logo

trugen jacn

ÇİN’İN SİNSİ KOLONİZASYON YOLU İLE SÖMÜRGELEŞTİRMESİ : BORÇ TUZAĞI DİPLOMASISI

Bir harita ve yazı görseli olabilirÖzellikle Avrasya  ve Tüm dünyada  Çin’in de içinde bulunduığu tüm insanlık için  barış,huzur ve refahın sağlanması için Özgürleştirilmiş  ve bağımsızlıklarını kazanmış Asya   Ülkeleri Haritası 
UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)
Çin sürece küçük ve mali açıdan zayıf bir ülkenin “ekonomik ortağı” olarak başlıyor. Sonrasında ülkenin “ekonomik efendisi” haline gelmek üzere oradaki ayak izini yavaş yavaş genişletiyor.
1797 – 1801 arası dönemde ABD başkanı olarak görev yapan John Adams’ın meşhur bir ifadesi var: “Bir ülkeyi fethetmenin ve esir almanın iki yolu vardır: Biri kılıçla; diğeri ise borçla.” İkinci yolu seçen Çin, kolonyal dönemin uygulamalarını benimsedi ve hızla dünyanın en büyük resmi alacaklısı konumuna yükseldi.

Çin, küresel GSYİH’nin %5’ini aşan uluslararası kredileriyle Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) bünyesindeki tüm kreditör ülkeler de dahil olmak üzere geleneksel kredi merkezlerini geride bıraktı. Mali açıdan savunmasız devletlere devasa krediler vererek sadece onlar üzerindeki baskıyı artırmakla kalmadı, aynı zamanda bazılarını egemenlik haklarını aşındıran borç tuzaklarına düşürdü.

Çin’in borç tuzağı diplomasisinin en son kurbanı olan Laos, yakın zamanda Çinli bir şirketin, komşu ülkelere elektrik ihracatı da dahil olmak üzere ulusal elektrik şebekesini kontrol etmesine izin veren 25 yıllık bir imtiyaz anlaşması imzaladı. Bu, Çin kaynaklı COVID-19 pandemisine rağmen, Pekin’in ekonomik, siyasi ve askeri varlığını yurtdışında genişletme stratejisinin bir parçası olarak borçlandırma yöntemini bir dış politika silahına dönüştürmeye devam ettiğini gösteriyor.

Borç alan ülkenin kredibilitesine, yeni kredilerin onu ağır bir borç kriziyle karşı karşıya bırakıp bırakmayacağına bakmaksızın borç vermek Çin için mutluluk vericidir. Zira borç alan ülke üzerindeki borç yükü ne kadar ağırsa, Çin’in kendi kaldıracı da o kadar yüksek olacaktır.

Yeni bir uluslararası araştırma, 24 ülkeyle yaptığı kredi sözleşmelerinin 100’ünü inceleyerek Çin’in güçlü ve baskılayıcı kredi politikasına ışık tutuyor. Bu 24 ülke aynı zamanda Çin’in mitik Orta Krallık hayalini gerçeğe dönüştürmeyi amaçlayan emperyal bir proje olan Kuşak – Yol Girişimi (BRI)’nın ortağı. Çalışma, bu sözleşmelerin standart uluslararası kredi sözleşmelerinin ötesine geçen hükümler içerdiğini ve dolayısıyla Çin’i güçlü bir kaldıraçla silahlandırdığını (önemli ayrıcalıklarla donattığını) ortaya koyuyor.

AidData / William & Mary, Küresel Kalkınma Merkezi, Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü ve Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü’ndeki araştırmacılar tarafından yapılan araştırmaya göre, Çin’in dikte ettiği sözleşmelerin orantısız doğası, borç alan ülkelerin seçeneklerini sınırlandırırken Çinli devlet bankalarına borçlu ülkeler üzerinde sınırsız bir takdir yetkisi sunuyor. Buna kredileri iptal etme ve hatta önceden tam geri ödeme talep etme yetkisi de dahil.

