” dedikten sonra Uygur öğrencilere “Çinceyi iyi öğrenirseniz gelecekte iş bulmanız kolay olacaktır…” dedi. (总书记说 “学好汉语将来找工作方便.”) Bu Çin Devlet başkanının Uygur yavrularına yaptığı öğütleridir.Bu Çin devlet başkanı tarafından açıkça,Çince bilmeyen Uygura iş,aş yoktur,diye ilan edilmiş ültimatom dur.Neden D.r. İlham Tohti,D.r. Abduveli Ayupların tutuklanıp ceza evine konduğunun şifresini Başkan Şi açıklamış oldu.Amaç,önce kapası çalışanların ve ardından isyankarların kökünü kazarak toplumu sindirmek sureti ile,Uygurların Çinliler olmadan yaşama şansı olmayan,Çinliler çizdiği çizgiden çıkmayan,dil,din,kültür yoksunu,köleliği severek kabullenen, düşük ırka mensup sürü olduğumuzu bilinç altımıza yerleştirmektir.Çinlilerin,kendi kontrolüne alabilen azınlıklara yönelik “Bünyene katarak erit,eriterek bünyene kat”(Tunghua tungyi,tungyi tunghua) ana politikası bin yıldan beri hiç değişmemiştir.Ancak, Uygur mücahit,fedailer bu devlet politikasını değiştirmenin yol ve yöntemini bulmuşlardır.

Şi jinpen Urumçiye döndüğü 30 nisan günü akşamı Urumçi tren garında intihar saldırısı oldu.Çin devlet kaynaklarına göre saldırıda 3 kişi öldü yaralı sayısı 79. Aksuda 8.temmuz çatışmasından sonra 22.mayıs 2014.tarihi sabahı Urumçi’deki kamyonlu intihar saldırısında 39 kişinin öldüğü 94 yarılandığı açıklandı.Ölenlerin çoğu masum sivillerdi.Tabi ki,Sorumlusu Pekindir.

1 Haziran 2014.tarihinde tüm Doğu Türkistan sınırları içinde yürürlüğe sokulan olağan üstü hal  ilanından yıl sonuna kadar 27146 Uygur’un eylem hazırlığında iken yakalandığı Çin güvenlik bakanlığı tarafından açıklandı. Şu anda Doğu Türkistan’da Çin polisi,askeri ölmeyen,Uygur fedailer şehit düşmeyen bir gün bile geçmemektedir.

Çin devlet başkanında ve Çinin tüm devlet kurumlarında böyle bir ırkçı zihniyet varken,Çince bilmeyen Uygurların kendi vatanlarında işe yerleşme imkanı devlet eli ile engellenmişken,Uygur toplumunun kendi imkanları ile özel Uygur dili kursları açma girişimleri Çin güvenlik kuvvetleri tarafından göz dağı vermek sureti ile engellenirken,Uygurların ne yapmasını beklerseniz?

Uygur dilinin sarsılmaz kalesi Uygur toplumudur.Kale dişten düşman tarafından kuşatılmıştır.Tüm diş dünyadan izole edilmiş durumdadır.Diş tehdit,sur içine kapatılmış Uygur halkının birleşmesini,kenetlenmesini sağlamaktadır.İçten hainlerin bozgunculuğu milleti tedirgin eden önemli etkendir.Uygur toplumu içindeki hainlerin zararını çok çekmiş olan bir halk olarak önlem ve tedbir almayı öğrenmiş olgunluktadır.

Uygurlar,şans rüzgarıyla rast gele  yöne savrulan kader mahkumu olma döneminden çoktan çıkmıştır.Milli kaderinin birlik beraberlik,dayanma,dayanışma gücü ve azımdan  geçtiğinin farkına varmaktadır.Dil ve din korundukça milletin yaşayabileceği,ruhu canlı tutulan toplumun kurtuluşunun kesin olduğu bilincinde hareket etmekte ve tarihi sorumluluğu üstlenmektedir.  

