logo

trugen jacn

İŞGALCİ ÇİN’İN BASKISI İLE FAS’TA TUTUKLU İDRİS HASAN VE AİLESİNİN ÇİLESİ SÜRÜYOR

İdris Hasan'ın eşi Zeynure, eşinin hukuka aykırı olarak gözaltına alınmasını çocuklarıyla birlikte protesto ederken, soldan sağa Nefise (6), Uyguray (4) ve Abdulkerim (9). Fotoğraf ailenin izniyle yayınlandı.

UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)

 2022’de geldiği Fas’ın Kazablanka  havaalanında  İşgalci Çin’in hakkında kırmızı bülten çıkardığı Uygur Mülteci İdris Hasan’ın bu ülkede yaklaşık 3 yıl süren çilesi devam  ediyor.   İdris Hasan’ın İstanbul’da yaşayan eşi ve 2 küçük çocuğu çaresiz ve perişan  durumda  olup, eşi ve babalarının bir an önce serbest bırakılmasını bekliyorlar.  

Zeynure İdris : Eşimin 3 yıldır Haksız ve Hukuksuz bir Şekilde Hapiste Tutulması Ailemizi Üzüyor  ve Kahrediyor 

İdris Hasan’in İstanbul’da yaşayan eşi Zeynure İdris   İtalya merkezli Bitterwinter.org(Acı Kış) haber Sitesine eşinin durumu ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu. Zeynure İdris, 3 yıldır eşinin serbest bırakılacağı umudu ile  yaşadığını belirterek şunları söylüyor : ” Yaklaşık 3 yıldır tutuklu bulanan eşimin  salıverilmesi  umudu ile yaşıyorum ve çocuklarımı da buna inandırmaya çalışıyorum. Ancak, eşimin  serbest kalması olayının  her zamanki gibi zor  olduğunu tahmin   edebiliyorum. Bunları düşündükçe  kendimin ve çocuklarımın ne kadar çaresiz ve güçsüz olduğumuzu hissedebiliyorum.   İstanbul’dan 3000 kilometre uzaktaki, Fas’ın  Tiflet Cezaevinde  haksız ve hukuksuz olarak tutulan tutulan eşim ile  haftada üç kez, on dakika süre ile konuşabiliyorum. Bu telefon görüşmelerinde hattın  karşı tarafındaki   eşimin sesini duydukça onun  en azından hâlâ hayatta olduğuna dair  bana güvence veriyor.  Ancak bu  aramalar ailemizin  geleceğine dair belirsizlik ve hayal kırıkları ile dolu elbette. Çocuklarım da babalarının   ne zaman serbest bırakılacaklarını soruyorlar  sürekli. Uygur tutuklu İdris ile  İstanbul’da yaşayan eşi Zeynure  çiftinin  ve 3 çocukları  bulunuyor. Bunlar Abdulkerim (9)  Nefise (6) ve Uyguray (4),

Çin’in Baskısı İle Fas’ ta Sıkışıp Kalan Uygur Türkü İdris 

Hasan’ın  Fas’ta tutuklanması Çin’in kendisini uluslararası terörizmle ilintili  iddiasıyla  hakkında  Interpol üzerinden  Kırmızı Bülten çıkarmasına dayanıyor.  O,ülkesinden Çin’in baskı,zulüm ve etnik ayırımcılık uygulamaları nedeniyle ayrılmıştı. Eşi ve çocukları ile birlikte yaşadığı  İstanbul’dan  geleceğini daha bir güvence altına almak amacıyle  Temmuz/2021’de ailesi ve çocuklarını  İstanbul’da bırakarak   Fas üzerinden  Avrupa’ya gidebilmek için Kazablanka hava alanına geliyor ve hemen Fas Polisince tutuklanarak hapsediliyor. Kendisi hakkında  yönelik Kırmızı Bülten  2022 yılının  başlarında iptal edilmesine rağmen, o zamandan bu yana Fas’ın kötü  şöhreti ile öne çıkan  Tiflet hapishanesinde  tek kişilik bir hücre hapiste  tutuluyor. İdris  Hasan tutuklandığı tarihten  beri Çin’e geri gönderilme  endişesi  altında yaşıyor.

