logo

trugen jacn

BURSA’DA UYGUR BALALARI

Fahrettin BEŞLİ

Geçen hafta Oğuz Balaları ile birlikte Uygur Balalarını ziyarete gittik. Ülke gündeminin son derece değişken ve bol seçenekli yoğunluğu içerisinde, ikinci plana atılan Doğu Türkistan meselesini ve Uygur Türklerine uygulanan Çin işkencesini hatırlatmak istedik.

Yeterince bilmeden, hatta merak dahi etmeden sadece söylenenler üzerinden fırtınalar kopartan bir milletiz. Kamuoyuna servis edildiği kadarı ile öğreniyor, bize aktarıldığı kadarıyla kavrıyor, beklenen istikametteki duygusal reaksiyonlarına sürükleniveriyoruz.

Bunu biz böyle yapıyoruz ama bari hiç olmazsa gençler, Türk milletinin umudu balaları böyle yapmasın. Merak etsin, araştırsın, doğrusunu bulup çıkarsın öğrensin ve o doğru üzerinden bir kanaat veya fikir ortaya koysun, onu savunsun. Doğru bilgiyi kovalasın, sorsun soruştursun. Biraz da bu sebeple Oğuz Balaları ile Uygur Balaları buluştu.

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, Abdukadir Abdukerim dahil, ayakta duran insanlar ve düğün


Uygur Diasporası

Doğu Türkistan’da eziyet çeken ve ortandan kaldırılmaya çalışılan Uygur Türklerinin diasporası, ülke dışındaki yediden yetmişe herkesi meseleyi duyurmaya memur etmiş. Ankara ve İstanbul’daki tanıdıklarımız gibi Bursa’da da bu davanın sancaktarlığını Uludağ Üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümünde öğrenci Abdülkerim Abdülkadir yapıyor.

Kendisini geçen aylarda Oğuz Balalarının tertiplediği doğu Türkistan konulu Sayın Turgay Tüfekçioğlu’nun konferansında tanımıştık. Daha sonra sosyal platformlarda takip ettiğimde kendisini okullardan sivil toplum kuruluşlarına ve belediyelere kadar birçok ortamda doğu Türkistan meselesinin aslını anlatma gayret içinde gördüm. İşin iyi tarafı çok kısa zamanda kabul görmüş ve gayretleri karşılık bulmuş.

Doğu Türkistan meselesinde Uygur diasporası çaresiz. Ailelerinden ve ülkelerinden sağlıklı haber alamıyorlar. İnsani ve vicdani açıdan tamamen haklı davaları; Çin’in karşı enformasyonu ile bir Amerikan projesi olduğu servis ediliyor. Ekonomik anlamda güçlü değiller. Dünya o kadar meşgul ki, meram anlatılacak desteği alınacak uluslararası kurum da yok, ülke de… Davanın en güçlü tarafı olan Türkiye dahi kendi dertlerinden başını kaldırabilecek durumda değil. Hele bir de Çin düşmanlığının hiç zamanı değil. Ülke politikası Çin ile bir huzursuzluğa sebep olmamasını istediğinden, Doğu Türkistan derdi yaygın medyada da yeteli yer bulamıyorlar

Bütün bu zorlukları, tamamen gönüllü ve gayretli insanların bireysel yapabildikleri üzerinden aşmaya, ülkesinin derdini, milletinin acı içindeki sesini duyurmaya çalışıyorlar. Özellikle de okumak üzere yurt dışına gönderilen akıllı, şuurlu ve inançlı gençler, Doğu Türkistan davasının ve Uygur Türklerinin akıncıları gibi çalışıyorlar.

Görüntünün olası içeriği: 7 kişi, Abdukadir Abdukerim, Mehmet Yüce ve Erdem Özdemir dahil, ayakta duran insanlar

Ah keşke herkes tok olsa...