 İşgalcı Çin’in Uyguladığı  Çifte Standardlı Dil Politikası

Doğu Türkistan’da Uygur dilini eğitim ve resmi dairelerden kaldıran Çin,dünya ülkelerinde Konfüçyüs Enstitüsü kurmak sureti ile Çin dili ve kültürünü dünyaya yaymak için büyük miktarda bütçe ayırmaktadır.Türkiye’de bile Boğaziçi Üniversitesi Konfüçyüs Enstitüsü,  Orta Doğu Teknik Üniversitesi  Konfüçyus Merkezi,Okan Üniversitesi Konfüçyüs Enistüsü vardır.Çin dili ve kültürünü Türk halkına sevdirmek için eğitim,etkinlik,yayınlar yapmaktadırlar.Çinin Türkiye’de Çin kültürünü tanıtmak,Çin diline özendirmek için yayın yapmakta olduğu CTV,Turkish.china.com,Turkish.cri.cn gibi televizyon,radyo,internet yayınları bulunmaktadır.

Ayrıca Çinli azınlıklar yaşayan ülkeler nezdinde diplomatik girişimde bulunarak,demokrasi kuralları ile demokrasiyi vurmak sureti ile o ülkelerdeki Çinli azınlıklar için okul açılmasını sağlamakta,hatta resmi dairelerde bile Çin dilini geçerli kılmaktadır.Bugün Amerika’nın Los angeles,San Fransisco şehirlerinin cadde,sokak tabelaları İngilizce ve Çince yazılmaktadır. Amerika,Kanada, Avustralya’da Çin göçmenlerinin çocukları için Çin dili ana,ilk okullar vardır.Malezya Bir üniter  devlettir.Tarihte önce Hollandalılar, sonra İngilizler Malezya’yı işgal altında tutarken maden ocaklarında çalıştırmak için Çinli köle işçileri bu ülkeye getirmişlerdir.Malezya’da bugün Çin dili ana okul,ilk,orta,lise Üniversiteler vardır.Malezya’nın devlet resmi dili Malay ve İngiliz dili olmasına rağmen Çinli azınlıklar için demokrasinin tüm imkanları sunulmuştur.Çinin diplomatik girişimi sonucu,Malezya hükümeti Çin dilinde eğitim veren “Nenfang Şöyuan” (Güney Kolej)ne Malezya eğitim bakanlığı,devlet Üniversitesi statüsünü vermiştir.

Çin, hatta güney komşusu Myammar’da yaşayan 150 bin Çin kökenli Kokang’lara 50 yıldan beri  silah ve cephane desteği sağlamak sureti ile 1989’da Kokangların yüksek özerklik statüsü almasını sağlamış ve aslında var olan Çin dili eğitimi için, Çin devleti büyük miktarda altı yapı yatırımı yaparak,eğitim,telekomünikasyon,internet ve resmi dairelerde Çin dili kullanımını kolaylaştırmıştır. Çin ordusu bugün,hatta şimdi ben bu yazıyı yazarken bile Myammar sınırları içinde bütün uluslar arası hukuku çiğneyerek, Kokang gerilla ordusu ile  omuz omuza vererek Myammar devlet ordusuna karşı savaşmaktadır.

Çin, bütün dünyadaki  etnik Çin kökenlilerin Çinli olarak kültür, gelenek ve göreneklerini yaşatabilmesi için diploması ve ordu dahil her kozunu kullanırken,Kendi sınırları içindeki,kendi vatandaşları olan 15 milyon Uygur Türkünün tüm maddi varlıklarını tamamen ele geçirdikten sonra, dili ve dini’nden koparmak için 21.yüzyılın çağdaş dünyasında utanç verici yöntemleri kullanmaktadır.

Dünyadaki üstün medeniyetler,başka medeniyetleri asimilasyon yaparken kendi çekici gücünü kullanarak,başka medeniyetlerin kendi medeniyet denizine suya susamış balık gibi intizarlık içinde atlamasını sağlayarak gerçekleştirmişlerdir.Zorlayıcı devlet rejimi,baskıcı politikayı araç olarak kullanmak sureti ile,güç ve zorbalıkla bir dili,bir kültürü katletme girişimini ancak barbar milletler yapabilir.Çinin,Türk ve İslam medeniyetinin birikiminden oluşan büyük ve engin Uygur kültürüne tüm devlet gücünü kullanarak saldırması,Çin medeniyetinin,Türk ve İslam medeniyeti karşısında çok cılız kaldığının itirafıdır.

