logo

trugen jacn

DOĞU TÜRKİSTANLI UYGUR TÜRKÜ ÖĞRENCİ ABDULKADİR ABDULKERİM İLE RAPORTAJ

Abdulkadir Abdulkerim. Doğu Türkistan’ın Hoten İli Karakaş İlçesinde dünya’ya gelmiş bur Uygur Türkü öğrenci. 2015’te öğrenim için Türkiye gelmiş. Haler Bursa Uludağ Üniversitesi Siyaset bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü 2 sınıf öğrencisi Kendisi öğrenciliğinin yanında Ana Vatanı Doğu Türkistan’ı asla unutmuyor. İşgalcı Çin’in Doğu TÜrkistan’da Türklere yönelik insanlık dışı soykırıkm cinayetlerini anlatmayı sürdürüyor.Bursa’da öğrenim gören Doğu Türkistanlı öğrencileri Bursa Uludağ Üniversitesi Uygur Kültür Topluluğu adı ile örgütleyerek başmanalığı yürütüyor. Bir çok kültürel ve sosyal etkinlikler gerçekleştirmeye gayret ediyor.Aynı zamanda Uygur Türklerinin geleneksel örf adet ve özgün kültürlerini tanıtmak amacı ile Uygur Evi turmuş. Uç tuğ Haber Sitesinden Sayın Yasemin Karakuş’un yaptığı özel raportaji aşağıda bilgilerinize sunuyoruz. (UYHAM)

UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (UYHAM)

1-) Kendinizi tanıtır mısınız? Ailenizden bahseder misiniz?

Ben Abdulkadir Abdulkerim. Doğu Türkistan’ın Hoten şehrinin Karakaş İlçesi’nde dünyaya geldim. Biz 6 kişilik bir aileyiz. Babam, annem, abim, ablam, ben ve kız kardeşim.

Babam hafız, cami hocası ve tüccardır. Ben ilkokulu, ortaokulu ve liseyi Doğu Türkistan’ın Hoten şehrinde okudum. Ortaokul ve liseye giderken ders bitiminde ve tatillerde elimizden geldiğince bodrum katlarda dini eğitim verilen medreselere giderdik. 2014 yılından sonra Doğu Türkistan’da gizli medreseler bile kalmadı. Hepsi Çin yönetimi tarafından kapatıldı. Dolaysıyla dini eğitim alma yolumuz kapanmıştı.

2015 Ağustos’ta Çin Yönetimi, isteyenlerin pasaport vererek yurtdışına çıkabileceğini duyurdu. Böylece bizi yurdumuzdan, ailemizden ayırma planını başlattı. Ben de 01 Kasım 2015 yılında pasaport alarak Doğu Türkistan’dan ayrılıp Türkiye’ye geldim ve Türkiye’de eğitim almaya karar verdim.  İstanbul Üniversitesine bağlı TÖMER’e yazıldım ve Türkçe eğitimimi tamamladım. Sonra üniversite (YÖS) sınavına hazırlandım. Şu an Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde eğitim almaktayım. Aynı zamanda Uludağ Üniversitesi Uygur Kültür Topluluğu başkanı olarak, Hz. Ali’nin buyurduğu “Bir zulmü engellemiyorsanız, onu herkese duyurun” sözünden hareketle Bursa’da, Doğu Türkistan’da yaşananları arkadaşlarımızla birlikte anlatmaya çalışıyoruz.

2-) Türkiye’ye ne zaman ve nasıl geldiniz?

01 Kasım 2015’te gelmiştim Çin Devletinin vermiş olduğu Pasaport ile geldim ben geldikten sonra Çin polisleri geri dönmemi istedi. Ben eğitim aldığım için dönemeyeceğimi söyledim, İstanbul Çin baş konsolosluğun onayı olan öğrenci belgemi gönderdim kabul etmediler. Benim geri gelmemi istediler giden arkadaşlarımın kaybolduğunu, hapise atıldığını bildiğim için ve çok sevdiğim babamın şifreli olarak “Oğlum dönme buralarda havalar sıcak olmaya başladı dayanamazsın” demesi idi, dönemedim.

3-) Ailenizden bahseder misiniz? Onlardan haber alabiliyor musunuz?

Benim babam, abim, annem, ablam ve kız kardeşim diğer akrabalarım Doğu Türkistan’da babam ile abim haziran 2016 yılında benim dönmediğimi gerekçe göstererek tutuklamışlardı, ondan sonra hiç haber alamadım.
Annem ve kardeşlerim ile Ağustos 2016 den beri haber alamıyorum. Hiç bir şekilde haber alamıyorum.