Kendisinin Çin’e teslim edilmesini   kendisi ile  bugüne kadar  ilgilenen ve onu yalnız bırakmayan  Birleşmiş Milletler Örgütü  önlemiş bulunuyor. BM.lere bağlı  İşkenceye Karşı Sözleşme’nin uygulanmasını izleyen insan hakları uzmanlarından oluşan bir   gurup yetkili uzman  bu işi takip ediyor. Bu organ  sayesinde şimdiye kadar  organı olan  onun Çin’e  iade edilmesi   tehditleri durdurabildi.

Rusya ve Çin “Kırmızı Bülten ” Uygulamasını İstismar Ediyor

Yakın zamanda İngiltere’de düzenlenen   bir panelde  bir konuşmacı , Çin yönetiminin  kendi topraklarında  baskı, zulüm ve adaletsizlikten kaçan Uygurlar hakkında   Kırmızı çıkardığını bunun ise  Uygurlara yönelik bir  başka bir zulüm olduğunu belirterek : ”  Rusya ve Çin gibi devletler,  işgallerindeki Kırım ve Doğu Türkistan’daki  yabancı işgali, kendilerine yönelik baskı, zulüm ve etnik ayırımcılıklarını kabul etmedikleri  ve ülkelerini terketmek zorunda kaldıkları için onları  “Devlet  düşmanı” saydıkları ve uluslararası suçluları yakalamak için düzenlenen Kırmızı Bülten uygulamasını istismar ediyorlar.”   açıklamasında bulundu. sayılan kişileri, genellikle çok az suçluluk kanıtıyla dizginlemeleri gerekiyor.

Zeynure, kızı Uyguray ile İstanbul'daki evinde. Ruth Ingram'ın fotoğrafı. Ailenin izniyle yayımlandı.
 
Türkiye Uygurlara Her Zaman Kucak Açıyor

Türkiye,  Doğu Türkistan’in 1949 yılında Çin Komünist Ordularınca işgal edilmesinden sonra Komşu Pakistan,Hindistan ve Afganıstan üzerinden  yurt dışına kaçan Uygur ve Kazak sığınmacılara  kucak açtı ve onları Türkiye’ye getirerek yerleştirdi.  Şu anda  Türkiye’de en az 50 bin Doğu Türkistanlı mültecinin yaşadığı tahmin edilmektedir.   Doğu Türkistan’dan son dalga kaçışlar  2014 yılında başladı. Çin’in  resmi açıklamalarına göre 15 milyon Müslüman Türk’ün yaşadığı bu ülkede   dini inançlar ve Uygur kültürüne yönelik  acımasız  baskılar  2017 yılından sonra  resmi devlet politikası haline geldi.  “Radikalizm ve Terörle Savaş” yasasından sonra toplu tutuklamalar başladı ve  Uygur ve Kazak  ve Kırgızların da aralarında bulunduğu  en az 3 milyon Müslüman Türk halkları  Çin’in  sözde “Mesleki Eğitim Okulları” olarak adlandırdığı Çin tipi toplama kamplarına kapatıldı.