Tarihi tecrübelerden şunu unutmamamız gerekir ki; Medeniyetin katili barbarlık değil, medeniyettir.

    Uygur Türkleri  Etnik  Çinlilerin  diline Karşı mı?

Uygurlar Çin diline karşı değildir. “çift dilli eğitim”e hiç karşı değildir.Biz, Çift dilli eğitim lisede başlamalı, diyoruz.Dünyadaki akademik araştırmaların sonucu bunu gerektiriyor.Bugün Doğu Türkistan’da 3 yaşındaki yavru annesinin koçağından alınıp Çin dili ana okula götürülüyor.Araştırmalara göre ana ve ilk okuldan başlayarak başka dilde eğitime tabı tutulan çocukların zekası gelişmiyor,iki kültür arasında travma geçiriyor.Böyle öğrencilerden yetenek çıkmıyor.Dahi hiç çıkmıyor.Amerika ve Avrupa’da kendi kültüründen koparılanların çoğu büyüdüğünde hamallık,vasıfsız işçilik ve hizmet sektöründe basit eleman olarak çalışmışlar.Üniversite bitirenlerden parlak bir gelecek vaat edenler çok az çıkmıştır.

Biz Uygurlar,tarihi,coğrafi ve siyasi nedenlerden dolayı bilim ve teknolojide çok gerilerde kaldık.Bugün Uygurlar sanayi toplumu bile olamadı.Biz Uygurlar bilime çok aç bir toplumuz.Gençlerimizin bilime,teknolojiye olan merakı,öğrenme isteği inanılmaz derecede yüksektir.Köylerde anne babalar gece gündüz tarlalarda çalışarak,bazıları bahçelerini,oturduğu evi satarak çocuklarını Üniversitelere göndermektedir. Koyunlarını, tavuk ,civcivlerini, bahçelerindeki meyveleri satarak uzaklarda okumakta olan çocuklarını harçsız bırakmayan anne babalar çoktur.Çocuklarda Anne babaları,azız vatanını mahcup bırakmamak için azim ve şecaat ile çalışmaktadırlar.Ancak,başarısı ile öne çıkanlar yine Uygur dili eğitiminde orta okulu tamamlamış, lisede Çinceyi ek öğrenmeye başlayan,Üniversitede Çince imtihanı göğüsleyenlerdir. Üniversitede Çin dili ile meslek okuyup,İngiliz dilini beraber götürmüş,yüksek lisans ve doktorasını yapmak için yurt dışına gidenler arasında bugün NASA da en üst düzey mühendis olarak çalışan,Harvard,Yale gibi onlarca Üniversiteleri tamamlayıp,kendi mesleki alanlarında Uygur milleti için şan ve şeref kazandıranların hepsi ana diline hakim olduktan sonra Çince ve başka yabancı  dil ile eğitimini sürdürmüş olanlardır.