4-)  Doğu Türkistan’da yaşanan zulümden bahseder misiniz?

Doğu Türkistan Türkleri olarak her yerde ve her konuda ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyorduk. Çin her tarafa Uygur Türklerinin hareketlerini izlemeye yönelik kontrol noktaları kurmuştu. Türk olmak tutuklanma nedeni. Doğu Türkistan Türklerinin evleri ellerinden alınıyor, Çinliler yerleştiriliyor. Düzenli olarak DNA örnekleri toplanıyor. ( Ben oradayken benden de DNA örneği almışlardı). Sebepsiz tutuklamalarla, nezaretlere atılan Uygurlara işkence yapılıyor. Siz düşünün şu an Çin’in verilerine göre Doğu Türkistan’da yaşayan Türklerin Nüfusu 12 milyon iken Doğu Türkistan’daki sadece Çinli Özel Harekatın sayısı bile 8 Milyon. Bu rakamlardan anlayabiliriz oradaki yaşamın zorluğunu. Son senelerde yaşanmakta olanlar ise insanı isyan ettiriyor.

Gözümüzün önünde 21. yüzyılda Doğu Türkistan’da Çinliler tarafından apaçık bir soykırım yapılmakta, dünya ise Doğu Türkistan’a karşı üç maymunu oynamaktadır,

Doğu Türkistan’da 16 yaşından büyük olan erkekler çoğunluk olmak üzere 3 ile 5 Milyon Arasında Uygur Türk’ü toplama kamplarında işkence görmekte, beyinleri yıkanmakta, düşünceleri zorla değiştirilmekte, kısırlaştırılmakta, düzenli olarak kanları alınarak depolanmaktadır. Doğu Türkistanlılar tıbbi deneylere tabi tutulmakta, iç organları çalınmakta, hayatını kaybedenler veya Çinliler tarafından öldürülenler ise cesetleri yakılarak yok edilmekte, insanlık dışı işkencelere maruz kalmaktalar. Tırnakları sökülen, elektrik verilen, yaşadıkları işkenceler sonucu psikolojileri bozulan Doğu Türkistan Türkleri kendilerine işkence yapanlara ‘‘BENİ ÖLDÜRÜN!’’ diye yalvarmaktadır.

16 yaşından küçük olan evlatları ise ailelerinden ayırıp Çinlileştirme kamplarına kapattılar. O kamplarda Çin kültürü, Çin dili, Çin medeniyeti, Çin düşüncesi ile yetiştirilen çocuklar aileleri ile görüştürülmemektedir. Çinliler bu kampın adını MELEKLER KAMPI olarak adlandırdılar. Çin 1 milyondan fazla Uygur Türk’ü çocuğunu kamplara alarak sahiplendiklerini(!) ilan etti. Erkekler beyin yıkama kamplarında, çocuklarımız Çinlileştirme kamplarında iken evlerimize de Çinli erkekleri yerleştirdiler.

‘‘Çinli akraba projesi’’ 01 Ocak 2018 yılında yürürlüğe konmuş, 31 Aralık 2018’de Çin Resmî gazetesinde Doğu Türkistanlı ailelere Çinli yerleştirme projesinin çok güzel ve verimli bir proje olduğunu yazmıştır.

Evlerimize yerleştirilen Çinliler ev sahibi olan bayana her istediğini yaptırabilir. Çinlilerin istediğini yapmadığı takdirde Doğu Türkistan Türk’ü kadınlarımız devleti parçalama suçu ile cezalandırılıyorlar.

Evlerimize yerleştirilen Çinlilerin tacizine uğrayan annelerimiz, bacılarımız, kız kardeşlerimiz;

“KENDİ İFFETİNİ KORUYABİLMEK İÇİN İNTİHAR ETMEK CAİZ MİDİR?” diye soruyorlar. Hatta intihar eden ablalarımız var. Çinlilerin her istediğini yapmak zorunda bırakılan ablalarımız ve annelerimiz kan ağlamakta…

Sadece bunlarla kalmıyor. Çin, ‘‘akraba projesi’’ kapsamında Doğu Türkistanlı genç kızları Çinlilerle evlenmek zorunda bırakıyor. Uygur kızları bir Çinlinin evlenme teklifini reddettiğinde Çin devletini parçalamak ve terör suçları ile suçlanıyor. Kendisine ve ailesine zarar gelmemesi için kan ağlayarak bu durumu kabul etmek zorunda kalıyor.