Abdülkadir ile planladığımız akşam Oğuz Balaları ile Muradiye’deki Uygur Türkü öğrencilerin kaldıkları Uygur Kültür Evine gittik. Bizleri özenli bir hazırlıkla, samimi ve sıcak bir muhabbetle karşıladılar. Sofralar hazırlamışlar. Renkli şekerler dahil, bir çok orijinal yiyeceğin yanında en merak uyandıranı “sangza” adı verdikleri, bizim çubuk makarna benzeri ekmeğimsi yiyeceği idi.

Sorduk, biz buraya sizin derdinizi dinlemeye ve ne yapabiliriz diye sormaya geldik böyle bir sofraya ne hacet vardı? Dediler ki; misafiri doyurarak ağırlamak geleneğimiz. Ancak bundan daha önemlisi biz biliyoruz ki en verimli muhabbetler ve akılda kalanlar sofrada tok karınla yapılan görüşmelerdir. O nedenle bizi iyi anlamanızı istiyoruz.

Müslüman olan Türk Boyları içinde en muhafazakâr veya mutaassıp olanlardan biri de 1300’lerde İslam’ı seçen Uygur Türkleri imiş. Biz sandık ki diğer katlarda bulunan bazı gençler bu sebepten yanımıza gelemediler. Meğer işin aslı o değilmiş. Sosyal hesaplar sürekli takip ediliyormuş. Özellikle Doğu Türkistan meselesinin konuşulduğu ortamlarda görünen gençlerin ailelerine Çinliler daha fazla eziyet ediyorlarmış. Bu nedenle aynı odada olup birlikte sohbet ettiğimiz bazı gençler dahi fotoğraf çekinirken kareye girmediler.

Simaları bizlere çok yakın bu gençler, çok güzel Türkçe konuşuyorlar. Kendilerini çok iyi ifade ediyorlar. Tarihlerini ve kaderlerini biliyorlar. Kültürlerine ve sosyal değerlerine sıkı sarılmışlar. Hatta bir ara bütün Türk Dünyasının Latin alfabesi kullanması gerekliliğini konuşurken, Arapçaya benzeyen Uygur alfabesini değiştirmeye sıcak bakmadıklarını; bu alfabenin kendilerine geçmişten gelen bir sembol miras olduğunu savundular.

Görüntünün olası içeriği: yazı

Yanlış ve eksik bilgilerimiz,

Oğuz Balaları olarak Uygur Balalarını sebeb-i ziyaretimiz; Doğu Türkistan meselesini kamuoyunda tazelemek, işin aslını ve her şeyin doğrusunu birinci ağızlardan dinlemek ve öğrenmek, bu mesele için bizim yapabileceklerimizi belirlemek idi. Abdülkadir Abdülkerim kardeşimizin de anlatımı ile birçok hatalı veya eksik bildiğimiz hususun hakikatini öğrendik.

En önemlisi de bizim sorunu tanımlarken dahi hata yaptığımızı fark ettik. “Çin’in Sincan Özerk Bölgesi” derken bile Çin’in sloganını kullanarak propagandasını yaptığımızı anladık.

Görüntünün olası içeriği: 7 kişi, Abdukadir Abdukerim dahil, gülümseyen insanlar, ayakta duran insanlar

Çin İmparatoru’nun emriyle, “yeni bölge” veya yeni sömürge (new territory)” anlamına gelen Şincan (Xinjiang) ismi Doğu Türkistan bölgesi için Çinlilerce 18 Kasım 1844 tarihinden itibaren kullanılmaya başlanmış. Biz de gafleten; bu ismi “Sincan” olarak sürdürmekle Çin’in kazanımı olarak bu toprakları tescillemiş oluyoruz.

Uygurlar, geçmişte ortadan kalkan Batı Türkistan’ın yeniden özgür olacağı ve Büyük Türkistan hayalinin gerçek olacağı inancından vaz geçmemek, bunu da ilan etmek üzere batısı olamayan bir Doğu Türkistan ismi kullanılmışlar.

1865’te Çarlık Rusya’sı tarafından Türkistan’ın batı bölümü işgal edilince, Batı Türkistan ya da Rus Türkistanı olarak adlandırıldı. 1924 yılında Sovyetler Birliği’nin kurulmasıyla Batı Türkistan; Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan olmak üzere 5 cumhuriyete bölündü. Bu 5 cumhuriyet 1991’de Sovyetler dağılınca bağımsız oldu.