Ana dilini iyi bilmeden tefekkür kabiliyeti gelişmez.Başka bir dili kolay ve hızlı öğrenemezsiniz.Bu yüzden diyoruz ki,ilk önce ana dili iyi öğrenin,sonra Çince ve başka dillere yüzlenin.O zaman bilginin sonsuz okyanusuna açılabilirsiniz.Bende ilk,orta,liseyi Uygurca tamamladım.Çinceyi Lise yıllarımda kendi kendime öğrenmeye başladım.Üniversitede bir yıllık hazırlık sınıfında Çince eğitim gördüm.Üniversiteyi Uygur dilinde okuyup tamamladım.Lisans üstü eğitimimi Pekin’de Çince tamamladım.Türkiye’ye gelince 4 ay TÖMER de Türkçe öğrendim.Ondan sonra Doğu Türkistan hakkında gazetelere yazılarımı Türkçe yazmaya başladım.Uygur Türkçesini iyi bilmeseydim,Türkiye Türkçesini bunca hızlı kavrayabilmem mümkün değildi.Bugün Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye okumaya gelen öğrenciler içinde Uygurcayı iyi bilenler 6 ay Türkçe öğrenip Üniversite imtihanından geçerek Türk öğrenciler ile uyum içinde Üniversiteyi devam ettirmektedir.Ana,ilk okuldan Üniversiteye kadar  Çince okuyan,Uygurcayı hiç bilmeyen Uygur öğrenciler çok zorlanmakta,iki sene Türkçe kurslarda okumasına rağmen lisans üstü imtihandan geçemeden memlekete geri dönenler,veya burada başka basit bir işe girip çalışmaya mecbur olanlar vardır. Kendi dilini diğer dile,diğer bir dili kendi diline tercüme yapma yeteneği olmayanlar dil öğrenmiş sayılmaz.Kendi  dili ruhundan silip bitirme pahasına diğer bir dili öğrenmiş olanların millete bir yararı olmaz.Uygur gençler şunu iyi bilmelidir,başka bir dili Uygur dilinin yerine koymak için öğrenmek,ana dile yapılmış olan en büyük kötülüktür,ihanettir.Çince öğrenmek Çinlileşmenin,İngilizce öğrenmek İngilizleşmenin aracı olmamalı.Bilim yok etmenin değil,yaşatmanın aracıdır.Dil öğrenmek var olan dili yok etmenin aracı haline geldiğinde,bilim bilim olmaktan çıkar,zulüm aracına dönüşür.Tüm milletlerin aydınları bilgisini kendi halkına hizmet etmek,çağdaş milletlerin öne geçirmek için bilim öğreniyorlar.Biz Uygurlar içinde öyle.

Eğitim dilinden dışlanmış dil,kültürel dil olma vasfını kaybedecektir.Sokak dili  seviyesine inecektir.Bir dil sokak dili vasfını bile kaybettiğinde,o dilin sahibi olan millet yok olmuş olacaktır.Uygurlar için dil meselesi ölüm kalım meselesidir.Yavrularımızı Uygur veya  Çin dili ana,ilk okuluna vermeyi tercih etmek,Bizim öz taraf veya düşman tarafta yer aldığımızın kanıtıdır.Uygur toplumunun geleceğinin nasıl olacağı,Uygurları yok etmek için bel bağlayanlar tarafından değil,Uygurların köle olmasına razı olup olmaması arasında seçim yapan bize bağlıdır.Dil kültürün temelidir.Uygur dili Uygur kültürünün temelidir.Bizim öğreneceğimiz diğer bir dil amacımıza ulaşmanın aracıdır.Yanı,ulaşım aracı gibi.

Ana,ilk okuldan Çince başlayan bir  Uygur çocuk,ilk okulda hesap dersi öğrenmeyecek mi? Orta okul,lisede Çincenin 20 binden fazla harfini öğrenmek için Lugat sayfaları içinde gezerek vakit tüketirken, matematik,kimya,fizik öğrenmeye nasıl vakit bulacak? Hem Çince dil,hem mesleki dersler gençlerimizi dersten soğutmaktan başka ne işe yarayabilir? Bu tür eğitim sistemi,milletimizin geleceği olan  Uygur çocuklarımızı zekasını, bozulmuş yumurtaya dönüştürmekten başka bir işe yaradı mı? Uygur evlatları,Uygur tarihini,Uygur etnoloji (folklor,tarihi yadigarlıklar,milli kültürel  gelenekler, milli psikoloji…) bilgilerini kesinlikle öğrenmesi şarttır.Çin dilinde Uygurların geçmişi hakkında gerçekleri yansıtan tek bir akademik eser bulmak mümkün değildir.Uygurların geçmişi hakkında doğru bilgi tek Uygur ve Türk bilim adamları emekleri ile gün ışığına çıkmıştır.Uygurların geçmişine gidecek doğru yol Uygur dilidir.Geçmişi olmayan milletin geleceği yoktur.Geçmişi bilmeyen,geleceği göremez.Çinin,Uygurların geçmişini silmek çabaları bunun içindir.Dil milletin hafızasıdır.Milli hafızamızın silinmesine kesinlikle izin vermemeliyiz.Bilimin temeli matematiktir.Matematik buluşun,disiplinin anahtarıdır.İlk ve orta okulda matematik temeli zayıf ola,lise ve Üniversitede matematikten nefret edeceklerdir.Kaç dil biliyorsanız bilin,matematik bilmiyorsanız bilim adamı olmanız mümkün değildir.Bu yüzden Çin eğitim sistemi Uygur yeni kuşakların zekasını törpülemek üzerine kurulmuştur.