5-) Toplama kamplarında neler yaşanıyor?

Şu an Doğu Türkistan’da akıl almaz zulümler yaşanıyor. Bu zulümlerin en göze çarpan uygulamalarından biri toplama kamplarıdır. 2017 yılındaki araştırma raporlarında milyonu aşkın Doğu Türkistanlının suçsuz yere bu kamplara kapatıldığı belirtilmişti. Şu an bu sayının 3 milyona ulaşmış olduğu tahmin ediliyor.

Uydu görüntüleri ve elde edilen belgelere göre kamptakilerin çoğu karın tokluğuna zorla çalıştırılıyor. Toplama kamplarından kurtarılanların anlattığına göre mahkumlar ağır işkencelere maruz kalıyor. Mahkumlara Çin Komünist Parti’sini ve Şi Jinping’i öven şarkılar ve siyasi propagandalar ezberletilerek beyinleri yıkanıyor. Onlara fiziksel işkenceler uygulanıyor, ne olduğu belli olmayan ilaçlar veriliyor, iğne yapılıyor. Kampta işkence sonucu ölenler, felç kalanlar, aklını yitirmiş olanlar veya bırakıldıktan sonra çok geçmeden hayatını kaybedenler az değildir.

Toplama kamplarına ilişkin bir diğer korkunç iddia ise; mahkumlar tıbbi deneylere tabi tutulup, gerektiğinde organları alınarak Çinli bürokratlara veya iş adamlarına satılıyor. Doğu Türkistan’da herkesin DNA’sının toplanmış olması ve havalimanlarında organ taşıma özel geçişlerinin hazırlanmış olması bu iddianın gerçeklik payını artırıyor.

Çin’in meslek eğitim kampları olarak yutturmaya çalıştığı bu ceza kamplarında en başta; profesör, araştırmacı, eğitimci, gazeteci, yazar, sanatkâr ve iş adamları yer alıyor. Suçsuz tutuklamalar sonucu üniversiteler Uygur ve Kazak Türk’ü akademisyenlerden arındırılmış durumdadır. Toplama kamplarındakilerin çoğu aslında eğitilmesi gereken değil eğitim vermesi gereken insanlardır.

Toplama kamplarına atılanların suçsuz olduklarını Çin yönetimi de sıklıkla dile getirmektedir. Bir de sudan sebeplerle suç iddialarına dayalı olarak hapis cezasına çarptırılanlar vardır. Bunların sayısı da 2017 yılında 230 bini geçerek Çin’deki hapis cezası alanların %21’ini oluşturmuştur.

Doğu Türkistan’da, ebeveynlerinin kamplara hapsedilmesi sonucu sahipsiz kalan yüz binlerce çocuk var. Bunlar akrabalarına teslim edilmek yerine alelacele hazırlanmış olan yetimhanelere toplanmaktadır. Bu çocukların yaşamları ve eğitimleri tamamıyla Çin kültürüne göre ayarlanarak kimliksizleştirilmeye ve dinsizleştirilmeye çalışılıyor.

Bu yetimhaneler de bir nevi çocuk toplama kampları niteliğindedir.

Doğu Türkistan’da toplama kampları dışındakiler de özgür sayılmaz. Her sokak başında polis kontrol noktaları, her semt girişinde yüz tanıma sistemleri yerleştirilmiştir. İnsanların yaşamları sıkı takip altındadır. Seyahat özgürlükleri tamamen kısıtlanmıştır. İl veya ilçe geçişleri için özel izin almaları gerekmektedir.

Doğu Türkistan’da Uygur ve Kazak Türkleri, haftanın belirli günlerinde toplanıp siyasi propaganda dersleri dinlemeye, kendi kültür ve geleneklerini eleştirmeye, kendinden suç aramaya, akraba ve arkadaşlarının yönetimce hoş görülmeyen yanlarını ifşa etmeye mecburdur. Ayrıca Ramazan aylarında içki festivalleri düzenleyen Çin, Doğu Türkistanlı Müslüman Türkleri içki içmeye de zorlamaktadır.

Çin uyguladığı politikalarla Doğu Türkistan halkının aile mahremiyetini ayakları altına almıştır. Kardeş Aile Projesi kapsamında her aileye Çinli memur yerleştirilmiştir. Memurlar ailenin tüm yaşam biçimlerini raporlamakla görevli olup evlerde geceleri bile kalmaktadırlar. Ailelerin onları reddetme şansları yoktur.