Çin’in diğer ülkelerle olan finans, ticaret ve inşaat sözleşmeleri arasındaki bağlantıları ortaya koyan araştırmaya göre Çin, ticari ve jeopolitik çıkarlarını agresif bir şekilde ilerletmek için gelişmekte olan ülkelere sunduğu devlet destekli kredilerden yararlanıyor. Aslında pek çok Çin kredisi kamuya açıklanmıyor ve dolayısıyla bir “gizli borç” sorunu ortaya çıkıyor.

2014’ten bu yana her sözleşme, borç alan ülkeyi kredi şartlarını ve hatta kredinin varlığını gizli tutmaya zorlayan kapsamlı bir gizlilik maddesi içeriyor. Çalışmanın da işaret ettiği gibi, Çin tarafından uygulanan bu tür bir kapalılık, kamu borcunun kamuya açık olması, vergi mükelleflerinden gizlenmemesi ve böylelikle hükümetlerin sorumlu tutulabilmesi ilkesini ihlal ediyor.

Yine çalışmaya göre, karşı tarafı sözleşme hükümlerini gizli tutmaya zorlamak, kredi anlaşmalarının Çin’e “borçlu ülkenin iç ve dış politikadaki uygulamalarıyla hem fikir olmadığı takdirde kredileri iptal etme veya geri ödemeyi hızlandırma” konusunda geniş bir serbestlik sağlaması nedeniyle de gerekli.

Bir başka kritik husus: Sözleşmeler, Çin borcunun, büyük kreditör ülkelerin oluşturduğu Paris Kulübü gibi herhangi bir çok taraflı yeniden yapılandırma sürecinin ve “karşılaştırılabilir borç muamelesinin” dışında tutmasını zorunlu kılıyor. Bu, borç alan ülkenin, mevcut pandemi döneminde olduğu gibi, finansal sıkıntılarla karşılaşması durumunda, herhangi bir borç indirimi de dahil olmak üzere, bütünüyle Pekin’e bağımlı kalmasını amaçlıyor.

Çalışma, Çin’in sağladığı şeylerin çok azının yardım veya düşük faizli borç verme olduğunu gösteriyor. Zira Çin’in altyapı finansmanı, esas olarak özel sermaye piyasalarından alınan kredilerdeki gibi piyasa oranlı krediler şeklinde gerçekleşiyor. Borç alan ülkenin mali durumu ne kadar kötüyse, Çin’in talep edeceği faiz oranı da o kadar yüksek şekilleniyor.

Halbuki, örneğin Japonya’nın gelişmekte olan ülkelere verdiği altyapı kredilerinin faiz oranları çoğunlukla yüzde 0.5’in altında seyrediyor.

Daha da kötüsü, Çin’in kredi anlaşmalarının çoğu, borç veren tarafından kontrol edilen gelir hesapları gibi teminat düzenlemelerini içeriyor. Bu teminatlandırma uygulamaları, söz gelimi emtia ihracatından elde edilen gelirler yoluyla geri ödemeleri güvence altına almayı hedefliyor. Çalışmaya göre, ticari olarak agresif bir tutum sergileyen Çin, çeşitli sözleşme maddeleri aracılığıyla, borç alan devletin kendi kriz yönetimi seçeneklerini sınırlandırıyor.

Çalışma, borç alan devletlerin, Çin kredilerini geri ödeyemedikleri zaman, borç-özsermaye takaslarına izin veren sözleşme hükümleri de dahil olmak üzere, stratejik varlıkları Çin’e devretmeye nasıl mecbur edildiklerine ilişkin bir şey söylemiyor. Su zengini Laos, devlete ait elektrik şirketinin borcu ulusal GSYİH’nin %26’sına yükselince ulusal elektrik şebekesinin kontrolünü Çin’e devretti. Hidroelektrik, Laos’un toplam elektrik üretiminin beşte dördünden fazlasını oluşturduğundan, söz konusu devir işleminin ulusal su kaynakları üzerinde de etkileri var.