Eğer Çin hakimiyetinde Uygurlara karşı iyi niyet olsaydı, eğitim sistemini, Allah Uygur ve Müslüman yaradan çocuklarımızı,Çinli ve ateiste dönüştürme temeli üzerine kurmazdı.Bu amaç için  dev bütçe ayırmak yerine Pekinde veya Urumçide bir tercümanlık koleji açardı ve tüm eğitim,bilim,fen,teknoloji kitaplarını sürekli Uygurcaya tercüme etme işini organize ederek,Uygur toplumunun aydınlanması için katkı sağlamış olurdu.

Buluş tefekküre,tefekkür dile bağlıdır.Buluşun kaynağı ana dilde tefekkürde yatmaktadır.Tüm alimlerin öz geçmişini okuyun,ana dili iyi bilmeyen alim bulamazsınız.Japonya’da 20 den fazla Nobel ödül sahibi vardır.Hepsi ana okuldan Üniversiteye kadar Japonya’da Japon dilinde eğitim görmüş kişilerdir.Tabii ki,bir,iki,hatta üç yabancı dili de vardır.Japonya’da eğitim Japoncadır.Teknolojinin bazı dallarında Japonya,Amerika’dan daha ileridir.Çin’de eğitim Çin dilindedir.Dünyanın en kalabalık tercümanlar ordusu Çin’dedir.Çin’de bilim,fen,teknoloji dallarında ayrı,ayrı tercüme neşir efkar kurumları olmakla beraber,27 eyalet ve 21 büyük şehir,Hongkong,Makao,Tayvan’da tercüme yayın merkezleri bulunmaktadır.yanı Çin,Çin dilini kenara iterek,İngilizce ve Japonca ile kalkınma yoluna gitmemiştir,belki Çin diline sarılarak ilerlemektedir.Eğer gelişmiş bir medeniyeti temsil eden dil kalkınma gerçekleşiyorsa,neden resmi dili İngilizce olan Filipinler Japonya’yı geçemedi? Devlet dilinin biri İngiliz dili olan ve eğitim dili İngilizce olan Pakistan neden Çin’den çok gerilerde? Dil milletin kanadıdır.Her kuşun uçma yeteneği kendi kanadının gücüne bağlıdır.Başkasından ödünç alarak uçanları gördünüz mü?  

 Ana Dil için Savaş, Aynı Zamanda  Yaşam için de Bir  Savaştır  

Uygurların kendi ana dilleri için savaşı,öz benlik  ve özgürlük savaşıdır,yaşam savaşıdır. Hayvan türleri,kuş türlerinin bile kendi aralarında iletişim kurabileceği bir dili vardır.Biz Uygurların iletişim dilimiz Uygur Türkçesidir.Medeniyetin temeli dildir.Dil milleti,millet medeniyeti yaratmıştır.Her millet kendi medeniyeti ile onur duyar. Dili olmayanın onuru de olmaz. Bir Millet bir günde şekillenmediği gibi,  bir günde  de yok olmayacaktır.Çin,ana okuldan başlayarak yavrularımızın beynine bilgi yüklemekle beraber,onların  kalbini de boşaltmayı amaçlamaktadır.Boşalan gönüllerde din ve duygu yok olacaktır.Önce dil ölecek,sonra din ve milli duygu ölecektir. Birey böylece  milli kültürden arındıracaktır.Ruhu yabancılaştırılmış Uygur kendisi gibi çocuk büyütecek.Bu tür insanlar çoğaldıkça, milletin ölümü yaklaşacaktır.Düşmanın stratejisi budur.