İdris Hasan ve Ailesinin Hikayesi 

Hasan ve ailesinin hikayesi  kısaca  şöyle ;  2013 yılında kendisi ve genç eşi Zeynure yeni evliler olarak Çin’in işgalindeki ülkelerinden ayrılıyorlar. Amaçları  İslami inançlarını özgürce yaşayabilecekleri bir gelecek hayaliyle İstanbul’a geliyorlar. Çin yönetimi 2011’de İslami  ve onun emirlerini yasaklayan  kısıtlayan politikalarını Doğu Türkistan’da uygulamaya başlıyor.   Zeynure , Çin’in iç kesimlerindeki bir Üniversitede  hemşirelik öğrencisi olduğu yıllarda başörtüsü takma ve uzun etek giyme özgürlüğüne sahipti ve hem kendisi hem de kimya öğrencisi olan kocası, yine Çin anakarasında camilere  gitmekte ve dua etmekte özgürdüler. Ancak,onlar yüksek öğrenimlerini tamamlayarak  ülkelerine  döndüklerinde durum  tamamen farklıydı. Çinli işgalcılar Müslüman  Uygurlara inanç ve ibadetleri konusunda aşırı  şekilde baskı yapıyor  ve onları   sıkıştırıyordu; Devlette görev almak istediler ama  Dini değerlere uygun olarak  başörtüsü  taktığı ve ibadetlerini yerine getirdikleri için işe alınmadılar.  Onların inançlarına uygur hareket etmeleri  hiç de  hoş karşılanmadı ve her ikisine de kapılar kapanmaya başladı. Daha sonra evlendiler. Çin’in baskılarından  bir an önce kurtulmak için  Malezya’ya oradan da   Mısır üzerinden  İstanbul’a ulaştılar.

İstanbul’a vardıklarında  kendilerine iki yıl süreli  yenilenebilir  insani  oturma belgesi verildi.  ilk başta her şey iyi gidiyordu.  Ancak 2014 yılında Hasan, yanında üç aylık bir bebek/kızı ile birlikte ailesi için Türkiye’de daimi ikamet başvurusunda bulunduğunda,  Türk  polisi kendisini Çin’in baskısıyla gözaltına aldı ve kendisinin ” Ulusal güvenlik İçin tehdit ” olduğunu belirterek  tutukladı ve 2 hafta sonra serbest bıraktı. Ancak sonraki yedi yıl boyunca(2021’e adar)  dafalarca göz altına alınarak sorgulandı ve çoğu zaman  yılda bir kaç  kez olmak üzere defalarca  hakkında hiçbir açıklama yapılmadan  gözaltında  tutuldu.

İdris Hasan’in Eşi Zeynure Eşimin Neden Tutuklanarak Sorgulandığını  Bilmiyorum

İdris Hasan’in eşi Zeynure  Pekin’in kocasını amansızca takip etmesinin arkasında ne olduğunu   Türk yetkililerin neden onu  dafalarca tutuklayıp sorguladığı hakkında bir bilgisinin olmadığını belirtiyor.  Kocasının  dafalarca tutuklandığını ancak, hiç yargılamadan   aylarca tutuklu kalmasının  hukuki  olmadığını belirtiyor. Hukuki danışmana başvurmadıklarını(Avukata)  çünkü tutuklandıktan  sonra hiçbir şey olmamış gibi  onu serbest bırakmasına bir anlam veremediğini belirtiyor. Bu durumdan hiç te memnun olmadığını  ve bu uygulama hakkında  hiçbir  olumlu fikrinin olmadığını söylüyor.  Türk Güvenlik makamlarının  tutuklama gerekçesini açıklamadıkları gibi bunun için    hiçbir zaman özür dilemediklerini, haksız yere hapsedilmesinden dolayı  tazminat  de ödenmediğini belirtiyor.  Çin’in suçlamaları ve hakkında  Kırmızı Bülten  çıkarmasının  hukuki olarak  mahkemede hiçbir zaman geçerli olmadığını çünkü Çin’in kendisine yönelik hiç bir  gerçekçe veya kanıt sunmadığını belirterek : ” Kocam tamamen suçsuz.  Kocam hiç de  terörist değil ve Çin’de hiçbir suç işlemedi hakkında her hangi bir suçlayıcı kanıt yoktur.” ifadesini kullanıyor.