Yine aynı proje kapsamında Çinliler ile Doğu Türkistanlılar arasındaki evlilik teşvik edilmektedir. Bu teşvikler en çok Uygur ve Kazak Türk’ü kızları baskı altında bırakmıştır. Aile üyelerini, tehditlerden ve tutuklanma risklerinden korumak adına istekleri dışı evliliklere boyun eğmek zorunda kalmaktadır.

Çin yasalarında ana dilinde eğitim özgürlüğüne yer verilmesine, Çincenin yanı sıra özerk bölgede resmî dil olarak Uygur Türkçesinin belirlenmiş olmasına bakılmaksızın okullarda ana dilimiz yasaklanmıştır. Uygur ve Kazak Türkçesi yayınlar sadece siyasi propaganda amacıyla hizmet vermekte; tarih, kültür, dil ve edebiyatla ilgili Uygurca ve Kazakça daha önce yayınlanmış kitaplar dahi toplanıp yok edilmektedir.

Doğu Türkistan’da 21.yy’da insanlık tarihinde hiç görülmemiş en büyük insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır. Ve bunca yaşananlara rağmen uluslararası kamuoyundan yeterince tepki gelmemektedir. Özelikle Türk ve İslam dünyası seyirci kalarak Çin zulmünü onaylamakta, ona destek olmaktadır. Bu onursuz sessizlikten cesaret alan Çin, zulmü her geçen gün giderek artırmaktadır.

Allah’tan sonra en büyük umudu, kardeş olarak yaratıldığımız soydaşlarımızdan, Allah’ın kitabında belirttiği din kardeşlerimizden bekliyoruz. Tarihsel, kültürel, milli ve dini bağlarımızdan dolayı Çin’e karşı sesini yükseltmeye en çok soy ve din kardeşlerimizin hakkı olduğuna inanıyoruz.

Ama şu an biz kamuoyuna İNSANLIK diye haykırıyorken halen ekonomik ilişki ve çıkar kaygılarıyla suskunluklar savunulmaya çalışılıyor. Hatta suçluluk psikolojisiyle gizlenemeyecek kadar büyük ve ağır olan bu insanlık suçunu yalanlamaya çalışanlar da vardır. Oysa bu zulümleri görmemek için kör, duymamak için sağır, hissetmemek için kalpsiz olmak gerekir.

Bu zulümleri duyurmak, zulmün durdurulması için bir hassasiyet sergilemek için Türk veya Müslüman olmak da gerekmiyor. Azıcık insani duygusu olan, vicdan sahibi olan hiçbir İNSAN bu konuya kayıtsız kalamaz.

Biz, gidin bizim için savaşın demiyoruz. Çin ile Türkiye arasındaki ilişkinin bozulmasını da istemiyoruz. Biz sadece sizleri üzerimizde işlenen insanlık suçlarına, bir milletin yok oluşuna kayıtsız kalmamanız, suskunluğunuzla Çin’e cesaret vermemeniz konusunda uyarıyoruz. Devlet olarak Çin’in yanlışlarını tanımasına yardım etmenizi; mazlumların, kardeşlerinizin yanında olduğunuzu Çin’e bir kez olsun hatırlatmanızı istiyoruz.

Türkiye halkı, genel olarak kardeşliğe önem verirler; uzaktaki kardeşlerini hiç unutmadılar ve unutmayacaklar. İnanıyoruz ki Doğu Türkistan konusunun siyasi olarak geri plana itilmesine, unutturulmasına izin vermeyecek; Çin’e karşı bu onursuz suskunluğun bozulmasını sağlayacaklardır.

6-) Şuanda Doğu Türkistan’daki insanlar dini ve milli açıdan nasıl bir yaşam sürüyor?

Doğu Türkistan’da Kuran-ı Kerim başta olmak üzere tüm dini kitaplar ve dini ibadetler yasaklanmıştır… Uygur Türkçesi ve Uygurca konuşmak vb.

7-) Çin’in bu zulüm ve asimile politikasındaki amacı nedir?