Uygur toplumu  kendine ihanet yoluna sürüklenmektedir.Bu yolda para,makam için,karın doyurmak için gönüllü olarak gitmekte olan belli sayıda Uygur bulunmaktadır.Bunları bir ana akım olarak gören,ırkına,soyuna,istikbaline ihanet ettiğinden habersiz bu yolda gitmekte olan sayıca azımsanamayacak kadar Uygur bulunmaktadır.Her kesi bu yola sürükleyerek ön saflarda gidenler “Uygur aydın”lardır.Doğu Türkistan’da 170 bin civarında Komünist parti üyesi bulunmaktadır.Bunun içinde 50 bin civarında Uygur vardır.Çin devletinden maaş alarak çalışan toplam Uygur sayısı 150 binden geçmiyor.15 Milyon Uygur’un köleleştirilmesi için, Çin bu zavallıları öne sürmekte  ve örnek olarak göstermektedir.Çin,yüksek maaşla Uygur elitlerini  satın almada gerçekten  başarılı olmuştur.  Ama asgari ücretle çalışan yüz binden fazla saf Uygur-gerçi Çin’den nefret etmelerine rağmen- onların peşinde nasıl sürüklendiğinin farkında değiller.Tehlike gerçekten büyüktür.Biz bu “aydın”ları tenkit ettiğimizde,onlar “ben burada bir Uygur için yer tutup duruyorum,gidersem yerime Çinli gelecek” diye kendinin millet sever olduğunu ispatlamaya çalışıyorlar.Seni git,diyen mi var? Bir ay Çine çalışırken,bir gün vicdanın için çalış,diyoruz. Bazıları “ ne yapıyım. (有奶就是娘- You ney jiuşi niyang-Çin ata sözü))”Sütü kesilene kadar anam derim” diyor yüzü kızarmadan ve yine çocuklarını Çince ana okula götürüp teslim ediyor,çevresini de teşvik ediyorlar.Biz,kendini “Uygur aydını” diyen bu zatlara,insan onuru her şeyden önemlidir.Köy,kasabalarda sizin gibi insanlar din,dil ve onurunu korumak için ateş püsküren tank,tüfek,füzelerin üzerine bıçakla koşuyor ve şehit düşüyorlar. Madem siz onurunuzu koruyamıyorsunuz,hiç olmazsa kamçıdan hoşlanan eşek,boyunduruğa aşık öküz olmayın,diyoruz.Ben sizlerin aranızda yaşadım.Durumdan hoşnutmuş gibi görünen maskeler ardında mutsuz insanların olduğunu iyi biliyorum.Mutsuzluğumuzun asıl nedeni özgürlüğümüzün olmamasıdır.Madem özgürlüğünüzden vaz geçtiniz,robota dönüştünüz. Eğer elinizdeki ekmeğinizi almıyorsa,dünyayı ateşe verseler de umursamıyorsunuz.Bunların hepsine tamam diyelim. Bir Milletin dilini katletmek için organize olmuş ordu saflarında neden o milletin ferdi olan siz varsınız? Siz “cahil” dediğiniz halkın size nefret ile baktığını görmüyor musunuz? Onlar,sizin için savaşarak toprağa düştükçe,sizin maaşlarınız zamlanıyor.Onları katleden Çin,sizin başınızı okşuyor.Vatan,dil,din  diyenlerin kanı, bedeni toprağa karışırken,vatanın nimetleri size sunuluyor.Neden millet tehlikedeyken,biz güvendeyiz?Neden onların göz yaşlarından oluşan acılar denizi üzerine bizim için “küçük refah adası” yapıldı?Neden bu toplumun bağrından çıkan bizleri bu toplumun bağrını delmek için hançer olarak kullanıyorlar? Diye düşünmüyorsunuz? Düşünenleriniz var,ağlayanlarınız var,ama ne yaptınız? Halk sizden bir şey beklemekten vaaz geçti artık. Sadece çocuklarınıza,torunlarınıza sahip çıkın.Sizi Çine verdik, barı evlatlarınız millete kalsın.Sizde korku yok, ama tehlike gölgeniz gibi yakındır.Bazen insanın nefsi korkuyu yenebiliyor.Şunu bilin ki,Kasap en sevdiği koyunu en sonuna bırakabilir,ama meslek icabı yine kesecektir.Koyunda da korku yoktur.