Zeynure, cesur bir yüz ifadesiyle İdris’in çok  kez  tutuklanmasını, nerede olduğunu ve sınır dışı edilmesi planlananlar için Türkiye’deki bir dizi gözaltı merkezinde başına neler gelebileceğini bilmediğini uzun uzun  şekilde anlatıyor. Eşinin dafalarca  tutuklanmasının  ardından önce İstanbul’da, sonra Kayseri’de, Erzurum’da ve son olarak İstanbul’un Kumkapı  semtindeki Tutuklama merkezinde göz altında tutulduğunu de belirtiyor.

9 yaşındaki Abdulkerim ve kız kardeşleri Nefise (6) ve Uyguray (4), anneleri Zeynure ile birlikte İstanbul'daki evlerinde. Ruth Ingram'ın fotoğrafı. Ailenin izniyle yayımlandı.
 

Kocam Fas’taki Hapishanede Kötü Durumda 

Kocasıyla yapılan telefon konuşmaları, yalnızca günde üç kez bir kase sebze yulaf lapası gelmesiyle ve kendisine diğer mahkumlarla sınırlı bir birliktelik verildiğinde günde bir saat egzersiz yapmasıyla bozulan, sefalet ve yalnızlıkla dolu bir yaşamı açığa çıkarıyor. Zeynure, Fas Konsolosluğu önünde kocasının durumunu protesto etmek için gösteri yapmaya cesaret ettiğinde, birkaç hafta boyunca bu bile ona engellendi ve avluda tek başına yürümek zorunda kaldı.

Tiflet’teki eski bir mahkum olan İsrailli Amerikalı Meir Littman, Hasan’la hapishanede kısa bir süre tanıştı. Kazablanka’da bir düğüne katıldığı sırada Fransız vergi sistemiyle ters düştüğü için Interpol Kırmızı Bültenine de maruz kalmıştı. Avukatlar serbest bırakılması için pazarlık yaparken birkaç ay boyunca esaret altında kaldı ve ardından Nisan 2023’te Zeynure ile konuşarak kocasının yakında serbest bırakılabileceği umudunu dile getirdi.

Littman ayrıca “Acı Kış”a hapishanedeki hayat hakkında da konuştu. Tiflet Cezaevi’nin tutuklu oldukları bölümü, kendisiyle aynı konumdaki yabancıların ve çeşitli küçük çaplı suçluların çöplük alanı gibi görünüyordu. Kadınlar, beş yaşın altındaki 40 veya 50 çocukla birlikte ayrı bir bölümde tutuldu. 1.200 kadar mahkumun koşulları çok zordu. On beş kişi, tamamı beton zemin üzerinde bir battaniyenin üzerinde uyuyan, yalnızca sekiz kişinin sığabileceği hücrelerde uyuyordu.

Littman, “hiçbir suç işlememiş” bir adamın haksız yere hapsedildiğini “dünyaya duyurmaktan” endişe duyduğunu söyledi. “Ona yaptıkları gerçekten adil değil ve normal değil” dedi.

Hücre kapılarının ambar ağızlarından bozuk İngilizceyle birbirlerine bağırıyorlardı ve sonunda Hasan’ın, Littman ve başka bir mahkumla birlikte dörtlü bir şekilde bir aşağı bir yukarı yürümesine izin verildi; serbest çağrışım başlangıçta Hasan’ın terörizm suçlaması nedeniyle reddedilmişti.

Yiyecekler basitti ve kapıdaki bir delikten servis ediliyordu ve hava, odadaki çukur tuvaletin kokusuyla sızıyordu; eğer geceleri tuvalet açıklığı kapatılmazsa fareler buradan dışarı çıkıyorlardı. Littman, bunun Idris’in başına bir kez geldiğini söyledi. Kedi büyüklüğünde iki fare. Onları öldüresiye dövmek zorunda kaldı.

Havasız hücrelerde gün içinde sıcaklık 50 dereceye kadar çıkıyordu ve böcekler ve sivrisinekler onların daimi yoldaşlarıydı. Haftada iki veya üç kez duş almalarına izin veriliyordu. Hava o kadar sıcaktı ki nefes alamıyorduk” dedi. “Bütün gün yapacak hiçbir şeyimiz yoktu. Orada öylece yatıp geleceğimizi düşünüyoruz” dedi.