Çin’in borç tuzağı diplomasisinin en eski başarılarından biri, 2011 yılında borç affı karşılığında Orta Asya ülkesi Tacikistan’dan 1.158 kilometrekarelik stratejik Pamir Dağları bölgesini güvence altına almasıydı. Tacikistan’ın bitmeyen borç krizi, onu Çinli şirketlere altın, gümüş ve diğer maden cevherlerini çıkarma hakkı vermeye de zorladı. Bedahşan bölgesindeki Çin askeri üssünün de altını çizdiği gibi, Çin, yozlaşmış bir güç seçkinleri sayesinde Tacikistan’daki konumunu daha da sağlamlaştırdı.

Daha meşhur bir örnek, çevresindeki 6.000 hektardan fazla araziyle birlikte Sri Lanka’da Hambantota Limanı’nın 99 yıllık bir kiralama ile Pekin’e devredilmesidir. Hint Okyanusu bölgesinin en stratejik konumdaki limanının 2017 sonlarındaki bu devri, Sri Lanka’da ağır borçlu bir çiftçinin kızını zalim tefeciye vermesine eşdeğer görülüyor.

Çin’in borç tuzağı diplomasisi, Kuzey Kore ile Pekin arasındaki özel ilişkilerin sönmesinin ardından tek stratejik müttefiki olarak kalan Pakistan’ı da affetmedi. Çin’in devasa borcuyla boğuşan Pakistan, önümüzdeki kırk yıl boyunca Gwadar Limanı’nı işletmesi için Çin’e münhasır haklar ve vergi imtiyazı tanıdı. Çin, liman gelirlerinin %91’ine el koyacak. Ayrıca donanması için limanın yakınında Cibuti tarzı bir karakol inşa etmeyi planlıyor.

Çin, küçük ada ülkelerinde, büyük kredileri, münhasır geliştirme hakları yoluyla tüm adacıklara hakim olma aracına dönüştürmüş durumda. Zira Maldivler’in Hint Okyanusu takımadalarındaki birkaç adacığı ve Güney Pasifik ülkesi Solomon Adaları’ndaki bir adayı devraldı. Bu arada Avrupa Birliği, geçen ay, kendisini Çin’e ipotek eden küçük Balkan cumhuriyeti Karadağ’ı kurtarmayı reddetti.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in imza girişimi olan Kuşak-Yol Projesi, yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma iddialarıyla boğuşuyor ve tamamlanan projelerin birçoğunun mali açıdan uygulanabilir olmadığı kanıtlandı. Ancak 13 Nisan’da yayınlanan sınıflandırılmamış bir ABD istihbarat raporunda belirtildiği gibi, Xi rejimi bölgesel ve uluslararası eleştirilere karşı ince ayar yaparak Kuşak-Yol’u desteklemeye devam edecek.

En nihayetinde Kuşak-Yol, borç tuzağı diplomasisinin merkezinde yer alıyor. Çin sürece küçük ve mali açıdan zayıf bir ülkenin ekonomik ortağı olarak başlıyor. Sonrasında ülkenin “ekonomik efendisi” haline gelmek üzere oradaki ayak izini yavaş yavaş genişletiyor.

Bu analiz, The Japan Times’da 9 Mayıs 2021 tarihinde  Araştırmacı yazar Brahma Chellney tarafından “Colonization by other means: China’s debt-trap diplomacy” başlığıyla yayımlanan yazıdan kısaltılarak çevrilmiştir. Çeviride editoryal düzenleme yapılmıştır.

  KAYNAK : http://dunyasiyaseti.com/icerik/baska-yollarla-kolonizasyon-cinin-borc-tuzagi-diplomasisii.html

Share
271 Kez Görüntülendi.