Doğu Türkistan toprakları çok zengin yer altı zenginlere sahip. Çin’in genelinde bulunan yer altı zenginlikler toplamda 148 çeşit olup bunlardan 118 çeşidi sadece Doğu Türkistan topraklarından çıkmakta, Doğu Türkistan toprakları çok verimlidir; Pamuk, buğday, mısır bb.. insan temel ihtiyacını giderebilecek tüm ürünler yetiştirilmektedir…
Uygur’ların Türk olması ve Müslüman olmaları Çinliler kendi büyümesinin önündeki engel olarak Uygur Türklerini görmekte ve 70 senedir asimilasyon ede bilmek için uğraştılar başaramadı şimdi ise yok etme politikasını  uygulamakta…


8 -)  Doğu Türkistan meselesi karşısında Müslüman ülkelerin duruşu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Biz “Zulmün olduğu yerde susan dilsiz şeytandır ” diye emredildiğimiz bir dine inanan ve dinimizin Müslümanlar kardeştir Onlar bir vücut gibilerdir gibi emirleri olmasına rağmen Doğu Türkistan’da yaşananları sırf ekonomi çıkarları için görmezlikten gelen İslam Ülkesi başındaki yöneticilerin İslam dinine hakkı ile inanmadıklarını düşünüyorum.
Bu zulme dur diyebilmek için;
SADECE İNSAN OLMAMIZ YETERLİ ASLINDA. DOĞU TÜRKİSTAN’DA YAŞANANLAR İNSANLIK SUÇUDUR!

Eğer Türk Dünyası Türk Arıyorsa Uygur Türkleri Türk’tür.
Eğer İslam Dünyası Müslüman Arıyorsa Uygur Türkleri Müslümandır.
Eğer İnsanlık, İnsan  Arıyorsa Uygur Türkleri İnsandır.

İnsan olması Zulme karşı durması için yetmeli aslında…

9-) Türkiye’nin dış politika hamlelerini göz önüne alırsak Türkiye için Çin önemli bir denge. Bu denge Doğu Türkistan davasını nasıl etkilemektedir?

Türkiye devleti Çin için denge olabilir ama hiçbir zaman Türkiye Devletinin faydası üzerine anlaşmalar yapılmamıştır…

Çin, ülkemizin dünya genelinde ikinci, Asya-Pasifik bölgesinde ise en büyük ticari ortağı haline gelmiş olsa da dış ticaret dengesi bakımından tamamıyla Çin’in lehine, Türkiye Cumhuriyeti’nin ise aleyhinedir. Ticaret bakanlığı, yaklaşık 2 milyar ithalata karşılık 20 milyon ihracat gerçekleştirilmektedir.

KORONA VİRÜSÜ sebebi ile Türkiye Çin’den Ticari ilişkilerini Askıya aldı kısa sürede Türkiye Ekonomisinde 5% oranda büyüme görebiliyoruz…
Demek Çin’e bağımlı değil Türkiye, aksine Çin Türkiye’ye bağımlı bu sebepten Türkiye Devletinden gelecek bütün hamleleri Çin dikkate alır ve isteklerini yapmak zorundadır.
Devletimiz maalesef bunu daha görememiştir.

10-) Türkiye hükümetinden Doğu Türkistan’daki zulüm için beklentileriniz nelerdir?

  • Doğu Türkistan’daki Soykırıma ve Asimile Politikasına kayıtsız kalmamak.
  • Türkiye – Çin politikasını belirlerken  Doğu Türkistan’ı ön planda tutmalıdır.
  • Çine Karşı Uygur Türklerinin yanında olduğunu açık ve net ifade etmesi, Uygur Türklerine yapılan baskıların azalmasını sebep olur.
  • Türkiye’deki Uygur Türklerinin sorunlarının çözüme kavuşturulması.

11-) Çevrenizde Doğu Türkistan meselesine yaklaşım nasıl?

Çok Şükür Doğu Türkistan konusunda çevremden çok duyarlı hassasiyetli insanlar var, çevremdekilerin Doğu Türkistan davasını sahiplenmiş olması beni ve arkadaşlarımı mutlu ediyor, Doğu Türkistan meselesinde hassasiyet gösteren Bu Kutsal Davayı sahiplenen bütün gönüldaşlarıma Teşekkür ederim.

12-) Bu zulmün nasıl engellenebileceğini düşünüyorsunuz?

Bu zulmün engellenmesi bireysel olarak dua etmek, insanları bilinçlendirmek, Devlet Büyüklerimizi Uygur Türklerinin yanında  olmaya, Uygur Türklerinin Çıkarlarını ve insan gibi yaşam haklarını ellerine alması için gerekeni yapmaya davet etmek…

“Bir Zulmü Engelleyemiyorsan Onu Herkese Duyur”
Hz. Ali’nin buyurduğu gibi elimizden geldiğince duyurmak.

KAYNAK : https://uctughaber.com/ozel-roportajuygur-turkune-sorduk/?( Raportaj : Yasimin Karakuş)

Etiketler: » » » » » » » » » »
Share
641 Kez Görüntülendi.