Bir millet soyunu devam ettirebilmesi için vatan,din ve dil şarttır.Vatan düşman işgali altında.Çin,dindar Uygur halkı ile bir avuç dinsiz Uygur aydınını karşı karşıya getirmek sureti ile toplumu sindirme hilesine baş vurmaktadır.Uygur toplumu bu tuzağa düşmeyecek kadar bilinçlenmiş durumdadır.

Biz Uygur toplumu olarak,  tarihin en ağır ve karanlık dönemini yaşamaktayız. Her Uygur köyünün başında Komünist parti sekreteri bir Çinli bulunmaktadır.Onun elinde polis kara kolu,Jandarma bölüğü ve sivil ajanlar birimi  mevcuttur. En ücra köşeler bile onların denetiminde.Onların tek ele geçiremediği yer ailelerdir.Biz din ve dilimizi kaybetmediğimiz müddetçe varlığımızı sürdürebilme şansına sahibiz.Biz,dudakları hala süt kokup duran yavrularımızı Çince ana okula vermemek için direnmeliyiz.Mecburi veya para karşılığı alırlarsa bile,her gün akşam onları eve getirmeliyiz. İslam dini ile  Uygur dili bizim var olmamızın garantisidir.Çocuklarımız en az orta okulu bitirene kadar aile ortamından uzak kalmamalı.Onlara ana dilini ve İslam kültürünü ev ortamında aşılamalıyız.

Çin’den özel görev ile gelen sayısız Çinliler, Uygur toplumunun arasına sızmaktadır.Onlar tarafından Uygur köy,kasabalarında mahsus açılmış içki dükkanları,kumarhane ve kuaför,berber,masaj salonu adı altındaki genel evler ve batakhaneler açılmıştır. Bu mekanlar Uygurları yoldan çıkarmak veya ADIS bulaştırmak için kurulmuş birer tuzaklardır.Gençlerimizi korumak çok önemlidir.Ağacın dalları meyve verir.Neden? Kökü topraktan beslendiği için. Evlatlar meyve,ebeveynler köktür. Dini ve dili bizden emanet alacak,sonraki kuşaklara aktaracak olan onlardır.Onların nasıl meyve vermesini belirleyecek olanlar bizleriz.Çocuk, iyi adam ol,demekle iyi adam olmaz.Çocuklar anne babanın yaptıklarını örnek alarak büyür.Tarih her Uygur ferde çok büyük sorumluluk yüklemektedir.İşgalci komünist Çin yönetimi yenilmez güç değildir.Zaman her şeyi değiştirecektir.Güç sayısal çoğunlukta değil,etkinliktedir.Öküz güçlüdür.Küçücük bir kurt açken öküzü yere serebilir.Büyük olanı çevik olan yener.Bastığımız topraklar bize aittir.Bu topraklarda hayatta kaldığımız müddetçe biz güçlüyüz,yenilmiş sayılmayız.Allah’ın bize verdiği güç bastığımız topraklardadır.

Uygur dili ve Uygur dilinin içinde bulunduğu Türk dili 10 bin yıllık geçmişe sahiptir.10 Bin yıllık medeniyeti, ölümle pençeleşmekte olan komünist rejimin yıkıp dağıtabilmesi imkansızdır. Ruhumuzu bedenimizden ayırma yeteneği bir tek Allah’a mahsustur. Çinlilerin dilimizi,imanımızı,ruhumuzu fiziksel olarak  bedenimizden söküp çıkarma  gücü ve yeteneği yoktur.