Görüntünün olası içeriği: 9 kişi, Abdukadir Abdukerim dahil, gülümseyen insanlar, yemek yiyen insanlar, oturan insanlar, yiyecek ve iç mekan

Bitmeyen ıstırap Doğu Türkistan,

Tarih boyunca Hun, Göktürk, Türgiş, Karluk, Uygur, Karahanlılar, Çağataylılar, Timurlular, Seidiye Hanlığı, Kaşgariye Devleti gibi pek çok devletin kurulduğu bir coğrafyada konumlu Doğu Türkistan Uygur Bölgesinin yüzölçümü Türkiye’nin yaklaşık iki katı kadar.

Çin istilasının ilk aşamaları 1755 de başlıyor ve 1844 e kadar sinsice sürüyor. Bu tarihten sonra daha etkili ve agresif Çin işgalinin ikinci safhası başlayıp 1944 yılına kadar sürüyor. Bu arada bölgedeki Türkler, ilk önce 1933’te Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti, daha sonra 1944’te Doğu Türkistan Cumhuriyeti devletlerini kuruyorlar. Ancak bağımsız devletler, Sovyetlerin askeri müdahaleleri ile devriliyor.

Bölge, 1949’da Çin’de yeni kurulan komünist hükümet ile tamamen Çin kontrolü altına girerek Çin Halk Cumhuriyeti sınırlarına dahil ediliyor. 1 Ekim 1955 tarihinde ise Çin yönetimi, Doğu Türkistan’da “Sincan Uygur Özerk Bölgesi”nin resmi olarak kuruluşunu ilan ediyorlar. 1958 yılında Mao’nun “Büyük İleri Atılım (Great Leap Forward)” planıyla birlikte hoşgörü politikası bırakılarak asimilasyonlara başlıyorlar.

Asimilasyonların başaralı olamadığını gören Çin Mart 2017’de Sincan yönetiminin yürürlüğe koyduğu “Aşırılıkları Azaltma Yönetmeliği (De-extremification Regulation)” ile artık soykırıma doğru yöneliyor.

İstiyorlar ki Budizm ‘Çin’in içlerinde kaybolmuş durumdaki birkaç bin Sarı Uygurlar gibi tüm Uygurlar sararsın solsun.

Görüntünün olası içeriği: 14 kişi, Abdukadir Abdukerim dahil, gülümseyen insanlar, oturan insanlar ve iç mekan

Sonu Nereye Varır?

Mustafa Cemiloğu’nun bir anısı hatırımda. Mahkûm olduğu Rus mahkemesinde “sonuna kadar mücadele edeceğim” diyor. Daha sonra o günü hatırlayınca “ben ömrümün sonuna kadar mücadele edeceğim demiştim. Bilemedim ki Sovyetlerin ömrü benimkinden daha kısa imiş.

Belki de Çin’in ömrü de Uygurlarınkinden hatta Abdülkadir’inkinden daha kısa olur. Gündemde olduğu üzere Çin parçalanır ve Doğu Türkistan başta olmak üzere Tibet, Hong Kong, İç Moğolistan, Xang Gang, Huizu bağımsız birer devlet olur.

Biz ne yapabiliriz? Bunu sürekli konuşarak unutturmayız. Kamuoyu baskısını artırırız. Vicdanları uyandırırız. Dua ederiz. Çin’e buğuz ederiz. Elimizden ne geliyorsa onu yaparız.

“Türkiye Cumhuriyetinin ayağına diken batacağına, bizim gözümüze kazık batsın” diyen Uygur kardeşlerimiz bunu ziyadesi ile hak ediyorlar.

Görüntünün olası içeriği: iç mekan


Kaynak : www.yenidonem.com.tr/yazarlar/fahrettin-besli-113/uygur-balalari-11

Etiketler: » » » » » » » » » » » »
Share
2202 Kez Görüntülendi.