Gri ceketli Zeynure, kocasının İstanbul'daki Uygur cemaatiyle birlikte gözaltına alınmasını protesto etti. Fotoğraf izin alınarak yayınlandı.
Gri ceketli Zeynure, kocasının İstanbul’daki Uygur cemaatiyle birlikte gözaltına alınmasını protesto etti. Fotoğraf izin alınarak yayınlandı.

Littman, tıbbi sorunların çözülmesinin haftalar sürdüğünü ve Hasan’ın sağlığının kötüleştiğini söyledi. Parası olmadığı için iyi bir avukata para ödeyemez, ilaç, meyve ya da az miktardaki tayınlarını karşılayamazdı.

Günlük yürüyüşleri sırasında ailelerden, çocuklarından, eşlerinden, dışarıdaki yaşamlarından ve tahliyeden sonra yiyecekleri ilk yemekten bahsettiler. Sifonlu tuvaletler, hoş kokulu hava, makarna ve pizza gibi basit şeylerin hayalini kuruyorlardı. Hassan, Littman’a yalnız günlerinin “bekleyerek, bekleyerek, ağlayarak ve tekrar bekleyerek” geçtiğini söyledi.

Gardiyanlar sürekli Hasan’la alay ediyordu. Gözaltına alındıktan birkaç ay sonra Kırmızı Bülteninin iptal edilmesine rağmen Hasan gerekçesiz olarak tutuklu kalmaya devam etti. Littman, gardiyanların “Her an her an” derdi. “Sadece üç ay sonra Kanada’ya ya da Avrupa’ya gidebilirsin” diye alay ederlerdi. Littman, “Bu onu deli ediyordu” dedi.

“2023’te bu nasıl olabilir?” O sordu. “ Onun durumunda en azından temel insan hakları uygulanmalı. Burada hiçbir suç işlememiş bir adam var ama adi bir suçlu gibi cezaevinde tutuluyor.”

Uygur İnsan Hakları Projesi Başkanı Ömer Kanat, Hasan’ın akıbeti konusunda ABD Dışişleri Bakanlığı ile perde arkasında sürekli görüşmelerde bulunduğunu ancak şu ana kadar onu kabul edecek üçüncü bir ülke bulamadıklarını söyledi. Pekin, Hasan’ın Çin’e dönmesini talep etmeye devam ediyor ve süper güce borçlu olan Fas, onun gitmesine izin verme konusunda tedirgin. Çin’e karşı çıkmaktan korkan Birleşmiş Milletler üyesi devletler, adaletsizliğin ortaya çıkmasını kenardan izliyor.

Sağda 9 yaşındaki Abdülkerim ve solda 6 yaşındaki kız kardeşleri Nefise ve ortada 4 yaşındaki Uyguray, İstanbul'daki evlerinin önünde. Fotoğraf ailenin izniyle kullanılmıştır.
Sağda 9 yaşındaki Abdülkerim ve solda 6 yaşındaki kız kardeşleri Nefise ve ortada 4 yaşındaki Uyguray, İstanbul’daki evlerinin önünde. Fotoğraf ailenin izniyle kullanılmıştır.

Uluslar bir adamın kaderi, geleceği ve aslında hayatı hakkında tartışırken, eğer Çin’e geri dönerse, bu dengede kalıyor ve ailesinin saatleri ve günleri sayıp beklemekten başka seçeneği kalmıyor.

“Çocuklarımız babalarını kaybetti. Kocamı kaybettim. Ve neden? O ne yaptı ve biz neyi yanlış yaptık?” Diye sordu. “Devam etmekten başka seçeneğimiz yok ama bu günlük bir işkence.”

Çin ile Fas arasındaki siyasi pinpon oyununun ortasında kalan İdris Hasan’ın hayatı, kaderiyle ilgili haberleri beklerken dengede kalır.

 

Share
139 Kez Görüntülendi.