Uygurların  ve tüm Türk dünyasının dil atası Kaşgarlı Mahmud’tur.Kaşgarlı Mahmut bin yıl mukaddem  “anıtsal eseri Divanü Lugati’t-Türk’ü yazış nedenini ilk sayfadaki Allaha ve Hz. Muhammed’e övgü bölümünden hemen sonra, ” Talih güneşinin Türk burcunda doğduğunu, Tanrı’nın Türk Kağanlığını gökyüzünün katmanları arasına yerleştirdiğini, onlara Türk adını ve egemenliği verdiğini”  yazar. “Çağının kağanlarını Tanrı’nın Türkler arasından çıkardığını ve ulusları yönetme dizginlerini Türklere vererek bütün insanlığa egemen kıldığını” belirtir. ” Türkleri doğruluğa yönelten Tanrı’nın, Türklerle birlikte olanları, birlikte çalışanları ve onlara katılanları aziz kıldığını, Türkler sayesinde onları isteklerine eriştirdiğini, yağmacıların kötülüklerinden onları koruduğunu anlatır”. Kaşgarlı Mahmud’u bağrında yetiştiren,o muhteşem  ve onurlu tarihi bize yaşatan ve miras bırakan  toprakların özerinde yaşamaktayız.Kaşgarlı Mahmud’un türbesi Kaşgar’da, ruhu ise,  bizimle beraberdir.Bin yıl önce Türk dilini,dünya dillerinin zirvesine taşıyan bu topraklarda dilimizin topyekün imha edilmesine karşı,topyekün savaş meydanına yürümek sizi onurlandırmıyor mu?

    Ey,acılara dayanma gücünü ispat etmede dünya şampiyonluğunu elinde bulunduran aziz Halkım.

Ben sizlere yine   söylüyorum; umutsuzluk ancak ölülere aittir. Dilimiz de,dinimiz de,yurdumuz da kesinlikle kurtulacaktır. Biz,bize kim yardım eder,bizi kim kurtarır,diye sağa sola bakarak zaman kaybetmemeliyiz.

Bizler medeni köle olmaktan kurtulmak için bütün gücümüzle direnmeliyiz. Dünya milletleri gibi özgür yaşayacağımız günler uzakta değildir. Gecenin en karanlık anı,güneşin doğmasına en yakın anlardır.

Yararlanılan Kaynaklar:

  1. Uyghur élida «qosh til» maaripida terbiyiliniwatqan ottura-Bashlanghuch, yesli baliliri 3 milyongha yéqinlashqan(Uygur İli’nde Çift Dilli eğitime devam eden Ana, ilk ve Orta Okul öğrencilerinin  sayısı 3 milyona yaklaştı. (rfa.org-Uygurca)
  2. Qosh til yeslisidiki sebiy közler néme deydu? (Çift Dilli Ana okulu’n daki Masum gözler neler diyor ?)
  3. En zengin Toprakların sahibi İli bölgesi Uygurlarının “kadrosuzluktan İşten Ayırma” politikası yüzünden Ödemiş olduğu Bedeller- Çine makale -M. E. Hazret (最富饶的土地上的伊犁维吾尔人的下岗代价)
  4.   新疆教学从幼儿开始-努尔·白克力-(Şinjangda “çift dilli eğitim” ana okuldan başlayacaktır-Nur.Bekri)
  5.  习近平总书记新疆小学问“双语”教学:学好汉语找工作方便 ( ÇKP genel sekreter Şi,Şinjiangda “çift dilli eğitim” bilgisi alırken,Çinceyi iyi öğrenirseniz iş bulmanız kolaydır,dedi-xinhua haber ajansı)
  6. 马来西亚唯一一所中文大学“南方大学学院”
  7. Uyghur élida «qosh til» maaripida terbiyiliniwatqan ottura-Bashlanghuch, yesli baliliri 3 milyongha yéqinlashqan (rfa.org.uighur)
  8. Qosh til yeslisidiki sebiy közler néme deydu? (rfa.org.uighur)
  9. 新疆教学从幼儿开始-努尔·白克力
  10. 最富饶的土地上的伊犁维吾尔人的下岗代
  11.  习近平总书记新疆小学问“双语”教学:学好汉语找工作方便
  12. 2009.Yili aliy mektep püttürgen ishsiz yashlarning 85% i az sanliq millet idi.(rfa.org.uighur)
  13. Milli Dilin Konunması için Batı Dünyasından Örnekler ( Dr. Muhsin İdikut  Kadıoğlu)
  14. Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugâti’t-Türk
Etiketler: » » » » » » » »
Share
1569 Kez Görüntülendi.